Çok yakın bir arkadaşım, bire bir, tıpa tıp bu modelle beraberdi. Biz adamı dışardan sakin, efendi, saygılı ve arkadaşımızı el üstünde tutan bir insan olarak biliyoruz, bizimkiler de devlet memuru, ikisi de kocaman insanlar o tarihlerde. Arkadaşım boşanmış, adam hiç evlenmemiş. Aynı şey, bire bir aynı : "telefon açık kalacak ! "
Siz daha bir şey görmediniz, bizim hikayedekiler daha sonra nişanlandılar. Nişandan sonra, adama "mülkiyet" duygusu da yüklenince, bu defa o telefon "kamerayı aç, otobüstekileri göreceğim" e evrildi. Öyle başkasının odasına girip çay içmeler falan " Ben ...vat mıyım da nişanlımı orta malı gibi elin herifleriyla çay içmeye yollayacağım!!! a döndü. Yanlış anlamayın, yollamaktan kasıt, yan odada çay içmek. Çayı içen diğer kadınlar "...pu" oldu.
" Kapıcıya selâm verirken niye sırıtıyorsun", "Niye hep aynı herifin kitaplarını alıyorsun, aklın onda mı?!? " v.s derken, bir gün arkadaşım "E, yok artık, daha neler..!" dediğinde ilk tokatını yedi. En son, -ismi atıyorum şimdi- " Ahmet yanımızdan geçerken sana niye bakıyor, benden neler saklıyorsun" diye, dayak yedi. Telefon dökümlerinin düzenli alınması, mailin adam tarafından da izlenmesi, vs... hiç bir şey yetmedi o paranoyalarının dinmesine. Bu arada, parasına puluna karışması yetmedi, anasının babasının malına mülküne karışmaya başladı en son.
Ömrünün 5 senesi gitti. ayrıl barış. Sizinki gitmez umarım.