kitapları ile evli edebiyat öğretmeni eş

bence hafta sonu serbest günlerinizi azaltın. İki haftada bir üç haftada bire düşürün. Böylelikle birlikte daha fazla vakit geçirirsiniz. Ayrıca sürekli kitap okuyorsun diye de çok üstüne gitmeyin. Bunu söylemek yerine farklı aktiviteler bulun ve ona önerin bence yada en basiti sizde kitap okuyun :)
 
Upuzuun şekilde ben çok kitap okurum , annem şu kitapları okur , babam 30 senelik okur gibi yazılan bir yorumu samimiyetsiz ve gereksiz buldum.Star Wars 'u belirtmemin sebebi-Türkiyede olsaydınız bilirdiniz -bu aralar gençler arasında kültürlü gözükmek için izlenmesi.
Blue Bells

Inan ki su an sok icindeyim. Okumakla ovunmek kotu bir sey mi? Ozellikle okuma yazma problemi cok fena olan, cehaletin hastalik boyutlarinda kok buldugu bir ulkede. Daha cok ovunmeli ki insanlar okumay a heveslensin...

Bir insan, neden gosteris icin Star Wars izeldigini soyler? Star Wars bildiginiz en siradan, populer bir kurgu bilim serisi!

Star Wars seyredenlere AB ve ABD'de "nerd" denir, kultur seviyesi daha cok klasik eserleri izlemekle olculur, cok ama cok sasirdim.

"Kulturlu" insanlar genelde Bergman, Fellini, Pasolini, Tarkovsky, Kurosawa vs seyreder diye bilirdim.
 
Siz de onun okuduğu kitapları, ondan sonra okuyun.
İzlediği filmleri birlikte izleyin.
Ortak konuşacak bir sürü konunuz olur, aranızdaki bağ güçlenir.
İlişkiniz güzelleşir.
O kadar çok kitap okuyan birisinin mutlaka sohbeti harikadır, bence mahrum kalmayın.
 
Ben yolda giderken Ölüm Kapısı serisini okudum ama 2.ye... (ilk okuduğumda o seri 2 gün sabahlamamla bittiydi bu arada) Ateş Denizi'ydi. Serinin en sevdiğim kitabı. O arkadaş, 9 yaşındaki kızım yolda giderken bile kitap okuyor dedi. Doğrudur.

Son yıllarda aynen niyeyse böyle bi kitaplara, filmlere aşk başladı. Umarım Blizzard'ı vurmaz benim tek derdim o. Warcraft'a 5 kere gittim mesela. Benim için de bizim ailenin tamamı için de LOTR filmlerini aştı. Star Wars'ın son filmini izleyemedim ama geçen yıl Aralık'ta çıkanı sevemedim (A New Hope'a çok benzetilmişti). Silmarillon'ı bir 20 kere okumuşumdur ki o kitabı okuyup anlamak için bi 5 kez okumak gerek zaten.

Diablo oynarım, annem-babam-küçük kardeşlerim ailedeki herkes aynı zamanda tam gamer. Erkek arkadaşım da öyle. Babam ve kız kardeşim mesela simülasyon oyunlarını sever. Annem, ben, erkek kardeşim Diablo tarzı oyunları severiz. Allah bozmasın çok kültürlü bir aileyiz gerçekten. Müzik zevki olarak çocukluğum MFÖ-Barış Manço ile geçti artı Tiesto ve Metallica ile. Bunun üstüne ben koya koya ilerledim yabancı rock, dubstep, trance ve senfonik metale geldim. Türkçe pop isteyerek hiç dinlememişimdir. Müzikallere bayılırım -The Phantom of The Opera'yı canlı canlı görebildim mesela ki bizim ailede müzikal tiyatro seven tek insan da benim. Bunların çoğunun temelini bana babam aşılamıştır. Matbaamız hemen evimizin altındaydı. Canım sıkıldığında, saklambaç oynarken vs matbaaya saklanırdım o rutubetli kitap kokusu burnumun ucundan gitmez.

