Kıbrıs tüp bebek uzmanı Jin.Op.Dr. Mürüde Çakartaş Dağdelen ile tüp bebek hakkında herşey

Kıbrıs’ta Yumurta, Sperm ve Embriyo Dondurma İşlemi

Günümüzde, artık dünyanın sayılı merkezlerinde uygulanan yumurta dondurma programı taze sikluslarla aynı şekilde gerçekleştirilmektedir.

Merkezimizde, yumurta dondurma-çözme programı sayesinde taze yumurta kullanımıyla neredeyse aynı gebelik oranlarımız vardır.

Kariyer planlaması ve yaşam şartları nedeniyle bir çok bayan evlenme yaşını, çocuk planlamasını daha ileri yaşlarda düşünmektedir. Ancak bilindiği gibi gebe kalmada gerek doğal yollardan, gerekse tüp bebek tedavilerinde bayan yaşı çok önemlidir. Bayan yaşı arttıkça gebe kalabilme şansı giderek azalmaktadır.

Artık başarılı bir yumurta dondurma programı sayesinde kısa süreli yumurtalıkların uyarılması sonrası toplanan yumurtalar uzun yıllar saklanabilmekte ve bayan gebelik düşündüğünde bunlar çözülüp tekrarkullanılabilmektedir. Bayanın yaşı kaç olursa olsun, yumurtaların yaşı, dondurulduğu dönemde kalmış olacaktır. Yumurta büyük ve karmaşık bir yapıdır ve düşük ısılara karşı çok hassastır. İlk çalışmalarda olgun olmayan yumurtaların dondurulması önerilirken, günümüzde çalışmalar olgun olan yumurtaların dondurma işlemine daha dayanıklı olduğunu göstermiştir. Toplama işlemi sonrasında yumurtalar etrafındaki hücrelerden arındırılır ve normal olan olgun yumurtalar dondurulur. Dondurma işlemi esnasında ısının hangi hızla azalacağı, hangi koruyucu maddenin kullanılacağının seçilmesi büyük önem taşımaktadır. Yumurta dondurma işleminden sonra, dondurulmuş yumurtalar sıvı nitrojen içerisine (-196°C) yerlştirilirler. Sıvı nitrojen içerisindeki yumurta genetik olarak uzun süre bozulmadan saklanabilir. Yumurta dondurma-çözme sonrası doğan bebeklerde bu güne kadar bu işleme bağlı bir sakatlık görülmedi. İlk zamanlarda çözme işlemi sonrasında yüzde 60 yumurta canlı kalırken günümüzde bu oran yüzde 80-90’lara kadar ulaşmıştır. Yine , yumurta çözme işlemi sonrasında başlangıçta düşük olan döllenme oranları mikroenjeksiyonun kullanılmaya başlamasıyla birlikte daha da artmıştır.

Yumurta dondurma programı kimlerde uygulanabilir ?
– Daha ileri yaşlarda çocuk sahibi olmayı planlayan bayanlar (kariyer dolayısıyla ,henüz evlenmeyi düşünmeyen yada erteleyen bayanlarda…)
– Kemoterapi, radyoterapi gibi kanser teadavilerine maruz kalacak yada yumurtalıkları zorunlu olarak alınması gereken fakat rahimi kalacak bayanlardaa bu işlemlerden önce yumurta dondurma programı uygulanıp ileriki dönemlerde tedavileri tamamlandığında gebelik elde etme şansı doğacaktır.
Tüp bebek tedavisi sırasında hiperstimülasyon gelişme riski olan hastalarda ( bu yöntem ile yumurtalar dondurulup birkaç ay sonra mikroenjeksiyon yapılıp transfer işlemi gerçekleştirilebilir).
– Erkeğin, yumurtaların toplanması döneminde sperm vermek için zorunlu bir sebepten dolayı merkezde bulunamayacağı durumlarda (örneğin acil bir tıbbi sağlık sebebi yada iş sebebiyle).

Kısacası günümüzde tıbbi yada özel bazı sebeplerden dolayı artık son derece başarılı bu yumurta dondurma programı sayesinde, bayanlar yumurtalarının saklamaklanması şansına sahiptirler.

Embriyo transfer işlemi yapıldıktan sonra artan dondurulabilecek kalitedeki embriyolar kliniğimizde çiftin onayı alındıktan sonra vitrifikasyon tekniği ile dondurulmaktadır. Böylece, daha sonra yumurtalıkları uyarmaya gerek kalmadan dondurulmuş embriyoları transfer edebiliyoruz. Vitrifikasyon tekniği ile çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Yavaş veya klasik dondurma teknikleri ile karşılaştırıldığında embriyolar dondurma işleminden daha az zarar görüyor, gebelik oranı dondurulmamış embriyolara benzer sonuçlar veriyor.

