ayyyyyy aminnnnnnnn insallahhhhhhhhhhhhhhhh
Aminnn insAllahhh cAnim benimmm yaa ... gel bebisler sizleri beklio annelerinizzz .))
Follow along with the video below to see how to install our site as a web app on your home screen.
Not: This feature may not be available in some browsers.
ayyyyyy aminnnnnnnn insallahhhhhhhhhhhhhhhh
Aminnn insAllahhh cAnim benimmm yaa ... gel bebisler sizleri beklio annelerinizzz .))
Hayırlısını Ver Allahım | |
"Kim Allâh'tan korkarsa, Allâh ona bir çıkış yolu ihsân eder ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allâh'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allâh emrini yerine getirendir. Allâh her şey için ölçü koymuştur." (Talak, 2-3) Fatma hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı. Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi: "-Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!.." Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu. Aman Yâ Rabbi Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu. Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum yapmasına yardım ediyordu. Kayınvâlidesi: "-Bir hayli zor olacak galiba!.." dedi. "-Evet zora benziyor. Dana toplu herhâlde." diye mırıldandı Fatma hanım da Fatma, hayvan acı çekmesin diye şifâ âyetlerini, ardından bildiği bütün sûreleri okumaya başladı. Kayınvâlidesi: "-Deli kız, ineğe de okunur mu?" dedi. Fatma ise: "-Ana bak, çok acı çekiyor, yüreğim dayanmıyor." diye cevap verdi, gözyaşlarıyla... Bir saat zorlu bir çabanın ardından, sarı kızın bir tosunu oldu. Sarı kız hemen şefkatle onu yalayıp kokladı. Fatma'nın bütün merhameti, sanki gözlerinden yaşlarla ılık ılık akıyordu. Kayınvâlidesi: "-Bak, ineğin bile yavrusu oldu. Dört senedir bu kapıdasın, bir torun veremedin kucağımıza!" dedi. Fatma ise: "-Allâh hayırlı evlat versin, ana." dedi. Kayınvâlidesi ise: "-Hayırlı, hayırsız!.. Bir evlâdın olsun. Bizi ele güne dil ettin ya!.." dedi öfkeyle Fatma, ikindi namazından sonra duâ için secdeye vardı ve: "Rabbim dört yıldır senden hayırlı evlâd istiyorum. Olmuyor Rabbim! Hep hayırlı istiyorum, ben âciz hâlimle nasıl hayırsız bir evlâtla baş edebilirim. Ben kendimi ıslâh edemezken onu nasıl ıslâh edeyim." diye gözyaşlarıyla yıkanan, salavâtlarla taçlanan duâsını bitirdi. Dört kez hâmile kalmış, ama hepsini kaybetmişti. Ve ısrarla "hayırlı evlat ver" diye duâ etti, etti. Birkaç ay sonra rüyasında bir ses: "-Kızım, hayırlı bir kız evlâdın olacak, adını Hediye koy." dedi. O, yine hep "hayırlısını" istedi. Nihâyet Allâh'ın lutf u keremiyle yavrucuğuna kavuştu. İsmini, Ayşe Hediye koydu. Yalnız Ayşe durmadan hasta oluyor, her gece doktora götürüyorlardı. Fatma hanım, geceleri nefes alıyor mu diye sürekli onu dinliyordu. Uyku nedir bilmez oldu. Bir gece yine doktora götürdüler. Doktor: "-Kızım, sen bu çocuğa köyün zor imkânlarında bakamazsın, bünyesi çok zayıf ve hassas, ölür! Benim de yıllardır çocuğum olmuyor onu bana ver!" dedi. Fatma'yı bu teklif iyice bunalttı ve: "-Aslâ!" dedi. Ve