Size son olarak şunu söyleyeyim, yerden göğe kadar raflarla kaplıydı bizim salon. Ben değil ama babam o raflardakilerin hepsini okudu. Siyasetten Felsefeye, Fantastikten Bilim Kurguya her türden vardı. Üstelik babam kitapların sırtının kırılmasını da sevmezdi oradan kitap okuyacaksan kapağını sadece 50 derecelik bir açıyla açabilirsin demek bu yani.

Umarım yeterli/yeterince açık olmuştur. Daha fazla bahsetmemi istiyorsanız buradakileri yormayalım artık. Özelden sabaha dek anlatabilirim. :)

Canım öyle olsa Türkiye'de o kadar tır şoförü ve çoban var. Sor bakalım kaç tanesi düşünüyor? Filozofun işi düşünmektir. Tır şoförü, çoban isterse aç kalsın kendini düşünmek zorunda hissetmez. Düşünse hırsız düşünürdü o zaman en büyük filozoflar hırsızlar olmalıydı ama onlar düşünmek yerine çalmayı tercih ettiler. Ben elektronik taraftarı değilim kitapta. Ve kitaplara gömülmüş bir insanın dünyasını bilemeyiz. Çünkü her hayalgücü yeni bir dünya yaratır. Ben bilmediğim dünyaları başka dünyalarla kıyaslamam.

Ben sizden kendinizi ispatlamanızı istemiyorum ki.

Eleştirim zaten bu herkesin kendini ispatlama çabaları.

Siz gerçekten iyi bir okur olabilirsiniz.Ama sizin gibiler çok az.Yani lafta çok pratikte az.
 
Blue Bells

Inan ki su an sok icindeyim. Okumakla ovunmek kotu bir sey mi? Ozellikle i okuma yazma problemi cok fena olan, cehaletin hastalik boyutlarinda kok buldugu bir ulkede.

Bir insan, neden gosteris icin Star Wars izeldigini soyler? Star Wars bildiginiz en siradan, populer bir kurgu bilim serisi!

Star Wars seyredenlere AB ve ABD'de "nerd" denir, kultur seviyesi daha cok klasik eserleri izlemekle olculur, cok ama cok sasirdim.

"Kulturlu" insanlar genelde Bergman, Fellini, Pasolini, Tarkovsky, Kurosawa vs seyreder diye bilirdim.
Bu ara Star Wars revaçta yalan attım sandı -ki herkes bilir diye yazdım- galiba da aslında amacım okuduklarımla övünmek de değil bunun normali olduğunu göstermek. Yok normali bu değilse benimkinin yüzüğünü çıkarayım en yakındaki kitabıma takayım!
Ben sizden kendinizi ispatlamanızı istemiyorum ki.

Eleştirim zaten bu herkesin kendini ispatlama çabaları.

Siz gerçekten iyi bir okur olabilirsiniz.Ama sizin gibiler çok az.Yani lafta çok pratikte az.
Amacım ispat değildi ama siz önyargılı yaklaşımınız sayesinde beni buna ittiniz. Dediğim gibi matbaacı çocuğuyum ben 7 ceddim matbaacı, bizde kitap okuyana değil okumayana vebalı gibi bakılır. Ha ama hiçkimseyi yargılamam ben, sizin gibi.
 
Blue Bells

Inan ki su an sok icindeyim. Okumakla ovunmek kotu bir sey mi? Ozellikle okuma yazma problemi cok fena olan, cehaletin hastalik boyutlarinda kok buldugu bir ulkede. Daha cok ovunmeli ki insanlar okumay a heveslensin...

Bir insan, neden gosteris icin Star Wars izeldigini soyler? Star Wars bildiginiz en siradan, populer bir kurgu bilim serisi!

Star Wars seyredenlere AB ve ABD'de "nerd" denir, kultur seviyesi daha cok klasik eserleri izlemekle olculur, cok ama cok sasirdim.