Embriyo dondurma işlemi kimlere uygulanabilir;

Embriyo transferi sonrası dondurulabilecek kalitede embryosu geride kalan hastalarda,
– Tüp bebek tedavileri esnasında hiperstimülasyon( yumurtalıkların normalden fazla yanıt verdiği ,transfer işleminin daha sonraya planlandığı vakalar) riski olan hastalar…
-Herhangi bir sebeple transfer işleminin daha sonraya planlandığı hastalar( örneğin kanser kemoterapi yada rayoterapi gibi ,acil bir sebepten başka bir tıbbi tedavi olması gereken hastalar).
Bu kişlerde transfer işlemi daha sonra,donmuş embriyoların çözülmesi ile gerçekleştirilebilir.

 
Tese, Tesa ve Mikro Tese Yöntemleri

Semende sperm bulunmaması azoospermi olarak bilinir. Spermi taşıyan kanallarda tıkanıklık veya testislerdeki sperm yapımı bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkar. Tedavi yöntemi mikroenjeksiyondur. Bu tedavi yönteminde spermin elde edilmesi ürolog tarafından gerçekleştirilen ve TESAya da TESE olarak bilinen cerrahi işlemlerle sağlanır. Günümüzde tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin yaklaşık %5’i bu yöntemlerle tedavi edilmektedir.


TESA (Testiküler Sperm Aspirasyonu):

Sperm hücrelerini taşıyan kanalların tıkalı, gelişmemiş olması veya çok az sayıda sperm üretimi nedeniyle erkekten alınan semen içerisinde sperm bulunmaması durumunda, testislerden iğne ile sıvı çekilip sperm hücresi elde edilmesi yöntemine TESA denir.
Operasyon lokal anestezi altında gerçekleştirilir, hasta aynı gün içerisinde normal hayatına devam edebilir. Bu yöntemle elde edilen olgun veya gelişmekte olan spermler, ICSI (mikroenjeksiyon) yönteminde kullanılır.


TESE (Testiküler Sperm Ekstraksiyonu):

TESA yöntemi ile sonuç alınamadığında veya ileri düzeyde sperm üretimi eksikliği olan durumlarda, testislerden cerrahi müdahale ile parça alınması yöntemine TESE denir. Operasyon lokal anestezi altında gerçekleştirilir, hasta aynı gün içerisinde normal hayatına devam edebilir. Bu işlem, ameliyat mikroskobu ile incelenerek testislerden küçük doku parçacıkları alınması anlamına gelir. Ameliyat mikroskobunun kullanılması, sperm bulunma ihtimalinin yüksek olduğu doku bölgelerinin daha kolay ayırt edilmesini sağlar. Aynı zamanda dokuyu besleyen damarlarda da hasar en aza indirilmiş olur. Alınan doku parçacıkları mikroskop altında daha ileri düzeyde bir incelemeye tabi tutulur. Sperm hücresi bulunduğu taktirde ICSI (mikroenjeksiyon) yönteminde kullanılmak üzere çeşitli hazırlık aşamalarından geçirilir.

Mikro Tese Yöntemi :
Çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler ‘mikroskobik testiküler sperm ekstrasyonu’ denilen “mikro tese” yöntemiyle çocuk sahibi olabilmekteler. Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlarda ise testislerde sperm üretimi ya hiç yokturya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olmaktadır. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilmektedir. Menisinde sperm olmayan erkeklerde, ameliyat mikroskobu kullanılarak testisinden sperm elde etmek için yapılan bu işlemde, sperm bulunan alanlar daha kolay tanımlanarak sperm elde edilebilmektedir. Anestezi altında yumurtalıklar açılarak mikroskop altında incelenir. Bu yöntemle yumurtalıkta sperm üretilen bölgeler daha iyi seçilmekte ve alınan doku miktarı daha az olduğundan çok sayıda alandan parça alınabilmektedir. Bu dokular laboratuarda embriyolog tarafından kesilerek kanalların içine dökülmüş ya da kanallara yapışık olan sperm hücreleri ayıklanarak mikroenjeksiyon işleminde kullanılır. Bu yöntem testisin mikroskop ile incelenmesi sperm bulma şansını da yükseltmekte ve daha fazla sayıda sperm elde edilmesini sağlamaktadır. Diğer önemli bir konu da hastanın testisinden doku kaybının eski yönteme oranla daha az olmasıdır. Böylece, operasyonda testislerin en az zarar görmesi sağlanmakta, salgılanan testosteron hormonunun kandaki seviyesini azaltacak işlemlerden kaçınılmaktadır.

