NiSaN83 den fıkralar :):)

Çok kıymetli bir köpek evden kaçmış. Sahibi oturduğu küçük kentte çıkan yerel gazeteye bir ilan gönderip, bulana 1000 dolar ödül vaadetmiş. Fakat gönderdiği ilan gazetede çıkmamış. Öfkelenen adam doğruca gazete yönetimine gitmiş. - "ılan servisi şefiyle görüşmek istiyorum", demiş. Orada danışmada duran bir delikanlı "dışarıda" diye cevap vermiş. - "Ya yardımcısı?" - "O da yok" - "O halde yazı işleri müdürüyle konuşayım." - "O da dışarıda" - "Peki, ya gazetenin sahibi?" - "O da burada değil" - "ınanılır gibi değil! Nerede bu adamlar?" - "Köpeğinizi aramaya gittiler, efendim"
 
Bir gün aslanın birinin canı çok sıkılmış, şöyle bir ormanı gezeyim tebamla eğleneyim biraz demiş. Ormanda gezerken bir devekuşu görmüş, yakalamış devekuşunu boynundan; öteki pençesiyle de "Şak, Şak, Şak" diye üç tokat atmış hayvana, "söyle bakalım!" demiş, "kim bu ormanın kralı?", devekuşu ürkekçe "Sensin aslan abi" demiş, "tabi benim" demiş aslan ve "Şak, Şak, Şak" diye üç tokat daha atıp fırlatmış hayvanı. Derken aslanın karşısına bir kurt çıkmış, tutmuş kurdu boynundan; "Şak, Şak, Şak" diye atmış tokadı, "Söyle" demiş, "kim bu ormanın kralı", kurt da ürkek "sensin aslan abi" demiş, aslan da "tabi benim" demiş, "Şak, Şak, Şak" diye üç tokat daha atmış, fırlatmış bir kenara. Derken bu defa aslanın karşısına bir fil çıkmış, tam korkarak kenardan sıyrılacağı sırada kurtla devekuşu gelip "sen bu ormanın kralı değil misin aslan abi? koş yakala şu hayvanı" demişler. Bu gazı yiyen aslan koşmuş tutmuş fili "Şak, Şak, Şak" diye patlatmış tokadı ve hemen sormuş "söyle bakalım; kim bu ormanın kralı?". Filin kafası bir atmış, tutmuş hortumuyla aslanıyla "Pat, Pat, Pat" diye üç kere yere çarptırıp fırlatmış atmış. Aslan yerden zorlukla kalkıp elleriyle üstünü silkerken, file dönmüş ve şöyle demiş "Bilmiyorsan bilmiyorum de kardeşim.."
 
3 adam ölür ve cennetin kapısına gelirler. Cennetin kapısındaki melek onlara der ki: - "Burada tek kural var, ördekleri ezmiyeceksiniz..." Adamlar bir şey anlamaz ama cennete bir girerler ki, her taraf ördeklerle dolu adım atacak yer yok. ıçlerinden biri yanlışlıkla bir ördeğin üstüne basar, anında bir melek gelir yanında da görüp görebileceğiniz en çirkin kadın. Melek adama der ki: - "Sen ördeklerden birini ezdin, ceza olarak bu kadınla seni sonsuza kadar birbirinize bağlıyorum." ...ve melek onlari zincirle birbirlerine bağladıktan sonra gider. ıkinci gün adamlardan biri daha yanlışlıkla bir ördeğe basar. Hemen melek çok çirkin bir kadınla gelir ve zincirle ikisini birbirine bağlar. Üçüncü adam tek başına kalır. Arkadaşlarının başına geleni gördüğü için ördeklere basmadan etrafı dolaşmaya başlar. Aylar geçer ve adam tek bir ördeği ezmemiştir. Bir gün bakar ki melek ona doğru geliyor, yanında da son derece güzel ve seksi bir kadın. Melek hiçbir şey söylemeden adamı bu kadınla birbirlerine zincirler ve gider. Adam bu işe çok şaşırır ama çok da sevinir: - "Bunu hakedecek ne yaptım acaba?" Kadın cevap verir: - "Onu bilmem ama ben bugün bir ördek ezdim..."
 
