Kendimizden farklı olan insanları neden kabullenemiyoruz?



barız kıskanıyor...ama sorun şu ki sız bu lafları nasıl yutuyorsunuz...yanı senın gıbıler....zengın zuppesı vs laflarından sonra ınsan nerdeyse sac başa gırer herhalde
 
Ne yazık ki millet olarak huyumuz bu. Bizim gibi olmayanla hemen dalga geçmeye başlarız ki kendimizi ezik hissetmeyelim. Çözümü ne yazık ki yok. Sebebi ise tamamen kıskançlık. Kedi ve ciğer meselesi yani. Hiç kafaya takmayın bu kişinin dediklerini. Ne deseniz düzelmez, hatasını anlamaz. Hatta üste çıkıp sizi hava atmakla bile suçlayabilir. İyice sinirlerinizi bozmayın. Mecburi diyalogların dışında da pek konuşmayın bana kalırsa.
 
Zengin züppesi lafında hiç cvp vermedin mi redvelvet?Ne dedin?Patavatsızlıktan demiş onu da..Lafın nereye gittiğini bilmeden.


barız kıskanıyor...ama sorun şu ki sız bu lafları nasıl yutuyorsunuz...yanı senın gıbıler....zengın zuppesı vs laflarından sonra ınsan nerdeyse sac başa gırer herhalde

Ciddi anlamda hiç tepki vermedim. Hep çok sabırlı bir insan oldum, hakkımda kötü düşünen insanları genelde önemsemem aslında, duymamazlıktan gelirim. Bu kişiyle sürekli bir arada olduğumuz için canımı sıkmaya başladı. Resmi tatilde şu an memleketine gitti, tatil bitsin sakince konuşmayı düşünüyorum. Sert çıkmak, kavga çıkarmak falan kişiliğimde yok malesef yapamam.
 

Zaten hava attığımı şu an bile düşünüyor olabilir. Çocuğuma televizyon izlettirmemenin nesiyle hava atacaksam? Bazen insanları anlamak çok zor oluyor.
 
Bir insan kitap okumamakla, sanatla ilgilenmemekle, genel kültür sahibi olmamakla ÖVÜNMESİN BİR ZAHMET.
Eksikliklerini karşı tarafa böyle bayağı şekilde saldırarak kapatmaya çalışan insanlardan nefret ediyorum.

Millet olarak "bilmiyorum" demeyi kendimize yediremiyoruz. Ve dahi her konuda ille bir fikrimiz var. Ne yazık ki bahsi geçen şahıs gibi cahil cüretine sahip insanları "çok dobra ya" diyerek alkışlıyoruz. Dobralık çekinmeden doğruyu söylemektir, havaya saçma sapan yargılar savurmak değil.

Şahsen böyle garip bir eziklik psikolojisi ile saldıran kişileri kendi silahlarıyla vurmanın en iyi yöntem olduğunu düşünüyorum. Bazen "salon kadını çizgisinden" kaymak gerekebiliyor. Gerekli cevabı oturtmaktan çekinmeyin, arsıza arsız olmak lazım. Elitliğinizi hiç bozmadan saplayın lafı geçin, o kıvransın.
 
Arkadaşınızın kıskançlığı ortada lakin siz de çok masum gelmediniz bana. Yanıldıysam affedin ama bak ben de bu kadar entelim işte imajı vermeye çalışıyorsunuz etrafa gibi geldi bana. Biraz abartı da geldi yazdıklarınız. Akademisyen birinin en son orta okulda kitap okumuş olmasının namümkün olması gerekmez mi? Araştırmalarını nerden yapıyor?
 

Malesef durum bu, yüksek lisans/doktora eğitimine devam eden ve belirli sınavları geçerek iyi puan alan, not ortalaması yüksek olan kişiler araştırma görevlisi olabiliyor. Çok hırslı olduğunu söylemişti muhtemelen sınavlara çok iyi hazırlanmıştır.
Tezini yazarken bilimsel yayınları okumuştur ya da öylesine tez yazmıştır bilemeyeceğim, beni de ilgilendirmez. Ülkemizde her akademisyen kendini mesleğine adamış, sürekli kendini geliştiren kişiler olmuyor, keşke olsa.

