NiSaN83 den fıkralar :):)

Şehire yeni göçmüş ve işportacılık yapmakta olan iki genç, stadyumun önünde köfte satmaktadırlar. Bu kadar insanın buraya neden toplandıklarını anlayamayan, yaşça daha büyük olan, diğerine para verir ve içeri yollar:-"Ahmet, hele bi git de maç neymiş bi öğren gel!" Maç çıkışı Ahmet gelir ve büyüğüne rapor verir:-"2 direk dikiyler, ortaya bir kabak koyiler, 20 avanak peşinde koşi, 2 denesi de direkler arasinda duri, kabak direkler arasından geçince gool diye bağıriler... Ha bi de utanmadan kısa don giyiler!"
 
Ağır siklet boksörler arasında bir ünvan maçında, artık yaşı geçmekte olan şampiyonla; genç ve hırslı rakibi dövüşmektedir. Birkaç raundun ardından, yaşlı olan artık iyice hırpalanır. Üstüne üstlük, vurmaya çalıştığı her seferde, yumrukları havayı dövmektedir. Raund arasında, bir yandan kaşındaki yarık tedavi edilirken, antrenörüne sorar:-"Hocam, sizce bu maçı alma şansım var mı?" -"Elbette var... Şu ana kadar yaptığın gibi, etrafındaki havayı dövmeye devam et, böylece rakibini zatürreden öldürebilir ve kazanabilirsin..."
 
Afacan Yetkin, okuldan üstü başı paramparça, yüzünde de morluklarla döner. Annesi, daha kapıda Yetkin'i haşlamaya başlar. "Yine dövüştün di mi okulda! Ah be benim haylaz oğlum, hiç akıllanmayacaksın!" "Ama anne, bu sefer farklı!" -"Neymiş farklı olan?" -"Bu sefer ben kavga çıkarmadım. Küçük bir çocuğu, onu döven büyük çocuklardan kurtarmak için dövüştüm!" -"ışte benim oğlum, demek yardıma ihtiyacı olan biri için kendini tehlikeye attın. Kimmiş bakalım bu kurtardığın, ben tanıyor muyum?" -"Tanıyorsun tabi anne! Bendim!"
 
Baba oğlunun iyi bir sanat altyapısına sahip olmasını istemektedir. Oğlu daha 7 yaşındayken, Türkiye'ye gelen ünlü bir sopranonun konserine, oğluyla beraber giderler. Konser başaldıktan birkaç dakika sonra ufaklık sorar:-"Baba... Baba..." -"Efendim oğlum?" -"Baba, o siyahlar giymiş adam, elindeki sopayla neden o şişman kadını korkutuyor?" -"Korkutmuyor oğlum, sadece yönetiyor..." -"Eee? O zaman kadın niye öyle avaz avaz bağırıyor?
 
Bir matematikçi, bir biyolog ve bir fizikçi arkadaş, yıllar sonra toplanmışlar; bir çayevinde sohbet etmektedirler. O sırada gözleri, karşıdaki bir binaya takılır ve içeri giren çıkanlara bakmaya başlarlar. Binaya önce iki kişi girer, sonra da üç kişi çıkar. Bunun üzerine yorum yapmaya başlarlar: Fizikçi:-"Ölçme hassas olmadığı için kesin sonuç alamayız." Biyolog:-"ıki kişi üremiş ve üç kişi olmuştur." Matematikçi:-"Şimdi içeri biri girerse, bina tam anlamıyla boş olacaktır."
 
Bir sarhoş, çok içtiği bir başka gecenin ardından evine dönerken, yolun kenarındaki bir ağaca çarpmış. "Özür dilerim beyfendi" demiş ve yoluna devam etmiş. Birkaç dakika sonra, bir başka ağaca daha çarpmış, ve yine "Çok üzgünüm efendim" diyerek devam etmiş. Birkaç adım sonra, bir ağaca daha çarpınca, ondan da özür dilemiş ve bir banka oturarak, kendi kendine konuşmuş:-"En iyisi şu kortej geçsin de, ben eve o zaman gideyim..."
 
Adamın biri hakkında suç duyurusu vardır. O da kendini savunmak üzere bir avukat aramaya başlar. Şehrin işlek noktalarından birinde bürosu olan bir avukatla görüşmeye gider. -"Sizi mahkemede temsil edebilirim beyefendi; ancak, biliyorsunuzdur, benim ücretim biraz yüklü olacaktır." der avukat. "Sorun değil avukat bey; 2003 model bir BMW sahibiyim, gerekirse onu satarım." "Güzel", der avukat; "çalışmaya başlayalım o zaman. Size yöneltilen suçlama neydi?" -"2003 model bir BMW çalmak
 
Adamın biri hakkında suç duyurusu vardır. O da kendini savunmak üzere bir avukat aramaya başlar. Şehrin işlek noktalarından birinde bürosu olan bir avukatla görüşmeye gider. -"Sizi mahkemede temsil edebilirim beyefendi; ancak, biliyorsunuzdur, benim ücretim biraz yüklü olacaktır." der avukat. "Sorun değil avukat bey; 2003 model bir BMW sahibiyim, gerekirse onu satarım." "Güzel", der avukat; "çalışmaya başlayalım o zaman. Size yöneltilen suçlama neydi?" -"2003 model bir BMW çalmak
 
Fatih Sultan Mehmet'in tedbil-i kıyafet yaparak dolaştığı günlerin birinde, halktan biri onu tanır ve para ister. Fatih bu adama bir altın verir; adam beğenmez ve konuşur:-"Padişahım, biz kardeş değil miyiz? Kardeşine bir altın vermek yakışık alır mı?" Fatih kızar:-"Bre nereden kardeş oluyoruz biz?" -"Hepimiz Hz. Adem'in çocukları, kardeşler değil miyiz efendim?" -"Al şu bir altını da hemen git yoluna. Eğer şu çarşıdaki diğer kardeşlerimiz bunu duyacak olurlarsa, korkarım senin payına o kadar da düşmez!"
 
