- 17 Temmuz 2011
- 7.001
- 3.629
- 448
- 34
ÖSO içindeki cihatçılar için işkence yapmak, kalp yemek, kafa kesmek gibi vahşi eylemler çok normal.
Derkuş merkezindeki devriyelerin ve bazı kent içi güvenlik noktalarının sorumlusu ise Sellim. Israrla soyadını söylemiyor. Ve bizi ilk gördüğünde hiç hoş karşılamıyor. Kente girdiğimden beri bana ilk kez kimlik soruluyor. Basın kartıma uzun uzun bakıyor ve çok soğuk bir şekilde Welcome diyor.
Mehmete uzun uzun onunla neden konuşmak istediğimi anlatmasını, zaten Nasır Mustafa ile görüştüğümüzü söylemesini istiyorum ama ben bunu dememişim gibi Mehmet sadece çok kısa Arapça bir cümle kuruyor ve tansiyon yükseliyor. Sellimin eli belindeki silaha giderken omzuna dokunup İngilizce, Yanımdaki arkadaşın benim söylediklerimi doğru çevirdiğinden emin olamıyorum. Ben de çok az İngilizce biliyorum ama biz çat-pat anlaşmaya çalışsak daha iyi olacak galiba diyorum.
FOTOĞRAF ÇEKMEK YASAK
Sakinleşip sigara uzatıyor. Biraz sohbetten sonra, Nasır Mustafanın izni olmadan kentte fotoğraf çekemeyeceğimi ve kimseyle konuşamayacağımı söylüyor. Nasırı aramasını istiyorum, arıyor ama Nasır dahil tüm rütbeliler Atme Kampında olduğu ve dağların arasındaki bu kampta telefon çekmediği için ulaşamıyor.
YÜZDEN FAZLA İNSAN ÖLDÜRDÜM
Bekleyiş uzadıkça mecburi sohbet devam ediyor. Bana Yarın gelseniz sizi herkesle görüştürürdüm ama bugün buna yetkim yok. Hazırlıksısız diyor. Ben de en azından Ona birkaç soru sormak istediğimi söylüyorum, kabul ediyor.
Sellim, 3 kardeşinin ÖSOda savaşırken öldüğünü ve bunun için ölene kadar savaşmaya yemin ettiğini anlatıyor. Bugüne kadar kaç insan öldürdün? diye soruyorum, Saymadım ama yüzü geçmiştir diyor.
ÖLDÜRMEK VE İŞKENCE NORMAL
İşkence ve kalp yeme olaylarına dairse, Ben o kadar zalim değilim diye söze başlıyor ama sonrasında kurduğu cümleler bir cihatçı militanın en fazla ne kadar insancıl olabileceğini gösteriyor:
Ben çatışma sırasında güçlü duruma geçtiğimizde, Silahını bırak ellerin havada buraya gel anonsu yapıyorum. Silahını bırakıp gelene soruyorum: Ne istiyorsun? Eğer Aileme kavuşmak istiyorum diyorsa ona bildiklerini anlatması için işkence yapıyorum. Sonra annesini arayıp, Oğlun yanımızda gel, al. Sana kimse dokunmayacak ama bir daha onu savaşırken görürsem tüm ailenizi yok ederim diyorum. Böyle azat ettiğim onlarca Esadçı var. Ama silahını bırakmıyorsa, ya da işkence de bilgi vermiyorsa öldürüyorum. Öldürdükten sonra bedene işkence yapmadım, yapmam. Zaten bu dinime de aykırı.
SEVKİYAT BİLGİSİ İKİMİZİ DE AŞAR!
Sellim, Türkiyeden silahların nasıl geldiğine dair soruma ise ya komutanından daha dikkatli olduğu için, ya da gerçekten bilgisi olmadığı için gülerek şu yanıtı veriyor:
Bu bilgi benim için de senin için de fazla. Ben ya rütbem artacağı için ya da öleceğim için bilebilirim, senin içinse zaten tek ihtimal var.
