- 22 Mayıs 2007
- 4.482
- 105
- Konu Sahibi DreamLover
- #1
Günümüzde erkeklerin ve kadınların artık birbirine uymadıklarını söylemek pek doğru olmaz. Bu arada erkekler kadınlara öylesine uyum sağladılar ki, buluşmalar kızlar toplantısına dönüşüveriyor. Güzel ve rahat ama heyecansız... Aslında bunun en büyük suçlusunun kadınlar olduğu ise kocaman bir yalandan ibaret. Erkeklerle aynı haklara sahip olmak için savaşmak zorunda olmaktan başka bir çaremiz kalmamıştı. Ve bu savaş yaklaşık 30 yıl sürdü. Üstelik biz kadınlara metrelerce mor kumaşlara, yüzlerce kurbağa bacağına ve sayısız sinir harbine mal oldu. İşte bu yüzden bugün kendimizi ifade özgürlüğüne sahibiz. Yine yüksek topuklar üzerinde ve pürüzsüz bacaklarımızla üstelik bu kez egemenliğimizi ilan edebilme gücüyle birlikte.
Erkeklik, yüksek riskli bir yaşam formu
Kadınlar kadın olabilme gücünü kendilerinde yeniden keşfettiler. Ya erkekler? Bizim gelişimimiz onları öylesine ikna etti ki, özellikle son yıllarda eskisinden daha feminen oldular. Öyleyse artık yavaş yavaş karşı cinse veda vakti gelip çattı mı? Uzmanlara göre "kesinlikle hayır". Biz kadınlar X noktasına yaklaşarak, erkekleri kendi çaresizlikleri içinde kalmaya mahkum ettik. Öyle ki, erkekler üzerinde araştırmalarıyla ünlü Alman araştırmacı Walter Hollstein'a göre erkeklik artık riskleri yüksek olan bir yaşam formu haline geldi. Sağlıksız ve hiç olmadığı kadar belirsiz... Ama bu durumun böyle devam etmesi imkansız. "İşte bu yüzden erkekler kendilerini yeni baştan yaratmaya başlayacaklar" diyor, trend araştırmacısı Prof. Peter Wippermann. Peki, erkek ne zaman yeniden erkek olacak? Araştırmalara göre 30 yıl içinde. Üstelik inanılmaz bir şekilde. Ama biz onları kendi yolumuzda istiyor muyuz ki? Karakterlerine kendi özel rollerinden yeniden şekil veren erkeklere ihtiyacımız yok. Çünkü kadın olarak bugüne dek iyi birer örnek teşkil ettik. Yeniden sahip olduğumuz ve kaybetmekten kokmadığımız dişiliğimizle üstelik. Bizim ihtiyacımız olan, erkeksi olan ama asla kadından daha üstün bir cins olduğunu düşünmeyen erkek modeli. Tabii ki, bizden farklı olabilirler. Zaten bu doğanın bir gereği. "Karşıt cinslerin doğuştan gelen özelikleri var. Ve bu asla kaybolmayacak." diyor sosyolog Prof. Werner Habermehl.
Seks, aynı zamanda bir zevk aracı
Karşı cinsin kendine has tüm özellikleriyle yeniden yola çıktığı düşünüldüğünde, kadın ve erkeğin yeniden birer zıt kutuplar olacağı varsayıldığında, geleceğin birer kombinasyonunu oluşturacak olmamız işten bile değil. Bu da doğum kontrol hapının kaşifi Carl Djerassi'ni dediği gibi, seksin sadece neslini devam ettirmek için değil aynı zamanda zevk almak için bir araç olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Ya romantizm nerede kaldı? Onu düşünmemek olmaz. Ekonomik bir faktör haline gelmiş bu gereksinimin geleceği oldukça parlak. Yeni tanışmalarda da romantizm tıpkı eskisi kadar önemli bir rol oynuyor. Her ne kadar artık multi medyanın tüm nimetlerinden faydalanmaya başlamış olsak bile Prof. Wippermann; "etrafımız ne kadar çok ağ ile donanırsa, ilk buluşmalar o kadar görsel ağırlıklı olacak" diyor. Yine de tüm bunlar belki de bizi sonuca götürmesini istediğimiz modern sebepler olarak kalmaya devam edecek. Belirleyici olan yine gerçek karşılaşmalar olacak. "İki kişi karşı karşıya geldiğinde, ikisi için de hissedilir bir duygu, bir elektrik oluşur" diyor, Prof. Habermehl. Parlayan gözler, terleyen eller ya da John Updike'ın yazdığı gibi "Ayın karanlık yüzüne seyahat edip yeniden geri gelirsin, bir şey hissetmezsin. Dünyada kadınlar ve erkekler arasında olan duygudan daha heyecanlısı yoktur"..
