- Konu Sahibi yalnizcaiccekis
- #1
Gecenin 3 buçuğunda uykumdan uyanınca dayanamadım birilerine içimi dökmek istedim. Ben hiç iyi değilim ya. Kimilerine saçmalık gelecek bu anlattıklarım biliyorum, dert mi bunlar diyenler olacak ama çok zorlanıyorum. Aklı selim insanlardan bir şeyler duymaya ihtiyacım var. Kendi algıma karar mekanizmama güvenemiyorum, sağlıklı düşünemediğimi biliyorum çok doluyum.
El bebek gül bebek büyüyen bir çocuktum. Hiç hatırlamıyorum ama 3 yaşındayken kardeş istemişim, oyun arkadaşım olacak tabii ara sıra gidip gelir nasıl olsa diye düşündüm herhalde. Doğunca da kıskanmışım ilgi bölünsün istememişim. Klasik. Beni seven insanları niye paylaşayım ki? Pek iyi davranmazdım kardeşime. Severdim ama fazla peşimde dolanmasın gitsin isterdim.
Ölümcül bir hastalığa yakalandığında ben 5 yaşındaydım, o 1 buçuk. El kadar bebek. Öğrenilince apar topar hastaneye yatırıldı. Annem çocuğunu kaybetme korkusuyla saçları beyazlarken hastanede sabahladı, babam işe git- eve gel- çamaşırları yıka-hastaneye git- işe git döngüsünde evin yükünü sırtladı. Ben de anaokulundan alındım. Aylarca anne babamı görmedim. Her hafta başka bir akrabamızda kaldım. Bahane ettim yemeğe ağladım, bahane ettim hediye gelen boyalara ağladım, bana sarılmadılar diye ağladım, uyurken arkalarını döndüler diye ağladım, yalnız kalınca da kardeşim benim yüzümden ölecek diye ağladım. Ben ona kızıp bağırıyorum diye öyle hastalanmıştı. Ceza bana. Birkaç defa hastanede camdan göstermişlerdi bak iyi diye ama inanmadım, kablolardan korktum. Yaşım küçüktü ama ölümün gidip gelmemek olduğunu anlayabiliyordum. Yemin ettim Allah'a, bir daha hiç üzmeyeceğim kardeşimi ne olur ölmesin dedim.
İyileşti. Uzun bir süre sonra taburcu oldu. Düzenim eski haline döndü, anaokuluna son 1-2 ay kala tekrar başladım, sahip olduklarımdan mutluydum ama ölümden çok korkuyordum artık. İçimde hep bir sıkıntı vardı.
Zamanla unuttum bu olayları, kişiliğimin üzerinde büyük etki bırakmış şimdi anlayabiliyorum ama farkında değildim eskiden. 12-13 sene sorunsuz yaşadım. Farklı alanlarda başarıları olan yetenekli bir gençtim. İnsanlarla iletişimim güzeldi, özgüvenliydim, çok rahat arkadaşlık kurardım. Oturup havadan sudan bahsetsem tanımayan insanlar bile oturur dinlerdi, o kadar iyi bir hitabetim vardı. Lise sona geçtiğim yaza kadar böyle devam etti. Ekmek elden su gölden keyifli bir hayat.
Ağustos ayında, doğum günümü kutlamak için arkadaşlarımla bir araya geldik. Daha doğrusu niyetlerinden benim haberim yoktu ama sürpriz yaptılar. Çok güzel bir gün geçirdim. Akşam olunca birbirimize hoşçakal dedik, eve gitmek üzere dağıldık. Tek başıma dönüyordum.
Tanınmaktan korktuğum için burayı anlatmayacağım ama eve dönerken büyük bir kaza geçirdim. Bir anda her şey tepetaklak oldu. Şimdi abartılmış geliyor ama o an öleceğime kesinlikle emindim. Çevremdeki insanların çığlıklar atıyordu. Ben bağıramadım. Yanımdaki kadına "Sakin olun lütfen," dedim ölmeyi bekledim.
Ben de iyileştim gördüğünüz gibi. Geçti gitti. Hayatta bunlar hep yaşanır, insan olmak bazen yorulsak çaresiz hissetsek de bir şeyler uğruna savaşmaktır.
