Kütahya // İlimiz Hakkında Her Şey Burada

burfur

Merdümgiriz&Şevk-i Şurude
Pro Üye
13 Ocak 2009
4.235
656
(dikkat!yazılar ve resimler alıntıdır)
Kütahya ismi nereden geliyor?

Kütahya ilk kurulduğunda adı seramik kenti mânâsına gelen “seramorum” idi. M.Ö. 11. asırda Frigler (Frigler hakkında ansiklopedik bilgi - Türkçe Bilgi'den) şehre “Kotiyum” ismini verdiler. Eski kaynaklarda şehrin ismi Kotiaetion, Katiaion, Cotyaeium, Cotyaeum ve Cotyaium şeklinde geçmektedir. Bütün bunlar “Totys’in şehri” mânâsına gelmektedir.

Selçuklu Türkleri (Selçuklu Türkleri hakkında ansiklopedik bilgi - Türkçe Bilgi'den) bu şehri fethedince şehre “Kütâhiye” ismini vermişlerdir. Zamanla bu isim “Kütahya” hâlini almıştır.

Bir rivâyete göre, dul bir kadının pazara getirdiği testi, tabak, vazo, sürahi, çanak ve çömlekler sağlam hem de zariftir. Müşteriler tarafından kapışılır. Diğer satıcılar bu kadının hüneri yaptığı topraktan olmalı diyerek kadını takip ederler. Kadın bugünkü Kütahya’nın bulunduğu yere gelip heybesini toprakla doldurur. Diğer esnaf bu bölgede atölyeler açarak şehir kurulur ve seramik şehri manasına“Seramorum” denir.

KÜTAHYA' NIN TARİHÇESİ


KÜTAHYA' NIN TARİHÇESİ
1-TÜRKLERDEN ÖNCE KÜTAHYA:
Anadolu ‘nun eski yerleşim yerlerinden birisi olan Kütahya ’nın kuruluş tarihini kesin olarak belirlemek mümkün olmamıştır. Ancak tarihinin çok eskilere dayandığı anlaşılmaktadır. Sırasıyla Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Makedonya, Bitinya ve Bergama krallıklarının hakimiyetinde bulunmuş daha sonra Roma İmparatorluğu ve onun ikiye ayrılmasından sonra Bizans İmparatorluğunun hakimiyetine girmiştir.

Eski kaynaklara göre; Kütahya ’nın Antik Çağ’ daki adı Katiaenion’dur. Ünlü Antik Çağ coğrafyacısı Strabon ’a göre bu ad “Kotis’in Kenti” anlamına gelmektedir. Kotiaeion adı temel sözcük aynı kalmak şartı ile, farklı dönem ve yazılışlara göre “Kotiaion”, “Cotyaeum” ve “Cotyaium” olarak da kullanılmıştır. Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, ilin tarihi MÖ VI. yüzyıla dayanmaktadır. İl toprakları içinde yerleşen en eski halk Frigler’dir. MÖ 1200 yıllarında, Anadolu' ya gelen Frigler, Hitit İmparatorluğu’nun topraklarına girdiler. MÖ 676’da Kimmerler Frigya Kralı III. Midas’ı bozguna uğratarak, Kütahya ve çevresine egemen oldular.

Makedonyalı Büyük İskender ‘in tarih sahnesine çıkması ve Persleri mağlup ederek Anadolu ‘yu hakimiyeti altına almasıyla Kütahya el değiştirmiştir. (M.Ö. 333) Büyük İskender ‘in genç yaşta ölmesi üzerine imparatorluk parçalanmış ve Kütahya İskender ‘in kumandanlarından Antigonos ‘un eline geçmiştir.

M.Ö. 278 yılında Bitinya Krallığı Kütahya ‘yı topraklarına katmış ve daha sonra da Bergama Krallığını eline geçirmiştir. M.Ö. 62 yılında Sezar ‘ın damadı Pompoeus Kütahya ‘yı Roma İmparatorluğu topraklarına katmıştır. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Kütahya Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğunun hakimiyetine girmiştir. Kütahya, Romalılar zamanında hiristiyanlığın önemli merkezlerinden birisi haline geldi. Takibata uğrayan hiristiyanlar Kütahya ‘ya sığındılar. Putperest Roma şehrin tahsisatını kesti ve şehir ihmale uğrayarak bir süre bakımsız kaldı.

Roma ‘nın hiristiyanlığı resmen kabul edilmesinin ardından piskoposluk merkezi oldu. Bizans döneminde ise Kütahya ‘nın önemi çok arttı. Bizanslılar şehre hakim ve kale inşasına elverişli buldukları sarp tepeye burçlar ile tahkim edilmiş iki kat sur içinde bir şato yaptılar. Bu şato, Germiyanoğulları ve Osmalılar döneminde yapılan Kütahya Kalesinin esasını teşkil etmiştir.

Malezgirt’ te Sultan Alparslan yenilen Romanos Diogenes tahtını geri almak için giriştiği mücadelelerde yenilip esir düşünce, Kütahya ‘ya getirilip gözlerine mil çekilerek hapis edilmişdir. (Romanos daha sonra sevk edildiği Kınalı Ada ‘da vefat etmiştir.)



2-KÜTAHYA 'NIN TÜRK HAKİMİYETİNE GİRMESİ:

Malazgirt Muharebesinden sonra Türkler, hızla Anadolu 'nun fethine giriştiler. 1071 yılından sonraki bir kaç yıl içinde Anadolu 'nun hemen hemen tamamı Türkler tarafından fethedildi. Anadolu Selçuklu Devleti 'nin ilk hükümdaro Kutalmışoğlu Süleyman Şah 'ın kardeşi Melik Mansur, 1074 yılında Kütahya 'yı fethetti. Kütahya, Anadolu Selçuklu Devleti 'nin bir uç şehri oldu.

Yirmi yıl kadar Türk hakimiyetinde kalan Kütahya, 1096 yılında başlayan Birinci Haçlı Seferi sonunda tekrar Bizans İmparatorluğu hakimiyetine geçti. (1097)

Sultan 2.Kılıçarslan 1182 yılında yeni bir fetih hareketine girişerek Uluborlu ve Kütahya 'yı ikinci defa topraklarına kattı.

Sultan 2.Kılıçarslan 'ın, ülkesini on bir oğlu arasında paylaştırması sırasında Kütahya, Gıyaseddin Keyhüsrev 'in hissesine düştü. Daha sonra kardeşler arası taht kavgaları sırasında durumdan yararlanan Bizans, Kütahya 'yı ele geçirdi ise de Sultan Alaattin Keykubat zamanında Selçuklu kumandanlarından İmaüddin Hezar Dinarı tarafından üçüncü defa ele geçirildi. (1230)

Uzun yıllar "Kale Muhafızı" olarak Kütahya 'da kalan Hezar Dinarı Kütahya 'nın imarına çalışmış, bir çok eser bırakmıştır.

