NiSaN83 den fıkralar :):)

Kasabanın oduncusu papazın evine odun götürmüş. Odunları kömürlüğe boşaltırken, nasıl olduysa olmuş, bir tanesi gitmiş alt kattaki pencerenin camını kırmış. Oduncu çok telaşlanmış ve özür dilemek için papazı aramış ama bulamamış. Aynı telaş içerisinde evine dönmüş ve kapıda kiliseye derse giden oğluyla karşılaşmış. Çekmiş oğlunu kenara olanları anlatmış ve "bak oğlum papaz efendi sorarsa 'babam boşaltırken bir kaza olmus ve çok özür diliyor' dersin", demiş. Çocuk da telaşlanmış ama yapacak bir şey yok kilisenin yolunu tutmuş... Papaz o gün yaratılış hakkında konuşuyormuş. Ve oduncunun oğluna "söyle bakalım sen dünyaya nasıl geldin?" diye sormuş. Oduncunun oğlu da kekeleyerek: - "Babam çok özür diliyor, boşaltırken bir kaza olmuş!"
 
Bir uçak Afrika'nın balta girmemiş ormanlarının üzerinden geçerken düşer. Uçak küçük bir nakliye uçağıdır ve sadece Amerikalı pilot kurtulur. Ormanda yaşayan bir zenci kabile bu pilotu bulur. ıyileştirir ve pilot gel zaman git zaman bu kabilenin içinde yaşamaya alışır. Derken yıllar geçer ve kabilede çocuklar beyaz ve sarışın doğmaya başlar. Bir, iki... Kabile şefi bakmış ki bu iş böyle olmayacak pilotu karşısına alıp konuşmaya karar verir. Pilotu çağırır ve sorar: - "Nedir bu, yani sen geldikten sonra çocuklarımız beyaz doğmaya başladı?" der şef. Pilot da kendini savunmak için şöyle der: - "Sayın şefim siz burada ormanların içindesiniz bilmezsiniz, doğal seleksiyon denen birşey var yani canlılar zaman geçtikçe özelliklerini değiştirir. Mesela şu atı ele alalım; bakın at çok güzel beyaz bir at, ama yavrusu siyah olmuş?" Şef bir ata bakar, bir yavrusuna, bir de pilota ve şöyle der: - "Tamam sen onu unut, ben de bunları unutacağım."
 
Neredeyse dümdüz denecek kadar küçük göğüslü bir kadın, eninde sonunda kendine bir sütyen almaya karar vermiş ve bir iç çamaşırı mağazasına girmiş. Satıcı kıza sormuş: - "50 beden sütyeniniz var mı?" Tezgahtar kız kahkahalarla gülmeye başlamış ve kadın büyük bir hayal kırıklığı içinde başka bir mağazanın yolunu tutmuş. Yine aynı şekilde aşağılanarak reddedilmiş. Kadının morali o kadar bozulmuş ki, son kez ve bütün cesaretini toplayarak bir grosmarket'in kapısından içeri girmiş ve önüne çıkan ilk görevlinin karşısında bluzunu yırtarak: - "BUNLARA ıYı BAKIN! BUNLAR ıÇıN BIR ŞEYıNıZ VAR MI!" diye bağırmış. Adam bir gördüklerine bir kadına bakmış ve cevap vermiş: - "Hanımefendi, sivilceler için ürünlerimiz 4. reyonda..."
 
Genç rahibelerden biri koşarak gelir ve başrahibenin önünde diz çökerek: - "Değerli hemşire, sormayın başıma neler geldi..." - "Neler geldi kızım?" - "Arka bahçede çiçek topluyordum, nerden geldiyse bahçıvanın oğlu ortaya çıktı ve maalesef bana... - "Tecavüz mü etti?" - "Evet..." - "Hımmmm, peki kızım sen şimdi git, mutfaktan bir limon al, kes ve suyunu iç..." - "Aaa, limon hamileliği önler mi?" - "Hamileliği önlemez de, en azından sırıtmanı engeller..."
 