"Kulturlu" insanlar genelde Bergman, Fellini, Pasolini, Tarkovsky, Kurosawa vs seyreder diye bilirdim.

Siz beni yanlış anladınız.
Ben bazı kesimlerin kitap okumadığı halde okuyormuş gibi gözükmeye çalışmasını eleştirdim.
Eleştirim de kişisel degildi aslında başta.Sonradan polemiğe döndü.
 
Bu ara Star Wars revaçta yalan attım sandı -ki herkes bilir diye yazdım- galiba da aslında amacım okuduklarımla övünmek de değil bunun normali olduğunu göstermek. Yok normali bu değilse benimkinin yüzüğünü çıkarayım en yakındaki kitabıma takayım!

Amacım ispat değildi ama siz önyargılı yaklaşımınız sayesinde beni buna ittiniz. Dediğim gibi matbaacı çocuğuyum ben 7 ceddim matbaacı, bizde kitap okuyana değil okumayana vebalı gibi bakılır. Ha ama hiçkimseyi yargılamam ben, sizin gibi.
/QUOTE]

Sizden önyargımdan dolayı özür diliyorum kabul ederseniz.Kişiye yönelik yorum yapmak değildi amacim.
 
Siz beni yanlış anladınız.
Ben bazı kesimlerin kitap okumadığı halde okuyormuş gibi gözükmeye çalışmasını eleştirdim.
Eleştirim de kişisel degildi aslında başta.Sonradan polemiğe döndü.
Burada tek okuduklarından ettiklerinden bahseden bendim. Havaya söyleseniz bile, lafın geleceği yeri az çok biliyordunuz/biliyor olmalıydınız. Sandınız ki herhalde, farklı bir tepki alırsınız. Yanıldınız efendim :KK66: Polemiğe de dönemez sanmıyorum. Çünkü sizin eleştirinize uyacak bir tip yok bende, şöyle bir kendime ve anlattıklarıma bakıyorum da. Kendimi övmek için de değildi.

Özrünüz için teşekkürler...
 
Biz eşimle ikimiz de çok kitap okuruz. Ama baya çok. Ben günde bir kitap en azından okurum bir çok gün. Ben roman falan seviyorum daha çok. Eşimse çok programlıdır. Her gün hangi kitabından kaç sayfa okuyacağı bellidir. O hem roman, hem siyaset, hem, güncel, hem tarih, aklınıza gelebilecek her şeyi okur. Benden daha kültürlü yani :KK70: Bu sayede uyumluyuz ama. Keşke siz de öyle olsaydınız rahatsız olmazdınız bu durumdan. Asıl mesele uyum çünkü. Sonuçta adam kötü bir şey yapmıyor ki ona kızalım. Biz mesela okuduğumuz yerlerdeki ilginç şeyleri konuşuruz. Eşim bazen bunu biraz abartıyor ama. Bir ara bana oturup Fransız ekonomisinin bilmem ne zamandaki gelişimini çok ilginçmiş gibi anlatmaya çalışmıştı. Böyle sayfalarca okuyarak. O zaman biraz isyan ettim :KK70: O da bir ara ben okumayı çok abarttığımda isyan etmişti. Artık o kadar yapmıyorum. Ama işe falan gitmeyip, minimum miktarda uyuyup sürekli okuyordum. Çok zevkliydi ama işte bırakmam gerekti. Tam o sıralarda yeni bir genre keşfetmiştim, o alandaki bütün güzel kitapları e-kitap okuyucuma indirmiştim.
Eğer siz de okursanız daha çok paylaşımınız olur. Eşiniz de sıkılıyordur eminim hiç okumayan birisiyle. Ona okuma diyemeyeceğinize göre siz okumaya çalışabilirsiniz. Böylece eşiniz sizden kaçmaz, sizle daha çok vakit geçirmek ister diye düşünüyorum.
 