TESA ve TESE Kimlere Uygulanabilir?

– Sperm kanallarının doğuştan yokluğu.
– Sperm kanallarında tıkanıklık.
– Hormonal faktörler.
– Genetik nedenler; erkekte sperm üretimini sağlayan genler Y kromozomu üzerindedir. Bu genlerdeki problem sperm üretimini etkiler.
– İlaçlar, özellikle kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar sperm üretimini kalıcı olarak durdurabilir.
– Enfeksiyon (Kabakulak sonrası).
– Radyasyon, özellikle kanser tedavisi sebebiyle radyasyon alınması , sperm üretimini tamamen ortadan kaldırabilir ve bu durum kalıcı olabilir.

İşlem nasıl yapılır?

Anestezi altında yapılan ağrısız bir işlemdir. Mikroskop altında her iki testisin en az 4 farklı noktasından doku örneği alınır. Alınan doku örnekleri bir seri işlemden geçirilerek, canlı sperm hücreleri ayrılır. Bu hücreler mikroenjeksiyon işleminde kullanılır.
Testis biyopside testisin tek bir bölgesinden örnek alınır. Ancak testisin diğer bölgelerinde sperm üretimi olabilir. Bu nedenle testis biyopsi sonucu sperm hücresine rastlanamayan hastalarda TESE ile sperm hücresi elde edilebilir.
Sperm bulunamaz ise kadına lüzumsuz yere tedavi yapma riski vardır.bu nedenle mikro tese sonucu elde edilen sperm hücreleri dondurularak saklanır , ondan sonra hasta tüp bebek tedavi programına alınır.
Dondurma işlemi sperm kalitesini bozmaz. Ayrıca ikinci defa tüp bebek gereken hastalarda tese ameliyatının tekrarını engeller.

Dikkat edilmesi gerekenler:

– Operasyon öncesi en az 6 saat hiçbir şey yememeli ve içmemelisiniz (Su dahil).
– Operasyon bölgesini jiletle temizleyiniz. Banyo yapınız.
– Operasyon sonrası testisler üzerine baskı ağrıya neden olacağından, yanınızda bol pantolon veya eşofman altı getiriniz.
– Operasyondan 1 -2 saat sonra taburcu olacaksınız
– Operasyondan sonra 3 saat içinde sıvı gıda alınımına başlanabilir.
– Operasyondan sonra 5. gün banyo yapabilirsiniz.
– 1 hafta cinsel ilişkide bulunmayınız.
– Ağrınız olursa ağrı kesici kullanabilirsiniz.
– Operasyon yerinde kızarıklık, şişlik, kanama olursa doktorunuza mutlaka bildiriniz.
– Mikro TESE sırasında kendiliğinden eriyen dikişler kullanıldığından dikiş alınma işlemi yoktur.Dikişler 7-10 günde kendiliğinden eriyecektir.

İşlem sonucunda canlı sperm hücresi elde edilemeyebilir. Bu risk altta yatan nedene bağlıdır.Sperm kanallarında tıkanıklık olan bir hastada sperm bulunma şansı; hormonal veya genetik problemi olan hastaya göre daha yüksektir. Ameliyat sonrası nadiren operasyon yerinde enfeksiyon, kanama olabilir.

 
Azospermi

Azospermi menide hiç sperm görülememe durumuna denir. Bu hastalarda azospermiye sebep; hormonal veya genetik bozukluklar, çocukluk çağında inmemiş testis veya fıtık nedeniyle geçirilen ameliyatlar, testislerin yerinde olmamasının geç farkına varılması ve erişkin yaşta ameliyat olmak yada hala testislerin yerinde olmaması ( kasık kanalından torbaya inip çıkan, kasık kanalı veya karın içinde vb ), çocukluk çağında geçirilen ve testisleri şişirerek faaliyetini bozan ateşli enfeksiyonlar ( kabakulak, menenjit vb ) testis tümörü nedeniyle ameliyat sonrası kemoterapi veya radyoterapiye maruz olmak , çeşitli travmalar (trafik kazası, spor yaralanmaları) olabileceği gibi sperm yollarının doğuştan olmaması, gelişmemesi veya tıkanık oluşudur. Çocuk sahibi olamayan azospermik erkekler artık ‘mikroskobik testiküler sperm ekstrasyonu’ dediğimiz “mikro tese”yöntemiyle çocuk sahibi olabilmektedirler.