Kütahya 'nın Melik Mansur tarafından fethedildiği yıllarda şehir Büyük Selçuklu İmparatorluğuna bağlı bulunuyordu. Melik Mansur 'un Büyük Selçuklu İmparatorluğu hükümdarı Melikşah' a karşı ayaklanması üzerine Melikşah Ümera' dan Emir Porsuk Bey komutasında bir ordu göndermiş, yapılan savaşta Melik Mansur öldürmüştür. (1090)

Bu olaydan sonra Emir Porsuk Bey kuvvetleri Kütahya 'da yerleşti. Porsuk Bey bir müddet Kütahya 'da "Kale Muhafızı" olarak görev yapmıştır. Kütahya 'nın önemli akarsularından Porsuk Çayı 'nın adı buradan gelmektedir.



3-GERMİYANOĞULLARI DÖNEMİNDE KÜTAHYA:

"Germiyanlı" Türk aşiretlerinden birinin adı iken sonradan bir beyliğin ve ailenin adı olmuştur. Aşiretin ilk tarihi şahsiyeti olarak, baba İshak isyanı sırasında Malatya 'da faaliyet gösteren Alişir oğlu Muzafferüddin 'in adına rastlanır. Germiyanlı sülalesinden Kerimüddin Alişir 'in adı, Selçuklu saltanat mücadelesinde Moğollar tarafından Müinüddin Süleyman Pervane 'nin şikayeti üzerine öldürülen Selçuklu emirleri arasında geçer.

Malatya taraflarında bir bölgeye "Germiyan" adı verildiği Selçuklu ve Bizans kayıtlarında belirtilmektedir. Germiyanlı adının Malatya taraflarından Batı Anadolu 'ya gelen bu aşirete bu nedenle verildiği (Kütahya' lı gibi) tahmin edilmektedir.

Germiyanlı Beyliğini kuran Yakup Bey, Moğollar tarafından öldürülen Kerimüddin Alişir Bey' in oğludur. Kendisi Anadolu Selçuklu Sultanı 3.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında devletin ileri gelen emirlerinden birisiydi. Görev sahası Ankara ve civarı idi.

3.Alaattin Keykubad' a bağlı iken 1300 yılında bağımsızlığını ilan etmiş, Kütahya merkez olmak üzere beyliğini kurmuştur. Beyliğin ilk müstakil idarecisi olan Yakup Bey devri (1300-1340) Germiyanoğulları' nın en güçlü dönemini oluşturur. Yakup Bey' in hakim olduğu topraklar, bazı kaynaklarda Yakup-ili adıyla adlandırılmıştır.

Bazı kaynaklarda Bizans 'ın Yakup Bey devrinde Germiyanoğullarına yıllık 100.000 dinar vergi ve hediyeler gönderdikleri belirtilir. Yakup Bey' den sonra yerine oğlu Mehmet Bey (1340), onunda 1361 yılında ölümü üzerine yerine oğlu Süleyman Şah geçti.

Osmanlı Sultanı 1.Murat, oğlu Şehzade Beyazid' e Süleyman Şah' ın kızı Devlet Hatun 'u istemek üzere bir heyet gönderdi. Süleyman Şah' da cevabi bir mektupla devrin ileri gelen alimlerinden İshak Fakih' i Osmanlı başkentine gönderdi. İshak Fakih' in getirdiği hediyeler arasında meşhur Germiyanlı atları, Denizli bezleri ile altın ve gümüş eşyalar bulunuyordu.

Süleyman Şah, kızının çeyizi olarak Kütahya, Simav, Emet ve Tavşanlı 'yı Osmanlılara bıraktı. Kendisi Kula 'ya çekildi.1381 yılında yapılan düğünden sonra Şehzade Beyazid Kütahya Sancağına idareci olarak gönderildi.

Ancak Kütahya, Ankara Savaşından sonra tekrar Germiyanoğulları 'nın hakimiyetine geçti. (1402) Bu sefer beyliğin başına II.Yakup Bey vardı. Bu durum II.Yakup Bey 'in 1429 yılında ölümüne kadar sürdü.Yakup Bey 'in vasiyeti üzerine Germiyan ülkesi Osmanlı hakimiyetine geçti.

Kütahya, Germiyanoğulları zamanında tarihinin en parlak devirlerinden birini yaşamış, iktisadi ve fikri bakımdan büyük gelişmelere sahne olmuştur. Beyliğin merkezi olması sebebiyle Kütahya 'da bir çok mimari eserler inşa edilmiş, şair, edip ve fikir adamları bu şehirde toplanarak eserler kaleme almışlardır.



4-OSMANLILAR DÖNEMİNDE KÜTAHYA:

Osmanlı yönetimine geçtikten sonra Kütahya bir "Sancak Merkezi" oldu. I.Murad' ın oğlu ve Germiyan Beyi Süleyman Şah 'ın damadı olan Bayezid 'de Kütahya Sancak Beyi olarak görevlendirildi.

Osmanlı Devletinin Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa 1451 yılında beylerbeylik merkezini Kütahya 'ya taşıyarak buraya yerleşti. Kütahya uzun süre beylerbeylik merkezi olarak kaldı.

Timur Ankara savaşından bir hafta sonra Kütahya' ya gelmiş, çok sevdiği bu şehirde bir ay kalmıştır.

Kütahya' da bulunan Ulu Camii 'nin ilk şekli Yıldırım Beyazid tarafından yaptırılmıştır. Kayıtlarda Ulu Camii 'nin adı "Yıldırım Han Camii" olarak da geçer.

Anadolu tarafına yapılan seferlerde Osmanlı ordusunun toplantı yeri ve aynı zamanda önemli bir uğrak yeri olan Kütahya önemli eserlerle de donatılmıştır. Tarihte bilinen en eski toplu iş sözleşmesi 13 Temmuz 1766 tarihinde Kütahya 'da imzalanmıştır. O dönem Kütahya Valisi Ali Paşa' nın huzurunda yapılan görüşmeler sonucunda işveren ile işçiler arasında anlaşmaya varılmış, çırak, kalfa ve ustaların ücretleri ayrı ayrı belirtilmiştir. Söz konusu anlaşmada bahsedilen işçiler çinicilerdir.

Kütahya adı Mısır Valisi Ali Paşa ile Osmanlı Devleti arasında yapılan savaşlar sonunda 1833 yılında yapılan anlaşma ile uluslararası alanda duyulmuştur. Zor durumda kalan Osmanlı Devleti 'nin Rusya 'dan yardım istemesi üzerine, Osmalı Devleti üzerinde Rus nüfuzu olmasını istemeyen İngiltere ve Fransa, Mehmet Ali Paşa 'yı ikna ederek Kütahya Anlaşmasının yapılmasını sağlamışlardır.

