- 18 Haziran 2019
- 1
- 1
- 55
- Konu Sahibi degisimterapi
- #1
Lohusalık dönemi doğumdan sonra başlayan fizyolojik ve psikolojik olarak değişim sürecidir. Bu süreç doğumdan sonra bebeğin kırkı çıkarılma olarak değerlendirilir ama asıl konu anne ile ilgilidir. Yani bebeğin kırkı değil annenin kırkı çıkar.Doğumdan sonra rahimin tekrar eski boyutuna dönüşmesi ve tüm fizyolojik değişimler bu 6 haftalık süreçte meydana gelirken değişen hormonlar ve hiç bilmediğimiz bir durumla karşı karşıya kalmak anneyi aşırı yorgunluk, kaygı ve yetersizlik gibi duygularla baş etmek zorunda bırakabilir.
Lohusalık ne yazık ki toplumumuzca çok gözardı edilmekte daha çok yeni doğan bebekle ilgilenilmektedir. Elbette yeni doğan bebeğe ihtimam göstermek çok önemlidir ama anneyi bu noktada unutmamak ve destek olmak çok ama çok önemlidir. Çünkü hem fiziksel hemde duygusal olarak iyi desteklenen bir anne zaten bebeğine de daha sağlıklı ve yeterli miktarda bakım sağlayacaktır.
Dokuz ay süren hamilelik hem fiziksel hem de duygusal olarak anneyi yormuştur. Doğumun kaygısı ve yorgunluğu da buna eklenince anne doğumdan hemen sonra çok daha ağır bir sürecin altına girmiştir. Hem hayatta tutması gereken bebeği, hem kendi fiziksel yorgunluğu, hem de duygusal olarak yaşadığı süreç iyi desteklenmezse kalıcı bir depresyona kadar gidebilecek bir süreci de başlatmış olur.
Bu süreci tanımlarken, annenin bebeği ile sağlıklı bir ilişki kurmasından tutun da eşiyle yeniden yapılanacak olan ilişkisine ve hatta akrabalarına kadar uzanan yeni ilişkileri belirlemeye kadar uzanan bir süreçten bahsedebiliriz.
Anne eğer tahammülsüz ve depresif belirtiler gösteriyorsa onunla çatışmamak ve destek olmak, ona yardımcı olacak olan kişileri kendisinin belirlemesi(bu dönemde bazen anne ve/veya kayınvalide ile ilişkilerin bir daha tamir olamayacak kadar bozulması dahi mümkündür.) özellikle eşin de desteğinin alınması, öfke veya aşırı sinirlilik gösterilse bile bunun lohusanın yakınları tarafından tolore edilmesi gerekir.
Eğer lohusalık dönemindeki depresyon belirtileri lohusalık bittiğinde dahi devam ediyor yada baş edilemez oranda belirtiler gösteriyorsa mutlaka psikolojik bir destek alınmalıdır. Böylelikle hem anne-çocuk hemde eşlerin ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde devam ettirilebilmesi daha mümkün olacaktır.
Uzm. Psikolog Ayşe Yanık
Lohusalık ne yazık ki toplumumuzca çok gözardı edilmekte daha çok yeni doğan bebekle ilgilenilmektedir. Elbette yeni doğan bebeğe ihtimam göstermek çok önemlidir ama anneyi bu noktada unutmamak ve destek olmak çok ama çok önemlidir. Çünkü hem fiziksel hemde duygusal olarak iyi desteklenen bir anne zaten bebeğine de daha sağlıklı ve yeterli miktarda bakım sağlayacaktır.
Dokuz ay süren hamilelik hem fiziksel hem de duygusal olarak anneyi yormuştur. Doğumun kaygısı ve yorgunluğu da buna eklenince anne doğumdan hemen sonra çok daha ağır bir sürecin altına girmiştir. Hem hayatta tutması gereken bebeği, hem kendi fiziksel yorgunluğu, hem de duygusal olarak yaşadığı süreç iyi desteklenmezse kalıcı bir depresyona kadar gidebilecek bir süreci de başlatmış olur.
Bu süreci tanımlarken, annenin bebeği ile sağlıklı bir ilişki kurmasından tutun da eşiyle yeniden yapılanacak olan ilişkisine ve hatta akrabalarına kadar uzanan yeni ilişkileri belirlemeye kadar uzanan bir süreçten bahsedebiliriz.
Anne eğer tahammülsüz ve depresif belirtiler gösteriyorsa onunla çatışmamak ve destek olmak, ona yardımcı olacak olan kişileri kendisinin belirlemesi(bu dönemde bazen anne ve/veya kayınvalide ile ilişkilerin bir daha tamir olamayacak kadar bozulması dahi mümkündür.) özellikle eşin de desteğinin alınması, öfke veya aşırı sinirlilik gösterilse bile bunun lohusanın yakınları tarafından tolore edilmesi gerekir.
Eğer lohusalık dönemindeki depresyon belirtileri lohusalık bittiğinde dahi devam ediyor yada baş edilemez oranda belirtiler gösteriyorsa mutlaka psikolojik bir destek alınmalıdır. Böylelikle hem anne-çocuk hemde eşlerin ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde devam ettirilebilmesi daha mümkün olacaktır.
Uzm. Psikolog Ayşe Yanık