• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Insan olan okumalı (kendi yazımdır)

Pudy

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2012
176
20
118
İstanbul
Merhaba

Sitedeki ilk yazımdır.Tamamen Düşüncelerim Görüşlerim Kendime Aittir. Umarım Okuyanlara Birşeyler Katar. .Yazma Sebebimse Sadece Biraz Düşünemelerini İstemem. Akşam Üzeri Facebooktan Bir Arkadaşımla Sohbet Etme Fırsatı Buldum.Güzel Bir Sohbetti.Kendisiyle Online Bir Oyun Üzerinden Tanıştım.Yapı Olarak Sıkılgan Bir Yapım Var Dışarda Pek Bir İşim Yoksa Genelde Evde Bilgisayar Üzerinde Çalışırım.Oyunlara Bakarım Gündemi Takip Ederim Bazen Kaptırırım Ama Hastalık Halinede Gelmedi Hiç Bir Zaman.Sohbetimizde Ona Biraz Tavsiyelerde Bulundum Kendi Kendini Kandırdı Ama Eminim İçerlerde Bir Yerlerde İçine İşlemişimdir.Abim Bilgisayar Mühendisi Olduğu İçin Bilişim Bütün Kolları Hakkında Az Çok Bilgim Var Yani Her Dala Şöyle Bir Uğrayıp Bakıp Çıkmışımdır. Son 2-3 Senedir Gözlemlediğim ve Gerçekten Artık Üzüldüğüm sadece bir kişinin bile okuyacağını bilsemde bi kişi bi kişidir ve bilirimki o bi kişi bir insandır ve o insan benim bu yazımı seve seve sevdikleriyle paylaşacaktır.Aslında görüşlerimi paylaşacak olsam sanıyorum bir kitabı rahat rahat çıkartırım.Ama öyle bir haldeyizki kitap çıkartsam ne fayda herşeyin bilgisayara entegre edilmiş versiyonu var nede olsa. Hem okadar oyunlar internet ortamında tanışmalar sohbetler varken kim ne diye okusunki benim kitabımı parasından değil tabikide okunmayacağını bildiğimden.Madem İnternet Var Bizde İnternetten yazalım bakalım.Şanslı olduğumu düşünüyorum aslında Hemde Çok Şanslı ... Şimdiki Zamanlara Baktığımda..Şimdi çocuklara yetişme şekillerine yaşam tarzlarına bakınca her zaman kendime bunu söylemeye devam edeceğim.Şimdiki nesil mi eminim herkesin bir fikri vardır.Tembel fastfood Vurdulu Kırdılı Çizgifilmler Tasolar ve Bizi Dizi Furyasıdır Gidiyor :) Şimdi Yediğim Domatesin Tadı Bile Kötü..Çocukluğuma Dair Özlediğim Birşey Var Domatesin O Muhteşem Kokusu.. Ne Güzel Mahallemizde Meybuzlar Yerdik Biz.Evet Annelerimiz Yemeyin O Sağlıksız Soğuk Buz Yenirmi Hiç Evladım..Sözleri..Ama Mutluyduk Biz O Meybuzlarla Pamuk Şekerleriyle Ve Seyyar Dönme Dolaplarımızla..Sıraya Geçerdik.. Eskiden Akrabalar Kuzenler Yiğenler Toplaşır Bayram Kutlarken Parklarda Oynarken Şimdi Birbirimize Facebook Üzerinden Mesajlar Atar Olduk.. Arkabalarımızı Messenger'den Görür Olduk.Tabiki Kullanmayın Demiyorum Ama Kullanında Gitti Gelmezleri Düşünün Birde Derim..Özellikle online oyunlara ve oyun içerisindeki yeni nesilin gittiği yolun yol olmadığı ve yozlaştırıldıklarının farkında olmalarını istiyorum özelliklede genç kızlarımızın daha çok küçük yaşlarda çok şeyi bilmelerinin %90 sebebinin evinizin bir köşesine koyduğunuz o makinanın olduğunun farkındamısınız ? Bugun izin verdiğiniz o bilgisayar oyun internet özgürlüğünün aman nolcak canım benim kızım yapmaz dediğiniz şeylerin yada ayşenin kızının bilgisayarı var benim kızımında olsun hem benim kızım-oğlum neyi eksik mantığı yüzünden hem bu ülkeye hem size hem çocuğunuza belkide çocuğunuzunda çocuğuna zarar verdiğinin farkındamısınız lafta tabiki farkındasınız.Çocuğunuzun Birşeyi Eksik Değil Aksine Fazlası Var Herşeyi Olduğu İçin Tembel Herşeyi Olduğu İçin Daha 12 yaşında Obez Kolayına Kaçtığınız İçin Böyle Yetişiyorlar..Bilgisayar Başında Napabilirki Diyorsunuz Öyle Değilmi ..Hem O Zaten Sizin Yanınızda.. Bilgisayar Başında Aşık Olabilir , Hemde Hiç Tanımadığı Birine , Ve O Hiç Tanımadığı Biri Ona Zaten Merak Ettiği Konu Olan Cinsellik Hakkında Bir Sürü Şeyler Anlatabilir , O Biri Birden Ortadan Kaybolabilir ve Çocuklarınız Onlar Yüzünden , Bunalıma Girip AğlayaBilir Üzülebilir , Kaçırılabilir , Kandırılabilir..Herşey Olabilir.Sonrada sizin yanınızda ustalıkla rolde kesebilir çocuğunuz sizlerde gerine gerine büyümüşte küçülmüş dersiniz..İşte O büyümüşte küçülmüşler Böyle Oluyor..İnsan ne yaparsa genç yaşta yapar ve gerçektende söyledikleri gibi ağaç yaşken eğilir..Bugun İzin Vermediğiniz Şeyler İçin Bir Gün Gelecek O Gün Çocuklarınız Size Teşekkür Edecekler...Şunuda Unutmayınki Gürültüsüz Anarşinin Yok Ettiği Ruhlar Bombaların Öldürdüğü Bedenlerden Daha Çoktur..



