- 1 Mart 2008
- 1.886
- 15
“Şu damat beyi ziyaret edeyim”
Halit yalpalayarak yürüyordu gecenin karanlığında. Bir hafta önce ev sahibi evden atmıştı kendisini. Erol’dan aldığı paralar suyunu çekmişti. Elindeki son birkaç kuruşu da o akşam yemiş, kendini kaybedene kadar içmişti. İçinden ertesi günü damat beyi bir kez daha ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyordu. Sokak lambasının altında durdu. Gözleri çizgi halini almıştı. Leş gibi içki kokuyordu. Daha fazla yürüyemedi ve olduğu yere yığılarak sızdı. Sabah gözlerini açtığı zaman yoldan geçenlerin kuşku ve tiksinti dolu bakışlarıyla karşılaştı. Homurdanarak kalktı yerden. Hâlâ ayılamamıştı. Karşıdan gelen orta yaşlı bir adama yaklaştı:
- Birader, bir sigaran varsa versene...
Adam huzursuz bir şekilde cebinden paketini çıkarttı ve olduğu gibi uzattı:
- Al, hepsi senin olsun...
Bir an önce uzaklaşmak istermiş gibi bir hali vardı adamın. Aldırmadı Halit:
- Sağolasın birader, teşekkürler...
Paketin içinden bir sigara alıp yerleştirdi dudaklarına. Yine yoldan geçen bir başka kişiden ateş isteyerek yaktı. Derin bir nefes çekerek zehirli dumanı doldurdu ciğerlerine. Kötü bir öksürük başladı ardından. Defalarca öksürdü. Sonra toparlandı.
“Gidelim şu damat beyi ziyaret edelim bakalım...” diye söylenerek yürüdü. Her zaman gittiği kahveye uğrayıp kahveciden yol parası istedi. Adam asık bir suratla birkaç kuruş verdi. Halit sakin bir şekilde Erol’un villasının yolunu tuttu. Evlendiğinden beri Gülcan’ı görmemişti. Kapısına kadar gitmesine rağmen kızıyla görüşmek istememiş sadece damadından kopartabildiği kadar para kopartmak isteğiyle onunla görüşerek dönmüştü. Villaya geldiği zaman başını dikleştirdi ve kendine güvenen bir hava takınarak bahçeden içeri girdi. Kapıyı Pervin açtı. Sırıttı Halit:
- Erol evde mi, kayınpederinin geldiğini söyle bakalım...
Pervin koşarak salona girdi ve Erol Beye ziyaretçisini haber verdi. Aysel Hanım kuşkuyla oğluna baktı:
- Gene mi para isteyecek bu herif?
- Merak etme anne, şimdi gerekeni yapacağım, artık benden zırnık koparamaz. Zaten kızı falan da yok burada artık.
Yerinden kalkıp kapıya geldi. Halit pis pis sırıtıyordu:
- Damat Bey, kusura bakma, sabahın köründe rahatsız ettim; ama malum mesele....
Erol kaşlarını çattı:
- Artık beş kuruş para alamazsın benden Halit Efendi, haydi şimdi defol git buradan...
Halit şaşırmıştı. Hemen diklendi:
- Ne diyorsun sen be? Ne biçim konuşuyorsun, kızı alır giderim bak!
Erol alaycı bir ifade ile gülümsedi:
- Hangi kızı? Kız mız yok, zaten senin kızın çekip gitti. Kaçtı buradan, nerede olduğundan da haberim yok. Haydi şimdi toz ol, gözüm görmesin seni...
Halit şaşkınlık içinde yüzüne kapanan kapının ardında kalakalmıştı. Kendi kendine küfürler savuruyordu...
Halit yalpalayarak yürüyordu gecenin karanlığında. Bir hafta önce ev sahibi evden atmıştı kendisini. Erol’dan aldığı paralar suyunu çekmişti. Elindeki son birkaç kuruşu da o akşam yemiş, kendini kaybedene kadar içmişti. İçinden ertesi günü damat beyi bir kez daha ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyordu. Sokak lambasının altında durdu. Gözleri çizgi halini almıştı. Leş gibi içki kokuyordu. Daha fazla yürüyemedi ve olduğu yere yığılarak sızdı. Sabah gözlerini açtığı zaman yoldan geçenlerin kuşku ve tiksinti dolu bakışlarıyla karşılaştı. Homurdanarak kalktı yerden. Hâlâ ayılamamıştı. Karşıdan gelen orta yaşlı bir adama yaklaştı:
- Birader, bir sigaran varsa versene...
Adam huzursuz bir şekilde cebinden paketini çıkarttı ve olduğu gibi uzattı:
- Al, hepsi senin olsun...
Bir an önce uzaklaşmak istermiş gibi bir hali vardı adamın. Aldırmadı Halit:
- Sağolasın birader, teşekkürler...
Paketin içinden bir sigara alıp yerleştirdi dudaklarına. Yine yoldan geçen bir başka kişiden ateş isteyerek yaktı. Derin bir nefes çekerek zehirli dumanı doldurdu ciğerlerine. Kötü bir öksürük başladı ardından. Defalarca öksürdü. Sonra toparlandı.
“Gidelim şu damat beyi ziyaret edelim bakalım...” diye söylenerek yürüdü. Her zaman gittiği kahveye uğrayıp kahveciden yol parası istedi. Adam asık bir suratla birkaç kuruş verdi. Halit sakin bir şekilde Erol’un villasının yolunu tuttu. Evlendiğinden beri Gülcan’ı görmemişti. Kapısına kadar gitmesine rağmen kızıyla görüşmek istememiş sadece damadından kopartabildiği kadar para kopartmak isteğiyle onunla görüşerek dönmüştü. Villaya geldiği zaman başını dikleştirdi ve kendine güvenen bir hava takınarak bahçeden içeri girdi. Kapıyı Pervin açtı. Sırıttı Halit:
- Erol evde mi, kayınpederinin geldiğini söyle bakalım...
Pervin koşarak salona girdi ve Erol Beye ziyaretçisini haber verdi. Aysel Hanım kuşkuyla oğluna baktı:
- Gene mi para isteyecek bu herif?
- Merak etme anne, şimdi gerekeni yapacağım, artık benden zırnık koparamaz. Zaten kızı falan da yok burada artık.
Yerinden kalkıp kapıya geldi. Halit pis pis sırıtıyordu:
- Damat Bey, kusura bakma, sabahın köründe rahatsız ettim; ama malum mesele....
Erol kaşlarını çattı:
- Artık beş kuruş para alamazsın benden Halit Efendi, haydi şimdi defol git buradan...
Halit şaşırmıştı. Hemen diklendi:
- Ne diyorsun sen be? Ne biçim konuşuyorsun, kızı alır giderim bak!
Erol alaycı bir ifade ile gülümsedi:
- Hangi kızı? Kız mız yok, zaten senin kızın çekip gitti. Kaçtı buradan, nerede olduğundan da haberim yok. Haydi şimdi toz ol, gözüm görmesin seni...
Halit şaşkınlık içinde yüzüne kapanan kapının ardında kalakalmıştı. Kendi kendine küfürler savuruyordu...