Pardon, bakar mısınız ?
Tanış mıydık ?
Sevmiş miydim ben sizi hiç ?
Sevişmiş miydik?
Salonda laptop ta bir şeylerle uğraşıyorum, her şeyi unutmuş gibi dalmışım. Sonra sıcak oluyor bir ara, terliyorum. Önce üşeniyorum, sonra bir koşu kısa kollu giyip gelmeye karar veriyorum. Aslında acelem yok ama koşar adımlarla geliyorum odama. Sonra birden neredeyse tüm kısa kollularımı annemlerde bıraktığımı hatırlıyorum. Kalanlarsa hurçlardaki yerini çoktan almıştı. 'Hay aksi!' diyip yine de şansıma güvenerek açıyorum dolabı. Biraz göz gezdirince 2 kısa kollu ilişiyor gözüme. Teki mavi, teki beyaz. Önce beyaza gitse de elim, öylesine maviyi seçiyorum. Giyerken anımsıyorum o kısa kolluyu ve 4 yıl önceyi...
4 yıl önce, ilişkimizin başladığı ilk gündü. Bir mesajla başlamıştı aslında ilişkimiz (yani ilk kez o gün dikkatimi çekmiştin) ve o gün üzerimde bu kısa kollu vardı. (Hayır o kadar güçlü bir hafızam yok, o gün benim doğum günümdü ve bu kısa kollu bir hediyeydi...) Balık hafızama rağmen o gece uyuyana kadar seni düşündüğümü de hatırlıyorum.
Kafamda binbir düşünce balonu ve geçmişten kurtulmaya çalışırken yakalanmanın verdiği huzursuzlukla salona dönüyorum. Ve bir şey oluyor, ben sağıma doğru dönmüş bulunuyorum. Tam da o an anımsıyorum bu kısa kolluyu neden sevmediğimi. Etiketi batıyor çünkü. Tıpkı sen gibi, seni anımsatan bir şey de beni acıtıyor...
Yine de çıkarmıyorum üzerimden onu. Üzerime 'sen'i giymiş gibi hissediyorum çünkü kendimi. Hayır deli gibi ağlamaya başlamıyorum, ya da tuvalete gidip kusmuyorum yediklerimi. 'Sen' iyi geliyorsun bana -acıtsan da-!
.....
Yokluğun, ben ve giydiğim 'sen' başbaşayız bu gece. Bu durumun giderek hastalık halini alacağından ödüm kopsa bile... Sana dair bir şeyler bulduğum için... Mutluyum yine de...