• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Korkma Artık

Cirkin Peri

Guru
Kayıtlı Üye
4 Ekim 2007
248
0
316
43
Rüzgar hafifi hafif eserken belli belirsiz bulutların arasında gözüküyordu güneş. Dalgalıydı deniz ve uzaktan bir şarkı duyuluyordu o gün o sahilde.



Sadece denize bakıyor ve dinliyordu Yonca. Derinlere dalmıştı, çok derinlere gitmişti gönlü; yüzünde yağmur bulutları dans ediyor ama gözlerinden pınar olup akmıyordu sular. Havadan mıydı bilmiyordu içindeki korku. Gelip yerleşmesine de anlam veremiyordu ama için için titriyordu bu sessizliği izlerken ve aynı derece sessiz kalırken her şeye.



Başladıkları anı düşündü genç kız, ellerinin buluştuğu o ilk anı. Ne kadar da yorgundu ikisi de. Ya intihar edecekti arkadaşlıkları bu yakınlaşmayla ya da dünyalara bedel bir sevgi açacaktı kapılarını. Riske attılar her şeyi, sonucu bekleyerek iki eski arkadaş ve yeni sevgili.



Hayat onlara güzel bir sürpriz yaptı ve dostlukları büyük bir sevgiyle bütünleşip korktukları gibi çıkmadı. Yonca seviyordu, kalbinin en içine yerleşmişti genç adamın sevgisi ve hissediyordu sevildiğini.



Ama yine de bir türlü anlam veremediği bir korku vardı içinde. Hani ölümü hissedersiniz de hüzün sarar ya içinizi biraz ona benzer ama daha sıcak bir korku.



—Şarkıyı duyuyor musun aşkım?



Bora’nın sesiyle kendine geldi, bir tebessüm kondu yanaklarına. Bora’nın sesiyle biraz önceki korkusundan eser kalmamıştı. Onun yanında olduğunu hissetmek tüm korkularını yok ediyor ve bu onun daha güçlü durmasını sağlıyordu. Evet, anlamında salladı başını. Sonra başını koydu sevdiği adamın omzuna ve dinlemeye başladı.



Biraz önce yüreğini donduran rüzgâr şimdi serinletiyordu genç kızın benliğini ve içindeki her şeyi alıp götürüyordu. Omzuna baktı usulca, sonra genç adamın omzuna attığı elini tuttu, yanağına bir öpücük kondurdu. Derken birlikte mırıldanmaya başladılar şarkıyı.



Zaman durdu sanki beklerken seni.

Ben bir tek sevgiye bağladım kalbime.

Ayrılmam istersen hiç yanından, çağırsan gelirim çok uzaklardan

Eskiden korkardım yalnızlıktan, korkmam artık sen varsın.



Birden sustu Bora, Yonca’ya döndü sanki hisseder gibi kalbindeki korkuları,



—Korkma artık ben varım dedi gülümseyerek.



Kocaman sarıldı sevdiği kadına. Hiç bu kadar huzurlu hissetmemişti kendini, hiç bu kadar mutlu. Eğer 80 yaşına kadar yaşayacak ve zamanı gelince bir dede olacaksa yanında durması gereken kişi kesinlikle Yonca’ydı biliyordu.



Yonca daha bir sıkı sarıldı Bora’ya. Kesinlikle seninle yaşlanmalı bedenim. Her halimde sen olmalısın yanımda ve her halinde ben olmalıyım yanında diye geçirdi içinden. Sonra yine geldi korkuları yerleşti kalbinin orta yerine. Asıldı suratı.



—N’oldu sevgilim,



Biran çok sert baktı Bora’ya genç kız, gitme ihtimalini düşündü…



—Hey, ne yaptım ne oldu dedi tedirginlikle genç adam ki anladı sonra neden böyle telaşla sorduğunu. Öyle fena bakmıştı ki korkmuştu elinde olmadan. Bilmeden bir şey yapıp sevdiği kadını üzme ihtimali korkutmuştu onu. Bu hali öyle hoşuna gitmişti ki Yonca’nın gülmeye başladı. Tabii Bora’da eşlik etti ona.



—Ee ne oldu anlatmayacak mısın dediği anda pişman oldu ama sormuştu bir kere. Yeniden asıldı genç kızın yüzü.