Bu ara Star Wars revaçta yalan attım sandı -ki herkes bilir diye yazdım- galiba da aslında amacım okuduklarımla övünmek de değil bunun normali olduğunu göstermek. Yok normali bu değilse benimkinin yüzüğünü çıkarayım en yakındaki kitabıma takayım!

Amacım ispat değildi ama siz önyargılı yaklaşımınız sayesinde beni buna ittiniz. Dediğim gibi matbaacı çocuğuyum ben 7 ceddim matbaacı, bizde kitap okuyana değil okumayana vebalı gibi bakılır. Ha ama hiçkimseyi yargılamam ben, sizin gibi.

Yok ben de yanlis anlasildim sanirim, ben okuduklari/seyrettikleri/ dinlediklerini tartisan bir toplum istiyorum, mumkunse herkes boyle olsa! Turkiye'de yeterince kitapci yok, matbaaa yok.... 80 milyon insan kitap okumayan, dunyadan habersiz insan..

Matbaaci bir ailede olmak cok guzel bir ayricalik!
 
Burada tek okuduklarından ettiklerinden bahseden bendim. Havaya söyleseniz bile, lafın geleceği yeri az çok biliyordunuz/biliyor olmalıydınız. Sandınız ki herhalde, farklı bir tepki alırsınız. Yanıldınız efendim :KK66: Polemiğe de dönemez sanmıyorum. Çünkü sizin eleştirinize uyacak bir tip yok bende, şöyle bir kendime ve anlattıklarıma bakıyorum da. Kendimi övmek için de değildi.

Özrünüz için teşekkürler...

Ben birkaç yorum gördüm sadece sizin değil.Kimin yazdığına bile bakmadım.
Amacım da polemik değildi.Tekrar yorumunuzu okuduğumda da biraz fazla ayrıntılı buldum.Sanırım böyle düşünmeye hakkım var.
Özürümü de dilediğime göre gidebilirim.İyi akşamlar.
 
Bu ara Star Wars revaçta yalan attım sandı -ki herkes bilir diye yazdım- galiba da aslında amacım okuduklarımla övünmek de değil bunun normali olduğunu göstermek. Yok normali bu değilse benimkinin yüzüğünü çıkarayım en yakındaki kitabıma takayım!

Amacım ispat değildi ama siz önyargılı yaklaşımınız sayesinde beni buna ittiniz. Dediğim gibi matbaacı çocuğuyum ben 7 ceddim matbaacı, bizde kitap okuyana değil okumayana vebalı gibi bakılır. Ha ama hiçkimseyi yargılamam ben, sizin gibi.
Kimsenin birşeyi ispata ihtiyacı yok zaten,kimsenin haddi değil bunu tartışmak,sizi tanıdığıma da mutlu oldum.Matbaacı kızı olmak ilginç olmalı...
 
Siz beni yanlış anladınız.
Ben bazı kesimlerin kitap okumadığı halde okuyormuş gibi gözükmeye çalışmasını eleştirdim.
Eleştirim de kişisel degildi aslında başta.Sonradan polemiğe döndü.

Tesekkur ederim acikladiginiz icin, ben gercekten bilmiyordum boyle insanlar oldugunu!
 