Erkeklik, yüksek riskli bir yaşam formu
Kadınlar kadın olabilme gücünü kendilerinde yeniden keşfettiler. Ya erkekler? Bizim gelişimimiz onları öylesine ikna etti ki, özellikle son yıllarda eskisinden daha feminen oldular. Öyleyse artık yavaş yavaş karşı cinse veda vakti gelip çattı mı? Uzmanlara göre "kesinlikle hayır". Biz kadınlar X noktasına yaklaşarak, erkekleri kendi çaresizlikleri içinde kalmaya mahkum ettik. Öyle ki, erkekler üzerinde araştırmalarıyla ünlü Alman araştırmacı Walter Hollstein'a göre erkeklik artık riskleri yüksek olan bir yaşam formu haline geldi. Sağlıksız ve hiç olmadığı kadar belirsiz... Ama bu durumun böyle devam etmesi imkansız. "İşte bu yüzden erkekler kendilerini yeni baştan yaratmaya başlayacaklar" diyor, trend araştırmacısı Prof. Peter Wippermann. Peki, erkek ne zaman yeniden erkek olacak? Araştırmalara göre 30 yıl içinde. Üstelik inanılmaz bir şekilde. Ama biz onları kendi yolumuzda istiyor muyuz ki? Karakterlerine kendi özel rollerinden yeniden şekil veren erkeklere ihtiyacımız yok. Çünkü kadın olarak bugüne dek iyi birer örnek teşkil ettik. Yeniden sahip olduğumuz ve kaybetmekten kokmadığımız dişiliğimizle üstelik. Bizim ihtiyacımız olan, erkeksi olan ama asla kadından daha üstün bir cins olduğunu düşünmeyen erkek modeli. Tabii ki, bizden farklı olabilirler. Zaten bu doğanın bir gereği. "Karşıt cinslerin doğuştan gelen özelikleri var. Ve bu asla kaybolmayacak." diyor sosyolog Prof. Werner Habermehl.
Seks, aynı zamanda bir zevk aracı
Karşı cinsin kendine has tüm özellikleriyle yeniden yola çıktığı düşünüldüğünde, kadın ve erkeğin yeniden birer zıt kutuplar olacağı varsayıldığında, geleceğin birer kombinasyonunu oluşturacak olmamız işten bile değil. Bu da doğum kontrol hapının kaşifi Carl Djerassi'ni dediği gibi, seksin sadece neslini devam ettirmek için değil aynı zamanda zevk almak için bir araç olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Ya romantizm nerede kaldı? Onu düşünmemek olmaz. Ekonomik bir faktör haline gelmiş bu gereksinimin geleceği oldukça parlak. Yeni tanışmalarda da romantizm tıpkı eskisi kadar önemli bir rol oynuyor. Her ne kadar artık multi medyanın tüm nimetlerinden faydalanmaya başlamış olsak bile Prof. Wippermann; "etrafımız ne kadar çok ağ ile donanırsa, ilk buluşmalar o kadar görsel ağırlıklı olacak" diyor. Yine de tüm bunlar belki de bizi sonuca götürmesini istediğimiz modern sebepler olarak kalmaya devam edecek. Belirleyici olan yine gerçek karşılaşmalar olacak. "İki kişi karşı karşıya geldiğinde, ikisi için de hissedilir bir duygu, bir elektrik oluşur" diyor, Prof. Habermehl. Parlayan gözler, terleyen eller ya da John Updike'ın yazdığı gibi "Ayın karanlık yüzüne seyahat edip yeniden geri gelirsin, bir şey hissetmezsin. Dünyada kadınlar ve erkekler arasında olan duygudan daha heyecanlısı yoktur"..