İki genç kadın, vapurla seyahatlari sırasında bir papazla tanışırlar. İskeleye geldiklerinde gümrük kontrolünün çok sıkı olduğunu öğrenirler. Papazı aramadıklarından, ellerindeki kaçak eşyaları saklaması için papaza yalvarırlar. Papaz: - "Beni aramazlar ama ben de yalan söylemem", der. Sonunda kadınların yalvarmasina dayanamayarak paketi alıp, pantolonunun içine saklar. Gümrükten çıkarlarken memur sorar: - "Sayın peder sizde bir şey var mı?" - "Var evladım." - "Nerede?" - "Pantolonumun içinde." - "Görebilir miyiz o nedir?" - "Olmaz gösteremem, o kadınlara aittir." Gümrük memuru kahkahayı basar: - "Öyle mi? Çok şakacısınız sayın peder. Geçebilirsiniz."
 
ıki genç kadın, vapurla seyahatlari sırasında bir papazla tanışırlar. ıskeleye geldiklerinde gümrük kontrolünün çok sıkı olduğunu öğrenirler. Papazı aramadıklarından, ellerindeki kaçak eşyaları saklaması için papaza yalvarırlar. Papaz: - "Beni aramazlar ama ben de yalan söylemem", der. Sonunda kadınların yalvarmasina dayanamayarak paketi alıp, pantolonunun içine saklar. Gümrükten çıkarlarken memur sorar: - "Sayın peder sizde bir şey var mı?" - "Var evladım." - "Nerede?" - "Pantolonumun içinde." - "Görebilir miyiz o nedir?" - "Olmaz gösteremem, o kadınlara aittir." Gümrük memuru kahkahayı basar: - "Öyle mi? Çok şakacısınız sayın peder. Geçebilirsiniz."
 
Olay bu ya, büyük bir alış-veriş merkezinde, aynı anda iki adam da karısını kaybetmiş arıyormuş. Sağa sola koşuştururlarken, birbirlerine çarpmışlar. Biri hemen özür dilemiş: - "Kusura bakmayın eşimi kaybettim de, onu arıyorum, ondan dikkat edemedim." - "Sorun değil, ben de eşimi arıyorum bu arada..." Bunun üzerine daha pratik olan atılmış: - "Arkadaş, o zaman birbirimize eşlerimizi tarif edelim, rastlarsak da şurdaki restoranın önüne gelmesini ve beklemesini söyleyelim." Öneri diğerine mantıklı gelmiş ve başlamış karısını tarif etmeye: -"Benim karım; esmer, 23 yaşlarında, 1.78 boyunda, 58 kg.; açık mavi, dar bir mini etek giyiyor. Ya senin eşin nasıl biri?" -"Boşver benimkini, seninkini arayalım!"
 
Bir ülkede, kendini beğenmiş, kompleksli bir bakan varmış. Üzerinde kendi resmi olan pullar bastırmış, bütün bakanlığa da bir yazı geçmiş; "artık bütün yazışmaları yollarken, üzerinde benim resmim olan pulları kullanacaksınız" diye. Bakan, bir süre sonra pullarının zarflara yapışmadığını görünce, küplere binip yardımcısını çağırmış: - "Ne bu rezalet, pulların arkasına yapıştırıcı sürmediniz mi?" - "Sürdük efendim, sürdük de..." - "Eeee?" - "Çalışanlar pulun ön yüzüne tükürüyorlar efendim, arkasına değil..."
 
Adamın birinin canı biftek çekmiş ve lokantaya gitmiş. Garsonu çağırmış: - Bana bir biftek getir delikanlı. Garson birazdan biftekle geri dönmüş. Adam bifteğe bir bakmış, yenecek gibi değil ama hiç bozuntuya vermeden konuşmuş: - Bizim meslekte buna kaliteli mal derler delikanlı. - Yaa? Kasap mısınız efendim? - Hayır. Kösele Tüccarıyım.
 