İşkence yaparım ama kalp yemem - BirGün.net | Halkın Gazetesi BirGün
Derkuş merkezindeki devriyelerin ve bazı kent içi güvenlik noktalarının sorumlusu ise Sellim. Israrla soyadını söylemiyor. Ve bizi ilk gördüğünde hiç hoş karşılamıyor. Kente girdiğimden beri bana ilk kez kimlik soruluyor. Basın kartıma uzun uzun bakıyor ve çok soğuk bir şekilde Welcome diyor.
Mehmete uzun uzun onunla neden konuşmak istediğimi anlatmasını, zaten Nasır Mustafa ile görüştüğümüzü söylemesini istiyorum ama ben bunu dememişim gibi Mehmet sadece çok kısa Arapça bir cümle kuruyor ve tansiyon yükseliyor. Sellimin eli belindeki silaha giderken omzuna dokunup İngilizce, Yanımdaki arkadaşın benim söylediklerimi doğru çevirdiğinden emin olamıyorum. Ben de çok az İngilizce biliyorum ama biz çat-pat anlaşmaya çalışsak daha iyi olacak galiba diyorum.
FOTOĞRAF ÇEKMEK YASAK
Sakinleşip sigara uzatıyor. Biraz sohbetten sonra, Nasır Mustafanın izni olmadan kentte fotoğraf çekemeyeceğimi ve kimseyle konuşamayacağımı söylüyor. Nasırı aramasını istiyorum, arıyor ama Nasır dahil tüm rütbeliler Atme Kampında olduğu ve dağların arasındaki bu kampta telefon çekmediği için ulaşamıyor.
YÜZDEN FAZLA İNSAN ÖLDÜRDÜM
Bekleyiş uzadıkça mecburi sohbet devam ediyor. Bana Yarın gelseniz sizi herkesle görüştürürdüm ama bugün buna yetkim yok. Hazırlıksısız diyor. Ben de en azından Ona birkaç soru sormak istediğimi söylüyorum, kabul ediyor.
Sellim, 3 kardeşinin ÖSOda savaşırken öldüğünü ve bunun için ölene kadar savaşmaya yemin ettiğini anlatıyor. Bugüne kadar kaç insan öldürdün? diye soruyorum, Saymadım ama yüzü geçmiştir diyor.
ÖLDÜRMEK VE İŞKENCE NORMAL
İşkence ve kalp yeme olaylarına dairse, Ben o kadar zalim değilim diye söze başlıyor ama sonrasında kurduğu cümleler bir cihatçı militanın en fazla ne kadar insancıl olabileceğini gösteriyor:
Ben çatışma sırasında güçlü duruma geçtiğimizde, Silahını bırak ellerin havada buraya gel anonsu yapıyorum. Silahını bırakıp gelene soruyorum: Ne istiyorsun? Eğer Aileme kavuşmak istiyorum diyorsa ona bildiklerini anlatması için işkence yapıyorum. Sonra annesini arayıp, Oğlun yanımızda gel, al. Sana kimse dokunmayacak ama bir daha onu savaşırken görürsem tüm ailenizi yok ederim diyorum. Böyle azat ettiğim onlarca Esadçı var. Ama silahını bırakmıyorsa, ya da işkence de bilgi vermiyorsa öldürüyorum. Öldürdükten sonra bedene işkence yapmadım, yapmam. Zaten bu dinime de aykırı.
SEVKİYAT BİLGİSİ İKİMİZİ DE AŞAR!
Sellim, Türkiyeden silahların nasıl geldiğine dair soruma ise ya komutanından daha dikkatli olduğu için, ya da gerçekten bilgisi olmadığı için gülerek şu yanıtı veriyor:
Bu bilgi benim için de senin için de fazla. Ben ya rütbem artacağı için ya da öleceğim için bilebilirim, senin içinse zaten tek ihtimal var.
İşkence yaparım ama kalp yemem - BirGün.net | Halkın Gazetesi BirGün