Ben birkaç yorum gördüm sadece sizin değil.Kimin yazdığına bile bakmadım.
Amacım da polemik değildi.Tekrar yorumunuzu okuduğumda da biraz fazla ayrıntılı buldum.Sanırım böyle düşünmeye hakkım var.
Özürümü de dilediğime göre gidebilirim.İyi akşamlar.
İyi akşamlar.. Okumak kadar yazmayı da severim, çeneme vuramayacağından elime vuruyor cümlelerim işte anlattıkça anlatasım geliyor.
Tesekkur ederim acikladiginiz icin, ben gercekten bilmiyordum boyle insanlar oldugunu!
ooo gerçekten var hem de dolu! 1997 ve sonraki nesilde bizzat görebilirsiniz.
Kimsenin birşeyi ispata ihtiyacı yok zaten,kimsenin haddi değil bunu tartışmak,sizi tanıdığıma da mutlu oldum.Matbaacı kızı olmak ilginç olmalı...
matbaacı kızı olmaktan çok babanın işinin hemen evin altında olması ve o kocaman makinalarda baskıları görmek, hatta o makinalarda kitap dikmek falan oldukça ilginçti. matbaada postacı güvercini beslerdi amcam :KK70: bunun dışında her kitap fuarına stand açtığımızdan Ramazanların neredeyse tamamını Sultanahmet'te geçirirdim. kitap satma işi büyük kuzenlerdeydi babamlar basar onlar da standa dizerdi. bizim matbaa Kur'an-ı Kerim matbaasıydı bu arada en ilginci. :) ama babam Beyazıt Sahaflar'ın tamamını tanıdığından bizim eve her dilden, her türden kitap girdi. şimdi matbaamız kapandı gitti işte, ev yıkılınca büyük dedem de vefat edince bir şey kalmadı.. sadece dükkan duruyor. bazen çocukluğum o matbaayla birlikte bitmiş gibi hissediyorum.
 
Ortada kişilik farkı varsa orta yol bulunamaz ki.

Ne bu adam karısıyla ettiği sohbetten zevk alabilir ne de bu kadın kocasının entellektüel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir kadın olabilir. Her halükarda ikisinden biri hatta ikisi de mutsuz olacak.


İyi de kitap okuma alışkanlığından, entelektüel birikimden bahsediliyor, uç karakterlerin inatlaşmalı uyumsuzluğu değil ki konu. Kişilikteki, alışkanlıklardan doğan bir uyumsuzluk sevgi ve hoşgörü aşılabilir bence. Ama bir insanın karakterinde uyum yoksa zaten o insanla geçim olmaz.

Tabi evliliklerinin hangi etkiyle, nasıl başladığını bilmiyoruz ama ben sevgi-aşk olarak varsaydım. Çünkü yaşayış olarak birbirleri ile uyumsuz iki insanı bir ömrü paylaşmak fikriyle bir araya getiren şeyin mantık çerçevesinde işlemediğini düşünüyorum. Şimdi burada "Sevgi neydi, sevgi emekti" diye paragraf paragraf coşacağım biraz idare edin :)
Olayı nasıl ele aldığımı en kısa şekliyle açıklamaya çalışayım:

Sevgi ve özverinin, ne kadar farklı hayata sahip iki insan da olsa (karakterinde inatlaşma olmadığı sürece), onları bir arada tutabildiğini düşünmüşümdür hep, annemle babamın evliliği de böyleydi çünkü. Babam anneme aşık olmuş, annem de babama (Uzun hikaye). Ama hayattan keyif aldıkları şeyler olsun, tahsilleri olsun, yer yer siyasi görüşleri olsun, hobileri, damak zevkleri vb. tamamen birbirine zıt insanlar. İkisinin de hayatı tuttukları noktalar apayrı. Bunu şöyle düşünmek lazım; bir kayığın dalgada iki yana sallanarak yol alması gibi. Onlar birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için "Biraz senden biraz benden" mantığıyla birbirlerini yer yer tiye alan insanlar. Konuyu da buradan gördüm,

