Kim sever havalimanlarını, garları, hele ki terminalleri, kavuşturmuyorsa sevdikleriyle gideni ya da döneni?...
İstemem şimdi; kimse yolcu etmesin, el sallamasın kimse arkamdan. Az sonra dönecekmiş gibi çıkmalıyım o kapıdan. Her şeye kaldığımız yerden devam edecekmişiz gibi...
Ayrılığın güzeli var mı? Severken ayrılmanın yarası hep kanamaz mı? Nereye koyar insan onca birikeni? Bir evden taşınmak, bir şehri terketmek, bir aşktan kalanı silebilmek...
Koca mavi gözlerinden fındık gibi dökülüyordu gözyaşlan. Ne çok ağladı, ne çok... "Üzülme" dendi ona; hiçbir acıya asla teselli olmayan o sıradan, o bayağı, o sevimsiz kelimeyle... "Nasılsa dönecek. Zaman bu, su gibi akıp gidecek. Bir bakacaksın, çabucak gelmiş" dendi...
Oysa ağlaması gidişine değildi sevdiğinin, o gitse bile sevmek bitmeyecekti ki... "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak," biliyor ve aslında o dakikadan sonra eskiden sayılacak birlikte geçirilmiş her güzel şeye ağlıyordu.
Uçaklar alıp gider, trenler alıp gider, otobüsler alıp gider insanın sevdiklerini ve geri getirirler bir sabah...
O sabaha dek, birlikte dokunulmuş her bardağa, her kapı koluna, her aynaya baktığında hasretten başka bir şey görmez geride kalanın gözü...
Uzun sabahlar, uzun öğle sonraları ve uzun akşamlar birikirler... Anlatılacak küçük, sıradan şeyler zaman içinde unutulurlar. Gün gelip de vaktiyle yolcu edilen döndüğünde artık bir anlamı kalmaz hiçbirinin.
Büyük harfle yazılacak o cümleyi kurma vakti gelmiştir çünkü.
Giden dönmektedir...
Mavi gözlerinden fındık gibi akıyordu gözyaşları.
Dönenin sevinci ile beklerken havalimanı kapısında, görür görmez anlamıştı; değişmişti bir şeyler.
Biliyordu, biliyordu...
Parmaklarının arasındaki sigarayı cam tablada yuvarlıyor, külleri toparlıyordu anlatırken. "Başka biri olmuş artık".
Hava sıcak, vakit gece, sokakta mahallenin gençleri sohbet ediyor, komşunun açık penceresinden televizyonun sesi geliyor...
İnsan söyleyecek hiçbir şey bulamıyor. Üzülme bile diyemiyor. Bir kaçış cümlesi belki; "Sana bir kahve yapayım mı?"
Kederle bakıyor mavi gözleri. "Oysa iki yıl öyle zor geçmişti ki..."
Teselli yok biliyorum, çok severken ve hatta birlikteyken bitip gidenlerin acısına.
Ayrılık değil çünkü kalbe düğüm atan. Ayrılığa bile bir ağrı kesici buluyor da insan, ayrılmadan kopmaya belki uzun uykulara sebep bir şifa gerekiyor...
Uyurken unutmaya yarayacak...
Her gidiş bitirir mi bir şeyleri? Her giden götürür mü en güzel şeyleri? Yok mudur dönenlerin bulut yükü özlemle döndükleri? Olmaz mı, öyle çok ki... İşte bunu bilmektir belki o mavi gözlerin kederi. "Benimki neden böyle bitti?"
iclal aydin