selam günlük...uzun zaman sonra yataktan yazıyorum,leptabımı yeniden kullanmaya başladım...hastalıklı ruh hali olarak tanımlanabilir biliyorum ancak benim için hayat hep "sevdiğim adam" merkezli gitti. mesela sevdiğim adamın ruju,sevdiğim adamın küpeleri... aman deyim yanlış anlama olmasın gayet erkekti, "onun bana en yakıştırdığı ruj, onunla son buluşmamda taktığım halka küpeler..."kısacası dünya yıkılıyor olsa sadece ona bir şey olma ihtimalini sorgularım,başka da bir şey umrumda olmaz.
leptap konusu da böyle bir şey. onunla ilişkimizi nihayetlendiren konuşmayı leptaptan bağlandığım bir gece yapmıştık.o günden sonra da bu bilgisayarı açmadım,lanetli ilan ettim. chat kayıtlarını görmek belki de korkuttu beni, ya da başka bir şey. ama bilmiyorum işte açmadım.
bu gece niye açtım peki? çok içkiliyim muhtemelen bunun verdiği cesaret, artı kaybedecek bir şeyim daha olmadığını bilmem.uzun zamandır boşa almıştım hayatımı,zarar almadan yaşamaya çalışıyordum.ancak bu rutine alma süresi o kadar uzadı ki sevdiğim adam bile onu unuttuğumu düşünüyordur artık.ama napayım bir kötü söz daha duyacak gücüm yoktu, beni hiç benim kadar sevemedi işte. aylardır kendimi sorguladım zaten, çirkin miydim?, belki. kilo da aldım biraz. aylardır sorguladım evet, bir kez daha dokunulmaya değmeyecek bir kız mıyım diye. ve hayatım boyunca ilk kez ağladım birinin çocuklarının annesi olamayacağım diye...yatağa gömüldüm ağladım.. bir kadın benim hayatımı yaşayacak, benim gizli numaradan bile arayamadığım adama yıllarca dokunacak diye. şimdi de gülümsedim,gülüyorum ağlanacak halime. ne kadar umutsuz da gözüksem aylardır bir mucize bekledim ben. dün gece eve gelirken de bunu düşündüm. hava yağmurluydu ve sokakta kimse yoktu, şapkamı çıkardım, gökyüzüne baktım düşündüm.
küçükken babam ile takılıp eve dönerken hep parka gitmek için ısrar ederdim. bazen,"geç oldu yavru kartalım gidemeyiz" derdi,bozulur somurturdum. sonra bir de bakardım ki en sevdiğim parkın yanına park etmiş arabayı.
bir şeyden umudumu kesip sonra elde ettiğimdeki sevincimin en somut örneğidir bende bu. ve belki de tek örneği. o tarz kızlara da hep çok özenirdim bu yüzden,ne yapıyorlar bizden farklı bilmiyorum ama aşık olduğum bir adam kapıma çiçekle gelip barışalım pişmanım demedi hiç. kapıma da gelmedi evet,çiçek de yok.barışmak da istemedi bilakis köşe bucak kaçtı.
ya ben kendimi yanlış tanıdım ya da diğer kızların özendiği büyülü hayata sahip değilim. ya ben kendimi yanlış tanıdım ya da her gün ekranda gördüğüm adamın elinde yüzük var mı yok mu,nişanlanmış mı sözlenmiş mi diye kontrol etmek özenilecek bir durum.
artık umudu kesmenin vakti geldi diye düşünüyorum bazen. giden ilişki en fazla üç gün beklenir abi, hem ben değil miydim tanıdığım en gamsız kız? tamam aslında gamsız olma nedenim de bu adamın varlığı. ben bunu kaybetmiş ayakta kalmışım,daha allahı gelse koymaz diyorum. bana kimse komaz,canımı acıtmaz modundayım.o da rahatlık olarak geliyor yani geleni gideni yolluyorum.
yine roman gibi yazılarımdan oldu. uzattıkça uzattım. reel hayatta adını bile anmayınca eski sevgilinin, alkol ve net ile birleşimi böyle oluyor. dışarıdan ben de kendime bakınca vah vah diyorum ve ekliyorum: "ergen psikolojisi, aşık oldum diye geziyor. birkaç aya kadar bir şeyi kalmaz, ne erkekler var" diye. içimden bakınca da, o güzel ela gözler bir daha bana öyle bakmayacak diyorum. sigaraya,alkole, onu her gün görüp bununla yetinmeye,acıya,onsuzluğa... her şeye alışıyor hakkaten insan,ama o noktada bile pes etmiyor, belki başka bir hayatta karşılaşırsak diye.