—Ya bir gün bıkarsan benden, yanımda olmaktan. Ya başka kokular sararsa bedenini, başka bir el tutarsa. Hani, ya gidersen …



Eliyle susturdu genç kızı Bora ,



—Sana korkma artık ben varım dedikçe sen bu seferde kaybetmekten mi korkuyorsun beni. Benim güzel sevgilim, sen gitmek istemedikçe ben asla bırakmam elini. Sen git demedikçe gitmem.

—Ya gidersen…



Bora ne cevap vereceğini şaşırdı yetmiyordu çünkü bu, karşısında soru sormaktan bıkmayan ve içindeki korkuya engel olamayan Yonca’ya.



—Dur bakalım peki ya sen gidersen, o zaman ne olacak.

—Hiçbir şey, ben gitmem ki akıllım

—Nerden bilebilirim.



Bir an düşündü genç kız



—Ben biliyorum ya ve söylüyorum sana.



Gülmeye başladı bu cevaba kahkahalarla,



—Alla alla senin bilmen yetiyor ama benim söylemem ve bilmem yetmiyor sana öyle mi?

—Evet, olamaz mı?

—Olamaz efendim.



Genç kız durdu, denize baktı ve



—Söz ver bana.

—Ne için

—Ne olursa olsun yanımda yaşlanacaksın.

—Ne olursa derken…

—Ayrılırsak mesela, yine de göreceğim senin yaşlılığını

—Neden hep ayrılık diyorsun Yonca?

—His sadece



Derken tuhaf bir hal aldı Yonca’nın yüzü. Genç adam sustu, neden hislerine bu kadar bağlıydı anlam veremiyor ama sormaya da korkuyordu.



—Soğuk oldu kalkalım mı?



Başını salladı genç kız, sevgilisinin beline sarıldı ve yürümeye başladı gülümseyerek. Bora Yonca’yı bıraktıktan sonra çok geç saatte dönmüştü eve. Hemen yattı ve sabah kalkar kalmaz bir günaydın mesajı çekti sevgilisine. Yonca gülümseyerek okudu. Çoktan işe gitmişti genç kız ve bilgisayarının başına geçmişti bile. İşe başlamadan önce biraz nette gezinmek istedi. Sevgilisiyle birlikte üye oldukları foruma baktı öylesine. Sonra fotoğraflarının altına yazılanları okumaya başladı usulca. Tatil yeri karmaşası yaşıyordu ikisi de. Atışmaların arasında başka bir şeyi fark etti genç kız, gülümserken, yüzü asıldı birden. Bora bir cevabında benimle Antalya farklıdır diyordu ve bir arkadaşı altına yorum yapmıştı
 
—Evet, Bora ile her şey çok farklıdır. Bunun yetinmeyip devam etmişti.

— Bora ile her şey çok eğlencelidir. Ah ah…



Yüzü asıldı genç kızın, işin içinde bir şey vardı ama ne olursa olsun hoşuna gitmemişti. Bora nete girdiğinde sordu hemen.



—Mahsus yapılıyor aşkım, özellikle, şaka sadece seni kızdırmak için.

—O zaman söyle gerçekten kızdım. Buna bir son verilsin yoksa ben de susmayacağım.



O sırada fotoğrafların altına cevap yazıyordu genç kız,



—Bana ne aşkım ya n’olur Fethiye olsun.



Derken konuyu kapattı. Öğle arası yine girdiğinde ise başka mesajlarla karşılaştı. Birileri sabrımı deniyor diye düşündü ve Bora’yı aradı



—Ya buna bir son verinler ya da ben gerçekten konuşmaya başlayacağım aşkım. Hiç sevmem böyle şeyleri, 15 yaşında çocuk muyuz sinirlendirmek için bunlar yazılıyor.

—Aşkım sen sinir oldukça emellerine ulaşıyorlar neden takıyorsun, kötü niyetleri yok inan.

—Bora madem kötü niyetleri yok, onları savunduğun kadar gidip arkadaşlar yapmayın desene adam gibi. Hoşuna mı gidiyor kıskanılmak.