Çok soğuk bir kış günü padişah, tebdil'i kıyafet gezmeye karar vermiş. Yanına başvezirini alıp yola çıkmış. Bir dere kenarında çalışan yaşlı bir adam görmüşler. Adam elindeki derileri suya sokup, döverek tabaklıyormuş. Padişah, ihtiyarı selamlamış: - "Selamünaleyküm ey pir'i fani..." - "Aleykümselam ey serdar'ı cihan..." Padişah sormuş: - "Altılarda ne yaptın?" - "Altıya altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor..." Padişah gene sormuş: - "Geceleri kalkmadın mı ?" - "Kalktık...Lakin, ellere yaradı..." Padişah gülmüş: - "Bir kaz göndersem yolar mısın ?" - "Hem de ciyaklatmadan..." Padişahla başvezir adamın yanından ayrılıp yola koyulmuşlar. Padişah başvezire dönmüş: - "Ne konuştuğumuzu anladın mı?" - "Hayır padişahım..." Padişah sinirlenmiş. "Bu akşama kadar ne konuştuğumuzu anlamazsan kelleni alırım." Korkuya kapılan başvezir, padişahı saraya bıraktıktan sonra telaşla dere kenarına dönmüş. Bakmış adam hala orada çalışıyor: - "Ne konuştunuz siz padişahla?" Adam, başveziri şöyle bir süzmüş: - "Kusura bakma. Bedava söyleyemem. Ver bir yüz altın söyleyeyim." Başvezir, yüz altın vermiş: - "Sen padişahı, serdar'ı cihan, diye selamladın. Nereden anladın padişah olduğunu?" - "Ben dericiyim. Onun sırtındaki kürkü padişahtan başkası giyemezdi." Vezir kafasını kaşımış... - "Peki, altılara altı katmayınca, otuz ikiye yetmiyor ne demek?" Adam, bu soruya cevap vermek için de bir yüz altın daha almış: - "Padişah, altı aylık yaz döneminde çalışmadın mı ki, kiş günü çalışıyorsun, diye sordu. Ben de, yalnızca altı ay yaz değil, altı ay da kış çalışmazsak, yemek bulamıyoruz dedim." Vezir bir soru daha sormuş: - "Geceleri kalkmadın mı ne demek?" Adam bir yüz altın daha almış: - "Çocukların yok mu diye sordu. Var, ama hepsi kız. Evlendiler, başkasına yaradılar, dedim." Vezir gene kafasını sallamış... - "Bir de kaz gönderirsem dedi, o ne demek..." Adam gülmüş: - "Onu da sen bul..."
 
Bir gün Papa makam arabasıyla giderken canı çok sıkılır ve şoförüne yer değiştirmeyi önerir. Bunlar yer değiştirir ve Papa hız yapar. Gaza basar da basar.. En sonunda bir polis arabası tarafından çevrilir. Memur papayı görünce şaşırır ve amirine başvurur. Amirle aralarında şu konuşma geçer: - "Amirim, burada çok önemli biri var hız yapıyordu ceza yazacak mıyım?" - "Yazacaksın tabii, kaymakam da olsa vali de olsa ceza yazacaksın." - "Hayır amirim daha da önemli!" - "Devlet bakanı da olsa yazacaksın." - "Hayır amirim daha da önemli!" - "Başbakan da olsa yazacaksın." - "Hayır amirim hayır daha da önemli!" - "Bill Clinton da olsa yazacaksın!!!" - "Hayır amirim daha da önemli!" - "Eee, kim bu daha da önemli daha da önemli deyip durduğun?" - "Valla amirim kim olduğunu ben de bilmiyorum ama şoförü papa!!"
 
Adam bürosuna gelir gelmez sekreterine kendisini arayan olup olmadığını sormuş. Sekreter bir beyin geldiğini ancak adını söylemediğini belirtmiş. Adam "O sersem kardeşim olmalı" diye söylenince sekreter: - "Olabilir efendim. Çünkü size çok benziyordu
 
Adamın biri iş başvurusunda bulunmuş. Görüşmeye çağırmışlar; görüşme sonuna doğru ortalama bir tip olduğu anlaşılan adama yöneticisi sormuş: - "Peki beklentilerin ne? Seni ne tatmin eder?" Arkadaş saymaya başlamış: - "Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca şu anda bulunduğum dairenin kirası biraz fazla; onu da şirketin karşılaması iyi olur, maaş olarak da 3000$'dan aşağı çalışmam. Şirket yöneticisi dinler ve: - "Biz sana son model bir Cherokee ve Tarabya'da bir villa vereceğiz, ayrıca bizim bu pozisyonumuz için planladığımız maas 6000$'dır," demiş. Bizim elemanin gözleri fırlamış: - "Şaka yapıyorsunuz", demiş. Şirket yöneticisi yapıştırmış cevabı: - "Önce siz başlattınız
 
Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar. ıkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp: - "Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir sey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir?", der. Müthiş heyecanlanan adam: - "Evet, galiba haklısın" diye cevap verir. Şaşkınlıkla "Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız" diye devam eden kadın, şarap şişesini adama uzatır. Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır. Bunun üstüne adam sorar: "Sen içmeyecek misin?" Kadın cevap verir: "Hayır, ben polisi bekleyeceğim!"
 