1848 ihtilalleri neticesinde başlayan Macar Milli Hareketi, Avusturya ve Rusya tarafından kanlı bir şekilde bastırılınca, hareketin liderlerinden Kossuth Lajos, Bathyayi ve Mesrares 1849 'da Osmanlı Devletine sığındılar. Rusya ve Avusturya' nın baskılarına rağmen Osmanlı Devleti mültecileri geri vermedi. Kossuth (Koşut) ve maiyeti Kütahya' ya yerleştirildiler. 1851 yılına kadar Kütahya' da kaldılar. Kaldıkları ev bugün müze haline getirilmiştir ve ziyaretçilere açıktır.



5-MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA KÜTAHYA:

İzmir 'in 15 Mayıs 1919 'da Yunanlılar tarafından işgali ve düşman kuvvetlerinin Anadolu içlerine doğru ilerlemeye başlaması üzerine bütün yurtta olduğu gibi Kütahya' da da Kuvayi Milliye teşkilatı kuruldu ve 20 Eylül 1919' da faaliyetlerine başladı. Kurulan teşkilat halktan maddi ve manevi büyük destek gördü. Teşkilat başkanı askeri şube reisi Nüzhet Bey 'di.

Çerkez Ethem Bey' in maiyetindeki müfreze kumandanlarından Piriştineli İsmail Hakkı Bey, Kütahya' ya gelerek "Müdafaai Hukuk Merkezi" ile müştereken faaliyet göstermeye başladı. Silah, cephane ve para tedarikine ve asker toplanmasına başlandı. 21 Temmuz 1920' de başlayan çalışmalar sonucunda kısa süre sonunda "Kütahya Milli Taburları" teşkil edildi. 6 Ağustos 1920' de Afyon' da bulunan Mustafa Kemal Paşa, İsmail Hakkı Bey' in daveti üzerine Kütahya' ya geldi ve tren istasyonunda "Kütahya Milli Alayını" teftiş ederek takdirlerini bildirdi. Kütahya' da birkaç saat kalan TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa, ayrılırken, Mutasarrıf Said Bey' e Kütahya halkına karşı takdirlerini bildiren bir yazı vermiştir.



KÜTAHYA MUTASARRIFI SAİD BEYEFENDİYE

Büyük Millet Meclisinin selam ve ihtimamını muhterem halkımıza, kahraman orduya ve hamiyetkar memuriyne tebliğ etmek üzere Kütahya' yı dahi ziyaret eden heyetimiz, burada gördüğü mefhabetbahş ve itmi'nannaver tezahüratı samimiye ve aliyeden dolayı fevkalade müftehir ve mesrurdur. Vatansever Kütahya ahalisinin mali fedakarlığı, maddi ve manevi himemat ve mesaisiyle beş on gün zarfında ihzar ve techiz edilen binlerce mevcuda baliğ kıtaatı askeriyenin giriştiğimiz dini, milli, vatani mücadelede muzafferiyetimizi temin edecek kahraman bir zümre olarak isbat-ı fedekari edeceğinizden eminiz. Gerek zat-ı alileriyle Müdafaai Huku gayyürüyesini gerek umum Kütahya halkının mucib-i mübahhat olan himematından dolayı hissettiğimiz şükranı, Büyük Millet Meclisi namına beyan ile arz-ı veda eder ve iş bu ihtisasat-ı mahmedefkaranemizin aynen bütün ahaliye tebliğ buyurulmasını rica ederiz..

6 Ağustos 1336 (1920)

Büyük Millet Meclisi Reisi

M.Kemal



Kütahya-Eskişehir muharebeleri sırasında hazırlıklarını henüz tamamlayamamış olan Türk ordusunun muharebe şartları gereği Sakarya nehrinin doğusuna çekilmesi sonucunda 17 Temmuz 1921 tarihinde Kütahya Yunanlılar tarafından işgal edildi. Bu karanlık günler çok sürmedi. yaklaşık bir yıl sonra 26 Ağustos 1922 'de başlıyan Büyük Taarruz ve 30 Ağustos tarihinde yapılan Başkumandan Meydan Muharebesi sonucunda Yunan ordusu dağıldı. Aynı gün (30 Ağustos 1922) Türk birlikleri Kütahya 'ya girdi. Böylelikle işgal devresi sona erdi ve Kütahya ebediyyen Türk hakimiyetine girdi.
 
Son düzenleme:



KÜTAHYA' DA TERMAL TURİZM

1-ILICA HARLEK KAPLICALARI:

Kütahya-Eskişehir karayolunun 21. Kilometresinde ana yoldan 4 Kilometre içeride yer alır. Etrafı çam ormanları ile kaplı, sabahları kuş sesleri ile uyanılan tam bir dinlenme ve huzur mekanıdır. Kaplıca bir yerleşim makanı olup her türlü altyapısı ve tanzimi tamamlanmıştır. Kütahya Belediye' sine ait Otel Harlek tesisleri 16 Moteli, 8 suit ve 46 otel odası, 180 yatak kapasitesi ve restoranı ile hizmet vermektedir. Bunun yanı sıra özel sektöre ait otel, motel ve pansiyonlar ile kısa süreli kiralık evler de vardır.

Kaplıca merkezinde geniş bir erkekler hamamı, son günlerde genişletilerek daha da güzelleşen kadınlar hamamı, Hasulhas isimli bir açık yüzme havuzu, bir kadınlar havuzu ile Otel Harlek tesisleri bünyesinde bir hamam ve havuz mevcuttur.

Pek çok kaynağın bulunduğu merkezde halen üç kaynaktan yararlanılmaktadır. 40-43 derece sıcaklıkta bulunan Harlek ve Kadılar kaynakları ılıştırılmadan banyo yapılabilen ender naturel kaplıca sularındandır.

Kaplıca Suları: Böbrek taşlarının dökülmesi, safra kesesi rahatsızlıkları, siyatik, lumbago, romatizma, çocuk felci, göz hastalıkları, kadın hastalıkları, sinirsel gerginlik, cinsel gücün artması ve stres gibi bir çok rahatsızlığa iyi gelmektedir. Ilıca Harlek Kaplıcaları 23/03/1989 gün 13900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.



2-YONCALI KAPLICALARI:

Kütahya 'ya 16 km mesafededir. 500 dönümlük bir arazi üzerine yayılmıştır.

Yoncalı, yüzlerce yıl Kirazlı dağının eteklerinde alalade bir bataklık olarak kalmış, yerden sıcak su kaynarmış. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Sultan II.Alaattin Keykubat' ın Gülümser Hatun adında hastalıklı bir kızı varmış. Genç yaşında hastalanmış ve derdine bir türlü deva bulunamıyormuş.