çocuğuyla birlikte eve döndüler. O gece, iki rekat hâcet namazı kıldıktan sonra Rabbine yalvardı, duâ etti: "-Rabbim, bu evlât hayırlı olacaksa onu bana nasip edip sevindir. Bende büyüsün, bir yetimle evlendirip onu sevindireyim." diye duâ etti. Seccâdesini toplarken: "-Veren de O, alan da O, bize sadece duâ düşer." dedi. Ayşe, günden güne iyi oluyordu ve gün geçtikçe büyüdü, şirin bir kız oldu. Allah, Fatma hanıma ardı ardına dört evlat daha ihsân etti. O, hep: "-Hayırlı olursa nasip et, hayırsızsa ben nasıl onu ıslâh ederim, ben kendimi bile ıslâh edememişken!.." diye duâ etmeye devam etti. Ayşe, ilkokulu bitirince Kur'ân Kursuna verdiler. Orada çok başarılıydı. Edebiyle, ahlâkıyla, çalışkanlığıyla kendini sevdirmişti hocalarına. Hocaları hâfızlığa başlatmak için ısrar ediyorlardı. Çünkü hıfzı çok kuvvetliydi. Ayşe ise "ya onun hakkını veremezsem, Rabbimin huzûruna nasıl çıkarım" diye iç hesapları yapıyordu. Ve nasiptir, bu düşünce sebebiyle hıfzına başlamadı. 16 yaşındaydı, güzelliği ve edebi onu akranlarından ayırıyordu. Yaşı küçüktü, ama çok tâlibi vardı. Bir gün bir genç talip oldu, âilesi oldukça varlıklıydı. Diğer taraftan da fakir, anasız babasız bir genç tâlipti: "-Öğretmenlik imtihanlarına girdim. Kazanırsam elimde tek hünerim o Başkaca verecek hiçbir şeyim yok." dedi. İki taraf için de zaman istediler. Fatma hanım, kızına: "-Ben çok yokluk gördüm, sen görme kızım. Fakir olan çocuk, kendine başkasını bulsun. Seni böyle göz göre göre yokluğa atamam." dedi. Karar verildi. Ertesi gün, zengin gencin âilesine haber verilecekti. Fatma hanım, o gece rüyâsında Kâbe'nin duvarlarını sıvıyordu. Fakir genç de sırtında harç taşıyıp, ona yardım ediyordu. Böylece Kâbe'yi sıvayıp bitirdiler. Uzaktan bir ses duydu: "-Bir yetimi sevindirmek Kâbe'yi inşâ etmek gibidir. Kızım verdiğin sözü unutma, yetimi sevindir. Allâh onu mübârek kılsın." Bu sesi tanımıştı. 16 yıl önce yine rüyâda kendine çocuğunun olacağını müjdeleyen sesti. Uyandı ve rüyâsını kızına anlattı. Ayşe ise: "-Anneciğim sen her zaman en hayırlısını istersin, Rabbimden. Bu apaçık bir rüya!.. Rabbim gönül evlerimizi lutfuyla zengin kılsın." dedi. Kur'ân sadâları içinde düğün yapıldı. Her şeyin en sâdesi seçilmişti evi için... Bir takısı yoktu Ayşe'nin, ama gönlü îmân dolu bir hazineye sahip olduğu için Allâh'a duâ ediyordu. Unutmayalım biz insanoğlu çok âciziz. Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilemiyoruz. Âyet-i kerimede buyurulduğu üzere, bazen: "Hayır ister gibi ısrarla şerri istiyoruz." Onun için Rabbimizden, her zaman her şeyin en hayırlısını isteyelim. "Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibâdet usûllerimizi göster, tevbemizi kabul et. Zîrâ, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametli olan ancak Sen'sin." (Bakara, 128) (alıntıdır) |
ALLAHım ! Bu Mübɑrek Cumɑ Günü Hürmetine,Bizi Sevdiğin Kullɑr ɑrɑsınɑ kɑt ..
Bizi Çok Sɑbreden,Çok Şükreden Kullɑrındɑn eyle ..
Ömrümüz Sevdiğin,Rɑzı Olɑcɑğın işlerle ɑmellerle Geçsin ..
