Kitap Önerileri-Barış Özcan

tolstoyevski

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
23 Eylül 2017
789
781
Huzursuzluk – Zülfü Livaneli

Bundan 33 yaz önce yaz tatilimi Mardin’de geçirmiştim. Zülfü Livaneli’nin son romanı “Huzursuzluk”da bu kentle ilgili yazılmış şu satırlar beni yakaladı önce…

“Akşamüstü, otelden çıkıp bu antik şehrin taş yapıları arasındaki dar sokaklardan yürüyerek, Süryani ustaların gümüş telkari yaptıkları işliklerin önünden geçiyor, epeyce yürüyüp şehri arkamda bırakıyorum ve çocukluğumdaki gibi Kasımiye Medresesi’nin tepesine çıkıyorum.”

Yanlış anlaşılmasın, bu roman sadece Mardin hakkında değil. Mardin’li Hüseyin’in hikayesi. Suriye’den kaçan Ezidi kızı Meleknaz’ın hikayesi. Ezidiler ve onların Suriye’de yaşadıkları acılar, daha sonra kamplarda şahit oldukları. Onların hayata, insanların onlara bakışlarını anlayabilmek için…

Görme Biçimleri – John Berger

Şimdi şu resme bir bakın. Bir at resmi ve altında yazan kapı. Bir saat ve altında rüzgar. Bir sürahi ve altında kuş. Bir valiz ve altında valiz yazısı. Rene Magritte’in “Düşlerin Anahtarı” adlı bu tablosundan nasıl bir anlam çıkartmak gerek? Özellikle son parçasında yazılan kelime doğru kelime midir?

Bu bulmaca gibi resim John Berger’in “Görme Biçimleri” kitabının kapağında var.

“Görme konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir. Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler.”

Sanat ve tasarımla ilgili bir kitap okumak ve görme biçiminizi değiştirmek istiyorsanız okumanız gereken kitaplardan biri budur. Çevirisi çok iyi olmamakla birlikte yazarın ne demek istediğine odaklanınca faydalarını da görmeye başlıyorsunuz. Metne kaynaklık eden BBC belgeseli YouTube’da yayınlanıyor. Dileyenler onu da izleyebilir. Belgesel de kitap da Rönesans resimlerinden başlayıp günümüzün reklamlarına kadar uzanan bir dünyada farklı görme biçimlerini sunar bize. Günümüz diyorum ama 1972’de yazılmış bir kitap bu. Kitabı tamamlamayı okurun kendisine bıraktığı için reklamla ilgili yaptığı şu tespiti modern sosyal medyaya da uyarlayabiliriz. Şimdi okuyacağım kısımda reklam yerine, görselliğe dayalı sosyal medya mecralarını da, mesela Instagram’ı da koyabilirsiniz.

“Reklam, zevk değil mutluluk vaat eder bize: dışarıdan, başkalarının gözüyle görülen bir mutluluk. Kıskanılmanın getirdiği bu mutluluk da çekicilik yaratır. Kıskanılmaksa insanda, ancak yalnız başına tadılabilecek bir kendine güven duygusu yaratır. Bu duygu da yaşantınızı, sizi kıskananlarla paylaşmamanızdan gelir…”

Siddhartha – Hermann Hesse

“İnsanların büyük çoğunluğu, düşen bir yaprak gibidir, kapılıp gider rüzgarın önüne, havada süzülür, dönüp durur, sağa sola yalpalar vurarak iner yere… Pek az kişi de vardır, yıldızlara benzer, belli bir yörüngede ilerler durur, hiçbir rüzgar varamaz yanlarına, kendi yasalarını ve izleyecekleri yolu kendi içlerinde taşırlar.”

Bu sözler Hermann Hesse’ye ait. Onun en iyi romanı Siddhartha, gerçek bilginin peşindeki bir gencin yolculuk öyküsü. Bu genç öyle sıradan biri değil. Bir prens. Ama sarayını ve ailesini terk ederek ormanda inzivaya çekilir. Brahman olur. İnişler ve çıkışlarla dolu bu hayat yolculuğunda dilencilik yapar, Buda’yla tanışır onun öğretilerini dinler. Ama gerçeğe ulaşmanın sadece yüzeysel bir bilgi edinmeyle mümkün olamayacağını anlar. Hedefine kendi deneyimleriyle erişmelidir.

