E
EU2
Ziyaretçi
- Konu Sahibi EU2
- #1
Sevgili kayınvalideler! Şayet bizim tespitlerimizi onaylıyorsanız lütfen tekliflerimizi dikkate alın ve de yaşayın. Gelin olduğunuz dönemde kayınvalidenizden kaynaklandığını düşündüğünüz ne kadar olumsuz davranış varsa hatırlayın ve siz tam tersini yapmaya başlayın. Siz "çekti" iseniz, geline "çektirmeyin."
- Gelininizi "el kızı" değil, artık öz evladınız olarak görmeye çalışın.
- Gelininizi sevdiğinizi belirtmekten, iyi söz söylemekten korkmayın, şımarmazlar. Özellikle oğlunuzun yanında, akraba, eş, dost arasında onların güzel, farklı özelliklerini vurgulamaktan çekinmeyin. Duyacaklar, sevinecekler ve sizi de seveceklerdir.
- Onları eltileri, kızlarınız ve başka gelinlerle kıyaslamayınız.
- Yersiz "kıskançlık" duygularını uyandırmamak için, gelininizin yanında oğlunuza özel ilgi gösterip gizlice konuşmayınız.
- Tahammül edebildiğiniz hataları görmezden gelip, affediniz. Allah da sever.
- Onun da bir kişiliği ve şahsiyeti olduğunu unutmayın. Onun da bağımsız bir varlık olduğunu kabul edin ve olur olmaz işlere karışmayın.
- Bir hata yaptığınızda özür dilemekten çekinmeyin. Özür dilemekle küçülmez, aksine büyür, güven kazanırsınız.
- Gelininizi olması gerektiği, hayalinizdeki şekli ile değil olduğu gibi kabul edin. Kendi kızınızın kusurlarını örter gibi onun kusurlarını da örtün ki mahşer günü de sizin kusurlarınız örtülsün.
- Gelininizin sahip olmadığı özelliklere üzülmek yerine "sahip olduklarını" düşünerek sevinip, hamd edin. Hoşlanmadığınız gelinden Allah kim bilir ne hayırlar murad etmiştir.
- Mümkünse ayrı evde oturun. Habersiz ziyaretine gitmeyin.
- Oğlunuzun ve gelininizin yaşadığı evin sizin eviniz olmadığını unutmayın. Gelenine, gidenine ve düzenine müdahale etmeyin.
- Torunlarınıza arka çıkarak anne ve babasının vereceği eğitimi bozmayın. Tecrübelerinizi daha uygun bir zamanda ayrıca iletin.
- Bütün gayretlerinize rağmen iletişim bozuk gidiyorsa onların gıyabında hayır dua edin. Hak, şerleri hayra çevirmeye muktedirdir. Belki de sabrınızı deniyor, geçmiş günahlarınızı affediyor ve belki de Allah indinde dereceler kazanıyor olabilirsiniz.
Sizlere içten gayretleriniz için iki cihan saadeti diliyoruz
- Gelininizi "el kızı" değil, artık öz evladınız olarak görmeye çalışın.
- Gelininizi sevdiğinizi belirtmekten, iyi söz söylemekten korkmayın, şımarmazlar. Özellikle oğlunuzun yanında, akraba, eş, dost arasında onların güzel, farklı özelliklerini vurgulamaktan çekinmeyin. Duyacaklar, sevinecekler ve sizi de seveceklerdir.
- Onları eltileri, kızlarınız ve başka gelinlerle kıyaslamayınız.
- Yersiz "kıskançlık" duygularını uyandırmamak için, gelininizin yanında oğlunuza özel ilgi gösterip gizlice konuşmayınız.
- Tahammül edebildiğiniz hataları görmezden gelip, affediniz. Allah da sever.
- Onun da bir kişiliği ve şahsiyeti olduğunu unutmayın. Onun da bağımsız bir varlık olduğunu kabul edin ve olur olmaz işlere karışmayın.
- Bir hata yaptığınızda özür dilemekten çekinmeyin. Özür dilemekle küçülmez, aksine büyür, güven kazanırsınız.
