sizi çok iyi anlıyorum. ortanca kızım, hala çocukluktan kalma anne abla travmalarım var. kardeş değil karındaş diyorum. büyüyüp ayaklarım yere basınca artık bana zorbalıklarını yapamazsın deyip hayatımda istemedim. çocuktuk ama o daha büyüktü ve bunlara izin veren annemdi.
sonuç, ailemden kimseyi hayatımda tutmuyorum. o travmaların izini hala bedenimde, kalbimde, zihnimde taşıyorum. o ev içindeki negatif havayı hep hissediyorum.
hep denir ya kız kardeş en iyi arkadaştır ama iki taraf da isteyecek.
olmayınca olmuyor.
demek ki farklısınız, kabul edin ve değiştirmeye uğraşmayın, değişmez.
siz değişin, çalışıyorsanız, kendi hayatınızı ayrı bir yerde kurun, kopun uzaklaşın.
değersizleştirilmeyin.
ben o hissiyatı iyi biliyorum. yakanızı bırakmıyor.
sabah bir yazı okudum ve sizinle paylaşmak istedim.
Tüm hayatınız boyunca hiç kimse, kendinize verdiğiniz zarar kadar size zarar vermedi, sömürmedi.
Öz-zararınızın sınırı ölçüsünde başkalarının size zarar vermesine izin verirsiniz. Eğer birisi size, sizin kendinize verdiğiniz zarardan daha fazla zarar vermeye kalkarsa, sizi kendinizden fazla sömürmeye çalışırsa, o insandan uzaklaşırsınız. Ama sizi sizden birazcık az sömürdükleri veya zarar verdikleri sürece o ilişkiye katlanırsınız.
Kendinizi çok fazla horlayan biri iseniz birisinin sizi dövmesine, aşağılamasına katlanırsınız. Niçin?
Çünkü inanç sisteminiz şöyle der; "Bunu hak ediyorsun. Ben sevgi ve saygıya layık biri değilim. Ben değerli biri
Değilim."
Başkaları tarafından kabul görmeye ve sevilmeye her birimizin ihtiyacı var ama öncelikle kendimizi kabul etmeli ve sevmeliyiz.