Uyuz bir tilkinin Yoncalı' daki bataklıkta iyileştiğini görenlerin teklifi üzerine Gülümser Hatun' u sıcak sularda yıkamışlar. Burada bir süre banyo almış Gülümser Hatun. Felçli olarak getirildiği Yoncalı' dan gerçekten gülümseyerek, sağlığına kavuşmuş olarak ayrılmış. Sultan II.Alaaddin Keykubat, başka insanların da şifa bulması için Yoncalı' da havuzlu büyük bir hamam ve bir camii yaptırmıştır. Kitabesinden bu yapıların 1233 yılında inşa olunduğu anlaşılmaktadır.

Tarihi hamam ve caminin bulunduğu kaplıca halen bir yerleşim merkezidir. Kaplıcada halen açık yüzme havuzu, çamur havuzları, tarihi büyük ve küçük kamam ve çelik hamamı bulunmaktadır.

Yoncalı 'da İl Özel İdare Müdürlüğüne ait 100 yatak kapasiteli moteller ve 40 yatak kapasiteli otel vardır. 05/10/1991 tarihinde hizmete giren S.S.K Yoncalı Hidroterapi ve Fizik Tedavi Hastanesi 130 yatak kapasitesi ile hizmet vermektedir.

Kaplıcada 3 yıldızlı ve 150 yataklı otel ve kür merkezi de mevcuttur.

Yoncalı' da değişik özelliklerde ve sıcaklıklarda şifa kaynakları vardır.

Dübecikler Yüzme Havuzu: % 83 oranında radyoaktiviteye sahiptir. Karaciğer bozuklukları ile böbrek hastalıkları için iyileştirici özelliğe sahiptir.

Çelik Suyu Hamamı: Radyoaktivite daha yüksektir. Yaşlanmaktan korkanlara moral ve dinçlik aşılar. Halk arasında gençlik suyu olarak da bilinir.

Batak (Çamur Banyosu): Türkiye' nin en yüksek radyoaktivite miktarına sahip hamamıdır. Bilhassa romatizmal hastalıklara iyi gelmektedir.

Yoncalı' daki şifalı suların sıcaklığı 32-36 derece arasında değişir. 17/09/1993 gün 4833 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.

Tütav Termal Otel, Kütahya' nın ilk ve tek kür merkezidir. Kür merkezinde fizyoterapistler tarafından modern cihazlarla her türlü fizik tedavi yapılmaktadır. Çamur banyosu, bitki banyosu ve selülüt tedavisi büyük ilgi görmektedir. Türk hamamı, açık ve kapalı yüzme havuzları, aletli kondisyon salonu ve saunası ile kür merkeze Kütahya' da termal tedavide temel taşı durumundadır.

Yoncalı kaplıcalarında 20 gün süre ile banyo alınır ve 20 gün sonra bu sudan içilirse yüzdeki çizgiler kaybolmakta ve moral bozukluğu gitmekte, insana her yönüyle canlılık gelmektedir.



3-TAVŞANLI GÖBEL KAPLICALARI:

Göbel Kaplıcaları Tavşanlı 'nın 7 Km. batısında yer almaktadır. Kaplıca suları 32 derece sıcaklıkta olup, romatizma, siyatik, cilt hastalıkları, yaraların tedavisi, mide ve bağırsak ülserleri, adale ve kemik rahatsızlıklarının tedavisinde faydalı olmaktadır. Kaplıca merkezinde 18 daire, konaklama amaçlı hizmet vermektedir. Göbel 'de iki hamam ve dört havuz mevcuttur.



4-GEDİZ ILICASU KAPLICALARI:

Gediz 'in 15 km. güney batısındaki, Hamamsu deresinin iki yanında ve dere içinde yaklaşık 10 yerden kaynamaktadır. Merkezde çıktığı yeri sarıya boyayan sarıkız kaynağı, karakazan kaynağı, buğuluk kaynağı ve en sıcak kaynak olan kahveönü traverten kaynaklarından yararlanılmaktadır. Sularının sıcaklığı 60-80 dereceyi bulan Gediz Ilıcasu Kaplıcaları 18/03/1987 gün ve 11608 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir. Kaplıca suyu, içme uygulamalarında karaciğer ve safra yolu rahatsızlıklarına iyi gelir.



5-MURAT DAĞI KAPLICALARI:

Gediz 'e 30 km mesafedeki kaplıca merkezi Muratdağının batı yamaçlarında yer alır. 2312 rakımlı Murat dağının 2000 rakımlı tepeleri arsında göz labaildiğine uzanan çam ormanları ile kaplı bir vadi içinde bulunan kaplıca insan sağlığı için bir şifa kaynağıdır.

Kaplıca tesisleri ve konaklama birimleri belediyeye aittir. Kaplıca da debisi yüksek olan başlıca 3 kaynak vardır. Hacethane ve kocaman suları aynı adlı hamamı ve kızılay kampını besler. Kaymakam suyu ise daha aşağıda olup üstü açık bir havuza akmaktadır.

Kaplıca suları içme uygulaması yapılırsa böbrek ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Gediz Murat dağı kaplıcaları 18/03/1987 gün ve 11608 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.

Bölge aynı zamanda dağ turizmi ve kampçılık faaliyetleri için bulunmaz güzelliklere sahiptir.



6-EMET YEŞİL VE KAYNARCA KAPLICALARI:

Kütahya 'ya 100 km mesafedeki Emet 'de yer almaktadır. İlçe merkezindeki kaplıcalar antik çağlardan beri kullanıla gelmişlerdir. Halen Yeşil Kaplıcalarda 144 yatak kapasiteli, Kaynarca Kaplıcalarında 36 yatak kapasiteli moteller ile Yeşil Kaplıcalarda 29 yatak kapasiteli bir otel ve iki hamam vardır. Kaplıcadaki tüm tesisler Belediye 'ye aittir. Kaplıca merkezinde 196 yatak kapasiteli Kongre Oteli, bir açık ve bir kapalı olmak üzere iki olimpik yüzme havuzu rekreasyon ve sportif amaçlı hizmet birimlerinin inşaatı halen devam etmektedir. 40-50 derece sıcaklıktaki kaplıca suları ağrılı rahatsızlıkların ve romatizmal hastalıkların tedavisinde faydalı olmaktadır. Emet Yeşil ve Kaynarca Kaplıcaları 17/09/1993 gün ve 4833 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.



7-SİMAV EYNAL KAPLICALARI:

"Dünyada ve Anadolu da birçok kaplıca gezdim, gördüm ama Eynal Kaplıcaları gibisini görmedim. Böylesi yeryüzünde yoktur." (Evliya Çelebi-1671)

Simav 'a 4 km. mesafedeki kaplıcalar geniş bir alana yayılmıştır. Halk arasında şeytan kazanları olarak adlandırılan kaplıcalar çok eski zamanlardan beri kullanılmaktadır. Eynal kaplıca özelliğinin yanı sıra çevrenin eğlence ihtiyacını da karşılamaktadır. Eynal Kaplıcalarında belediyeye ait toplam 700 yatak kapasiteli konaklama tesisleri ve bunların yan hizmet birimleri de vardır. 160 derece sıcaklığa sahip kaplıca suları jinekolojik, nevralji, nevrit, romatizma, böbrek taşlarının dökülmesi ve ağrılı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Simav Eynal Kaplıcaları 23/03/1989 gün ve 13900 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla "Termal Turizm Merkezi" ilan edilmiştir.