Bir erkeğin menisinde hiç sperm olmaması değişik nedenler ile ortaya çıkabilir. Bunların bir kısmı sperm kanallarının tıkanıklığına bağlıdır. Böyle bir durumda testislerde sperm üretimi olmakla birlikte bu spermler kanallardaki tıkanıklık nedeni ile meni ile dışarıya atılamamaktadır. Bu durumda tıkanıklığa bağlı sperm olmamasından söz edilir. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında ince bir iğne ile tıkalı olan kanallara ya da testis dokusu içine girilerek küçük parçalar alınır. Bu parçalar içinde sperm bulma oranı % 100’e yakındır.

Tıkanıklığa bağlı olmayan durumlarda ise testislerde sperm üretimi ya hiç yoktur ya da belirli alanlarda çok sınırlı sayıda olmaktadır. Testis dokusu içinde binlerce küçük tüp benzeri yapı vardır ve bu yapılarda sperm üretimi değişik aşamalarda devam eder. Bazı tübüllerde hiç üretim olmazken bazılarında az sayıda sperm olabilmektedir. Cerrahi sperm arama yöntemleri ile Testisin değişik bölgelerinden alınan çok sayıda parça incelendiğinde sperm hücresi bulunabilmektedir. MİKROSKOPİK TESE yöntemi böyle vakalarda sperm elde etme şansını büyük oranda arttırmaktadır. Menisinde sperm olmayan erkeklerde, ameliyat mikroskobu kullanılarak testisinden sperm elde etmek için yapılan bu işlemde, sperm bulunan alanlar daha kolay tanımlanarak sperm elde edilebilmektedir.

Genel anestezi altında yumurtalıklar açılarak mikroskop altında incelenir. Bu yöntemle yumurtalıkta sperm üretilen bölgeler daha iyi seçilmekte ve alınan doku miktarı daha az olduğundan çok sayıda alandan parça alınabilmektedir. Bu dokular laboratuarda embriyolog tarafından kesilerek kanalların içine dökülmüş ya da kanallara yapışık olan sperm hücreleri ayıklanarak mikroenjeksiyon işleminde kullanılır.

Bu yöntemin avantajları:

Testisin mikroskop ile incelenmesi sperm bulma şansını da yükseltmekte ve daha fazla sayıda sperm elde edilmesini sağlamaktadır. Eski tekniklerle sperm bulma oranı %30-40 arasında değişmekte iken, bu teknik ile sperm bulma oranı %60-70 civarına çıkabilmektedir.

Diğer önemli bir konu da hastanın testisinden doku kaybının eski yönteme göre 70 kat daha az olmasıdır. Böylece, operasyonda testislerin en az zarar görmesi sağlanmakta, salgılanan testosteron hormonunun kandaki seviyesini azaltacak işlemlerden kaçınılmaktadır.

Mikroskop altında yapılan bu yöntemin diğer bir avantajı ise, testisi besleyen damarlara zarar vermeden kesi yapılabilinmesidir. Bu nedenle operasyon sonrası oluşacak yan etkiler azaltılabilmektedir. Çoklu biyopsi ile başarılı olunamamış ve Klinefelter sendromu gibi genetik nedenlere bağlı sperm yokluğu olan kişilerde bu yöntemle % 60’ın üzerinde sperm bulma şansı elde edilebilmektedir.

 
Kısırlık (infertilite) nedir ?

Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi olarak bugün sizlere kısırlıktan bahsedeceğiz. En az 1 yıl herhangi bir korunma yöntemi kullanmadan haftada 2-3 kere girilen cinsel ilişkiye rağmen gebeliğin meydana gelmemesine “infertilite” yani kısırlık denir. Bu sorunu yaşayan çiftlere de “infertil (kısır)” denir.

Kısırlık (infertilite) türleri nelerdir ?


Primer infertilite (birincil kısırlık) ; En az bir yıl süreyle korunmamaya rağmen gebelik oluşmaması halidir.

Sekonder infertilite (ikincil kısılık) ; Önceden gebelik oluşmasna rağmen sonrasında tekrar çocuk isteme durumunda en az bir yıl korunmamaya rağmen yeni bir gebelik olamaması halidir.


Kısırlık (infertilite) ile ilgili oranlar :
İnfertilite görülme sıklığı toplumlar arasında çok fazla farklılık göstermez. Tüm dünyada çiftlerin yaklaşık %15’i infertilite nedeniyle yardımla üreme tekniklerine başvurmak zorunda kalmaktadır. Bu infertil (kısır) çiftlerin büyük bir kısmında gebe kalamamanın nedenini açıklayacak sebepler bulunabilirken, yaklaşık %10-12’sinde ise herhangi bir patoloji tespit edilemez. Bu çiftlerdeki problem “açıklanamayan infertilite (unexplained infertility)” olarak adlandırılırlar.