Bir Amerikalı, bir rehberle birlikte Avustralya'yı gezmektedir. Büyük bir çiftliğe gelirler ve bir koyun sürüsü görürler. "Bunlar nedir?" der Amerikalı. Rehber "Koyun" deyince de, "Ne koyunu yahu? Bizde koyunlar bunların 2-3 katıdır" der. Daha sonra, ineklere rastlarlar. "Peki bunlar nedir?" der Amerikalı, "ınek" cevabını alınca da, "Bizde inekler bunların 2-3 katıdır" der. Bir süre sonra yanlarından kangurular geçince, Amerikalı yine sorar, "Bunlar nedir?". Rehber bu sefer başını bile kaldırmaz, "Çekirge"...
 
Bir otobüs dolusu politikacı, seçim kampanyası için dolaşıyorlarmış. Otobüsleri büyük bir çiftliğin yakınında derin bir şarampole uçmuş. Çiftliğin sahibi koşarak gelmiş, gece kurda kuşa yem olmasınlar diye cesetleri gömmeye başlamış. Ertesi sabah, Jandarma soruşturma için çiftliğe gelmiş. Çiftçiye sormuşlar: "Otobüsteki bütün politikacıları gömdünüz demek. Hepsi de ölüydü, eminsiniz değil mi?" Çiftçi cevap vermiş: "Bazıları yaşadıklarını iddia ettiler ama politikacıları bilirsiniz. Hep yalan söylerler!".
 
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler, uçağa biniyorlarmış. Uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. ıçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler. Yolcular fena halde şaşırmışlar, çünkü kaptan pilotun elinde bir beyaz baston, kolunda üç noktalı bant... Yardımcı pilotun elinde bir köpek taşması, tasmanın ucunda bir köpek; sağa sola çarparak ilerliyorlar uçağa. "Şaka herhalde" demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış, hızlanmış, hızlanmış... Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Bazı yolcular paniklemiş dua etmeye başlamışlar. Pistin sonuna 10 metre kalıp da betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış. Kaptan pilot arkasına yaslanmış, derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş: "Biliyor musun?" demiş, "Bir gün çığlık atmayacaklar ve hepimiz öleceğiz!"
 
Musevi ailesinin en büyük derdi 10 yaşlarındaki çocuklarının matematikten sürekli "0" almasıymış. Konuşmuşlar olmamış, ders aldırmışlar olmamış, psikoloğa gitmişler olmamış. Son çare, çocuğu bir Katolik okuluna kaydettirmişler. Çocuk bir süre sonra matematik notunu düzeltmiş, hatta sürekli 10 getirmeye başlamış. Bunun nasıl gerçekleştiğini sorduklarında, başta yanıt vermek istememiş ama sonunda konuşmuş: "Okula girdiğim gün, adamın birini "artı" işareti üzerine çivilediklerini gördüm. ışte o zaman bu işin ciddiyetini anladım."
 
Hitler savaş sırasında bir esir kampında üç esir ile konuşuyormuş, bir ıngiliz, bir Fransız ve bir Yahudi. "Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi serbest bırakacağım" demiş. ıngiliz'e sormuş: "Titanik kaç yılında battı?" ıngiliz hemen cevap vermiş: "1912" ve kurtulmuş. Fransız'a dönmüş: "Titanik'te kaç kişi öldü?" Fransız cevap vermiş: "1050" ve o da kurtulmuş. Sıra Yahudi'ye gelmiş, Hitler sormuş: "Titanik'te ölenlerin isimleri nelerdi?"
 
Dört ayda beşinci işini değiştiren adam son girdiği şirkette depo görevlisi olarak işe başlar. ılk haftanın sonunda yükleme yapılırken adam kullandığı yükleyicinin kontrolünü yitirerek bazı malların zarar görmesine neden olmur. Bunu gören depo sahibi yanına gelerek adama, zararın tazmin edilmesi için zarar karşılanana kadar maaşının %10'unun kesileceğini söyler. Adam bunu duyunca gülmeye başlar. Patron şaşırır, adam sorar: "Ne kadar sürer bu zararı karşılamam sizce?" "Yaklaşık 8 ay sonunda zararı kapamış olursun." "Çok güzel. Nihayet sürekli ve güvenli bir iş bulabildim!"
 