—Tamam aşkım, diyerek kapattı Bora telefonu. Bir süre sonra tüm yorumlarda silinmişti. Ama ister istemez içi sıkılmıştı genç kızın. İlişkilerde yaşanan küçük olayları hiç sevmezdi. Bir ilişki ya adam gibi yaşanmalıydı ya da hiç başlanmamalı. Hele ki bu kadar yorgun ve kırgınken dünyaya. Bora’yı çok seviyordu, onu düşününce içi ısınıyordu ama bu küçük şeyler huzurunu alıp götürüyordu uzaklara. Düşünmemeye çalıştı ve iş yoğunluğundan unuttu tüm olanları. Eve vardığında oldukça yorucu bir günün ardından duşta kendine gelmeye çalıştı. Yatağına yattığında oldukça erkendi ama uyumak istiyordu. Sadece uyuyup rahatlamak. Ben yatıyorum diye bir mesaj attı sevgilisine ve kapattı gözlerini.



Ertesi gün içindeki huzursuzlukla işyerindeydi. Bir fincan kahve yaptı kendine ve merakla ilk iş üye oldukları siteye girdi. Eskiden bu kadar fazla incelemezdi ama işte bir şekilde sinek küçük olsa da mide bulandırıyordu.



Tanışma bölümüne girdi, Bora’nın da yorum yaptığını görünce. Sonra bir arkadaşına rastladığını fark etti ama ona hitap şekli içini acıtmıştı.



Kar tanemsin sen benim diyordu yazdıklarının birinde.



Durdu ve sadece baktı. Anlamlandırmaya çalıştı. Ama ne düşünmesi gerektiğini bilemedi bir an, ekranı kapattı hemen, sonra dayanamayıp tekrar açtı, başka bir yerde başka birinin ona yazdığı bir yorumu okudu derken.



Seni çok cici biri bekliyormuş.



İçindeki öfkeye engel olabilmek için kapattı ekranı ve işe döndü. Bora’nın attığı günaydın mesajına cevap yazmadı. Bora ilk başta anlamadı ama sonra buluştukları ilk anda genç kızın anlatmasıyla farkına vardı bu kızgınlığının sebebini.



Yok, bir şey dedi, ya vallahi yok. Ama sadece bu kadardı söyleyeceği şey. Ne demesi gerektiğini de bilmiyordu. Aslında gerçekten bir şey yoktu ama kar tanesini oda açıklayamıyordu. Sustu Yonca, çünkü daha fazla zorlamanın anlamsız olacağının farkındaydı. Yok bir şey demek dışında bir şey duymayacaktı ve bu nedenle sadece sustu.



Bir şekilde kapandı olay ve yine eski sıcak günlerine döndü iki sevgili. Yine de ara sıra aklına geldiğinde içinde kocaman bir hüzün kürek sallıyordu genç kızın yüreğinde.



Oyuyordu… Oydukça oyuyordu ve o hiçbir şey yapamıyordu.Çünkü bunun yok olmasının tek çaresi Bora’nın hareketleri ve cevabı olmasına rağmen aldığı tek yanıt yok bir şey oluyordu.
 
Günler çok hızlı geçmeye başlamıştı Yonca için, işi oldukça iyiydi ve artık çok zevk alarak çalışıyordu. Akşamları da ya Bora ile buluşuyor ya da eve gidiyordu. O gün biraz daha iş kadını havasında giyinmişti çünkü sevgilisiyle birlikte bir kutlamaya gidecekti ve orada herkes takım elbise giyinmişti ve buna Bora’da dahildi. Uyumlu olabilmek için oda biraz işvari bulsa da klasik bir seçim yapmıştı giyim konusunda. Daha önceki olayları düşününce aslında bu geceye pek katılmak istemiyordu ama Bora çağırmıştı ve söz konusu o olunca yapacak bir şeyi yoktu. Genç adam sevgilisini aldığında onu ilk kez böyle görüyordu, bu oldukça hoşuna gitmişti. Eğlence mekânına vardıklarında bir bir tanıştı herkesle Yonca. Canlı müzik başladığında eğleneceğini düşünüyordu genç kız. Ama bir arkadaşının Bora’nın kulağına söylediği şey bir anda aynı huzursuzluğu çıkarmıştı yüreğinde.



Kürek seslerini duyabiliyordu. Yüreği oyuluyordu yine ve yeniden….



—Ne söyledi…

—Hiç bir şey…

—Bora ne söyledi…



Aslında anlamıştı ne söylediğini, iyi incelerdi çevresini ve anladığı kadarıyla fark ettiği bayanı Bora’nın arkadaşı da fark etmişti.



—Sadece şuradaki bayanın

—Sana baktığını söyledi. Ben yanında oturmuş elini tutarken.