- Gelininizi olması gerektiği, hayalinizdeki şekli ile değil olduğu gibi kabul edin. Kendi kızınızın kusurlarını örter gibi onun kusurlarını da örtün ki mahşer günü de sizin kusurlarınız örtülsün.
- Gelininizin sahip olmadığı özelliklere üzülmek yerine "sahip olduklarını" düşünerek sevinip, hamd edin. Hoşlanmadığınız gelinden Allah kim bilir ne hayırlar murad etmiştir.
- Mümkünse ayrı evde oturun. Habersiz ziyaretine gitmeyin.
- Oğlunuzun ve gelininizin yaşadığı evin sizin eviniz olmadığını unutmayın. Gelenine, gidenine ve düzenine müdahale etmeyin.
- Torunlarınıza arka çıkarak anne ve babasının vereceği eğitimi bozmayın. Tecrübelerinizi daha uygun bir zamanda ayrıca iletin.
- Bütün gayretlerinize rağmen iletişim bozuk gidiyorsa onların gıyabında hayır dua edin. Hak, şerleri hayra çevirmeye muktedirdir. Belki de sabrınızı deniyor, geçmiş günahlarınızı affediyor ve belki de Allah indinde dereceler kazanıyor olabilirsiniz.
Sizlere içten gayretleriniz için iki cihan saadeti diliyoruz
Kayınvalideler! Çocuğunuzun evlilik hayatına müdahale etmeyin
Her kayınvalide aynı zamanda bir annedir. Bazı anneler kayınvalide rollerinden ziyade annelik rollerinin gereği olan içgüdüleri ile yaklaşıp çocukları için iyiyi yapmak isterken hatalar yapabiliyor. Hatta çocuklarının aile huzurunu “zedeleyebiliyorlar”. “Aman çocuğum üzülmesin” veya “O ne anlar, benim ona öğretmem lazım!” gibi gerekçelerle müdahalelerin yapıldığı görülüyor. Yani meselenin özünde annelerin çocuklarının evli olduğunu, bir yuvalarının olduğunu ve büyüdüklerini kabul edememeleri yatıyor. Yapılan müdahaleler, evlilik yaşantılarının sağlam zemin ile kurulmasını engeller. Daha doğrusu özerk bir ailenin oluşumunu engeller. Çünkü ortada büyüklerden bağımsız bir aile varmış gibi görünse bile aslında içten içe kayınvalideye bağlı ve onun onayı ile hareket eden ailelerin varolduğu görülür. Bu durum hem kız anneleri ve hem de erkek anneleri içinde geçerlidir.
Hanımların annelerinin en büyük kaygıları “kızım ezilmesin, el üstünde tutulsun “olurken; erkek anneleri ise “evlatlarını ‘başka’ bir hanıma kaptırma korkusu yaşarlar. Bu yüzden kadınların anneleri kızlarına birtakım önerilerde bulunurlar. Fakat bu öneriler verilirken ev içi ortam ve ev içi psikoloji gözden kaçabilir. Öneri mantıklı görülse bile o aile için sakınca doğurabilir. Erkek annelerinin yaşadığı korku ise aslında bilinç altına gizlenmiş bir korkudur. Bu duygular kayınvalideleri hatalı davranışlara yöneltebilir.”Sakın yüz verme, tartıştığınız zaman şöyle davran” tarzı öneriler veya “kim dedi? ne oldu? Bir yere mi gideceksiniz?’’ Tarzı merak içerikli sorular sıklıkla aktarıldığı takdirde evli çiftin bağımsız hareketleri engellenmiş demektir.
Bunun dışında bir kayınvalidenin gelinini veya damadını, onların gıyabında kendi çocuğuna negatif anlatması hem adab-ı muaşerete, hem inançlara aykırıdır. Bir anne çocuğunu seviyorsa onun mutluluğunu istemelidir. Ve bu mutluluğu kurmuş olduğu yeni ailesi ile yaşaması için elinden geleni yapmalıdır. Aile kendi içinde birtakım mahremiyetleri olması gereken ve bir kavramdır. Bu mahremiyetler dışında elbetteki büyüklere danışmak, zaman zaman onlarla hareket etmek güzel ve istifadelidir. Ama büyüklerin hususiyle kayınvalidelerin, aile içi olayda etkin olma gayreti, aile içindeki bireylerin fikirlerine saygı göstermeme hali evliliği negatif olarak etkiler.
