- 29 Mart 2014
- 126
- 126
Benim narsisizmle yolculuğum yaklaşık beş sene kadar önce başladı. Bir sürü duygumu,paramı, insanı ve en önemlisi de değerli zamanımı o “değmez” için harcadım. Evliydim üstelik ve bu ruhsuz adamı nedensizce seviyordum. Önceden yaşadığım duygulardan farklı ve gizemli bir duyguyla bağlıydım ona. Onu çözemedikçe daha da bağlanıyordum sanki. Yaşamım ellerimden kayıp giderken gözlerimi açmaya çalışıyordum ama o “sis perdesi” bir türlü dağılmıyordu. Kendimi toplamaya en yakın olduğun anlarda arkamdan uzanan o “gizli el”beni aşağıya çekiyordu. Narsisizm yani halk içinde bilinen adıyla narsizm sizi içine çeken ve giderek bitiren bir hastalıktır. Yalnız hastayı değil kurbanı bitirir. Bu noktada sizinle çok değerli yaşantılar paylaşacağım. Çok bitik bir zamanıdı karşıma çıktığında. Uzun süreli bir ilişkiden yeni çıkmıştım ve çok aşık olduğum bir adamdan ayrılıyordum. O karşımda güçlü kollarıyla dikilip her şeyi yoluna koyacağını söylersek dikiliyordu. Hatta ileri gidip bana onu unutturacağım söylüyordu. Kafam çok karışıktı. Ona evet demekle dememek arasında gidip gelirken o kendinden emin arkaşlarımıza bizim evleneceğimizi söylüyordu. Bu kendine güven ve ısrar beni hem itmiş hem de kendine cekmişti. Ne de olsa dağılmış durumdaydım. Evlenmek üzere olduğum ilk sevgilinle ilişkim birden bitmişti. Biraz zaman geçtikten sonra ortak arkadaşlarımızdan aldatıldığımı da öğrenmem beni yerle yeksan etmişti. Duygularım karmaşıktı ve bu erkek bana güven vaadediyordu. Kafam karışıktı ama yine de onu reddettim. Ortak arkadaşımız üç dört ay sonra biraraya geldiğimizde bana onu tekrar önerince kendimi yeterince toplamış olduğunu düşünerek evet dedim ve ilişkimiz başladı. Ama ne başlamak! Bende iç huzursuzluğu tavan! Ona karşı bir duygum yok. Hiç tipim değil bir kere. Düşünüyorum. Erteliyorum. Sanki istemiyorum. Gibi garip duygular içindeyim ama yine de ite kaka başladı ilişkimiz. Başta kendisini reddettiğimde arabama çiçekler bırakan, mektuplar yazan, ortak arkadaşımızı günde otuz kere (tam sayı olmayabilir ama az söylemişim gibi de) arayan adam bu sefer benim kendisini aramamı yahut mesaj atmamı istemiş. Neyse attık bir mesaj. Birkaç konuşma oldu. Görüşmek istedi halihazırda canım istemiyordu. Birkaç kere kendisini ektim. Konuşmalar azaldı falan hatta ileri gidip de eski duygularının su anda olmadığını bile söyledi. Ben de kendisine bayılıyorum ya! adamın kalitesinden bahsedecekken ben hayatımda hep kaliteden yana olmuş biriydim. Kaliteden kasıt şu ki üniversite mezunu, kültürlü, ailesi düzgün, aklı başında,müzik zevki olan filan. Bunda ise saydıklarımın hiçbiri yoktu. iki yıllık okulu beş yılda bitirmiş, ailesi kırsalda yaşayan biri. Madem ki böyle neden hayatımda? Bunu inanın ben de bilmiyorum. Demek ki çok dağılmışım,eksikliğini hissettiğim şeyin güvenli bir omuz olduğunu düşünmüşüm. Oysa ki ne büyük yanılgı! Üzerime aşırı düşen, her gün akşamlarını benimle geçiren, bana psikolog gibi davranan, her sorunumu çözen biri gibiydi en başta. Hatta önceki ilişkime onay vermeyen annem; arkadaşlarım bile bunun adam gibi adam olduğunu söylüyordu. Ne talihsizlik! Adam nevrotik maskesini takmış hepimizi kandırıyormuş.