Öyle olmadı.
O olaydan sonra uzun bir süre ağır depresyonla boğuştum. Ölmekten aşırı korktum ama yok olmak, evrenden silinmek istedim. Günlük sohbetlerin ortasında intihar etmeyi düşünmeye başladım. Soru acaba yapar mıyım değil ne zaman yaparım gibiydi. Her şey daha kötüye gitti sonra. Günlük sohbetleri de yürütemez oldum. Arkadaşlarımdan uzaklaştım, evden çıkmayı reddettim, çoğu gece nefes darlıklarıyla uyandım, sosyal anksiyetem tavan yaptı.
Eskiden en çok konuşma tarzımdan övgü alırdım, hitabetim iyi demiştim. Cümle kuramamaya başladım. İnsanların yüz ifadelerini okuyamıyordum. İkili sohbetlerde ne diyeyim bilemiyordum, doğal değil yapma mimikler kullanıyordum. İnsanları itti haliyle.
Senelerdir böyle. Potansiyelimi hiçe sayıp kendime hayatı zehir ettim. İçimi dökerken fark ettim aslında son zamanlarda bayağı toparlamışım. İntihar eğilimleri olmak üzere çoğu şey geçti. Hissettiklerimin normal olmadığını bilecek kadar muhakeme yeteneğim kalmıştı en azından, insan psikolojisine dair çok şey okuyup izledim. Az uğraşmadım gerçekten. Bu yazıyı cümlelere döküp yazmam saatlerimi aldı belki ama sosyal ilişkilerimi de düzeltmeye başladım.
Ölüm korkumsa hala baki. Bu akşam dolabımdaki paslı bir demir parmağımı ufacık çizdi, kırmızılık göründü ama kan bile akmadı. Şu an kaybolmuş bile çizik. Tırnak ucu kadardı.
Bense gece 3 buçukta uykumdan uyandım, tetanoz olup öleceğim diye uyuyamadım. Tir tir titredim. İnternette pekiştirme aşılarının 5 yıl koruması var diyor, ben en son 7 sene yaptırdım diye. Saçma olduğunu biliyorum ama hala kendimi ikna edemiyorum.
Konuşur gibi dert anlatmak yine de iyi geldi biraz sakinleşmeme.
Okuyan varsa teşekkür ederim. Yalnızca iç çekmek istemiştim.
El bebek gül bebek büyüyen bir çocuktum. Hiç hatırlamıyorum ama 3 yaşındayken kardeş istemişim, oyun arkadaşım olacak tabii ara sıra gidip gelir nasıl olsa diye düşündüm herhalde. Doğunca da kıskanmışım ilgi bölünsün istememişim. Klasik. Beni seven insanları niye paylaşayım ki? Pek iyi davranmazdım kardeşime. Severdim ama fazla peşimde dolanmasın gitsin isterdim.
Ölümcül bir hastalığa yakalandığında ben 5 yaşındaydım, o 1 buçuk. El kadar bebek. Öğrenilince apar topar hastaneye yatırıldı. Annem çocuğunu kaybetme korkusuyla saçları beyazlarken hastanede sabahladı, babam işe git- eve gel- çamaşırları yıka-hastaneye git- işe git döngüsünde evin yükünü sırtladı. Ben de anaokulundan alındım. Aylarca anne babamı görmedim. Her hafta başka bir akrabamızda kaldım. Bahane ettim yemeğe ağladım, bahane ettim hediye gelen boyalara ağladım, bana sarılmadılar diye ağladım, uyurken arkalarını döndüler diye ağladım, yalnız kalınca da kardeşim benim yüzümden ölecek diye ağladım. Ben ona kızıp bağırıyorum diye öyle hastalanmıştı. Ceza bana. Birkaç defa hastanede camdan göstermişlerdi bak iyi diye ama inanmadım, kablolardan korktum. Yaşım küçüktü ama ölümün gidip gelmemek olduğunu anlayabiliyordum. Yemin ettim Allah'a, bir daha hiç üzmeyeceğim kardeşimi ne olur ölmesin dedim.