—Aşkım…

—Tabii senin de cevabın sonra konuşuruz oldu.

—Aşkım ne diyim şimdi.

—Bilmem benim elimi tuttuğunu hatırlatabilirdin. Ben tek gecelik bir ilişkin bile olsam ki değilim bu saygısızlık yapılmaz.

—Tamam biliyorum…

—Ben tuvalete gidiyorum.



Gözlerini sildi genç kız. Aynaya baktı derken, Allah’ım ben artık nasıl gülümseyebilirim ki o insanlara sen söyle diye geçirdi içinden. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini.



—Ağla yüzün gözün aksın tamam mı?



Dedi kendi kendine… Derken içeri girdi. Telefonunu aldı ve Derya’yı aradı hemen…



—Canımmm diye açmıştı arkadaşı telefonu.

—Ben kendimi çok yalnız hissediyorum, sen ordasın değil mi?

—Evet, canım hep buradayım, kalbinin hemen içinde.

—Derya ben seni özledim, sen neden burada değilsin?

—Aşkım gelemem ki

—Uff biliyorum…



Biraz konuştu ve rahatladı… İçeri girdi sonra, nasıl hareket edeceğini bilmeden. Elini kolunu n’apacağını bile şaşırmıştı genç kız. Tam o sırada bir dans müziği çalmaya başladı mekânda. Bora hadi diyerek kaldırdı sevgilisini.



Gülümsedi genç kız, sevgilisinin kollarında olmak ona öyle huzur veriyordu ki. Bu ilk dans edişleriydi. Hiç bu kadar yakın hissetmemişti kendini. Güzel bir müzik ve sevdiği adam. Ne kadar dans edebilirim acaba diye düşündü derken, sanırım uzun bir süre dedi belli belirsiz. Çok mutluydu ve bu mutluluk onun için sonsuz olsun istiyordu. Neden sonra biraz önce olanlar geldi aklına ve oturdu yerine. Eve döndüklerinde saat oldukça geçti, düşünmek istemiyorum artık diyerek kapattı gözlerini. Bora yolda arkadaşına yanlış yaptığını söylemişti ama olan olduktan sonra yapabileceği bir şeyde yoktu.





Yatağına yatmasıyla kalkması bir oldu genç kızın, şu ana kadar olanları düşünüyor ve kendince anlamlandırmaya çalışıyordu.

Neresindeydi genç adamın hayatının. İçinde mi yoksa kıyısında mı? Figüranlık mı yapıyordu yoksa onunla birlikte mi oynuyordu.



Midesine giren krampların farkındaydı ama bu açlıktan değil düşünmektendi. Derya’yı aradı hemen. Kendini savunmasız ve kimsesiz hissettiğinde ilk sığındığı kişiydi Derya.



—Yonca seviyor musun evet, o zaman küçük beyinli insanları düşünüp mutluluğunu bozma. Bekle Bora zaten gereken cevabı verecektir hepsine.

—Sorunda orada, o… O sadece susuyor…

—Sana öyle geliyordu canım.

—Bilmiyorum belki de, ben yatıyorum. Seni seviyorum iyi ki varsın biliyor musun ?

—Sen de öyle canım, hadi iyi geceler.



Kendi kendine umursamayacağını söyleyerek yattı genç kız yatağına. Ve o gece hiç yapmadığı bir şey yaptı. Her gece dua ederdi ama bu birlikte olduğu kişiyle ilgili olmazdı hiç. Ama o gece Bora’nın karşısına çıkmasından dolayı teşekkür etti ve öyle uyudu.



Artık umursamadığı için daha çabuk geçiyordu günler. Bora gelemezse o gidiyordu ve ilişkisinin yanında işi de oldukça keyif veriyordu ona.



Buluştukları ilk hafta sonu doyasıya gezdi iki sevgili. En son akşam saatlerine doğru sahilde yürümeye başlamışlardı. Ve gereksiz bir şekilde kim terk edere gelmişti söz. Şakalaşıyorlardı aslında. En sonunda görürüz diyerek ve gülüşerek kapattılar konuyu.



—Aşkım

—Efendim diyerek cevap verdi Yonca.

—Haftaya arkadaşımın doğum günü var senin de gelmeni istiyorum

—Ben gelmesem, hem paramız yok yani en azından benim şu sıralar hiç yok, hem de…



Bora biliyordu hem denin sonunda gelecek cümleyi. Daha önceki laf düellolarından dolayı rahatsızdı genç kız ve dolayısıyla gitmek istemiyordu.