Sonbaharda, kızılderililer şeflerine kışın soğuk geçip geçmeyeceğini sormuşlar. Herhangi bir fikri olmayan şef, kışın soğuk geçeceğini ve hazırlanmak için odun toplamaları gerektiğini söylemiş. ıyi bir önder olan şef, en yakın telefon kulübesine gittikten sonra Ulusal Hava Durumu Servisi'ni arayıp sormuş: - "Kış soğuk mu geçecek?" Telefondaki adam: - "Evet, bu kış epey soğuk olacak." Şef, köye geri dönüp odun toplama işini hızlandırmış. Bir hafta sonra, şef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramış: - "Kış çok mu soğuk geçecek?" Telefondaki adam: - "Evet, bu kış gerçekten oldukça soğuk olacak." Böylelikle şef geri dönüp adamlarına bulabildikleri bütün odun parçacıklarını dahi toplamalarını söylemiş. Bir hafta sonra, şef tekrar Ulusal Hava Durumu Servisi'ni aramış: - "Bu kışın çok soğuk geçeğine kesinlikle emin misiniz?" Telefondaki adam: - "Kesinlikle, kızılderililer deli gibi odun topluyor
 
Bir adam ailesiyle birlikte arabasında tam bir köprüden geçecekken, gişelerde etrafı basın mensupları tarafından sarılır ve kendisine köprüden geçen bir milyonuncu araba sahibi olduğu ve 1 milyon$ kazandığı bildirilir. Biri heyecan ve merakla sorar: - "Ne yapacaksınız bu kadar parayla?" Adam biraz düşünür ve cevaplar: - "Herhalde önce gider kendime bir ehliyet alırım." Yanında oturan karısı kocasının yaptığı gafın farkına varıp düzeltir: - "Siz ona bakmayın. O çok içti ve ne dediğini bilmiyor." Arka koltukta oturan ve kalabalıktan telaşa kapılan yaşlı ve sağır adam lafa karışır: - "Ben biliyordum zaten bu çalıntı arabayla fazla uzağa gidemeyeceğimizi." Bütün basın şaşkınlıkla söylenenleri dinlerken, bagajdan sesler gelir: - "Hey, oradakiler, niye durduk? Sınırı geçmedik mi daha?"
 
Adamın biri bir gün meyhaneden çıkmış tabii kafası da iyi. Yolda bir ayağı kaldırımda bir ayağı da yolda yürüyormuş. Adamın biri bunu görüp yanına yaklaşmış. Ve de merakını gizleyemeden sormuş. - "Ya hemşerim, niye bir ayağın asfaltta bir ayağın kaldırım da yürüyorsun? Bir yerde yürüsene?", demiş. Adam da ona: - "Allah razı olsun hemşerim sana. Ben de acaba ne zaman topal oldum diye düşünüyordum."
 
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: - "Para nerde?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: - "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: - "Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş..." Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı: - "Şimdi sor bakalım, para nerede?" Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi: - "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var." Baba öfkeyle gürledi: - "Ne dedi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı: - "Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış.."
 
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: - "Para nerde?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: - "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: - "Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş..." Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı: - "Şimdi sor bakalım, para nerede?" Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi: - "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var." Baba öfkeyle gürledi: - "Ne dedi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı: - "Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış.."
 
O gün barda her şey sakindi, piyanist beylik parçalarından birini çalarken millet masalarda pokerin tadını çıkartıyor, bir yandan da viskilerini yudumluyordu, derkeen, içeriye bir adam geldi ve bara yaklaşıp: - "Hey barmen, herkese benden bir viski, sen de iç bir tane." Barmen bardakları parlattığı kirli bezini bırakıp bu yağlı müşterinin isteğini memnuniyetle yerine getirdi, bir bardak da kendi içti. Bu iş bir kaç tur gerçekleştikten sonra barmen artık parayı isteyince adam: - "Ne parası barmen sen verdin biz içtik", dedi Bunun üzerine barmen adamı bir guzel patakladıktan sonra kapı dışarı etti. Ertesi gün aynı adam gene aynı bara gelir: - "Hey barmen, herkese benden bir viski, ama sana yok viski, sen içince sapıtıyorsun
 
Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadırlar. Bir adam içeri girer ve barmene "bunlar Hitler ve Stalin değil mi?" diye sorar. Barmen "evet, onlar" der. Sonra adam onlara doğru yürür ve sorar: - "Selam, ne yapıyorsunuz?" Hitler cevaplar: - "3. Dünya Savaşı'nı planlıyoruz." Adam sorar: - "Gerçekten mi? Neler olacak?" Hitler: - "Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz" der. Adam sorar: - "Bir bisiklet tamircisi mi?!" Hitler Stalin'e döner ve der ki: - "Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacağını söylemiştim
 
Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş: - "Osmanlı yaklaşıyor." Andrea Doria sormuş: - "Kaç gemi var?" Gözcü: - "10, 20 kadar." Komutan hemen emir erini çağırmış: - "Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış: - "Niçin komutanım?" Andrea Doria: - "Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye." Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: - "Efendim 50 kadar oldular." Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: - "Gömleği boşver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir.."
 