Devamı Gelecektir.
 
Tebrik ederim çok güzel bir yazı olmuş :46: Ama noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakmak şarttır.
 
ahh canım yaa öyle guzel yazmıssın oyle guzel seylere deyınmıssın kı tebrık edıyorum seni .

sen yazınca aklıma geldı ,gercekten eskıden domatesın tadı br baskaydı yaa .

cok ıyı hatırlıyorum kucukken bır elım de ekmek bır elım de ıse butun dogranmamıs domatesı

ısıra ısra yemenın tadı bambaşkaydı yaa .şimdi ıse domatesı sevmıyorum bıle :5:

eskiden hersey daha güzeldı .gercekten cok güzel konulara deyinmissin ,teknolojı bızı öldürdü resmen .

şimdi hersey otomotıklestı .herseyı bılgısayar yapıyor .yılbası dogumgunu bayram tebrıklerımızı

maıl olarak atabılırız ,maıl olarak alabılırz .kısacası hersey ruhsuz artık .

annemin babamın donemın de olmayı cok ısterdım ,hersey gercek ve seffaf ...

 
TEKNOLOJİ ÖLDÜRECEK BİR GÜN

Bu stres fazla değil mi?
Telefon yok.

Bilgisayar yok.

Kredi kartları yok.

Televizyon yok.

Video oyunları yok.

Arabamızda GPS yok.

İnternet yok.

Her türlü bileti kuyruğa girmeden almak yok.

Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar.

Bunların hepsi teknolojinin bize sağladığı olanaklar.

Bunların, hatta bırakın hepsini, birinin bile olmadığı bir hayatı düşleyemeyiz bile.

Hayatın bittiğini sanırız. Paniğe kapılırız.

Bunları yazan ben de aynı duygular içindeyim.

Oysa, bizim yaş grubumuz, bunların hiçbiri olmadan büyüdü.

Evimize 15 yılda telefon bağlatamamıştık. Kredi kartları, "Türk Parasını Koruma Kanunu" nedeniyle yoktu, bir tek Diners kartı vardı. Onun da altında, "Valid only in Turkey" yazardı. Yani, sadece Türkiye'de kullanılır. Yurtdışına çıkınca bir işe yaramazdı.

Şimdi çok şükür hepsi var.

Ama hayatımızın her alanında yararlandığımız halde, teknolojiden o kadar da mutlu muyuz?

Artık her şey otomatikleşti. Bilgisayarsız bir dünya yok.

Ama bir bakıyorsunuz o bilgisayarlar, o bilgisayar programları hayatımızı kolaylaştırdığı gibi, hayatı bize zehir de ediyor.

Bilimsellik adına her şeye bilgisayarlar karar veriyor.

Eskiden işe almalarda karşılıklı oturur konuşurduk, bizi işe alacak olanı etkilemeye çalışırdık. Yeteneklerimizi sergileme olanağı bulurduk.

O da değişmiş biliyor musunuz?