8-HİSARCIK HAMAMKÖY KAPLICALARI:

Hisarcık 'a 10 km. mesafededir. 51 derece sıcaklıktaki Hamamköy suları içme uygulamalarıyla mide, bağırsak sistemi, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarına iyi gelmektedir. Merkez 'de İl Özel İdare Müdürlüğü 'nce yaptırılmış dört aileye hitabeden bir konaklama tesisi vardır. Tesis Hamamköy Muhtarlığı 'nca işletilmektedir.

 
Son düzenleme:
ANTİK ÇAĞDAN KALAN TARİHİ ESERLER


1-FRİG VADİSİ:

Kütahya-Eskişehir yolunun 26 km' si yakınlarında bulunan Ovacık köyüne kadar, ilin doğusu boyunca uzanan çamlar arasındaki kayalık alana "Frig Vadisi" denilmektedir.

Frig Vadisi iki ana bölümde incelenebilir. Birinci bölüm Sabuncupınar, Söğüt, İnli, Fındıklı köyleri civarındaki kuzey bölümüdür. İkinci bölüm ise daha güneydeki Ovacık köyüdür. Kütahya' nın doğusunda eski bir yanardağ olan Türkmen dağının, tüfleriyle örtülü olan Frig yayları, çok eski çağlardan beri çeşitli kavimler tarafından iskan edilmiştir.

Volkan türünün kolay işlenebilir bir kayaç olması, bölgenin en eski halklarından biri olan Friglerin bunları oyma ve yontma yoluyla çeşitli amaçlarla kullanmalarını sağlamıştır. Friglerin ana tanrıçası Kybele' ye adanmış açık hava tapınaklarıyla, savunma amaçlı yapılar, en çok göze çarpan eserler arasındadır.

Bunların yanında Roma döneminde kayaları oymak suretiyle meydana getirilmiş çeşitli barınaklar, mezar odaları, ağıl ve ahır olarak kullanılan mekanlar, sarnıçlar ve ambarlar da bulunmaktadır.Erken ve geç Bizans çağlarında ise bunlara ilaveten kilise ve şapeller (küçük kilise) inşaa edilmiştir.

Bölgemizde yüzlercesi bulunan bu mekanların büyük bir kısmı kendi hallerine terkedilmekle birlikte tamamı tabiat şartlarına maruz kalmaktadır. Günümüzde bazıları hayvan barınakları, ambar ve samanlık olarak halen kullanılmaktadır. Bu barınakların en yoğun olarak bulunduğu yerler; Söğüt, Armutlu, İnli, Sökmen, Fındık ve İncik köyleri ile Sabuncupınar beldelesidir. Bölge Kapadokya' yı aratmayacak güzellik ve zenginliktedir.

Frig Vadisi' nin ikinci bölümü Kütahya' ya 56 Km uzaklıkta bulunan Ovacık köyünün İnlice mahallesinin doğusunda başlayan çam ormanları arasındadır. bölgenin MÖ 900-600 yıllarında Frigler daha sonra Romalılar ve Biznslılar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Bu bölgede kayaları elle oyulmuş kaya mezarlar, kiliselerle, sığınma-barınma amaçlı yüzlerce mağara bulunmaktadır. Çok geniş olan bölge incelenirken üç bölüme ayrılmıştır.

Birinci bölümde kayaların içinde iki kilise bulunmuştur (Tekli kilise) ve çiftli kilise adı verilen yapıların duvarlarında freksler vardır. Ayrıca kök boyayla yazılmış yazılar, mender motifleri ve haç işaretleri de görülmektedir.

İkinci bölümde bulunan "Deliktaş Kalesi" de Frigler ve Bizanslılar tarafından kullanılmıştır. Sığınma ve savunma amacıyla kayalar oyularak yapılmıştır. Burada da büyük bir kiliseyle gizli geçit ve dehlizlerle birbirine bağlanan bir çok oda bulunmaktadır. Üst kısmının ise kale surları şeklinde görülmektedir.

"Penteser Kalesi" denilen üçüncü bölüm, savunma amaçlı bir kale olup, kayalar oyularak yapılmıştır. Burada çeşitli kaya mezarları ve mağaralar vardır. Bölge doğal kaya yapısı ve çam ormanlarıyla çok ilgi çekici bir turizm merkezidir. İlgi ve tanıtılmayı beklemektedir.




2-AİZANOİ ANTİK KENTİ:

Burası, Kütahya' nın 57 Km güney batısında Çavdarhisar ilçesinde yer almaktadır. Bedir çayının iki yakasında kurulmuş olan bir Roma kenti olup hristiyanlık döneminde de önemini korumuştur.

Çevresinde savunma surları bulunmayan kent, özellikle Hadrianus (MS 98-117) döneminde çok gelişmiştir. Bedir çayının iki yakasına rıhtım duvarları yapılmış ve bunların arasında günümüze dek uzanan beş köprü ile bağlantı sağlanmıştır.

Suyun sol yakasında bir Agora (pazar yeri), küçük bir tapınak, Zeus tapınağı, hamam, stadium ve tiyatro yer almaktadır.

Sağında ise Borsa binası, mozaikli hamam, sütunlu cadde ve anıtsal kapı kalıntıları vardır. Nekropal (mezarlıklar) ise kentin çevresine yayılmıştır.

1878' deki hamam kazısında caldarium (sıcaklık), frigidarium (soğukluk), palaestra (spor sahası), F ve H apsisli salonlar, hataion (havuz) bölümlerinin ortaya çıkmasıylahamam tamamlanmıştır. F ve H salonları ile caldarium da derin nişler vardır. H salonunun yıkılmış olan apsisinin temeli belirgindir.

Tiyatro ile stadyum birbirine bitişik yapılarıyla alışılmışın dışında bir plan gösterir. Çevresinden yüksek olan tapınak, Temenos (kutsal alan) içindedir. Temenos sütunlu galerilerle çevrilidir.

Giriş yapısından sonra (propylon) aynı eksende sunak (altar) yer alır. Temenos' un ortasındaki tapınak Roma yapısı olmasına karşın Helenistik (yunan tipi) plan gösterir. Podyun,mlu olup psendodipteros planlıdır. Prostyle (önü sutunlu) planlıpronaos (ön oda), cella (kutsal oda), opisthodomos' tan oluşur.

Cella duvarlarındaki yazıt kuşağında yapının Hadrianus dönemine ilişkin olduğu yazılıdır. Dönemin sikkelerinden, Cellada Zeus' u ayakta, bir elinde kartal bir elinde mızrak tutar biçimde gösteren bir heykelin bulunduğu anlaşılmaktadır.