Soğuk savaşın en cafcaflı yıllarıdır. Bir gün Amerikalılar Rusların yeni bir silahı Sibirya'da test ettiklerini haber alır ve derhal en iyi ajanlarını sıkı bir eğitime alırlar. Bu ajan kısa sürede Rus gibi yemesini, Rus gibi içmesini kısacası gerçek bir Rus gibi davranmasını öğrenir ve derhal görevine başlar... Sibirya'da bir köye yerleşir. Bir gün bir düğüne katılır. Ortama hemen ayak uydurur. Kendi kendine farkedilmediğine sevinirken bir ihtiyar adam yanına yanaşır: - "Yoldaş sen iyisin hoşsun ama Amerikalısın", der. Ajan şaşırır ama bozuntuya vermek istemez: - "Saçmalama yoldaş nerden çıkardın" der. Yaşlı adam da - "Ben okuma yazma bilmem, fazla gezmişliğim de yoktur; ama hiç zenci rus görmedim."
 
ıki bacaksız karşı karşıya geçmiş, kimin babası kimi döver, onu tartışıyorlarmış. Bir tanesi bağırmış: - "Bı KERE BENıM BABAM SENıN BABANDAN DAHA ıYıDıR!" Diğeri altta kalır mı, o da bağırmış: - "BENıM ANNEM DE SENıN ANNENDEN DAHA ıYıDıR!" Bunu duyunca bizimkisi duraklamış: - "Hmmm... Sanırım haklısın. Çünkü benim babam da aynı şeyi söylemişti."
 
Yeni evli çift balayı zamanında golf oynamaya karar verirler. Otellerindeki golf sahasına inip golf oynamaya başlarlar. Adam topa bir vurur, top çalılıkların arasında kaybolurken bir şeylerin kırıldığını gösteren bir ses gelir... Sesi takip eden çift topun harabe bir kulübenin camını kırdığını anlarlar. ıçeri girdiklerinde iri kıyım bir adam koltukta oturmaktadır. Çift üzgün bir vaziyette: - "Kusura bakmayın beyefendi bilerek olmadı, çok özür dileriz; zararınızı ödemeye de razıyız", diyerek af dilerler. Bunu gören adam: - "Hayır hayır, esas ben size çok teşekkür ederim. Ben bir cinim ve 300 yıldır bu lambadaydım.. Topunuz lambayı kırarak benim serbest kalmama neden oldu.. Bu yüzden ne isterseniz yapacağım.. ıkinizinde birer hakkı var", der. Kadın: - "Benim içinde hizmetçileri olan kapısında son model arabalar duran bir villam olsun", der. Cin: - "ısteğiniz yerine getirildi bayan", der. Adam ise düşünür.. "Ev var araba var.. Ben de 1 milyon dolar isteyeyim" diyerek hemen söze girişir: - "Ben de hesabımda 1 milyon dolar istiyorum." - "Beyefendi sizin de isteğiniz yerine getirildi. Fakat benim de bir isteğim var. Biliyorsunuz 300 senedir bir lambada kapalıyım ve canım acaip kadın çekiyor. Bu isteklerinizin karşısında ben de hanımınızla beraber olmak istiyorum", der. Adam bu istek karşısında sinirlense de cinin yaptıklarından dolayı biraz yumuşar ve onun bir cin olduğunu göz önüne alıp bir daha karşılarına çıkmayacağını düşününce karısına bakar. Karısı da yakışıklı cinle bir beraberliğin zararlı olmayacağını düşünüp kabul eder. Kadınla cin arka odada işlerini bitirirler. Kadın giyinirken cin uzandığı yerden sorar: - "Hanfendi kocanız kaç yaşında?" - "35, nolduki?" - "Hiiç bu yaşa gelmiş hala cinlere inanıyor."
 
Bunalıma giren rahip, ruh doktoruna gitti. Doktor, uzun uzun dinledi ve tedaviyi söyledi: - "Birkaç gün için, üzerinden bu elbiseleri çıkar... Alelade insanlar gibi giyin. Büyük şehre git. Keyfince yaşa.." Rahip atladı gitti Londra'ya... Güzel yemekler yedi, güzel filmler, müzikaller izledi. Sonunda bir gece bir üstsüzler barına uğradı. Masanın başına, bikinisinin sadece altını giymiş olan bir harika sarışın geldi: - "Ne içersiniz peder?" Rahip panikledi: - "Nereden anladınız?" diye sordu telaş içinde. - "Bakın" dedi garson kız. "Ben Rahibe Terasa. Benim doktorum da aynı."
 
X