E
EU2
Ziyaretçi
-
- Konu Sahibi EU2
- #1
Allah her insanın omzuna iki melek koyarmış. Biri sol omzunda bekler hatalarını not edermiş. Diğeri sağ omzunda bekler iyilikleri yazarmış defterine. Aslında bir melek daha vermiş Allah bizlere. Kadın denen “madeni som ıstırap” varlığın ıstırabına derman olsun diye…
Önce külfetli bir birliktelik sunmuş her ikisine de. Külfetli olduğu kadar da muhteşem olan bu birliktelik, kadının en korunaklı yerinde rahminde başlamış. Küçük meleği koruma görevini orda öğretmeye başlamış kadına Yüceler Yücesi. Dokuz aylık o sürede, kadın meleğin her hareketine kulak kesilmiş. Adanmış bir ömür olmanın ne demek olduğunu öğrenmiş o külfetli ama kat kat değerli zamanda. Sonra o süre bitip de küçük melek annesini görme arzusuyla yanıp tutuşmaya başlayınca, anne de artık meleğine dokunabilme hasretine kapılınca yollar açılmış her ikisine. Uzun bir koridorun sonunda, ağrılarla sancılarla annesinin kollarında bulmuş melek kendisini. Kadın da cenneti kendi kollarında…
İşte böyle o üçüncü melekle buluşmamız. O üçüncü meleğin hayatına adanışımız… Tüm kadınlar gibi ben de küçük bir meleğim olsun isterdim bu özel günde. Anne olma şerefine erişebilmiş olmayı isterdim. Tutup ellerimden beni bu dehlizlerden çıkarmasını, o cennet kokusunu bana sunmasını isterdim küçük meleğimin. Ama sadece istemekle olmuyor, hayal etmekle de… Öncelikle O Rahman ve Rahim olana teslim olmak gerek. O en doğrusunu en iyisini bilendir şüphesiz. Ama eminim ki buradan minik doğmamış meleğime seslenişime kızmaz.
Neredesin meleğim? Daha ne kadar beklemeliyim kıpırtılarını hissetmek için? Annen kadar nazlı mı olacaksın yoksa bebeğim? Bu kadar naz hangi aşığı olsa usandırır ama ben nazına razıyım çekerim. Sen yine de nazlı olma. Ben gidince nazını haz bilen biri çıkmazsa karşına diye aklım sende kalır sonra.
Neredesin meleğim? Bir sabah uyansam ve garip bir şeyler hissetsem bedenimde. Her zamankinden farklı olduğumu, bu bedenin artık yalnızca bana ait olmadığını anlasam. İşte o zaman söz veriyorum, yediklerime özen göstereceğim. Hatta sen ne istersen ben onu büyük bir afiyetle yiyeceğim. Şu müzmin öksürüğe ve göğsümdeki sancıya da hemen bir çare arayacağım söz. Biliyor musun meleğim? Çok telaşlı ve hareketli bir annen var senin. Ama sen gel yeter ki, daha yavaş hareket edeceğim. Tüm telaşları çıkaracağım hayatımdan.
O sığdığın daracık yerde yarenin ben olacağım meleğim. Hiç sıkılmayacaksın. Sana şarkılar söyleyeceğim, hikayeler anlatacağım. Gezdiğim, gördüğüm her şeyi önce sen bileceksin. En temiz havayı senin için çekeceğim ciğerlerime. En güzel manzaralardan senin için haz alacağım. Ellerime düşeceğin o günün hayalini kuracağım hep. Ellerime verdiklerinde, kızmasınlar bana, seni herkesten her şeyden kıskanacağım. Sadece benim kollarım dokunsun isteyeceğim belki. Belki de sadece sen ve ben olalım isteyeceğim o küçük dünyamızda.
Neredesin meleğim? Çok dardayım biliyor musun? Çok yalnızım. Ayaklarımı yere basmaya çalıştıkça bir boşlukta olduğumu fark ediyorum. Bunu anladığımda, aynı senin benim karnımda duruşun gibi çekiveriyorum ayaklarımı karnıma. İşte en çok da o zamanlar düşlüyorum seni. Sen olsan yanımda eminim o zaman hayat yaşamaya değecek. Çok şey öğreteceksin anneciğine bilmeden. Bir gülücükle ayaklarımın altına yemyeşil çayırlar serilecek. Azıcık yüzün asılsa, ne varsa hayatımda senden başka önemsizleşecek.