Batı ve doğu akroterlerdeki kabartmalar, burada Zeus ve Kybele kültürünün (tapılan şeye gösterilen saygı) olduğunu göstermekte, ayrıca tapınağın altındaki tonozlu salonda Ana tanrıça' nın Kybele kültürü ile ilgili olduğu öne sürülmektedir.

Zeus tapınağı Hrıstiyanlık döneminde kilise olarak dinsel işlevini sürdürmüştür.




3-KÜTAHYA KALESİ:

Kütahya Kalesi antik devirlerden başlamak üzere yerleşmenin yer aldığı ve Kütahya şehrinin ilk kurulduğu yer olduğu tahmin edilen bu günkü şehre hakim tepe üzerinde bir iç kale, hisar ve Osmanlı devrinde aşağıdaki suyu da içine almak üzere eklenen üçüncü bir kısımdan meydana gelmektedir. Kale Roma, Bizans, Selçuklu ve Germiyanlı ve Osmanlı dönemlerinde iskan görmüş olmasına rağmen hiç bir döneme ait kitabe bulunamamaktadır.

Kütahya Kalesi Evliya Çelebi' ye göre 70 Burca sahiptir. Burçlar çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Hatta iç kale tarafında adeta birbirine yapışık biçimde burçlar tespit etmek mümkündür. Tuğla hatlarının tuğla dizileri ve duvardaki sayıları bir örnek değildir. Bu durum burçların değişik dönemlerde değişik ustalar tarafından yenilenmesinden ileri geliyor olabilir.

Eski durumu hakkında bilgi bulunmamakla birlikte, kaynaklar kalenin son şeklinin Bizans döneminde aldığında birleşmektedir. Kale, garip bir şekilde bir çok yönden Diyarbakır Kalesi' ne benzemektedir.

Kütahya Kalesinde iki çeşme, iki mescit ve Cumhuriyet yapısı olan bir döner gazino ve kır kahvesi mevcuttur. Kale camiinden hisar kahvesine giden dolambaçlı yol üzerinde iki çeşme kalıntısı vardır. Bunlardan birisi son yıllarda suyu kesik olan güzel bir çeşmedir. İki parça blok taştan yapılmış, sivri kemerli, devşirme çift sütunlu ve sade nişlidir. Diğer çeşme ise kaba taştan inşa edilmiş bir su yolu ağzıdır.

Kaledeki bir eser de orta hisar mescidi olarak da bilinen Kale-i Bala mescididir. 1377-1378 yıllarında Germiyanoğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı, düz çatılı, moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Gördüğü onarımlar nedeniyle orjinal şeklini kaybetmiştir. Eski yapıdan bir duvar parçası, kesme taştan yapılmış bir minare kaidesi ile tuğladan yapılmış minare gövdesi (şerefeye kadar) kalmıştır.

Kalenin Osmanlılar tarafından yaptırıldığı bilinen aşağı Hisar (Kale-i Sagir) bölümünde de yine Osmanlılar tarafından yaptırılan altıgen planlı küçük bir mescit vardır. Kerpiç sıvalı olmasına rağmen tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Kütahya' daki tamamen tuğlalı ender yapılardandır. Mescidin altı tamamen taşlardan yapılmış bir su tesisidir. Tabanı zamanla değişikliğe uğramıştır.

Aşağı Kale' nin bu su tesisini bir kuşatmada susuz kalmamak için kalenin içine almak maksadı ile yapıldığı tahmin edilmektedir.
 
Kütahya'dan kareler
Şehrimizin Genel Görünüşü

Kütahya Kalesi (Hisar)Hıdırlık Tepesinden

Kalede ki Döner Gazino(Belirli aralıklarla dönerek her açıdan şehri kuşbakışı gezdirir)

Vazo(Zafer Meydanı-Kütahya'nın Kalbi)


Germiyan Sokağı

Çnili Cami

Dumlupınar Şehitliği 1

2

3



 
Son düzenleme:
Eski Kütahya Konakları yenileştirilerek kafe,yöresel yemeklerin sunulduğu lokantalar vb.haline getirildi)





 
Son düzenleme:
Bunları Biliyor muydunuz?
Dünyanın İlk Borsasının KÜTAHYA da Olduğunu


Ünlü Seyyah Evliya Çelebi'nin KÜTAHYA'da Doğduğunu,


Macar ulusunun Iiderlerinden Lajos Kossuth'un 2 yıl Kütahya'da Kaldığını




 
Son düzenleme:
Hayme Ana Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin ninesi, Ertuğrul Gazi'nin annesi.Türbesi Kütahya Domaniçte.


Tarihi Adliye Sarayı


Tarihi Türbeler



Müzeler



Dönenler(Mevlevihane)


 
MAHALLİ KIYAFETLER:

Görenleri hayrette bırakacak güzelliğe ve sanat değerine sahiptirler. En yeni yapılmış olanları bile antika değeri taşır. Canfes adı verilen saf ipekten kumaş, sırma ile elde işlenerek çok ince bir zevkle, değerli bir sanat eseri, tarihi bir eser haline getirilirler. Kıymetleri bilinir, son derece titizlikle korunur, kuşaktan kuşağa aktarılırlar. Ayrıca kadife, yünlü, daha değişik ipekli kumaşlardan yapılanları da vardır. Birkaçını tanıyalım:



5.2.1.Kadın Kıyafetleri:

"Tefebaşı"

Kütahya kadın kıyafetleri içinde ilk sırayı alır. Kırmızı veya mavi renkteki ince ipek veya yünlü kumaştan üç parça olarak dikilir. Ancak uzun entari Çintiyan (Şalvar) ve Fermene adı verilen bu parçalar genellikle üçlü takım olarak giyilmez. Şalvar veya uzun entari üzerine fermene daha yaygındır. Uzun entari içine al gömlek giyilir, bele gümüş kemer takılır.

"Şalvar"

Genelde ''Pullu'' adı verilen ince ipekli kumaştan dikilir. ''Aynalı Pullu ve Süpürgeli Pullu olmak üzere iki çeşittir.Aynalı pullu gümüş sırma ile işlenir.

"Çatkılı"

Hareli kalın saten veya ipek kumaş üzerine simle bezeli olarak işlenir ve dikilir. Siyah, mavi ve mor renkli kumaşlar tercih edilir. Şalvarı entari ve fermeneden oluşur. Şalvar ve fermene, üzeri simli, keskin uçları sağa, sola, aşağı yukarı gelecek şekilde kareli ve bezenmiş, kaidelerin birleştiği noktalara fiyonklar yerleştirilmiştir.

"Yolaklı"

Kiremit kırmızısı, mavi, sarı, beyaz renkten 1-1.5 cm kalınlığında boyuna çizgili kumaştır. Bu kıyafetin tefebaşından daha kıymetli olduğu kabul edilir. Fermene, Şalvar, entari olmak üzere üç parçalıdır.