kadın muhabbet istiyor, daha gündelik, gezmelik tozmalık, hayatın üstünde... Adam daha derin, daha dipte, koltuğunda. O halde adam eşini seviyorsa, onunla bir arada olmak istiyorsa arada su yüzüne çıkacak, güneşi görecek. Kadını da bazı bazı derinlere dalacak inci çıkaracak tabi elinden geldiğince. Adam hanımının alanına misafir olacak biraz, iki gezecek, deli deli muhabbet edecek, "Bebeyim aşkitom, elit oküzün burada" diyecek, sonra bir gün kadın adamın alanına misafir olacak, kitaplarındaki adamları, cümleleri soracak... Birbirlerine pek benzemeyen eşler, iki tamamlayıcı renk gibi, birbirlerine karışıp yeni bir renk oluşturamazlar belki ama zıt renkler olarak yan yana çarpıcı bir birlikteliğe sahip olabilirler. Adamın kendisini olduğu gibi kitaplarına kapatması "Senden alacağım hiçbir şey yok, sen o bildiğim kitaplardansın" demek gibi, seviyorsa oturur eşini de okur. “Bu kitap yeni çıkmış alayım bitireyim” diye koşmak yerine, biraz yavaşlar ve gider manzaraya karşı havadan sudan ve hatta moktan püsürden konuşarak hanımının iki kahkahasını içine çeke çeke çayını - şarabını içer.

Sevdiğini mutlu görmek de insanı mutlu eden bir şey, sevdiğinin keyifle bir şeyleri anlatmasını dinlemek de zevk verebilir insana, illa entelektüel bir içerikle sohbet edilmesi gerekmez. Bizimkiler 38. Seneyi bitirdiler böyle böyle.
Burada ben de edebiyat parçaladım biraz ama, olaya bakışım buydu benim. “Kadınını duygusal olarak tatmin edecek” cümlemin altındaki düşünce. Bu halde kadının eşinin okuduğu kitaplar gözüne batmaz, adam da entelektüel açlığını arkadaşlarıyla doyasıya giderir. Ayrıca, edebi bilgisi yüksek bir insanın da kadın ruhunu okşayacak adımları daha kolay atabileceğini düşünüyorum, bu yüzden konudaki hanıma daha bi hak verdim.
 
İyi akşamlar.. Okumak kadar yazmayı da severim, çeneme vuramayacağından elime vuruyor cümlelerim işte anlattıkça anlatasım geliyor.
ooo gerçekten var hem de dolu! 1997 ve sonraki nesilde bizzat görebilirsiniz.
matbaacı kızı olmaktan çok babanın işinin hemen evin altında olması ve o kocaman makinalarda baskıları görmek, hatta o makinalarda kitap dikmek falan oldukça ilginçti. matbaada postacı güvercini beslerdi amcam :KK70: bunun dışında her kitap fuarına stand açtığımızdan Ramazanların neredeyse tamamını Sultanahmet'te geçirirdim. kitap satma işi büyük kuzenlerdeydi babamlar basar onlar da standa dizerdi. bizim matbaa Kur'an-ı Kerim matbaasıydı bu arada en ilginci. :) ama babam Beyazıt Sahaflar'ın tamamını tanıdığından bizim eve her dilden, her türden kitap girdi. şimdi matbaamız kapandı gitti işte, ev yıkılınca büyük dedem de vefat edince bir şey kalmadı.. sadece dükkan duruyor. bazen çocukluğum o matbaayla birlikte bitmiş gibi hissediyorum.
Tam olmasa da benzer bir hikayem var,geriye bakınca güzel duygularla ve özlemle andığım.Bizi biz yapan geçmiş yaşanmışlıklardır.Anılması bile güzel olan.
 
İyi de kitap okuma alışkanlığından, entelektüel birikimden bahsediliyor, uç karakterlerin inatlaşmalı uyumsuzluğu değil ki konu. Kişilikteki, alışkanlıklardan doğan bir uyumsuzluk sevgi ve hoşgörü aşılabilir bence. Ama bir insanın karakterinde uyum yoksa zaten o insanla geçim olmaz.

