Kadın-erkek diye girişte ayırmayayım da; yakın tarihten, nesillere yön verilmesi kısmından gireyim, başka bir bakış daha olsun konunun içinde.
Bizim kuşak, gençlerin siyasetten koparıldığı kuşak. Öncesindeki olaylar sebebiyle "Siyasetten nasıl koparırız?" diye üzerine düşünülmüş kuşak... Tv, çok kanallı döneme girdiğinde, rtük daha bebeyken; bir anda dünya ile tanıştırılan kuşak...
(80li yıllara tekabül ediyor)
O dönem çoluk çocuk hepimiz genel izleyici kitlesiydik, her oynayan genel izleyiciye oynardı.
Öyle ki tv kapanıp yatıldığında, uykuya dalan anne babalarının ardından kırmızı noktalı yayınları izleyen çocukların sayısı az değildir. (Bi tuttufurutti vardı ki
)
Bir anda istilaya uğradık. Fark ettik ki dünya oyun parkımızdan ibaret değil.
Ekstra siyasetten uzak tutma çabası + tvnin çok kanallı döneme geçişi öyle güzel denk geldi ki... Siyaset, özel ilgi alanı olmayan gençler, henüz çocukken, o dönem ayıklandı.
Ve fakat görmek demek, sınırları da aşmak demek.
Taklitle başladı millet, orijinal fikirlerin de ortaya atıldığı süper doksanları yaşadık.
Müziklere bakarsanız görürsünüz. Zaten bir ülkeyi net görebileceğiniz en sağlam üç penceresi var: Sanat, eğitim yöntemi ve bilim.
Milenyumla beraber kültür çatışması-sentezi karman çorman bir yere doğru sindirememe hali başladı. Çünkü internet de biz bir şey anlamadan hayatımıza girdi.
Bilim de sanat da ayıplar(!) ile ayıklandı. Eğitim sistemi yap-boz olmaya o zamanlardan başladı.
Bu dönemde de dökülen döküldü, uzaklaştı.
Aslında bu 2-3 sayfa ile anlatılacak bir konu değil.
Bizim ülkede işler "Kaza olur, ölen ölür, aynı yerde ölenler çoksa bakarlar, sonra üstgeçit yapılır" şekilde işlediğinden; her dönem bi kayıp insanlar oluyor. Bu dönemin kayıpları da bunlar...