İşe alırken bilgisayar programları uyguluyorlarmış artık Batı'da. Karşınızda bir kişi, etten kemikten olma, duyguları olan biri değil, bir makine oturuyor.

Sizin yalan söyleyip söylemediğinizi anlıyor örneğin. Ya da ses tonunuzdan karakterinizi ölçüyor. Sonra da bunu raporluyor.

Sizi işe alacak kişi, muhtemelen sizi hiç görmeden makinenin verdiği rapor üzerinden bir karara varıyor.

O an sinirlisiniz, heyecanlısınız, şaşkınsınız, hiç fark etmiyor. Çünkü makine affetmiyor ve belki de siz, hiç hak etmediğiniz halde, "işe yaramaz" bulunarak saf dışı ediliyorsunuz.

Allah aşkına söyler misiniz böyle hayat olur mu?

Ya izlenmemize ne dersiniz? George Orwell'in ünlü, "Büyük birader sizi gözlüyor" romanı çoktan gerçek oldu bile.

Hayatımızın her anı izleniyor, dinleniyor. Gizlimiz saklımız yok. Cep telefonları, kredi kartları, araçlarımızdaki GPS’ler, bilgisayarımız, ipad’lerimiz bizi her yerde ele veriyor.

Neredeyiz, ne yapıyoruz, ne satın aldık, ne yedik, ne içtik, hepsi gözleniyor.

Allah aşkına söyler misiniz yine, böyle hayat olur mu?

Ya kentlerin her yerine yerleştirilen kameralara ne demeli?

Biliyor musunuz, İngiltere'de 130 milyon kamera varmış, her gün herkesi izleyen ve kaydeden.

İngiltere'nin nüfusu 65 milyon. Demek ki kişi başına 2 kamera düşüyor.

Türkiye'de de durum bundan farklı değildir.

Nereden söylüyorum bunu? Bakın bir örnek vereyim. Geçenlerde Galatasaray Adası'na gidiyordum. Tam iskeleye gelirken motor kalktı. 5-6 dakika beklemek zorunda kaldım.

Adaya giden motor iskelesine camdan bir barınak yapmışlar, müşteriler motor beklerken üşümesinler, yağmur varsa ıslanmasınlar ya da güneşte kalmasınlar diye.

Orada bir görevli oturuyor, bir bank yapmışlar. Dolaşıyorum sağa sola, görevlinin önündeki ekrana takıldı gözüm. Biraz baktım ve saydım, tam 16 kamera görüntüsü vardı.

Yoldan otoparka, iskeleye giden, yoldan motoru gören kameralara kadar tam 16 kamera. Düşünün işte, Galatasaray Adası'nda lokantalara giden müşteriler için konan kamera sayısı 16, Türkiye'nin genelinde ne kadar var.

Üstelik biliyor musunuz ki bu kameraların tamamına yakını bilgisayar kontrollü. Yani internet üzerinden çalışıyor. Bu da demektir ki, bizim istihbarat örgütlerini bırakın, dünyanın her yerindeki istihbarat örgütleri ya da bu işleri bilenler istedikleri zaman istedikleri kamera görüntülerini izleyebiliyorlar.

Demek ki sokakta, hatta ıssız sokakta bile yolda yürürken asla ve kat'a yanlış bir davranışta bulunamayız. Çünkü birileri bizi izliyor olabilir.

Şimdi yine söyler misiniz Allah aşkına, böyle hayat olur mu?

Üçüncü dünya savaşından söz edenler var biliyorsunuz. Bana göre üçüncü dünya savaşı öyle tankla tüfekle, uçakla olmayacak. Belki yerel bazı çatışmalar olur ama dünya çapındaki bir savaş bilgisayarlarla olacak.

Düşünsenize, bilgisayarlara bir virüs atıyorlar, o anda bütün elektrik, doğalgaz, su dağıtımı duruyor, uçaklar, trenler, metrolar, gemiler birbirine giriyor, nükleer santraller patlıyor, bankalardaki hesaplar alt üst oluyor.

Hiç gülmeyin. teknik olarak bunlar mümkün.

İşte varın o zaman dünyanın halini bir düşünün.

Ve belki de insanlar bir gün gelecek, "Başlarım böyle teknolojinin içine, hayatımız zehir oldu" diyerek bütün teknolojik araç gereçlerini çöpe atacaklar ve derin bir nefes çekecekler.

İçinizi kararttım belki ama, sonunda ölümlü dünya, bu kadar stres fazla değil mi?

alıntıdır]
 
Son düzenleme:
Tebrik ederim çok güzel bir yazı olmuş :46: Ama noktalama işaretlerinden sonra bir boşluk bırakmak şarttır.