Hiçbir zaman ben entellektüelim imajı vermeye çalışmadım çünkü benim hayatım bu, yetiştirilme tarzım bu. Bana normal gelen yaşam şekli bu çünkü ailemden böyle gördüm ben. 8 senedir aynı üniversitedeyim ve hiç kimseyle bir sorun yaşamadım bu konularla ilgili, bu arkadaş gelene kadar. Hem onun veya çevrenin benim entellektüel hobilerim olduğunu bilmesi bana ne kazandıracak? Nasıl bir çıkarım olabilir ki olmadığım gibi davranıp tiyatroya giderek, en sevdiğim ressamın resimlerini görebilmek için başka ülkeye giderek ne kazanacağım? Ben bir resim veya kitap üzerine saatlerce konuşabilen, her hafta tiyatro/bale/opera gibi etkinliklere katılmazsa kendini eksik hisseden bir anne baba ile büyüdüm, böyle gördüm ve kızımı da böyle yetiştiriyorum. Dışarıdan nasıl göründüğüm bana hakaret etmedikleri sürece umrumda değil açıkçası. Arkadaş işi sürekli dalga geçmeye vurdurduğu için rahatsız olmaya başladım.
 
Öyle yetişmişsinizdir, yaşam tarzınız budur muhakkak. Ben hissettiklerimi söyledim. Bayanla yaşadığınız olaylara binaen değildi yazdıklarım. Burda bile sanki ben böyle yaşıyorum bakın bana tarzında bir imaj sezdim. Dediğim gibi yanılmış da olabilirim, yanılmazım diye bir iddiam da yok.
Sanırım bayan öyp ile yerleşmiş. O şekilde yerleşen bir çok arkadaşım var ve diğerlerinden ciddi anlamda daha fazla çalışıyorlar malum sözleşme için ciddi para bağlıyorlar. Siz de biraz karşınızdakini küçümsüyor olabilir misiniz?
 

çok teşekkür ederim ben de size güzel sözleriniz için... :)
açıkçası kızım bence üstün zekalı değil neden derseniz uzmanların bahsettiği bazı kriterlere uymuyor, ama farklı bir düşünce tarzı ve çok kuvvetli bir hafızası var, çok basit temel şeyleri atlarken, bilip de yapmazken yaşıtlarının üzerinde gösterdiği kazanımlar var. öyle ya da böyle eğitimini ve gelişimini titizlikte takip ediyorum :) ama öyle rekabetçi bir anne tarzında değil tabi, kızımın ingilizce sayı sayması benim için hiç önem arz etmiyor şu an, ağlayan bir çocuğa şefkatle yaklaşıp onu teselli etmesi benim adıma çok daha büyük ve önemli bir kazanım... onu yetiştirirken izlediğim ana prensip "ben üzerime düşeni yapayım, bildiğimi uygulayayım" biçiminde...
yurt dışında yaşama fikrinize binaen...
eskiden inanın çok karşıydım böyle düşünen insanlara, bir çok tanıdığım var hatta bir tanesi geçenlerde kraliçe Elizabeth'in resepsiyonuna davet edilmişti, aldığı bir ödül vesilesiyle... onlarla gurur duyuyorum göğsüm kabarıyor ama bir yandan da diyorum ki neden bu değerli insanlar bu ülkeyi bırakıp gidiyor, burada kalsalardı durumumuz daha farklı olmaz mıydı?
ama son zamanlarda bu sitem dolu düşüncelerim hafifledi. ciddi anlamda karamsarlık içindeyim, git gide daha da batağa saplanan bu ülkede bilimle teknolojiyle uğraşıp farklı buluşlarla çığır açan insanların önünde engel üstüne engel var. kendilerini gerçekleştirecek bir alan bulmakta zorlanıyorlar. en basitinden bizim fakültede çok başarılı bir hocam vardı, uluslararası bir tanınmışlığa sahipti. bir Tübitak projesini uygulamak açısından bölümden bir ders istedi. ücret almayacağını belirtmesine rağmen ne yaptılar ettiler o dersi vermediler. Adam da haklı olarak ilişiğini kesip başka bir şehre gitti.
Kıymet bilinmiyor bu ülkede...
Açık söyleyeyim, ben ortalama düzeyde başarılara sahip bir akademisyenim, şu ana kadar öyle çok anlamlı bir başarım olmadı. Bundan sonrası için Allah kerim. Ama ben küçük ve az gelişmiş bir şehirde yaşıyorum. Bu şehrin zihniyetini değiştirebilmek ve aydınlatabilmek için benim gibi düşünen insanlara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum o yüzden gitmek istemiyorum aslında neler yaşıyorum bir bilseniz...
Fakat bir kişiye dahi ulaşabilirsem o benim için tatmin edicidir. Nasıl diyeyim bir miras bir manevi borç gibi benim memleketime hizmet etme isteğim...
Özellikle böyle anlamlı bir günde bu meseleden bahsetmek benim için mutluluk verici; her zaman Atatürk'e bir borcum olduğunu düşünmüşümdür bu yüzden fikri hür vicdanı hür gençlerin nesillerin yetişmesine katkı sağlamak istiyorum :)
Belki bu ülkeden giderseniz kendi açınızdan daha rahat bir hayat yaşayacaksınız, ama kalırsanız yaptıklarınızla bu ülkenin gelişimine katkı sağlayacaksınız.
Söylediklerim soyut ve farazi görünebilir ama inanın uzun vadede bu böyle...