Serveti de bol bir Padişahın birinin canı, işsizlikten öyle sıkılmış ki, Padişah bir yalan söyleme yarışması başlatmış. Eğer söylenenlere "olabilir" derse yalan sayılmayacakmış, eğer karşısındakine "yalan söylüyorsun" derse, yalan sayılacakmış. Uzatmayalım, yarışmacılar gelmeye başlamışlar. Dizi dizi yalanlar "ben bir keresinde o kadar susamıştım ki, koca gölü içtim", "ben 20 tane fili bir vuruşta öldürdüm", "ben aya gittim geldim"... Padişah hepsine de olabilir demiş. Derken bir gün, üstü başı perişan bir adam gelmiş huzura. "Padişahım" demiş, "ben yalan söylemeye değil, hakkımı almaya geldim. Babanızın babasının babası, benim babamın babasının babasından bir küp altın borç almış. Ben o bir küp altını almaya geldim." Padişah hemen hiddetlenmiş: "Atın şu adamı dışarı!" diye kükremiş, "yalan söylüyor!" Adam hemen söze girmiş: "Hünkarım yalan mı söylüyorum?" "Evet" demiş Padişah, "benim atalarım senin gibi birinin dedelerinden borç filan almış olamaz!". Adam sözünü bitirmiş: "Padişahım eğer borcu kabul ediyorsanız bir küp altını, yok yalan söylüyorsam da yarışmanızın ödülü olan bir sandık altını verin."
 
Adamın biri lokantaya gitmiş ve bütün bir istakoz ister. Garson siparişi getirdiğinde, adam istakozun bir bacağının olmadığını görür ve garsona sorar:-"Bunun bir bacağı neden eksik?" Garson, kıvırtmak için hemen uydurur:-"Efenim, malumunuz istakozlar kavgacı hayvanlardır ve sık sık kavga ederler. Size denk gelen, mağlup bir istakoz olacak!" Adam sinirlenir ve tabağı iter:-"Çok konuşma o zaman da, git bana galip bir istakoz getir
 
Küçük çocuk, biraz aklı erince sormuş, "anne, ben nasıl dünyaya geldim?" diye. Annesi de, "bir akşam baban bir şeker aldı, onu yastığın altına koyduk, sabah bir de baktık ki sen gelmişsin..." diye cevap verir. Ufaklık, cevabını almanın mutluluğuyla, gider bir şeker alır ve yastığın altına koyar. Ertesi sabah, şekerin başına üşüşen karıncaları gören çocuk, derin bir iç çeker ve konuşur:-"Ah ahh... Eskiden olsa hepinizi öldürürdüm ama n'aparsınız, baba yüreği dayanmıyor!"
 
Küçük çocuk her gün yumurta aldığı bakkala en sonunda çıkışır: -"Neden bana hep küçük yumurtalardan veriyorsun?" Bakkal sırıtarak cevap vermiş: -"Taşıman kolay olsun diye." Bunun ardından çocuk tezgahın üzerine bozuk paraları bırakıp çıkar. Bakkal paraları saydığında eksik olduğunu görür, kapıdan çocuğa bağırır: -"Ama bu para eksik ufaklık!" -"Sayması kolay olsun diye bakkal abi!"
 
Adamın biri otele girer, resepsiyondaki görevli adamla ilgilenmeye başlar ve nasıl bir oda istediğini sorar. Adam "oda istemiyorum, ama bu gece burada kalmak istiyorum", der. Resepsiyoncunun şaşkınlığı üzerine devam eder:-"Ben uyur gezerim de, otelde uzun bir koridorunuz varsa bana yeter..."
 
X