Hiç bir sağlık problemi olmayan tamamen normal bir çift kadının tek bir adet döneminde, her gün ilişkide bulunsalar bile, gebe kalma olasılığı sadece %25’dir. Çiftin fertilite potansiyelini gösteren bu durum “fekundite” olarak adlandırılır.

Görüldüğü gibi gebelik (fertilite) aslında olasılık işidir. Hangi çiftin gebe kalabileceğini ya da hangisinin gebe kalamayacağını önceden tahmin etmek mümkün değildir.

Tek bir aydaki %25 olan gebelik elde etme şansı (fertilite) bir yılın sonunda %85’e ulaşır. Yani bir yıl sonunda her 100 çiftten 85’inde gebelik elde edilecek ;geri kalan 15 çift ise infertilite ile karşı karşıya kalacaktır.

İnfertilite sebebiyle yapılan araştırmalarda, %40 oranında erkeğe bağlı, %40 oranında kadına bağlı ve %20 oranında ise her iki eşe bağlı nedenler saptanır.

Gebelik oluşması için ne gibi faktörler olmalıdır?
Doğal yolla olan adet döneminde, bir sonraki adet kanamasından iki hafta önce olgunlaşmış follikülün içerisinden genellikle tek bir yumurta atılır. Follikül, yumurta atılmadan önce 20-22 mm’ye kadar büyüyen içi sıvı dolu bir keseciktir.

Genellikle bir follikül içerisinde tek bir yumurta mevcuttur. Atılan yumurta (ovum) tüplerden inerken bir spermle karşılaşması durumunda döllenme (fertilizasyon) oluşur ve döllenen embriyo yaklaşık 7 günlük bir yolculuktan sonra rahim içine yuvalanıp büyümeye başlar. Bu şekilde bir gebelik başlamış olur. Tabi ki tüm bunlar bu kadar basit değildir. Son derecede karmaşık olaylar dizgisini içerir.

12742037_521168138065636_5489588816104497747_n.jpg
 


Tüp bebek nedir?


Tüp bebek nedir sorusuna herkesin anlayacağı şekilde bir yanıt vermek gerekirse, kadın ve erkeğe ait yumurta ve spermi dış ortamlarda dölleme (birleştirme) işlemidir.

Bu yöntemle Dünya’ya ilk gelen bebek ise 1978 yılında İngiltere’de Dünya’ya gözlerini açmış ve bebeği olmayan ailelerin umut ışıkları olmuştur.

Çocukları olmayan adaylar için laboratuvar ortamında döllenen yumurta ile yardımcı bir tedavi yolu geliştirilmiştir. Dışarıda döllenilen yumurtalar anne rahmine transfer edilerek orada bebek oluşumunun başlaması hedeflenir.

 



Tüp bebek ne zaman yapılır?

Tedavi sonucunda çocuğu olmayan aileler, kısırlık ve birçok tedavi yönteminde kullanılan tüp bebeği şu durumlarda yaptırabilirler.

*Kadınların kanallarında/tüplerinde problem olduğu durumlarda,

*İleriki yaşlarda neden olduğu açıklanamayan kısırlıklarda,

*Spermlerde sorun olduğunda,

tüp bebek yöntemi uygulanır.

Bazı özel durumlarda da tüp bebek yöntemi tercih edilmektedir. Örneğin; Endometriozis veya Polikistik over sendromu gibi yumurtlama problemlerinde de tüp bebeğe başvurulmaktadır.

Tüp bebek yöntemi bayanın adetinin 2 ile 5. Günleri arasında ilaç tedavisi ve yumurta takibi yapılarak başlanır. Tedavinin sonuç vermesi açısından bu ilaçlar düzenli olarak kullanılmalıdır.

Yumurtaların gelişimini incelemek adına ultrason kontrolü yapılır. Bazı durumlarda, bu kontroller doktorlar tarafından gün aşırı da yapılabilir.

 



Tüp Bebek Aşamaları:

*Yumurtalıkların Uyarılması

Adet döneminin 2 ile 5. Günleri arasında ilaç tedavisi başlanmaktadır. Yumurtalardan daha çok verim alabilmek ve hamile olma olasılığını yükseltmek adına, iğne şeklinde hormon ilaçlarına başlanarak yumurtalıkların uyarılması sağlanır.