Bayıldım yorumunuza harikasınız
 
Offf güzel ülkemin güzel akademisyenine bak sen. Hiç kitap okumamakla, sanatla, edebiyatla ilgilenmemekle övünüyor bir de. Ve bu kadın, 18'lik cevherleri alıp eğitecek ama sözde! Öğrencilerine şimdiden acıyorum, bu kadar boş beyinle o gençlere ne verebilecek meraktayım.
Diğer görgüsüzlüklerine değinmeyeceğim, kahve kültürün yok madem sus, yemek kültürün yok madem sus da rezil etme kendini. Karşısındakini aşağılamaya çalışırken görmemişliğini afişe ediyor bunlara hiç değinmeyeceğim.
Ben edebiyatçı sayılırım, lisans eğitimim bu yönde. O sebeple şu kitap okuma meselesine yönelmek istiyorum. Bizlere gerek kendimizi geliştirmemiz, gerekse ders için analiz falan yapıyoruz onun için kitaplar veriliyor, okuyoruz. Bölümden bağımsız sırf kafa yapımız, ufkumuz genişlesin diye edebilikle alakası olmayan kitaplar bile okuduk. Şimdi bu doktora yapacak adama lisans eğitimi boyunca bir kitap bile okutmamışlar mı? Hani üniversiteymiş bu?
E şimdi tez yazıyor, araştırma yapıyor bu bayan değil mi? Bunu yapabilmek için literatür taramasına ihtiyacı var, bunun için de konuyla ilgili belli kaynakları okuması falan gerekiyor. E hala okumuyorum diyor. Ben anlamadım vallahi, başka bölümlerde işler böyle mi yürüyor cidden yoksa bu kadına has bir olay mı? Aydınlatın beni
 

Olabilir tabii ki, ne kadar yalın cümleler kurmaya çalışsak da karşımızdaki her insana kendimizi tam anlamıyla ifade edemiyoruz.
Belki arkadaşım da sizin gibi düşünüyordur, bana fikir oldu yazdıklarınız. Öyle düşünüyorsa yapacak bir şeyim yok, 25 yaşından sonra aynı odayı paylaşmak zorunda olduğum kişi için kendimi değiştiremem :)
 

Temel bilimlerde araştırma görevlisi bu arkadaş, bilimsel yayın okuyordur muhakkak ancak ısrarla vurguladığı roman okumuyor olması. Ülkemiz öyle kendini adamış akademisyenlerle dolu değil malesef, özellikle son yıllarda Ar.Gör.maaşlarının aldığı zamla herkes kendini üniversiteye atma çabasında. Biraz hırslı bir insansa sınavlardan yüksek puan alıp kadro alabilir kişi , çok zor bir şey değil malesef ki.
Şu an araştırma görevlisi olduğu Türkiye' nin en iyi özel üniversitelerinden biri ama lisans-yüksek lisansı anadoluda bir devlet üniversitesinden, tam olarak eğitimi nasıldır bilgim yok.
 