—Ama seninde yanımda olmanı istiyorum. Hem sana para diyen oldu mu? Akşam da birlikte döneriz olmaz mı?

—Bir şartla dedi Yonca.

Sorar ifadelerle baktı genç adam ona.



—Eğer bir laf duyarsam bu sefer cevap veririm.

—Ver aşkım hatta bende veririm.

—Anlaştık o zaman diyerek bindiler otobüse.



Yeni hafta çok çabuk başlamış ve bitmişti, doğum günü gelmişti bile. Birlikte gittikleri o yerde huzursuz olacağını çok iyi biliyordu. Tek mutluluğu yanında Bora’nın olmasıydı.



Doğum günü hızlı başlamış ama sert geçmeye başlamıştı. Hava da kelimeler uçuşuyor ama herkes kendince anlamlandırıyordu ve bunların başında da Yonca vardı. Takii genç kızın içinde bulunduğu bir şaka yapılana ve buna sevdiği adamda dahil herkes gülene kadar her şey yolunda gibi gözüküyordu. Kendini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti, tanımadığı insanların arasında oturuyor ve sadece gülüşmeleri izliyordu. Bu gülüşmelere ise bozulması gereken tek kişi o olmaması gerekirken sevgilisi hiç etkilenmemişti söz edilen şey onun aldatılması olsa bile. İyice bozuldu Yonca. Suratı asıldı, artık gülücük dağıtma oyunu oynayamıyor, onun bu halini Bora ise saygısızlık olarak görüyordu. En sonunda bir yerde ipler koptu ve eve gitmek istediğini söyledi genç kız. İçinde kocaman bir alev topu bir an önce kalkması gerektiğini söylüyordu. Bora kapıya kadar eşlik etti, yanında gidiyordu ama Yonca o kadar sinirlenmişti ki,



-Gelme Bora, dön ve eğlencene devam et diye bağırdı.



Bu alevlenecek bir tartışma olacaktı belliydi,



—Senin yaptığına saygısızlık derler Yonca

—Peki o zaman ayrılalım ve saygısızlığımı daha fazla sorun etme. İnsanlar bana gülerken senin aklına korumak gelmedi bile katıla katıla gülmek dışında. Ben böyle şakaları hiç sevmem ama sana da dokunması gerekirken hoşuna gitmesi ilginç.



Bir anda şimşekler çaktı beyninde Bora’nın. Yonca ayrılalım demişti, nasıl kurduğunu anlamıyor ama siniri düşünmesine engel oluyordu.



—Sen bilirsin ayrılalım dedi ve döndü eğlence mekânına Bora.



Saat on iki civarıyken Taksim’de yürümeye başlamıştı genç kız. Bir anda arkadaşını aramak geldi aklına. Ödemeli bir çağrı attı ama arkadaşının konturu olmadığı için yürümeye devam etti. Kimi arasam da gelse alsa beni diye düşünürken ilerliyordu bir yandan da. O sırada ise peşinden gelen o adamı fark etmemişti bile. Birkaç deneme daha yaptı ama yok, kimseye ulaşamıyordu. Çünkü arkadaşlarının çoğuna ödemeli yapamıyordu bile. Kestirme diye düşündüğü o yola girdiğinde ise artık peşinde birinin olduğunu fark etti, korkmamaya çalışıyor ama adımlarının sıklığı ve içindeki şüphe onu heyecanlandırıyordu.



—Nasıl bıraktın beni Bora… Sevdiğim adamdın sen değil mi? Sevdiğim adam ve şimdi ben buradayım sen eğlenmeye devam ediyorsun. İçin nasıl bu kadar rahat edebiliyor. Demek ki arkadaşların yaptıkları çok normalmiş. Senin için hiçbir önemim yokken onların beni insandan saymasını nasıl bekleyebilirim ki…



—Bayan…



Duymamazlıktan geldi genç kız…



—Bayannn…

Devam etti yoluna. Peşindeki adamın sarhoş olduğu belliydi ses etmeden ilerlemenin iyi olduğuna karar verdi ama pis sakallı esmer tenli bu genç vazgeçecek gibi gözükmüyordu. Koşarak önüne geçti genç kızın.



—Hey sana diyorum

—Git başımdan

—Ama ağlıyorsunuz siz nasıl giderim.