"Bindallı"

Her renkte hareli, canfes, vb ipekli kumaştan yapılır. Daha çok kırmızı ve pembe kumaşlar tercih edilir. işlemelerde dallar son derece küçük sık ve çoktur. Şalvar ve entari olarak iki parçadır.



5.2.2.Erkek Kıyafetleri:

Erkek kıyafetleri kadın kıyafetleri kadar zengin ve çeşitli değildir. Çuhadan yapılırlar ve zariftirler. Açık maviden Iaciverte kadar bütün mavi tonları tercih edilir . Cepken: Etekleri bel hizasında biten cep- kenlerin önü kapanmaz. Kolları koltuk altına kadar açıktır. Üzeri kaytan kullanılarak çeşitl motiflerle süslenir. Gazeke uzun kollu olup önü kapalıdır Bele kadar iner. Mavi-Iacivert çuhadan yapılır. Üzeri kaytan ile işlenir. Mor çuhadan yapılanı pek makbuldür.

"Şalvar"

Kütahya şalvarı, ege şalvarları içinde belden diz altına inmesi bakımından ayrılır. Mavi ile Iacivert arası tonlar- da çuha kumaştan yapılır. Yanlarda belden aşağıya kadar kıvrımlı bordür halinde kaytan işlemesi vardır.

"Potur"

Şalvara ben- zer. Dize kadar olan bölümü gayet bol, dizden aşağısı bacakları saracak kadar dardır. Kaytan ile işlenir.

Kütahya geleneksel giysileri.



Kütahya gelinliği.(gelinliğin adı tefebaşı olup başlıktaki fesin üzeri tamamen elmas takılarla süslenir.gelinin yüzü süslenir.)



Diğer el sanatları(iğne oyaları,çiniler,işlemeler...)






 
Son düzenleme:






Kütahyamızda ilk doğan bebeğe ve sünnet olan çocuğa süslü yataklar yapılır.
 
Son düzenleme:
Kütahya sokaklarında dolaşırken adım başı çeşmelere rastlarsınız.






 
Son düzenleme:
canlarım,bu aralar oğluşumla beraber hastayız.iyileşir iyileşmez folklörümüzü,yemeklerimi vb. tanıtmaya çalışacağım.hepinizi öpüyorum.sevgiyle kalın.
 
Kütahya Türkü Sözleri

KÜTAHYANIN PINARLARI AKIŞIR

Kütahya'nın pınarları akışır
Devriyeler kol kol olmuş bakışır
Asalıya cuha şalvar yakışır

Aman aman Vehbim öyle böyle olur mu
Ah ben ölürsem dünya sana kalır mı

Salım geldi musallaya dayandı
Kar beyaz tenim al kanlara boyandı
Seni vuran oğlan nasıl dayandı

Aman aman Vehbim öyle böyle olur mu
Ah ben ölürsem dünya sana kalır mı
ÇÖMÜDÜM

Ay oğlan yiğit misin
Dağlarda geyik misin
Selam verdim almadın
Allah'tan büyük müsün

Çömüdümü dümü çömüdüm çömüdüm vay
Derdinden çürüdüm vay

Ay oğlan arsız oğlan
Dünyada yersiz oğlan
Kalaysız kaba benzer
Dünyada yarsız oğlan

Çömüdümü dümü çömüdüm çömüdüm vay
Derdinden çürüdüm vay

Ay oğlan imana gel
Dön dolan pınara gel
Hiç bahanen yok ise
Çevreni yumağa gel


Çömüdümü dümü çömüdüm çömüdüm vay
Derdinden çürüdüm vay
 
Son düzenleme:
AHMET BEYıN

Ahmet beyin bir küheylan atı var
Mavi şalvarının bende yükü var
Ahmet beyin benden başka nesi var

Saklan dağlar Ahmet beyin kışından
Hiç sevdalar geçmedi mi başından

Annem benim sandığımı açmasın
Mavi şalvarıma uçkur takmasın
Oğlum gelecek diye yola bakmasın


Saklan dağlar Ahmet burdan geçti mi
Yoksa hovardalar aldı kaçtı mı

Ahmet beyin boy kürkü var dizinde
Püskürme ben hu çekiyor yüzünde
Şimdi kızlar hiç durmuyor sözünde

Saklan dağlar Ahmet beyin kışından
Hiç sevdalar geçmedi mi başından

Ahmet beyin boy kürkü var sarıdan
Ahmet beyin kaderi yok karıdan
Dost bildiği bıçakladı geriden

Saklan dağlar Ahmet burdan geçti mi
Yoksa hovardalar aldı kaçtı mış
 
ATATÜRK ve KÜTAHYA
MİLLİ MÜCADELEDE KÜTAHYA KÜTAHYA SULTANİSİNDE YAPTIĞI KONUŞMA

(24 Mart 1923)



Kuruluşa ve Kurtuluşa ev sahipliği yapan Milli Mücadele yıllarının en önemli olaylarına da sahne olan Kütahya; I. Dünya Savaşından sonra Osmanlı Devletini parçalamak, Türk topraklarını işgal etmek üzere harekete geçen sömürgeci devletlere karşı Türk milletinin var olduğunu bir kez daha dünyaya duyurduğu topraklardır.
Kütahya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin kurulduğu 20 Eylül 1919 tarihi, Kütahya'da Milli Mücadele'nin başlangıç tarihidir. 21 Temmuz 1920'de Kütahya Milli Alayı kurulmuş, Alay 6 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal Paşa tarafından denetlenmiştir. Denetim sonrasında Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa, kendi el yazısıyla Kütahya halkı adına Mutasarrıf Sait Bey'e yazılmış takdirname vermiştir.

Kurtuluş Savaşı'nın en büyük muharebelerinden olan Büyük Taarruz; 26 Ağustos1922'de Kocatepe'de başlamış, 30 Ağustos'ta Zafertepeçalköy'de büyük komutan Gazi Mustafa Kemal'in Başkumandan Meydan Muharebesi kazanması ile Türkiye Cumhuriyetinin temelleri Kütahya'da atılmıştır. Dumlupınar'da " Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir. İleri..!" emri ile düşman bu topraklardan çıkarılmıştır.

Artık Kütahya, Kuruluş ve Kurtuluştan sonra binlerce şehidi bağrında barındırarak " Şehitler ve Şehitlikler " diyarı da olmuştur.
Muallime Hanımlar ve Muallim Efendiler;



Bu irfan sakfı altında hepinizi bir arada görmekten ve cümlenizi birden selamlamaktan fevkalade memnun ve bahtiyarım. Müdür Beyefendinin çok güzel tasvir ve izah eyledikleri gibi memleketimizi, heyeti içtimaiyemizi hedefi hakikate, hedefi saadete isal için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin istikbalini yoğuran irfan ordusu. Bu iki ordunun her ikiside kıymetlidir, alidir, feyizlidir, muhteremdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha kıymetlidir, hangisi yekdiğerine müreccahtır? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun kıymet ve kudsiyetini anlatmak için şu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldürebilen birinci orduya niçin öldürüp niçin öğreten bir orduya mensupsunuz.