Sıhhɑt ve Afiyette Dɑim Eyle ..
Sevdiklerimizi Bize Bɑğışlɑ ..
Aminnnnnn
İnşallah bu ay hamiş kalırız emiii
İsim bat durum
minigmanig 22 subat beklemede
Lility 2 mart beklemede
sndz 3 mart beklemede
isyan 5 mart beklemede
eses07 9mart beklemede
delinefsim 10 mart beklemede
cano1985 22 subat beklemede
sevva 15 mart beklemede
sewda22 17 mart beklemede
cemrem29 umutla beklemede :16 :
Eylemsiva 25subat beklemede
mevanurrrr 21 mart
emotions88 26 şubat
suzansu 29 subat beklemede
nrycck25 20 subat
berre 4 mart beklemede
hanife81 9 mart beklemede
Brownim 2 Mart beklemede
jonguil 20 şubat beklemede
littebirre 13 mart beklemede
kurabiye83 ?
sewda22 ?
sipsirine ? mart beklemede
inşallahh listemiz uğurlu gelir de ,bu ayy hamiş kalırız listemize eklenmek isteyenler mesaj atabilirler
Bizlere hayırlı evlat nasip eyle ...mutlaka okuyun çok anlamlı ... rabbim herşeyin hayırlısını versin bizlere inşallahhhBismillahirrahmannirrahim
Rabbena atina min ledunke rahmeten ve heyyi lena min emrina reşeda
Hayırlısını Ver Allahım
"Kim Allâh'tan korkarsa, Allâh ona bir çıkış yolu ihsân eder ve ona beklemediği yerden rızık verir.
Kim Allâh'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allâh emrini yerine getirendir.
Allâh her şey için ölçü koymuştur." (Talak, 2-3)
Fatma hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı.
Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi:
"-Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!.."
Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu.
Aman Yâ Rabbi Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu. Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum yapmasına yardım ediyordu. Kayınvâlidesi:
"-Bir hayli zor olacak galiba!.." dedi.
"-Evet zora benziyor. Dana toplu herhâlde." diye mırıldandı Fatma hanım da
Fatma, hayvan acı çekmesin diye şifâ âyetlerini, ardından bildiği bütün sûreleri okumaya başladı. Kayınvâlidesi:
"-Deli kız, ineğe de okunur mu?" dedi. Fatma ise:
"-Ana bak, çok acı çekiyor, yüreğim dayanmıyor." diye cevap verdi, gözyaşlarıyla... Bir saat zorlu bir çabanın ardından, sarı kızın bir tosunu oldu. Sarı kız hemen şefkatle onu yalayıp kokladı.
Fatma'nın bütün merhameti, sanki gözlerinden yaşlarla ılık ılık akıyordu. Kayınvâlidesi:
"-Bak, ineğin bile yavrusu oldu. Dört senedir bu kapıdasın, bir torun veremedin kucağımıza!" dedi. Fatma ise:
"-Allâh hayırlı evlat versin, ana." dedi. Kayınvâlidesi ise:
"-Hayırlı, hayırsız!.. Bir evlâdın olsun. Bizi ele güne dil ettin ya!.." dedi öfkeyle
Fatma, ikindi namazından sonra duâ için secdeye vardı ve:
"Rabbim dört yıldır senden hayırlı evlâd istiyorum. Olmuyor Rabbim! Hep hayırlı istiyorum, ben âciz hâlimle nasıl hayırsız bir evlâtla baş edebilirim. Ben kendimi ıslâh edemezken onu nasıl ıslâh edeyim." diye gözyaşlarıyla yıkanan, salavâtlarla taçlanan duâsını bitirdi.
Dört kez hâmile kalmış, ama hepsini kaybetmişti. Ve ısrarla "hayırlı evlat ver" diye duâ etti, etti.