25 yaşından önce veya sonra kimse kendini değiştirmesin zaten :) ama bir de ters taraftan da olayı düşünmek gerekebiliyor bazen. Belki sizi aynı şekilde beni olduğum gibi kabullenemiyor sürekli bu aktivitelerini gözüme sokmaya çalışıyor gibi düşünüyor da olabilir. bu da benden bir tespit olsun hadi :) amacım sizi kırmak değil, gözlemlerimi belirtmekti. Kırdıysam affola.
 
Konuyla alakalı mı bilmem ama üniversite herkes kafasına göre derler fakat esas üniversite önemli ya. Ben lisans eğitimi alıyorum ama, kültürlü, alanında yeterli, elit hocalar bir başka oluyor cidden. Demek istediğim unvan değil, araştırma görevlisi de olsa, doçent de olsa fark etmez. Esas üniversitede lazım sağlam hocalar, sonra da boş nesil yetişiyor, mezun olduğu bölümle alakalı bir şey bilmiyorlar diyorlar işte. Bu kadın alanında nasıldır bilemem fakat davranışları koskoca akademisyen arkadaşına bile laubali ise öğrencilere nasıl davranıyordur hesap edemiyorum. Onlara da böyle ise alanında bir numara bile olsa boş. Üniversite öğrencileri farklıdır, gerçi siz benden iyi bilirsiniz. Aşağılayana, ben bilirimcilere prim vermezler, el mahkum dersi geçirecek olan hoca olacağı için de elleri kolları bağlıdır. Fakat yine de sevilen hoca ile sevilmeyen hocayı belli ederler yani. O girdiği blok dersler hem ona hem de öğrencilere eziyet olur.
Ama iyi örnekler öyle mi ya, şahsım adına bazı hocalarımı şansım olarak görüyorum.
Konuya gelirsek bu bayan akademisyenliğin amacını çözememiş hala. Böyle biriyle aynı odayı paylaşmak da sizin şanssızlığınız olmuş işte.
 

Aynı sizin gibi düşünüyordum aslında. Benim alanım gereği Türkiye' de elle tutulur bir şeyler yapmak öyle zor ki, yine de çok idealisttim başlarda. Eşimle tanıştığımda ayrılma pahasına ne onun ülkesine ne de başka bir ülkeye gitmek istemediğimi, bu işi kendi ülkemde yapacağımı söylemiştim. Her şeyini arkasında bırakıp Türkiye' ye o yüzden taşındı eşim:) Hala idealistim ama lisans öğrencisiyken insan bu kadar göremiyor önünü, proje yazıp ödenek bulmakta sıkıntı, hadi önemli bir sonuç elde ettin SCI dergilerine çalışmanı ispat etme sıkıntısı (Türkiye' den geldiği için olan önyargıyı kırma, revizyonla uğraşma vs) beni yormaya başladı. Ben oldukça iyi bir üniversitedeyim aslında hani şöyle diyeyim alanında en iyi hocalardan biriyle çalışıyorum ama nereye kadar böyle devam edebileceğim ve en önemlisi kızım bu ülkede nasıl yetişecek diye düşünüyorum. Anne olmadan önce bu kadar önemli değildi benim için bu yazdıklarım,savaşırdım bir şekilde :) Başka bir alanda olsaydım gitmeyi düşünmezdim belki ama örneğin sayın Aziz Sancar hocamız ne kadar da güzel gururlandırdı bizi,ülkemizi ama ABD' ye gitmiş olmasaydı acaba alabilecek miydi Nobel Ödülünü? Yurtdışındaki imajımızı kırmak çok zor, çok değerli çalışmalar yapılıyor ülkemizde ama çoğu bu önyargıdan dolayı harcanıyor.
Ben de çok yazdım ama doluyum sanırım bu konuda, sistemin kurbanı olup umutsuzluğa düştüğüm oluyor işte zaman zaman :)