—Lütfen…

—Peki gideyim ama önce…



Gözleriyle çantayı işaret etti, bunun üzerine var gücüyle bağırmaya başladı Yonca ve o anda bir sıcaklık hissetti vücudunda. Sesi gitti, kendini bir anda yerde buldu. Bora nerdesin dedi gözleri kapanırken. Adam çantayı alıp uzaklaşırken gözündeki damlalar donmuştu genç kızın. Bora o sırada sinirle oturuyordu eğlence mekânında, neden sonra kendi istedi diyerek devam etti eğlenmeye.
 
Her şey gözlerinin önünden geçiyordu genç kızın, ailesi ve sonra Bora… Onu bu vakitte yalnız bırakışı. Dans ettiğini görebiliyordu, acı çekiyordu… İçinden bir şeyler akıp giderken ve gözlerini kapatırken öleceğinin farkındaydı ama her şeyden öte şu an bu durumda olmasına neden olan kişinin biraz da olsa Bora olması çabuklaştırıyordu ruhunun yitip gitmesine. Halbuki o hiç yalnız bırakmazdı Yonca’yı, hem de hiç bırakmazdı…



Bıraktın ama işte… Diyebildi genç kız, eliyle kanayan yarasını tutarken ve gücü bitmek üzereyken…



Bir sokağın ucunda tüm korkularıyla birlikte can çekişiyordu Yonca ve sevdiği adam onu bırakmış eğlencesine dönmüştü. Ağır ağır donduğunu hissetti zamanın. Bilinci gidiyordu ve gece tüm hüznüyle çöküyordu kentin üzerine.



Melda evde otururken telefonu çalmaya başladı. Filme daldığından ürktü bir anda, numaraya baktı tanımıyordu. Açtı ve açtığı anda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Hastaneden arıyorlardı, kardeşinin kaldırıldığı hastaneden. Kötü bir şey yok değil mi diye sordu. Yoğun bakımda diye cevap aldı. Alelacele giyindi ve çıktı. Yoğun bakım, ölen kişilerin yakınlarını çağırırken şok etkisi yaratmasın diye böyle denilirdi ama Melda bunu bilmiyordu. Hastaneye doğru giderken Bora’ya telefon açtı. Bora numarayı görünce cevap vermedi, hala çok sinirliydi ama eve vardığını düşündüğü için genç kızın biraz daha rahatladı ve eğlenceye devam etti.



Melda, kardeşi Bora’nın yanındayken asla korkmazdı ama şimdi genç adamda cevap vermiyordu. Acaba o da mı yaralanmıştı.



—Allah’ım sen koru diyerek vardı hastaneye. Girer girmez kardeşini sordu. Yanına gelen doktorun yüzündeki ifade korkutmuştu onu.



—Bana kardeşimi gösterin diyerek bağırdı. Doktor hemşireyi çağırdı ve bir sakinleştirici vurmasını söyledi genç bayana.



—Neden sakinleştirici vuruyorsunuz bana, kardeşim nerde…

—Bayan…

—Bana seslenmeyi bırak doktor… Kardeşim…

—Kardeşinizi kaybettik.



Daha fazla uzamaması için aniden söylemişti doktor. Olduğu yere çöktü Melda, Bora… Bora nerde peki.



—Yanında kimse yoktu, bulunduğunda yaşamını yitirmişti maalesef.



Yanında kimse yoktu sözleri eşliğinde teşhis etti kardeşini. Yürüyecek hali bile yoktu. Derya’ya haber verdi ve o gece sabaha kadar hastanede bekledi. Derya ağlayarak gelip onu alana kadar.



Bora çok geç saatlere kadar eğlenmiş ve eve gittiğinde uyuyakalmıştı. Gecenin ona neler getirdiğini bilmeden sızmıştı yatağına. Telefonunun sesini bile duymuyordu yorgunluktan. Onu aramaktan vazgeçen Derya elindeki telefonu duvara fırlattı hızla…



—Kahretsin nerdesin Bora, nerdesin?



Sabah olduğunda zar zor kalktı Bora yatağından. Telefonuna baktı Deya’nın aradığını gördü.