Yumurtaların gelişimi ortalama 12 günü bulabilir. Bu süreçde kan testi ve ultrason kontrolleri yapılmaktadır.


*Yumurta toplanması

Ortalama 12 günlük ilaç tedavisinden sonra, yumurtalar istenilen büyüklüğe geldiği taktirde, yumurtaları çatlatmak adına bir adet iğne yapılır. İğne yapıldıktan 34 ile 40 saat sonrasında yumurtaların toplanması gerekmektedir.

Yumurta toplama işleminde, hastanın acı duymaması adına bu işlem yapılırken hastaya anestezi uygulanır ve uyku halindeyken işlem gerçekleştirilir. Yumurtaların toplanma işleminden sonraki aşama ise yumurtalardan en verimli olanlarının seçilmesidir.


*Yumurtaların döllenmesi

Toplanan yumurtalardan kaliteli olanlar seçilerek spermler ile döllenilir. Spermler, yumurtalar ile döllenir ve embriyo meydana gelirler. Embriyolar transfer işlemine kadar labarotuvar ortamında embriyologlar tarafından incelenip gelişimleri izlenir.

*Embriyo transferi

Embriyolar transfer işlemi için laborotuvar ortamından alınarak anne rahmine yerleştirilir. Bu işlem esnasında hasta ağrı duymayacağı için anestezi verilmesine gerek duyulmamaktadır. Transfer işlemi yumurtalar toplandıktan sonra gelişimlerine göre 3. İle 5. Günleri arasında anne rahmine yerleştirilir. Rahime yerleştirilen embriyonun tutunup tutunamayacağı ortalama 12 günlük süreçten sonra kanda gebelik testi ile belli olur.

 
TÜP BEBEK TEDAVİSİ İLE İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR


Tüp Bebek Tedavisi Ne Kadar Sürer?

Tüp bebek tedavisine öncelikle ortalama 12 günlük yumurtalıkları uyarma süreci ile başlanır. Bu süreçten sonra yumurta toplama, yumurta döllenme ve döllenen yumurtaların transfer edilmesi süreci gelir. Transfer sürecinden 12 ile 15 gün sonrasında da gebelik sonucu için kan testi yapılır.




Tüp Bebek Tedavisine Hangi Dönemde Başlanmalıdır?

Tüp bebek tedavisine başlanırken bayanın (menapoz değil ise) adetli olunması gerekmektedir.

Ultrason sonuçları, sperm analizleri, hormon tahlilleri neticesine bakılarak tedavisinin uygulanacağı protokol belirlenir.



Kadın Yaşının Tedavideki Önemi!

Kadının yaşı tüp bebek tedavisinde oldukça önemlidir. 35 yaş üzerindeki kadınlarda yumurta rezervi azaldığı için tüp bebek yöntemi ile gebe kalma olasılığı oldukça düşüktür.

35 yaş üzerindeki kadının tüp bebek tedavisi ile hamile kalması mümkün olsa bile bebeğin düşürülmesi veya sağlıklı doğmaması gibi riskler oluşabilir.

38 yaşından daha büyük kadınlarda tüm bu riskler daha fazladır.



Tüp Bebek Tedavisinde Gerekli Olan Tetkikler

Tüp bebek tedavisinden önce bazı tahlillerin ve analizlerin yapılması süreç açısından oldukça önemlidir. Ultran kontrolleri, sperm analizleri, hormon tetkikleri, rahim filmleri, daha önce geçirilen ameliyatların sonuç raporları vs. uzman doktor ile değerlendirilmesi en uygun tüp bebek tedavisinin seçilmesi için gereklidir.



Tüp Bebek Tedavisinde Başka Birinden Sperm ya da Yumurta Alınır mı?

Eşlerin yumurta veya spermlerinde herhangi bir problem bulunmadıkça başka kişilerin sperm veya yumurtaları kullanılmamaktadır.

Sperm veya yumurtalarda tüp bebeğe engel bir problem var ise çiftler bilgilendirilir ve istekleri doğrultusunda sperm nakli / yumurta nakli uygulanılır. Kesinlikle hastaların izni olmadan işlem yapılmamaktadır.



Tüp Bebek Tedavisi Kaç Kez Denenebilir?

Tüp bebek tedavisinde bazı zamanlarda düşük bir oran olmasına rağmen başarısız sonuçlar elde edilebilir.

Bu durumda çiftler tekrar denemek isteyebilir. Tüp bebek tedavisi için bir sınır sayısı yoktur.

 
HAMİLE KALMAK İÇİN İDEAL KİLO NEDİR?