“Büyümemişler” grubundaysanız evlenmeyin! Hanımların annelerinin en büyük kaygıları “kızım ezilmesin, el üstünde tutulsun “olurken; erkek anneleri ise “evlatlarını ‘başka’ bir hanıma kaptırma korkusu yaşarlar. Bu yüzden kadınların anneleri kızlarına birtakım önerilerde bulunurlar. Fakat bu öneriler verilirken ev içi ortam ve ev içi psikoloji gözden kaçabilir. Öneri mantıklı görülse bile o aile için sakınca doğurabilir. Erkek annelerinin yaşadığı korku ise aslında bilinç altına gizlenmiş bir korkudur. Bu duygular kayınvalideleri hatalı davranışlara yöneltebilir.”Sakın yüz verme, tartıştığınız zaman şöyle davran” tarzı öneriler veya “kim dedi? ne oldu? Bir yere mi gideceksiniz?’’ Tarzı merak içerikli sorular sıklıkla aktarıldığı takdirde evli çiftin bağımsız hareketleri engellenmiş demektir.
Bunun dışında bir kayınvalidenin gelinini veya damadını, onların gıyabında kendi çocuğuna negatif anlatması hem adab-ı muaşerete, hem inançlara aykırıdır. Bir anne çocuğunu seviyorsa onun mutluluğunu istemelidir. Ve bu mutluluğu kurmuş olduğu yeni ailesi ile yaşaması için elinden geleni yapmalıdır. Aile kendi içinde birtakım mahremiyetleri olması gereken ve bir kavramdır. Bu mahremiyetler dışında elbetteki büyüklere danışmak, zaman zaman onlarla hareket etmek güzel ve istifadelidir. Ama büyüklerin hususiyle kayınvalidelerin, aile içi olayda etkin olma gayreti, aile içindeki bireylerin fikirlerine saygı göstermeme hali evliliği negatif olarak etkiler.
Görür görmez vurulmuş, “İşte tam istediğim gibi bir gelin” diye mırıldanmıştı. Hemen isteme turlarına başlamış, oğlunu paşalara layık bir düğünle baş göz etmişti.
İlk günler gelinini çok sevmişti. Ama ne olmuşsa düğünden sonra olmuş, her akşam oğluna bir şikâyet dilekçesi sunmaya başlamıştı.
Artık delikanlı eve koşar adımlarla değil korkuyla geliyordu. “Acaba annem bugün neler anlatacak?” diyerek ürküyordu. Daha kapıdan girer girmez annesinin serzenişleriyle karşılaşıyordu.
Eşi de ufaktan ufaktan rahatsız olmaya ve tartışmalar, gözyaşları ve şikâyetler başlamıştı…
…Ve anne son dilekçeyi vermişti. Ya eşin ya ben.
Delikanlı deliye dönmüştü. Ne eşinden vazgeçebiliyordu ne de annesinden. Yıllarca süren bu tartışmalar mahkeme kapısına kadar gitmişti.
Ne yazık ki, böyle trajediler sık sık yaşanıyor. Bir hiç yüzünden nice genç gelinlerin boynu bükülüyor. Genç erkeklerin omuzu çöküyor. Gencecik insanlar, anne kaprisine kurban gidiyor.
Kimi avukatlar, boşanmaların birinci sırasını şiddetli geçimsizliğin, ikinci sırasını ise aile yakınlarının müdahalesinin aldığını söylüyor.
Uzmanlara göreyse bazı insanların evlenmemesi gerekiyor. Bunlardan birileri de “büyüyememişler”.
Yani belirli bir ruhi olgunluğa erişmemiş, şahsiyeti tam oturmamış ve ailesine son derece bağlı ve etki altında kalanlar…
Bu tip kişilerin kişilikleri oturmamış olduğundan hep yakınlarının sözleriyle hareket ediyor. Kendilerini idare edemediklerinden idare ediliyorlar.