-Hemen arkadaşına mı haber verdin Yonca.O da şimdi bana hata yaptığımı mı söyleyecek yani. Yatağa fırlattı ve bir kahve yapmak için mutfağa geçti. Tam o sırada yine çalmaya başladı telefonu. Arayan yine Derya’ydı. Açmamaya kararlıydı genç adam ama ısrarlı çalışlara sonunda dayanamadı… Genç kız sadece ağlıyordu…



—Bunu nasıl yaparsın diyor ve sadece ağlıyordu.

—Ben bir şey yapmadım Derya, o istedi ayrılmayı, ama alırım gönlünü neden bu kadar…

—Neden mi, artık gönlünü alacağın biri yok Bora… Senin onu yalnız bıraktığın saatlerde başka biri onu öldürmek için bekliyormuş anlıyor musun? Onu nasıl yalnız bıraktın söylesene? Nasıl… Sana güvenmişti, sana hepimiz güvenmiştik.

—Ne demek yok… Ne demek öldürmek, ne diyorsun Derya…



Taksiye atladığında Derya’nın sözleri çınlıyordu kulaklarında. Ve artık kendine kızıyordu bıraktığı için onu o saatte bir başına.



Hastaneye vardığında cenazesini almak için gelmişti ailesi. Hala inanamıyordu, her şeyin kötü bir şaka olmasını dilerken evet gerçekten ölmüştü ve karşısında gözü yaşlı bir sürü kişi vardı. Dizleri tutmadı bir anda, çöktü ve ağlamaya başladı. Derya geldi yanına sinirliydi, öfkeli; ama öfkesi geri getirmiyordu Yonca’yı…



—Beni bırakmayacağını söylemiştin, şimdi neden gidiyorsun, nereye gidiyorsun…



Ama cevap gelmiyordu. Çünkü artık yanında sevdiği kadın asla olmayacaktı.



—O değil, sen onu bıraktın dedi Derya,



Söyleyecek sözü yoktu Bora’nın, haklıydı, öldürse haklıydı Derya…



—Sakın Bora, sakın cenazeye gelme, sakın…



Yonca aynı gün toprağa verildi. Derya’nın sözleri nedeniyle gidemedi genç adam. Aslında Derya’nın sözleri kimin umrundaydı, Yonca’nın karşısına çıkamamaktı asıl nedeni. Ona bakacak yüzü yoktu, orada duracak yüzü…



Sahilde buldu kendini, telefonu çalıyordu ısrarla. Denize attı birden telefonunu, konuşmak istemiyordu, hiçbir şey düşünmek. İçinde büyük bir acı pişmanlığıyla birleşiyor ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.





Rüzgar hafif hafif esmeye başladı derken. Güneş kaybolmuştu ve yağmur başlamıştı ağırdan. Hep birlikte gelirlerdi bu sahile ve şimdi onu toprağa emanet edip tek başına inmişti, genç adam. Yanına baktı, o büyük boşluğa birden Yonca’nın gözleri geldi aklına… Gülümseyişi… Ve derken bir şarkı çalmaya başladı…





Zaman durdu sanki beklerken seni.

Ben bir tek sevgiye bağladım kalbime.

Ayrılmam istersen hiç yanından, çağırsan gelirim çok uzaklardan

Eskiden korkardın yalnızlıktan, korkma artık ben varım…



O anda bir rüzgar esti, bir ses duydu derinden, çok derinden.



— Bora nerdesin… Korkuyorum ve yoksun… Nerdesin Bora…

—Burdayım sevgilim sen, sen nerdesin…



Omzunda bir ağırlık hissetti derken genç adam, Yonca şimdi yanında oturuyordu. Görmüyordu ama hissediyordu. Bir rüzgâr esti derinlerine doğru,



—Neden beni bıraktın,



Bora konuşmak istedi ama…



—Cevap verme artık önemi yok…



İçini çekti genç adam, ağlamak üzereydi… Derken bir el dokunu göğsüne,



—Seni seviyorum…



Sonra her şey yok oldu. Deniz dalgalıydı, sert bir rüzgâr çıkmıştı ve Bora o sahilde tek başınaydı. Birden akmaya başladı gözyaşları Bora’nın, her şey için çok geçti. Onu bırakması, geri dönmesi. Hatta öldürüldüğü o dakikalar geliyor aklına ve çaresizlik hıçkıra hıçkıra ağlamasına neden oluyordu. Ama zaman hiçbir şeyi geri getirmiyordu özellikle de sevdiği kadını. Söz verdiği ve birlikte yaşlanmayı düşündüğü kadını.


Meral BİLGİÇ
 
Back