“Şaka etmiyorum. Keşfettiğim bir şeyi söylüyorum sana. Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelikse hayır. Bilgelik keşfedilebilir, bilgelik yaşanabilir, bilgelik el üstünde taşıyabilir insanı, bilgelikle mucizeler yaratılabilir, ama bilgelik anlatılamaz ve öğretilemez.”

Zamanın Kısa Tarihi – Stephen Hawking

“Şu anda evrendeki uzak yerlerde ne olduğunu bilemiyoruz: görebildiğimiz uzak yıldız kümelerinden bize gelen ışık onları terkedeli milyonlarca yıl oldu. Görebildiğimiz en uzak nesneden gelen ışık yola çıkalı neredeyse sekiz milyar yıl geçti. Yani evrene baktığımızda onun geçmişteki durumunu görmekteyiz.”

Diğer kitaplarla insanı ve doğasını anlamaya çalıştık. Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi adlı kitabıyla evreni ve dünyayı anlamaya çalışacağız. Büyük patlamadan, kara deliklere kadar uzayla ilgili merak ettiğiniz konular bilimin bugün geldiği kavrayış perspektifinde açıklanmaya çalışılıyor. Her ne kadar içinde formüller olmasa ve herkesin anlayacağı sadelikte yazılmaya çalışılmış olsa da sonuçta bir teorik fizik kitabı bu. Dolayısıyla bazen anlamak için çaba sarf etmek gerekecek. İyi şeyler öyle zahmetsizce kazanılmıyor. Kitabı okuduktan sonra YouTube’da bu kitap ve yazarı Stephen Hawking hakkında yapılmış belgeselin tamamını da izleyebilirsiniz.

Kendime Düşünceler – Marcus Aurelius

Bir imparator ve bir filozof: Marcus Aurelius. Hayatı savaşlarla geçmiş bu kişinin o savaşlar sırasında yazdığı kitaba bakılırsa onu filozof olarak hatırlamak daha doğru olacak. Meditations. Kendime Düşünceler olarak Türkçe’ye çevrildi.

Çalışmak, bir şeyler yapmak, üretmek sana zor geldiğinde, bunun yerine hoş, zevk verici şeyler seni çektiğinde, kendi kendine şunu sormalısın: “Yaşama bir katkıda bulunmak için mi, bedensel bir yaşam için mi yaratıldın?”

Gladyatör filminde de Marcus Aurelius’u görürüz. Savaştadır. Ölmek üzeredir. Ama aklı Roma’da kalmıştır. Politik yozlaşmalara sahne olan ülkesini kurtarabilmek için kendi gücünü emanet edeceği doğru kişiyi aramaktadır.

Yazma Sanatı – Stephen King

İyi bir okuyucu olmak için yazma sanatını bilmek gerekir. Yazar olmak zorunda değilsiniz, ama olsanız iyi olur. Sonuçta bize okur-yazar diyorlar öyle değil mi? Buna heves edenler için okunması gereken ilk kitaplardan biri Stephen King’in Yazma Sanatı. Korku, gizem, gerilim türünün en başarılı yazarlarından biri olan King, bu kitapta kendi kullandığı teknikleri açıklıyor. Ama bunu yaparken hatıralarını çok akıcı bir üslupla anlatmadan da duramıyor. Dolayısıyla benim gibi King severler için bu kitap bir anlamda kamera arkası belgeseli gibi.

Bülbülü Öldürmek – Harper Lee

Size önereceğim yedinci kitap gerçek olaylardan esinlenilerek yazılmış Pulitzer ödüllü bir roman. Harper Lee’nin kaleme aldığı Bülbülü Öldürmek. Haksız yere suçlanan bir zenciyi savunan avukatın hikayesi. Irkçılık konusunda yazılmış en iyi kitaplardan biri. Sadece ırkçılıkla ilgili değil, insanlıkla ilgili bir eser. Aynı isimle filme de uyarlandı. Üstelik bu film Superman’in favorisi. Daha doğrusu onun halk içinde tanıdığımız hali olan gazeteci Clark Kent’in en sevdiği film. Kitabın ve filmin ana karakteri olan avukat Atticus Finch bu anlamda bir süper kahraman olmasa da Amerikan Film Enstitüsünün yaptığı seçime göre 20. yüzyılın en büyük film kahramanı. Gerçek bir süper kahramanda olması gereken en önemli özellikleri taşıyor: etik pusulasının gösterdiği yönden sapmayan erdemli bir adalet arayıcısı. İnsanlığın özüne dair bir şeyler görmek istiyorsanız…

———————-