Evlilik küçük beyaz bir kağıt olarak başlar. Bir kadın ve bir erkek bu kağıdı birlikte doldurmaya karar verirler. Yazmaya başladıklarında, her ikisi de ilk kez beraber çalışmaya başladıklarını fark ederler. Her biri yazabileceği en güzel cümleyi yazar kağıda, çizebileceği en güzel resmi çizer. Bazen erkek fazlaca yazar, çizer, bazen kadın. Bazıları önce eleyip sık dokur. Düşünür taşınır ondan sonra yazar. Yazı yazmaya, resim çizmeye devam ettikçe yorulduklarını hissederler. Yazmaya, çizmeye devam etme şevklerini kaybettikleri olur bir ara. Sonra taze bir heyecanla yeniden başlarlar. Bu, evliliğin ve ilişkinin sürmesi için verdikleri karardır. Yazma ve çizme isteği sürdükçe, kağıtta sürekli yer açılır, karalamaya devam ederler. Bu karalama eşlerden birinin mürekkebi bitse, yani bu dünyadaki hayatı sona erse bile devam eder. Geride kalan, kağıdın hâlâ boş kalan kısımlarını karalamayı sürdürür. Bu kağıdı karalamanın birkaç kuralı vardır: Her iki taraf da yazmalıdır, çizmelidir. Biri yazmayı bırakırsa, otomatik olarak diğerinin de mürekkebi biter, şevki kalmaz, çabucak yorulur. Hem sonra, herkes kendi el yazısıyla yazmalıdır. Biri diğerinin el yazısının kendininkine benzemesini beklememeli ya da diğerinin el yazısını taklit etmeye kalkmamalıdır. Kağıdı birlikte doldurabilmek için herkesin “kendisi” olması gerekir.
Eşlerin birisinin yazısı çirkin olabilir ya da çizdiği resim kaliteli olmayabilir. Diğeri bunu dert edinmemelidir.
Zaman zaman eşini beğenmezse yazdığınız yazıyı silebilir, yeniden yazmaya başlayabilirsiniz. Yani, yazdıkça ve kağıt önünüzde durdukça bir sorun yoktur.
Ancak…
Eşinizin yazığını ya da kendi yazdığınızı silerken kağıdı yırtarsanız, aşkı ve ilişkiyi yitirebilirsiniz.
Siz ne kadar güzel yazmış olursanız olun, ne kadar tatlı çizmiş olursanız olun, kağıttaki bir yırtık asla onarılmaz, öylece kalır.
Çünkü bu ilişkiye iki basit sermaye ile başladınız. Biri mürekkebiniz, yani hayatınız. Diğeri kağıdınız, yani hayatınızı birlikte biçimlendireceğiniz aşkınız. Mürekkebinizle ne karalarsanız karalayın, kağıda zarar vermemelisiniz. Mürekkebiniz asla kurumamalı, aşkınız asla yırtılmamalı. Kağıt üzerindeki tüm hatalar, tüm eksiklikler, tüm çirkinlikler, tüm karalamalar sorun değildir aslında. sorun bütün hatalarımızı, kusurlarımızı, eksiklerimizi her nasılsa kabul etmeye hazır beyaz kağıdımızı yitirmektir.
Bu noktadan sonra bazıları kağıdı tamamen ayırıp ortaklıklarını bitirebilirler. Bazıları da yırtığa aldırış etmeksizin kağıda yazmaya devam edebilirler. Çok geçmeden, yeni yazdıkları boşlukların eskisi gibi sağlam ve temiz olduğunu fark ederler..
Mürekkebinizi bitirmeden, kağıdınızı tamamen yırtmadan yazmaya devam…“İki parmağının ucunu iki gözüne koy…
bir şey görebilir misin dünyadan?
Görememek ayıbı, gösterememek kusuru uğursuz nefsin parmağına ait işte…
Parmağını gözünden kaldır ilkin, sonra gör dilediğini böyle…
İnsan gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir.
Göz ise ancak Sevgiliyi görene denir.”
__________________