Yıllar sonra karşılaşan iki arkadaştan biri diğerine, geçen sene başka bir ortak arkadaşlarının öldüğünü söyler:-"Hem arkasında da çocukları aç, sefil kaldılar..." -"Aa... E ben onun durumunu çok iyi sanıyordum, demek hiç bir şey bırakmadı çocuklara..." -"Nasıl bıraksın arkadaş; önce bir servet kazanmak için sağlığından oldu; sonra da sağlığını geri kazanmak için servetinden..."
 
Adamın biri gazetede gördüğü bir "Bekçi Aranıyor" ilanı üzerine iş başvurusunda bulunur. Mülakat esnasında adama sorarlar: -"Bildiğiniz üzere gece bekçiliği çok zor bir iştir. Sizce bu konuda sizi seçmemize neden olacak en önemli pozitif yönünüz nedir?" -"Efendim, benim uykum çok hafiftir; en ufak gürültüde hemen uyanırım!"
 
Adamın biri hırsızlık yaparken yakalanır ve mahkemeye çıkarılır. Hakim, eldeki kanıtlar da çok net olduğu için, hükmünü çabuk açıklar: -"Sanığın, televizyon çalmak suçundan bir yıl hapsine karar verilmiştir..." Bunun üzerine suçlu mırıldanmaya başlar: -"Tahmin etmiştim... Biliyordum..." Bunu duyan hakim, sanığa döner ve sorar: -"Neymiş tahmin ettiğin?" -"Televizyonun üstünde, "BıR YIL GARANTı" yazıyordu..."
 
Adamın biri, birkaç günde bir iş çıkışı bara gidermiş. Birkaç ay sonra, bara her gidişinde orada olan bir adam dikkatini çeker ve yanına gider konuşur: -"Arkadaş, ne zaman gelsem burada, böyle sarhoş oturuyorsun. Derdin nedir?" -"Karımla kavgalıyız..." -"Öyle mi... Aranız neden bozuldu peki?" -"Çok içtiğim için..."
 
Adamın biri yolda yürürken bir sünnetçi dükkanının önünden geçiyormuş. Dükkanın vitrininde bir çalar saat varmış. Adam biraz daha yürüdükten sonra merakını yenememiş ve dükkana geri dönmüş. -"Hayırlı işler hemşerim!" -"Sağol, buyrun?" -"Ya aklıma takıldı da... Sizin vitrinde çalar saatin ne işi var, sünnetle ne ilgisi var çalar saatin?" -"Eee... Vitrine ne koysaydık yani?"
 
Kadının birine iş görüşmesinde medeni halini sorarlar, cevap verir: -"Altı yıl önce eşim vefat etti; iki çocuğum var, biri 8 diğeri 2 yaşında..." -"Eşinizi kaybedeli altı yıl oldu ve iki yaşında bir çocuğunuz mu var?" -"Evet eşim öldü, ama ben yaşıyorum!"
 
Çeşitli nedenlerle paraya ihtiyaç duyan bir ressam, tablolarının satışına yönelik bir sergi açar. Medyada yer alan sergiye devlet bakanları başta olmak üzere pekçok önemli kişi katılır. Bunu gören bir arkadaşı, ressamın yanına gelir ve tebrik eder: -"Kutlarım azizim, sergine bakanlar gelmiş!" -"Boşveer, bakanlar geleceğine alanlar gelseydi keşke..."
 
Bir pastanede, müşteri ile tazgahtar kavga etmektedir. -"Yahu kardeşim, istediğiniz fiyata satarsınız, bir şey diyemem de, nasıl oluyor da üzümlü kek 1 milyon lira oluyor da üzümsüz kek 1,5 milyon lira oluyor!" -"Beyefendi, ben ne yapabilirim ki? Üzümleri kekten ayırmanın maliyeti 500 bin lira!"
 
Ufak bir çocuk bir gün arkadaşlarıyla bir sihirbazın gösterisine gider. Akşamüstü eve döndüğünde, burnu kanamaktadır. Annesi hemen çocuğu banyoya götürüp bir tampon yaparken, burnunun neden kanadığını sorar, çocuk cevap verir: -"Annecim, gittik işte. Sihirbaz numaralar yapıyordu, sonra geldi burnumdan üç tane demşr para çıkardı..." -"ıyi de oğlum, göz aldatmacasıdır o, sihirbaz burnunu kanatmaz ki..." -"Anne, sihirbaz kanatmadı ki burnumu zaten; arkadaşlarım burnumda başka para olup olmadığına bakarken kanattılar..."
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…