(Alkışlar)





Kütahya'yı ziyaret eden Mustafa Kemal riyasetindeki Büyük Millet Meclisi Heyeti'nin şehirden ayrılışı münasebetiyle Kütahya Mutasarrıfına telgraf *:

Kütahya Mutasarrıfı Sait Beyefendiye. 6.VIII.1336 (1920)



Büyük Millet Meclisi'nin selâm ve ihtiramını muhterem halkımıza, kahraman orduya vehamiyetkâr memurine tebliğ etmek üzere Kütahya'yı ziyaret eden heyetimiz burada gördüğü mefharetbaşh ve itminanaver tezakürat-ı samimiye ve âliyeden dolayı fevkalâde müftehir ve mesrurdur. Vatanperver Kütahya ahalisinin malî fedakarlığı, maddi ve manevi himmet ve mesaisiyle beş on gün zarfında ihzar ve teçhiz edilen binlerce mevcuda baliğ kıtat-ı askeriyenin giriştiğimiz dini, milli, vatani mücadelede muzafferriyetimizi temin edecek kahraman bir zümre olarak isbat-ı fedakâri edeceğimden eminiz . Gerek zatıâlileriyle Müdafaa-i Hukuk Heyet-i gayyuresinin gerek umum Kütahya halkının mucib-i mühabat olan himematından dolayı hissettiğimiz Şükranı Büyük Millet Meclisi namına beyan ile arz-ı veda eder ve işbu ihsasat-ı mahmedetkaranemizin aynen bütün ahaliye tebliğ buyurulmasını rica eyleriz.
Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal


Muhterem Muallime Hanımlar ve Muallim Beyler; biz iki ordudan birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya, bütün dünya bilir ve bütür dünya şahit olduki, pek mükemmelen malikiz. Vatanın dört sene evvel düştüğü büyük felaketten sonra yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen düşmanı vatanın harimi ismetinde boğup mahvetti. (Şiddetli alkışlar). Yalnız, işimiz yalnız bu orduya malikiyetle bitmiş, gayemiz yalnız bu ordunun zaferiyle hitame ermiş değildir.



Bir millet irfan ordusuna malik oldukça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin payidar neticeler vermesi ancak irfan ordusu ile kaimdir. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun semeratı ufuleder. Milletimizi hakiki saadet ve selamete isal etmek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü şekli idaremizin ebediyetini istiyorsak, bir an evvel büyük, mükemmel, nurlu bir irfan ordusuna malik olmak zaruretinde bulunduğumuzu inkar edemeyiz.




BAŞKUMANDAN MEYDAN SAVAŞI'NIN İKİNCİ YILDÖNÜMÜNDE DUMLUPINAR ANITI ÖNÜNDE KONUŞMASI (30. VIII. 1924)

Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti'nin temeli burada atıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı, bu sahada, bu semada dolaşan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini attığımız "Şehit asker" anıtı işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakar ve kahraman Türk vatanına göz dikenlere Türk'ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, savletini, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır.

....................
Gençler!

Cesaretimizi takviye ve idame eden sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile, insanlık meziyetinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız.

Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizsizin. Cumhuriyeti biz tesi ettik; onu ilâve ve idame edecek sizsiniz.

Arkadaşlar, bu gaza ve şahadet diyarını terkederken "Şehit Asker"i hep beraber hürmet ve tâzimle selâmlıyalım.

Mustafa Kemal
Eski idarelerin eski hükümet sistemlerinin en büyük fenalıklarından biri de irfan ordusuna layık oldukları büyük ehemmiyeti vermemeleridir.Eğer bu ehemmiyet verilseydi. İstikbali ellerine tevdi ettiğimiz sizlere, istikbal kadar emin bir mevki verilmek lazım gelirdi. Henüz üç bucuk, dört senelik bir hayata malik olan milli idaremiz de vakıa irfan ordusu ile layık olduğu kadar iştigal edememiştir. Fakat bundaki zarureti milletin münevverleri olan sizler, elbetteki herkesten daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetlerimizi yalnız cepheye hasrettiğimiz, bütün menabiimizi cephedeki orduda temerküz ettirmeğe mecbur olduğumuz bu kısa müddet içinde, bittabi irfan ordusu ile layikiyle meşgul olamazdık. Lakin cenabı hakka binlerce hamdü sena olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için sarf ettiğimiz bütün emekler, mes'ut semeratını verdi.


Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı himmetle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin, himmetlerimizin mes'ut ve muzaffer semelerini aynı parlaklık ve fevzü bereketle istihsal edeceğiz. (Alkışlar)





Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları :

Afyonkarahisar - Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesinde zulmedici ve gururlu bir ordunun asıl unsurları inanılmayacak kadar az bir zamanda yok ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin fedakarlıklarına yaraşır olduğunuzu tanıtlıyorsunuz. Sahibimiz olan Büyük Türk Milleti, geleceğinden güven duymaya haklıdır. Muharebe meydanlarındaki beceriklilik ve fedakarlıklarınızı yakından görüyor ve izliyorum. Milletimizin hakkınızda verdiği değere aracılık etmek görevini, arkasına bırakmayarak, devamlı yapacağız.


Ordular: ilk hedefiniz Akdeniz' dir, ileri !



T.B.M.M Başkanı

Başkumandan

Mustafa Kemal


Arkadaşlar!



Asken ordusu ile irfan ordusu arasındaki müşahebet ve mutabakat arz etmiş olmak için şunu da ilave edeyim: Kıymetli bir eserde, "Ordunun ruhu heyeti zabitan ve kumanda heyetidir." Deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti, zabitan ve kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz mualime hanımlar ve mualim beyler, sizlerde irfan ordusunun zabitan ve kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal Mücadele'sinde üç dört senedir, düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız harpte, ordunun ruhu olan zabitan ve kumanda heyet ve erkanı, kıymetlerinin yüksekliğini nasıl ibraz ve ispat etmişse bundan sonra yapacağımız hur ve inkilap mücadelesinin, milletimize bir karanlık gibi çöken cehli umumiyi mağlup ve makhur etmek harbinde dahi irfan ordusunun ruhu olan siz muallime hanımlar ve muallim beylerin aynı kabiliyeti ihsas ve iraye edeceğinize eminim. Hepinizi bu emniyetle selamlarım muhterem arkadaşlar. (Sürekli ve şiddetli alkışlar)


( Yeni Gün Gazetesi, Sayı:764-1141, 2 Nisan 1923,s.4; Hakimiyeti Milliye Gazetesi, - Sayı:779,2 Nisan 1923, s.4;

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…