Teşekkür Ederim. Noktalama İşaretleri Konusunda Haklısın Hızlı Yazmanın Vermiş Olduğu Bir Kusur Sanırım :) Dikkat Etmeye Çalışırım.
 
ahh canım yaa öyle guzel yazmıssın oyle guzel seylere deyınmıssın kı tebrık edıyorum seni .

sen yazınca aklıma geldı ,gercekten eskıden domatesın tadı br baskaydı yaa .

cok ıyı hatırlıyorum kucukken bır elım de ekmek bır elım de ıse butun dogranmamıs domatesı

ısıra ısra yemenın tadı bambaşkaydı yaa .şimdi ıse domatesı sevmıyorum bıle :5:

eskiden hersey daha güzeldı .gercekten cok güzel konulara deyinmissin ,teknolojı bızı öldürdü resmen .

şimdi hersey otomotıklestı .herseyı bılgısayar yapıyor .yılbası dogumgunu bayram tebrıklerımızı

maıl olarak atabılırız ,maıl olarak alabılırz .kısacası hersey ruhsuz artık .

annemin babamın donemın de olmayı cok ısterdım ,hersey gercek ve seffaf ...

Kesinlikle aynı fikirdeyim , vaktinizi ayırıp okuduğunuz için ben teşekkür ederim.
 
TEKNOLOJİ ÖLDÜRECEK BİR GÜN

Bu stres fazla değil mi?
Telefon yok.

Bilgisayar yok.

Kredi kartları yok.

Televizyon yok.

Video oyunları yok.

Arabamızda GPS yok.

İnternet yok.

Her türlü bileti kuyruğa girmeden almak yok.

Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar.

Bunların hepsi teknolojinin bize sağladığı olanaklar.

Bunların, hatta bırakın hepsini, birinin bile olmadığı bir hayatı düşleyemeyiz bile.

Hayatın bittiğini sanırız. Paniğe kapılırız.

Bunları yazan ben de aynı duygular içindeyim.

Oysa, bizim yaş grubumuz, bunların hiçbiri olmadan büyüdü.

Evimize 15 yılda telefon bağlatamamıştık. Kredi kartları, "Türk Parasını Koruma Kanunu" nedeniyle yoktu, bir tek Diners kartı vardı. Onun da altında, "Valid only in Turkey" yazardı. Yani, sadece Türkiye'de kullanılır. Yurtdışına çıkınca bir işe yaramazdı.

Şimdi çok şükür hepsi var.

Ama hayatımızın her alanında yararlandığımız halde, teknolojiden o kadar da mutlu muyuz?

Artık her şey otomatikleşti. Bilgisayarsız bir dünya yok.

Ama bir bakıyorsunuz o bilgisayarlar, o bilgisayar programları hayatımızı kolaylaştırdığı gibi, hayatı bize zehir de ediyor.

Bilimsellik adına her şeye bilgisayarlar karar veriyor.

Eskiden işe almalarda karşılıklı oturur konuşurduk, bizi işe alacak olanı etkilemeye çalışırdık. Yeteneklerimizi sergileme olanağı bulurduk.

O da değişmiş biliyor musunuz?

İşe alırken bilgisayar programları uyguluyorlarmış artık Batı'da. Karşınızda bir kişi, etten kemikten olma, duyguları olan biri değil, bir makine oturuyor.

Sizin yalan söyleyip söylemediğinizi anlıyor örneğin. Ya da ses tonunuzdan karakterinizi ölçüyor. Sonra da bunu raporluyor.

Sizi işe alacak kişi, muhtemelen sizi hiç görmeden makinenin verdiği rapor üzerinden bir karara varıyor.

O an sinirlisiniz, heyecanlısınız, şaşkınsınız, hiç fark etmiyor. Çünkü makine affetmiyor ve belki de siz, hiç hak etmediğiniz halde, "işe yaramaz" bulunarak saf dışı ediliyorsunuz.

Allah aşkına söyler misiniz böyle hayat olur mu?

Ya izlenmemize ne dersiniz? George Orwell'in ünlü, "Büyük birader sizi gözlüyor" romanı çoktan gerçek oldu bile.

Hayatımızın her anı izleniyor, dinleniyor. Gizlimiz saklımız yok. Cep telefonları, kredi kartları, araçlarımızdaki GPS’ler, bilgisayarımız, ipad’lerimiz bizi her yerde ele veriyor.

Neredeyiz, ne yapıyoruz, ne satın aldık, ne yedik, ne içtik, hepsi gözleniyor.