Tabi evliliklerinin hangi etkiyle, nasıl başladığını bilmiyoruz ama ben sevgi-aşk olarak varsaydım. Çünkü yaşayış olarak birbirleri ile uyumsuz iki insanı bir ömrü paylaşmak fikriyle bir araya getiren şeyin mantık çerçevesinde işlemediğini düşünüyorum. Şimdi burada "Sevgi neydi, sevgi emekti" diye paragraf paragraf coşacağım biraz idare edin :)
Olayı nasıl ele aldığımı en kısa şekliyle açıklamaya çalışayım:

Sevgi ve özverinin, ne kadar farklı hayata sahip iki insan da olsa (karakterinde inatlaşma olmadığı sürece), onları bir arada tutabildiğini düşünmüşümdür hep, annemle babamın evliliği de böyleydi çünkü. Babam anneme aşık olmuş, annem de babama (Uzun hikaye). Ama hayattan keyif aldıkları şeyler olsun, tahsilleri olsun, yer yer siyasi görüşleri olsun, hobileri, damak zevkleri vb. tamamen birbirine zıt insanlar. İkisinin de hayatı tuttukları noktalar apayrı. Bunu şöyle düşünmek lazım; bir kayığın dalgada iki yana sallanarak yol alması gibi. Onlar birbirlerinden ayrılmak istemedikleri için "Biraz senden biraz benden" mantığıyla birbirlerini yer yer tiye alan insanlar. Konuyu da buradan gördüm,

kadın muhabbet istiyor, daha gündelik, gezmelik tozmalık, hayatın üstünde... Adam daha derin, daha dipte, koltuğunda. O halde adam eşini seviyorsa, onunla bir arada olmak istiyorsa arada su yüzüne çıkacak, güneşi görecek. Kadını da bazı bazı derinlere dalacak inci çıkaracak tabi elinden geldiğince. Adam hanımının alanına misafir olacak biraz, iki gezecek, deli deli muhabbet edecek, "Bebeyim aşkitom, elit oküzün burada" diyecek, sonra bir gün kadın adamın alanına misafir olacak, kitaplarındaki adamları, cümleleri soracak... Birbirlerine pek benzemeyen eşler, iki tamamlayıcı renk gibi, birbirlerine karışıp yeni bir renk oluşturamazlar belki ama zıt renkler olarak yan yana çarpıcı bir birlikteliğe sahip olabilirler. Adamın kendisini olduğu gibi kitaplarına kapatması "Senden alacağım hiçbir şey yok, sen o bildiğim kitaplardansın" demek gibi, seviyorsa oturur eşini de okur. “Bu kitap yeni çıkmış alayım bitireyim” diye koşmak yerine, biraz yavaşlar ve gider manzaraya karşı havadan sudan ve hatta moktan püsürden konuşarak hanımının iki kahkahasını içine çeke çeke çayını - şarabını içer.

Sevdiğini mutlu görmek de insanı mutlu eden bir şey, sevdiğinin keyifle bir şeyleri anlatmasını dinlemek de zevk verebilir insana, illa entelektüel bir içerikle sohbet edilmesi gerekmez. Bizimkiler 38. Seneyi bitirdiler böyle böyle.
Burada ben de edebiyat parçaladım biraz ama, olaya bakışım buydu benim. “Kadınını duygusal olarak tatmin edecek” cümlemin altındaki düşünce. Bu halde kadının eşinin okuduğu kitaplar gözüne batmaz, adam da entelektüel açlığını arkadaşlarıyla doyasıya giderir. Ayrıca, edebi bilgisi yüksek bir insanın da kadın ruhunu okşayacak adımları daha kolay atabileceğini düşünüyorum, bu yüzden konudaki hanıma daha bi hak verdim.

Sevgi, aşk vs yok güzelim. Arkadaş adamı eski sevgilisinden kapmak için oturtmuş nikah masasına. Zaten aşk olsa bu konuda yazılanlar problem olmazdı muhtemelen. İki taraf da birbirinden nefret ediyor bana kalırsa bu evlilikte.
 
Sevgi, aşk vs yok güzelim. Arkadaş adamı eski sevgilisinden kapmak için oturtmuş nikah masasına. Zaten aşk olsa bu konuda yazılanlar problem olmazdı muhtemelen. İki taraf da birbirinden nefret ediyor bana kalırsa bu evlilikte.

Ooo..
Pardon hocam biz çok yanlış gelmişiz.
 
X