Anne adayları hamile kalmak için ideal kiloda olup olmadıklarını çok basit bir hesaplama ile bulabilir, buna uygun planlama ile sağlıklı bir hamilelik sürecine adım atabilirler. Vücut kitle indeksi kilonun, boy ölçüsünün metre olarak kendi karesine bölünmesi ile elde edilen değerdir.

Örneğin kilonuzun 65, boyunuzun ise 1.65 olduğunu varsayalım. Bu durumda vücut kitle indeksiniz 65/ ( 1.65×1.65) = 23.8’dir. Vücut kitle indeksi değeri 18’in altında ise zayıf, 25’in üstünde ise kilolusunuz demektir. Yani değer 18-25 aralığında ise kilonuz hamile kalmak için idealdir. Çok zayıf (40 kilo altı) ya da fazla kilolu iken gebe kalmak problemlere neden olur. Ancak şunu unutmamak gerekir.

Fazla kilolu gebe kalmak, fazla zayıf gebe kalmaktan çok daha fazla soruna yol açar. Gebelik şekeri, damar tıkanıklığı, safra taşları, insülin direnci, gebelik tansiyonu, doğumda zorluk ve hatta sezaryen ihtimalinde artış, fazla kilolu gebeliklere eşlik edebilir. Bu nedenle gebelik öncesi ideal kiloya ulaşmaya gayret edilmelidir.

Hamilelikte uyku problemi çoğu anne tarafından yaşanmakta olan bir problemdir. Bizde sizler için hamilelik döneminde karşılaşılan uyku problemlerini derledik. Sizde makalemizi okuyarak sorunlarınıza çare bulabilirsiniz.

İlk öncelikle hamile bir anne adayı uyku pozisyonuna çok dikkat etmelidir. Gebelikte tercih edilmesi gereken uyku pozisyonu sol tarafa doğru uyuma pozisyonudur. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucu sol tarafa doğru uyuyan anne adaylarının, bebeğin beslenmesini ve kan akışını daha kolay bir hale getirdiği kanıtlanmıştır. Hamilelikte uykunun artış gösterdiği ilk üç ayda, vücut ağırlaşmadan anne adayının kendini sol tarafa doğru uyumaya alıştırmasını öneriyoruz. Çünkü kolay bir hamilelik geçirmek istiyorsanız vücudunuzu bu pozisyona daha çok erkenken alıştırmanızı tavsiye ediyoruz.

Uykunun hamilelik gelişimindeki rolü hem bebeğin gelişimi hem de annenin sağlığı açısından önemlidir. Hamile bayanlarımızın en az altı saat uyumaları gerekmektedir. Dolayısıyla gebe kalan kişilerin iş programlarını bu altı saate göre ayarlamaları tavsiye edilmektedir. Aksi takdirde hem bebeğin gelişimi hem de anne adayının sağlığı tehlikeye girmektedir.

Bayanlarımızın %78’i hamilelik süreci boyunca uyku problemi yaşamaktadır. Siz bu sorunlarla karşılaşmak istemiyorsanız gebeliğinizi öğrendiğiniz ilk günden itibaren uyku alışkınlığınızı ve uyku pozisyonunuzu düzene koymalısınız.

Dönemine göre hamilelikte uyku problemi değişiklik göstermektedir. Hamileliğin ilk üç ayında anne adayında aşırı bir uyku isteği varken hamileliğin son aylarına doğru uykusuzluk, sık uyku problemleri ve sabah aşırı yorgun uyanma gibi problemlere rastlanabilir.

Hamilelik süreci boyunca uykuya dalmakta veya sık uyku bölünmeleri yaşayabilirsiniz. Bu sorunları çözmek istiyorsanız gün içerisinde alacağınız önlemler rahat uyumanızı sağlayabilir. Anne adayları gün içerisinde sıvı alımını arttırıp, akşam saatleri kısıtladığında gece sık tuvalete gitmeyi engelleyebilirler. Midenizi rahatsız edecek yiyeceklerden kaçınmaya özen gösterin. Ayrıca gece yatmadan önce alacağınız bir ılık duşla mışıl mışıl uyuyabilirsiniz.

 
Yumurta donasyonu ne işe yarar?

Tüp bebek denemelerinde daha önce başarısızlığa uğramış çiftlerin araştırmaları neticesinde ulaştıkları diğer yöntemlerin donasyon yani; nakil yöntemleri olduğu dikkat çeker. Erkek taraflı ise, sperm kadın kaynaklı ise; yumurta hücresi nakil işlemi gerçekleştirilir ve böylelikle tedavi yöntemi tamamlanmış olur. Tedavinin başarı oranı uygulamayı gerçekleştiren uzman doktorun alanında ne denli iyi olduğundan tutun da tıbbi cihazların yeterlilik düzeyine kadar her türlü faktörden etkileneceği unutulmamalı. Yumurta donasyonu ve tüp bebek tedavilerinde nereden hizmet aldığınıza dikkat etmelisiniz.