Zaman geçti bizlerin de zamandan geçtiği gibi. Partnerim normal süreçlerde çok aşık, çok ilgili, çok önemli biriymişim gibi davranıyordu. Bunlar her kadının arayıp da bulamadığı şeyler. Ciddi bir ilişkiye kendini bırakmak biz kadınların en büyük arzusudur. Ben de herkes gibi bunu yaptım. Açtığı o büyük kollara kendimi bırakmam için bana büyük bir güven verdi. Ben ona yaklaştıkça da o geri adım atıyordu. Sanki beni kendine mahkum etmeye başlamıştı. İşin içinden cıkmak için çok çırpındım. Defalarca kez ayrıldım. Ne yapıp edip araya arkadaşlarımı sokarak, ailesinden birileriyle görüştürerek, kapımızın önüne kadar gelip yalvararak beni kendin geri döndürüyordu. Şaşkın bir şekilde yörüngeye girmiş ve çıkamıyordum. Öyle böyle derken sonunda kararsız sevgilim evlenmeye karar verdi. Uzun süren kavgalar, tutkulu atışmalar yerini sakinliğe bırakacaktı. Evliliğin bir başlangıç olduğunu narsistle uğraşanlar evliler çok iyi bilirler.Çünkü onların gerçek yüzü ancak birinin tapusunu eline alınca ortaya tam anlamıyla çıkıyor. Siz onun gözünde sadece bir malsınız. Bir mera bir nesne ya da herhangibir şey. Köşede duran minder bile sizden saha çok işine yarayabilir ve bir anda sizden değerli duruma gelebilir. Kendinizi böyle hissetmenizi sağlayacak bir çok yaşantı deneyimleneceksiniz. Hazır degılseniz hazır olun! Çünkü kimse size bir şey soramayacak, giderek cevreniz daralacak. Aileniz ve sizi sevenlerle aranıza büyük bir duvar örülecek. Ve bu girdaptan uzun süre çıkamayacaksınız. Bu kişiler sizin emeğinizi sömürmek için dünyaya gelmişlerdir. Bütün taleplerini eksiksiz karşılamanıza imkan yok ama o sizden bunu almak için elinden geleni yapacak. Buna emin olun. Vermek ve almak dengesi onlarda yoktur. Sadece ve sadece almaya programlanmışlardır. Ve hayatınızda kardeş, anne, baba değilseniz acilen kaçıp kurtulmanız gerekmektedir. Biraz bilinçli olanlar bunları terk ederek hayatlarını yoluna sıkabilirler.( psikiyatristler bile bu insanların nevrozlarını algılamayabiliyor.ama siz bildiginiz için tanı rahatça konuluyor.) Neyse. Evlilikle beraber güç unsurum olan her şeyi ona teslim etmiştim. Yani o öyle düşünüyordu. Kariyerim,maaşım, zekam, güzelliğim,kültürüm; aile, çevrem, maddi olanaklarım vs. Hepsı ama hepsi artık onundu. O öyle hissediyordu. Ben onun artık parçasıydım uzantısı olarak görüyordu beni. Bunlardan herhangibiri elinden kaçacak olsa deliriyordu. Kendisini parçalanmış, egosunu ezilmiş hissediyordu. Maaşımı almadığında,ailemle görüştüğümde, bir arkadaşımla kahve içmeye gittiğimde manyaklaşıyordu. Öyle ya ben kimdim ki? Sadece onun ilkel yanını yansıttığı bir nesneydim. O büyük ve ulu tanrı ben ise onun kölesiydim. Beni küçükken sevilmemiş çocukluğunun bir yanına yapıyordu. Küçükken sevilmemişti ve o kadar deger verilmemişti, o kadar yalnızdı ki icinde bına tahammül edemiyordu. Bu tahammülsüzlük ancak bir başkasını sömürerek, aşağılayarak sonlandırılabilirdi. Ömrü boyunca kendinden nefret edecek biri başkalarını sevmeyi bilemeyen biri nasıl olacaktı da beni sev cekti? Unutmayın ki bir narsist kimseyi sevmez. Kendisini bile!