Allah aşkına söyler misiniz yine, böyle hayat olur mu?

Ya kentlerin her yerine yerleştirilen kameralara ne demeli?

Biliyor musunuz, İngiltere'de 130 milyon kamera varmış, her gün herkesi izleyen ve kaydeden.

İngiltere'nin nüfusu 65 milyon. Demek ki kişi başına 2 kamera düşüyor.

Türkiye'de de durum bundan farklı değildir.

Nereden söylüyorum bunu? Bakın bir örnek vereyim. Geçenlerde Galatasaray Adası'na gidiyordum. Tam iskeleye gelirken motor kalktı. 5-6 dakika beklemek zorunda kaldım.

Adaya giden motor iskelesine camdan bir barınak yapmışlar, müşteriler motor beklerken üşümesinler, yağmur varsa ıslanmasınlar ya da güneşte kalmasınlar diye.

Orada bir görevli oturuyor, bir bank yapmışlar. Dolaşıyorum sağa sola, görevlinin önündeki ekrana takıldı gözüm. Biraz baktım ve saydım, tam 16 kamera görüntüsü vardı.

Yoldan otoparka, iskeleye giden, yoldan motoru gören kameralara kadar tam 16 kamera. Düşünün işte, Galatasaray Adası'nda lokantalara giden müşteriler için konan kamera sayısı 16, Türkiye'nin genelinde ne kadar var.

Üstelik biliyor musunuz ki bu kameraların tamamına yakını bilgisayar kontrollü. Yani internet üzerinden çalışıyor. Bu da demektir ki, bizim istihbarat örgütlerini bırakın, dünyanın her yerindeki istihbarat örgütleri ya da bu işleri bilenler istedikleri zaman istedikleri kamera görüntülerini izleyebiliyorlar.

Demek ki sokakta, hatta ıssız sokakta bile yolda yürürken asla ve kat'a yanlış bir davranışta bulunamayız. Çünkü birileri bizi izliyor olabilir.

Şimdi yine söyler misiniz Allah aşkına, böyle hayat olur mu?

Üçüncü dünya savaşından söz edenler var biliyorsunuz. Bana göre üçüncü dünya savaşı öyle tankla tüfekle, uçakla olmayacak. Belki yerel bazı çatışmalar olur ama dünya çapındaki bir savaş bilgisayarlarla olacak.

Düşünsenize, bilgisayarlara bir virüs atıyorlar, o anda bütün elektrik, doğalgaz, su dağıtımı duruyor, uçaklar, trenler, metrolar, gemiler birbirine giriyor, nükleer santraller patlıyor, bankalardaki hesaplar alt üst oluyor.

Hiç gülmeyin. teknik olarak bunlar mümkün.

İşte varın o zaman dünyanın halini bir düşünün.

Ve belki de insanlar bir gün gelecek, "Başlarım böyle teknolojinin içine, hayatımız zehir oldu" diyerek bütün teknolojik araç gereçlerini çöpe atacaklar ve derin bir nefes çekecekler.

İçinizi kararttım belki ama, sonunda ölümlü dünya, bu kadar stres fazla değil mi?

alıntıdır]


Kesinlikle harfiyen katılıyorum bu sözlerede , zamanınızı ayırıp okuduğunuz için teşekkürler.
 
bu konuyu çok güzel ele almışlar severek izlemiştim..

Adem Güneş - İnternet ve Teknoloji - HaberTurk 1.bölüm - YouTube

Adem Güneş - İnternet ve Teknoloji - HaberTurk 2.bölüm - YouTube

Adem Güneş - İnternet ve Teknoloji - HaberTurk 3.bölüm - YouTube



....
sokakta sek sek oynadığım,özgürce koşup terlediğim,inşaat halindeki binadan yerdeki kuma atladığım,bisikletle tur attığım,bakkaldan gelirken yolda ekmeğin köşelerini iştahla yediğim,ağaca tırmandığım,kelebek kovaladığım,mahalleden geçen yaşlı ufak tefek zayıfça amcanın "allı güllüüüü" diye bağırmasını ve dahi anımsadığımda tadını o rengarenk şekerin tahta çubuğa dolanan," habamam sınıfı sınıfta kaldı,adilen aşık üç göbek attı biirr kiii üççç..." diyerek ip atladığımız günleri,çatapat patlattığımız bayramları ve topladığımız harçlıklarla kornet alışlarımızı ve dahası koca bir gülümsemeyle anıyorum çocukluğum seni..
 
Back