Bebek sahibi olma noktasında uygulanacak olan tedavilerde en önemli faktör sorunun tam olarak nereden kaynaklandığının tespit edilmesidir. Kadın ya da erkek kaynaklı olarak net bir şekilde her iki taraftan ya da tek bir taraftan gibisinden tespitin gerçekleştirilmesi gerekir.

Kıbrıs tüp bebek merkezlerini özenle araştırmanız tavsiye edilir. Ada genelinde bu alanda oldukça iddialı pek çok merkezin bulunduğunu söylemek mümkün. Dünya genelinde en çok gebelik oranına sahip merkezlerinde yer aldığını ifade etmek mümkün. Bu merkezleri araştırarak bulmalı ve randevunuzu almalısınız. Alanında öne çıkan isimlerden Jinekolog Operatör Dr. Mürüde Çakartaş Dağdelen’e ulaşabileceğiniz Kıbrıs Tüp Bebek Merkezi’ni www.tupbebekmerkezlerikibris.com sitesinden ziyaret edebilirsiniz.



DrMurudeCakartasDagdelen, 31 Ekim 2017Şikayet EtFavorilere Ekle
 
EMBRİYO DONASYONU

Embriyo donasyonu; kadının herhangi bir sebepten dolayı kendi yumurtaları ile gebe kalamayacağı tanısı konulmuş olan çiftlerde önerilen bir tüp bebek tedavi yöntemdir.
Embriyo nakli (bağışı) sırasında çiftin (göz, saç, ten rengi, ırk ve kan grubu gibi) fiziksel özellikleri ile uyumlu olan, tüm gerekli testleri yapılmış sperm bankasından alınan sperm ve donor yumurtasından mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi ile elde edilen embriyo alıcı bayana transfer edilir.
Bu işlem % 75 civarında bir başarıya sahiptir . İşlemde kullanılan yumurta ve sperm kişilerin kendi özelliklerine uyan farklı kişi ve bankalardan alınır.
Uygulamanın neden gerektiği tüm detaylarla birlikte çifte anlatıldıktan sonra eğer çiftler embriyo donasyonuna karar verdiyse alıcı çıft değerlendirilir. Alıcı bayana yönelik testler yapıldıktan sonra kullanacağı ilaçlar anlatılır, ultrason takipleri yapılır ve bu takiplere göre embriyo transferinin zamanı çifte bildiriliyor.

 
IMSI
(Yüksek Mikroskopik Büyütmeyle Seçilmiş Sperm Mikroenjeksiyonu)

IMSI tekniği, standart tüp bebek ve mikroenjeksiyon uygulamaları ile karşılaştırma yapıldığı takdirde en üst düzeylerde spermin morfolojik analizini yapma imkanı tanımakta ve analiz ile canlı sperm hücrelerine herhangi bir zarar vermeden sperm hücrelerinin mikroenjeksiyon yöntemi ile aktarılabilmesine de imkan tanıyan bir tekniktir.

Standart mikroenjeksiyon uygulamaları değerlendirildiğinde canlı sperm hücreleri en fazla 400x2 kat büyütülebilmekte. Bu büyütme oranında genel morfolojik özellikler (sperm hücrelerinin baş yapısı, boyun yapısı ve kuyruk yapısı) incelenebilmekte ancak; sperm hücrelerinin baş bölgesinde yer alan organeller ve vakuol gibi bulunmaması gereken unsurların incelenemediği dikkat çekmekte.

İleri teknolojiden yararlanılarak çok daha güzel düzeylere ulaştırılmış özel mikroskoplardan yardım alınmaktadır. IMSI tekniği ile sperm hücreleri 6000-8000 kat büyütülme imkanı vermekte. Canlı sperm hücrelerinin baş yapısı gibi morfolojik yapılarının yanı sıra; hücre çekirdeği gibi yapıları da incelenebilmekte. Bu durumda çok daha detaylı bir inceleme olanağı tanıyarak tedavi sürecini daha pratik bir hale getirmekte. Normal sayılan ya da normale yakın spermlerin ayrıntılı seçilerek gerçekleştirilen mikroenjeksiyon işlemi ile %25 ile %40 oranlarında daha yüksek döllenme sağlanabilmekte.

 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…