Zaman geçti bizlerin de zamandan geçtiği gibi. Partnerim normal süreçlerde çok aşık, çok ilgili, çok önemli biriymişim gibi davranıyordu. Bunlar her kadının arayıp da bulamadığı şeyler. Ciddi bir ilişkiye kendini bırakmak biz kadınların en büyük arzusudur. Ben de herkes gibi bunu yaptım. Açtığı o büyük kollara kendimi bırakmam için bana büyük bir güven verdi. Ben ona yaklaştıkça da o geri adım atıyordu. Sanki beni kendine mahkum etmeye başlamıştı. İşin içinden cıkmak için çok çırpındım. Defalarca kez ayrıldım. Ne yapıp edip araya arkadaşlarımı sokarak, ailesinden birileriyle görüştürerek, kapımızın önüne kadar gelip yalvararak beni kendin geri döndürüyordu. Şaşkın bir şekilde yörüngeye girmiş ve çıkamıyordum. Öyle böyle derken sonunda kararsız sevgilim evlenmeye karar verdi. Uzun süren kavgalar, tutkulu atışmalar yerini sakinliğe bırakacaktı. Evliliğin bir başlangıç olduğunu narsistle uğraşanlar evliler çok iyi bilirler.Çünkü onların gerçek yüzü ancak birinin tapusunu eline alınca ortaya tam anlamıyla çıkıyor. Siz onun gözünde sadece bir malsınız. Bir mera bir nesne ya da herhangibir şey. Köşede duran minder bile sizden saha çok işine yarayabilir ve bir anda sizden değerli duruma gelebilir. Kendinizi böyle hissetmenizi sağlayacak bir çok yaşantı deneyimleneceksiniz. Hazır degılseniz hazır olun! Çünkü kimse size bir şey soramayacak, giderek cevreniz daralacak. Aileniz ve sizi sevenlerle aranıza büyük bir duvar örülecek. Ve bu girdaptan uzun süre çıkamayacaksınız. Bu kişiler sizin emeğinizi sömürmek için dünyaya gelmişlerdir. Bütün taleplerini eksiksiz karşılamanıza imkan yok ama o sizden bunu almak için elinden geleni yapacak. Buna emin olun. Vermek ve almak dengesi onlarda yoktur. Sadece ve sadece almaya programlanmışlardır. Ve hayatınızda kardeş, anne, baba değilseniz acilen kaçıp kurtulmanız gerekmektedir. Biraz bilinçli olanlar bunları terk ederek hayatlarını yoluna sıkabilirler.( psikiyatristler bile bu insanların nevrozlarını algılamayabiliyor.ama siz bildiginiz için tanı rahatça konuluyor.) Neyse. Evlilikle beraber güç unsurum olan her şeyi ona teslim etmiştim. Yani o öyle düşünüyordu. Kariyerim,maaşım, zekam, güzelliğim,kültürüm; aile, çevrem, maddi olanaklarım vs. Hepsı ama hepsi artık onundu. O öyle hissediyordu. Ben onun artık parçasıydım uzantısı olarak görüyordu beni. Bunlardan herhangibiri elinden kaçacak olsa deliriyordu. Kendisini parçalanmış, egosunu ezilmiş hissediyordu. Maaşımı almadığında,ailemle görüştüğümde, bir arkadaşımla kahve içmeye gittiğimde manyaklaşıyordu. Öyle ya ben kimdim ki? Sadece onun ilkel yanını yansıttığı bir nesneydim. O büyük ve ulu tanrı ben ise onun kölesiydim. Beni küçükken sevilmemiş çocukluğunun bir yanına yapıyordu. Küçükken sevilmemişti ve o kadar deger verilmemişti, o kadar yalnızdı ki icinde bına tahammül edemiyordu. Bu tahammülsüzlük ancak bir başkasını sömürerek, aşağılayarak sonlandırılabilirdi. Ömrü boyunca kendinden nefret edecek biri başkalarını sevmeyi bilemeyen biri nasıl olacaktı da beni sev cekti? Unutmayın ki bir narsist kimseyi sevmez. Kendisini bile!