Yok tabii ki kırılmadım, farklı bakış açılarına her zaman açığım. Dediğim gibi benim için de iyi oldu. Zaten bu durumu fark ettiğimden beri böyle konuları hiç açmıyorum, artık köşe bucak kaçacağım, yakın arkadaşlarımı da tembihledim zaten yanyanayken konuşmayalım bu konuları diye :)) Orta yolu bulmak lazım bir şekilde.
 
farklı olan sen değilsin ki o
ben bu kadar görgüsüz akademisyen görmedim:))
neye istinaden diyorum
inanın tiyatro opera kenarda dursun kitap okumayan adamdan iş çıkmaz....akademisyenim diye geziyor bir de ülkemde yazık
 
Torpille mi araştırma görevlisi olmuş bu en son orta okulda kitap okuyan biri için o mevkiye yükselmek hayalden öte olamaz
 

Kesinlikle katılıyorum ve aynı zamanda öğrenciye ulaşabilmek de çok sıkıntılı olmaya başladı özellikle son 2 senedir daha çok hissediyorum bunu. Mesela bir öğrenci dersi ikinci defa alıyormuş (ben henüz araştırma görevlisi olduğum için pratik derslerine giriyorum, teoriğe giremem) 'Hocam bunu daha önce gördüm ben çıksam olur mu?' dedi. İçimden dedim çattık yine ne dersin ki:)) 'Ben de hem öğrenciyken gördüm bunu hem de 4 senedir dersine giriyorum o zaman senden önce ben çıkayım olur mu?' dedim gülerek. Şimdi egosu yüksek, öğrenciyi aşağılar tavırda bir hoca olsaydım yaptırımı daha farklı olurdu, öğrenci de ben öyle dediğim için 'Haklısınız hocam, ben yerime oturayım' dedi, sınıf da güldü derse devam ettik :)

Bu arkadaş nasıl bir hoca bilmiyorum,ortak bir derse girmiyoruz. Umarım tavırları yalnızca bana böyledir, beni sevmiyordur, çocukları harcamaz.
 

Torpille mi araştırma görevlisi olmuş bu en son orta okulda kitap okuyan biri için o mevkiye yükselmek hayalden öte olamaz

Torpil olduğunu düşünmüyorum ama biraz şansı yaver gitti diyebilirim, normal şartlarda belirli üniversitelerden gelenler hariç puanları ne kadar yüksek olursa olsun diğer üniversitelerden gelenler alınmazdı kadroya ama akademik kadroda köklü bazı değişiklikler yapıldı bu arkadaş da o arada alındı.
 
Aynen, mesafeli ama davranışları asil hocalar tutuluyor cidden de. Ama sizin oda arkadaşınızın davranışları çok ama çok sığ. Öğrenci, arkadaş fark etmez kim olursa olsun rahatsız olur bu tür davranışlardan.
Ben çok zeki sayılmam(dahi falan değilimdir herhalde), fakat hırslı, düzenli biriyim, yapacaklarımı, ders tekrarlarını, ödevleri ajandama sıralarım ya da kafamda bir ajanda vardır. E sınıfta az çok belli etti kendini tabi benim sistemim. Geçenlerde kütüphaneden bir kitap aldım, öğle arasında inceliyorum. Sınıftan bir kız geldi, ööfff sendeki ders aşkını hiç anlamıyorum yeaaa dedi. Hadi buyur Ben de terslemeden neden böyle bir tarzım olduğunu sakin sakin uzun cümlelerle anlattım. Vay be çok mantıklısın dedi.
Demem o ki öğrenci halimle bile, bazı insanlar dışlayabiliyorlar beni. Ki bazen ben de ait hissetmeyebiliyorum. İlgi alanlarım da farklı çevremdeki insanlardan, konuşacak bir şey bulamayabiliyorum. Ortak paydamız dersler diyorum, ama o da tutmayabiliyor. O sebepten ağır asosyalim
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…