Neredesin meleğim, bebeğim! Artık sabrım kalmadı. Ne olur en darda olduğumda gel. Ellerini uzat, hiç kimsenin uzanmadığı bu ellere. Tut ve çek beni karanlıklarımdan. Ne olur gel! Seni bekliyorum.
Önce külfetli bir birliktelik sunmuş her ikisine de. Külfetli olduğu kadar da muhteşem olan bu birliktelik, kadının en korunaklı yerinde rahminde başlamış. Küçük meleği koruma görevini orda öğretmeye başlamış kadına Yüceler Yücesi. Dokuz aylık o sürede, kadın meleğin her hareketine kulak kesilmiş. Adanmış bir ömür olmanın ne demek olduğunu öğrenmiş o külfetli ama kat kat değerli zamanda. Sonra o süre bitip de küçük melek annesini görme arzusuyla yanıp tutuşmaya başlayınca, anne de artık meleğine dokunabilme hasretine kapılınca yollar açılmış her ikisine. Uzun bir koridorun sonunda, ağrılarla sancılarla annesinin kollarında bulmuş melek kendisini. Kadın da cenneti kendi kollarında…
İşte böyle o üçüncü melekle buluşmamız. O üçüncü meleğin hayatına adanışımız… Tüm kadınlar gibi ben de küçük bir meleğim olsun isterdim bu özel günde. Anne olma şerefine erişebilmiş olmayı isterdim. Tutup ellerimden beni bu dehlizlerden çıkarmasını, o cennet kokusunu bana sunmasını isterdim küçük meleğimin. Ama sadece istemekle olmuyor, hayal etmekle de… Öncelikle O Rahman ve Rahim olana teslim olmak gerek. O en doğrusunu en iyisini bilendir şüphesiz. Ama eminim ki buradan minik doğmamış meleğime seslenişime kızmaz.
Neredesin meleğim? Daha ne kadar beklemeliyim kıpırtılarını hissetmek için? Annen kadar nazlı mı olacaksın yoksa bebeğim? Bu kadar naz hangi aşığı olsa usandırır ama ben nazına razıyım çekerim. Sen yine de nazlı olma. Ben gidince nazını haz bilen biri çıkmazsa karşına diye aklım sende kalır sonra.
Neredesin meleğim? Bir sabah uyansam ve garip bir şeyler hissetsem bedenimde. Her zamankinden farklı olduğumu, bu bedenin artık yalnızca bana ait olmadığını anlasam. İşte o zaman söz veriyorum, yediklerime özen göstereceğim. Hatta sen ne istersen ben onu büyük bir afiyetle yiyeceğim. Şu müzmin öksürüğe ve göğsümdeki sancıya da hemen bir çare arayacağım söz. Biliyor musun meleğim? Çok telaşlı ve hareketli bir annen var senin. Ama sen gel yeter ki, daha yavaş hareket edeceğim. Tüm telaşları çıkaracağım hayatımdan.
O sığdığın daracık yerde yarenin ben olacağım meleğim. Hiç sıkılmayacaksın. Sana şarkılar söyleyeceğim, hikayeler anlatacağım. Gezdiğim, gördüğüm her şeyi önce sen bileceksin. En temiz havayı senin için çekeceğim ciğerlerime. En güzel manzaralardan senin için haz alacağım. Ellerime düşeceğin o günün hayalini kuracağım hep. Ellerime verdiklerinde, kızmasınlar bana, seni herkesten her şeyden kıskanacağım. Sadece benim kollarım dokunsun isteyeceğim belki. Belki de sadece sen ve ben olalım isteyeceğim o küçük dünyamızda.
Neredesin meleğim? Çok dardayım biliyor musun? Çok yalnızım. Ayaklarımı yere basmaya çalıştıkça bir boşlukta olduğumu fark ediyorum. Bunu anladığımda, aynı senin benim karnımda duruşun gibi çekiveriyorum ayaklarımı karnıma. İşte en çok da o zamanlar düşlüyorum seni. Sen olsan yanımda eminim o zaman hayat yaşamaya değecek. Çok şey öğreteceksin anneciğine bilmeden. Bir gülücükle ayaklarımın altına yemyeşil çayırlar serilecek. Azıcık yüzün asılsa, ne varsa hayatımda senden başka önemsizleşecek.
Neredesin meleğim, bebeğim! Artık sabrım kalmadı. Ne olur en darda olduğumda gel. Ellerini uzat, hiç kimsenin uzanmadığı bu ellere. Tut ve çek beni karanlıklarımdan. Ne olur gel! Seni bekliyorum.