İyileşti. Uzun bir süre sonra taburcu oldu. Düzenim eski haline döndü, anaokuluna son 1-2 ay kala tekrar başladım, sahip olduklarımdan mutluydum ama ölümden çok korkuyordum artık. İçimde hep bir sıkıntı vardı.
Zamanla unuttum bu olayları, kişiliğimin üzerinde büyük etki bırakmış şimdi anlayabiliyorum ama farkında değildim eskiden. 12-13 sene sorunsuz yaşadım. Farklı alanlarda başarıları olan yetenekli bir gençtim. İnsanlarla iletişimim güzeldi, özgüvenliydim, çok rahat arkadaşlık kurardım. Oturup havadan sudan bahsetsem tanımayan insanlar bile oturur dinlerdi, o kadar iyi bir hitabetim vardı. Lise sona geçtiğim yaza kadar böyle devam etti. Ekmek elden su gölden keyifli bir hayat.
Ağustos ayında, doğum günümü kutlamak için arkadaşlarımla bir araya geldik. Daha doğrusu niyetlerinden benim haberim yoktu ama sürpriz yaptılar. Çok güzel bir gün geçirdim. Akşam olunca birbirimize hoşçakal dedik, eve gitmek üzere dağıldık. Tek başıma dönüyordum.
Tanınmaktan korktuğum için burayı anlatmayacağım ama eve dönerken büyük bir kaza geçirdim. Bir anda her şey tepetaklak oldu. Şimdi abartılmış geliyor ama o an öleceğime kesinlikle emindim. Çevremdeki insanların çığlıklar atıyordu. Ben bağıramadım. Yanımdaki kadına "Sakin olun lütfen," dedim ölmeyi bekledim.
Ben de iyileştim gördüğünüz gibi. Geçti gitti. Hayatta bunlar hep yaşanır, insan olmak bazen yorulsak çaresiz hissetsek de bir şeyler uğruna savaşmaktır.
Öyle olmadı.
O olaydan sonra uzun bir süre ağır depresyonla boğuştum. Ölmekten aşırı korktum ama yok olmak, evrenden silinmek istedim. Günlük sohbetlerin ortasında intihar etmeyi düşünmeye başladım. Soru acaba yapar mıyım değil ne zaman yaparım gibiydi. Her şey daha kötüye gitti sonra. Günlük sohbetleri de yürütemez oldum. Arkadaşlarımdan uzaklaştım, evden çıkmayı reddettim, çoğu gece nefes darlıklarıyla uyandım, sosyal anksiyetem tavan yaptı.
Eskiden en çok konuşma tarzımdan övgü alırdım, hitabetim iyi demiştim. Cümle kuramamaya başladım. İnsanların yüz ifadelerini okuyamıyordum. İkili sohbetlerde ne diyeyim bilemiyordum, doğal değil yapma mimikler kullanıyordum. İnsanları itti haliyle.
Senelerdir böyle. Potansiyelimi hiçe sayıp kendime hayatı zehir ettim. İçimi dökerken fark ettim aslında son zamanlarda bayağı toparlamışım. İntihar eğilimleri olmak üzere çoğu şey geçti. Hissettiklerimin normal olmadığını bilecek kadar muhakeme yeteneğim kalmıştı en azından, insan psikolojisine dair çok şey okuyup izledim. Az uğraşmadım gerçekten. Bu yazıyı cümlelere döküp yazmam saatlerimi aldı belki ama sosyal ilişkilerimi de düzeltmeye başladım.
Ölüm korkumsa hala baki. Bu akşam dolabımdaki paslı bir demir parmağımı ufacık çizdi, kırmızılık göründü ama kan bile akmadı. Şu an kaybolmuş bile çizik. Tırnak ucu kadardı.
Bense gece 3 buçukta uykumdan uyandım, tetanoz olup öleceğim diye uyuyamadım. Tir tir titredim. İnternette pekiştirme aşılarının 5 yıl koruması var diyor, ben en son 7 sene yaptırdım diye. Saçma olduğunu biliyorum ama hala kendimi ikna edemiyorum.
Konuşur gibi dert anlatmak yine de iyi geldi biraz sakinleşmeme.
Okuyan varsa teşekkür ederim. Yalnızca iç çekmek istemiştim.