Yani kayınvalide oğluna “eşini sev” dediğinde sever. “Döv” dediğinde döver.
Bu sadece erkek için değil, kadın için de geçerlidir. İyilik zannıyla nice kötülük yapan:
“Aman ezilme. Kendini ayak altına verme. Kendini kullandırma” diyerek kızlarını fena hareket etmeye teşvik eden kız anneleri de var. Şayet kız da “büyüyememişler” sınıfındaysa annesinin yanlış telkinleriyle aile yuvasını cehenneme döndürebiliyor.
İlk günler gelinini çok sevmişti. Ama ne olmuşsa düğünden sonra olmuş, her akşam oğluna bir şikâyet dilekçesi sunmaya başlamıştı.
Artık delikanlı eve koşar adımlarla değil korkuyla geliyordu. “Acaba annem bugün neler anlatacak?” diyerek ürküyordu. Daha kapıdan girer girmez annesinin serzenişleriyle karşılaşıyordu.
Eşi de ufaktan ufaktan rahatsız olmaya ve tartışmalar, gözyaşları ve şikâyetler başlamıştı…
…Ve anne son dilekçeyi vermişti. Ya eşin ya ben.
Delikanlı deliye dönmüştü. Ne eşinden vazgeçebiliyordu ne de annesinden. Yıllarca süren bu tartışmalar mahkeme kapısına kadar gitmişti.
Ne yazık ki, böyle trajediler sık sık yaşanıyor. Bir hiç yüzünden nice genç gelinlerin boynu bükülüyor. Genç erkeklerin omuzu çöküyor. Gencecik insanlar, anne kaprisine kurban gidiyor.
Kimi avukatlar, boşanmaların birinci sırasını şiddetli geçimsizliğin, ikinci sırasını ise aile yakınlarının müdahalesinin aldığını söylüyor.
Uzmanlara göreyse bazı insanların evlenmemesi gerekiyor. Bunlardan birileri de “büyüyememişler”.
Yani belirli bir ruhi olgunluğa erişmemiş, şahsiyeti tam oturmamış ve ailesine son derece bağlı ve etki altında kalanlar…
Bu tip kişilerin kişilikleri oturmamış olduğundan hep yakınlarının sözleriyle hareket ediyor. Kendilerini idare edemediklerinden idare ediliyorlar.
Yani kayınvalide oğluna “eşini sev” dediğinde sever. “Döv” dediğinde döver.
Bu sadece erkek için değil, kadın için de geçerlidir. İyilik zannıyla nice kötülük yapan:
“Aman ezilme. Kendini ayak altına verme. Kendini kullandırma” diyerek kızlarını fena hareket etmeye teşvik eden kız anneleri de var. Şayet kız da “büyüyememişler” sınıfındaysa annesinin yanlış telkinleriyle aile yuvasını cehenneme döndürebiliyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Yaşınız büyüdü; ya ruhunuz, davranışlarınız büyüdü mü?
* İlk önce evlenmeyi düşünen aday “büyüyememişler” grubundaysa büyüyene kadar evlenmemelidir.
* Kayınvalidelerse, çocuklarının evine karışmamalıdır. Bu kız annesi için de erkek annesi içinde geçerlidir. Çünkü aile probleminde sıkıntıyı sadece kayınvalidenin “el kızı” dediği gelin değil, “ciğerparem” dediği oğlu da çekmektedir.
* Erkek iki kadın arasında kalmaktadır. Bir taraftan eşi öbür taraftan annesi çekiştirmekte ve annenin “ciğerparesi” de “el kızıyla” birlikte yıpranmaktadır.
* Peygamberimiz: “Kadını kocası aleyhine kışkırtan kimse bizden değildir.” buyurmaktadır (Ebû Davud, Talâk:1.)
* Öyleyse, oğlunu seven ve onun mutluluğunu isteyen kayınvalide, gelinini sevmeli ki, hem oğlu mutlu olsun hem de gelininin sevgisini kazanarak oğlunu kaybetmesin.