Birkaç ay sonra rüyasında bir ses:
"-Kızım, hayırlı bir kız evlâdın olacak, adını Hediye koy." dedi. O, yine hep "hayırlısını" istedi. Nihâyet Allâh'ın lutf u keremiyle yavrucuğuna kavuştu. İsmini, Ayşe Hediye koydu.
Yalnız Ayşe durmadan hasta oluyor, her gece doktora götürüyorlardı. Fatma hanım, geceleri nefes alıyor mu diye sürekli onu dinliyordu. Uyku nedir bilmez oldu. Bir gece yine doktora götürdüler. Doktor:
"-Kızım, sen bu çocuğa köyün zor imkânlarında bakamazsın, bünyesi çok zayıf ve hassas, ölür!
Benim de yıllardır çocuğum olmuyor onu bana ver!" dedi.
Fatma'yı bu teklif iyice bunalttı ve:
"-Aslâ!" dedi. Ve çocuğuyla birlikte eve döndüler.
O gece, iki rekat hâcet namazı kıldıktan sonra Rabbine yalvardı, duâ etti:
"-Rabbim, bu evlât hayırlı olacaksa onu bana nasip edip sevindir. Bende büyüsün, bir yetimle evlendirip onu sevindireyim." diye duâ etti. Seccâdesini toplarken:
"-Veren de O, alan da O, bize sadece duâ düşer." dedi.
Ayşe, günden güne iyi oluyordu ve gün geçtikçe büyüdü, şirin bir kız oldu. Allah, Fatma hanıma ardı ardına dört evlat daha ihsân etti. O, hep:
"-Hayırlı olursa nasip et, hayırsızsa ben nasıl onu ıslâh ederim, ben kendimi bile ıslâh edememişken!.." diye duâ etmeye devam etti.
Ayşe, ilkokulu bitirince Kur'ân Kursuna verdiler. Orada çok başarılıydı. Edebiyle, ahlâkıyla, çalışkanlığıyla kendini sevdirmişti hocalarına. Hocaları hâfızlığa başlatmak için ısrar ediyorlardı. Çünkü hıfzı çok kuvvetliydi. Ayşe ise "ya onun hakkını veremezsem, Rabbimin huzûruna nasıl çıkarım" diye iç hesapları yapıyordu. Ve nasiptir, bu düşünce sebebiyle hıfzına başlamadı.
16 yaşındaydı, güzelliği ve edebi onu akranlarından ayırıyordu. Yaşı küçüktü, ama çok tâlibi vardı. Bir gün bir genç talip oldu, âilesi oldukça varlıklıydı. Diğer taraftan da fakir, anasız babasız bir genç tâlipti:
"-Öğretmenlik imtihanlarına girdim. Kazanırsam elimde tek hünerim o Başkaca verecek hiçbir şeyim yok." dedi.
İki taraf için de zaman istediler. Fatma hanım, kızına:
"-Ben çok yokluk gördüm, sen görme kızım. Fakir olan çocuk, kendine başkasını bulsun. Seni böyle göz göre göre yokluğa atamam." dedi.
Karar verildi. Ertesi gün, zengin gencin âilesine haber verilecekti. Fatma hanım, o gece rüyâsında Kâbe'nin duvarlarını sıvıyordu. Fakir genç de sırtında harç taşıyıp, ona yardım ediyordu. Böylece Kâbe'yi sıvayıp bitirdiler. Uzaktan bir ses duydu:
"-Bir yetimi sevindirmek Kâbe'yi inşâ etmek gibidir. Kızım verdiğin sözü unutma, yetimi sevindir. Allâh onu mübârek kılsın."
Bu sesi tanımıştı. 16 yıl önce yine rüyâda kendine çocuğunun olacağını müjdeleyen sesti. Uyandı ve rüyâsını kızına anlattı. Ayşe ise:
"-Anneciğim sen her zaman en hayırlısını istersin, Rabbimden. Bu apaçık bir rüya!.. Rabbim gönül evlerimizi lutfuyla zengin kılsın." dedi.
Kur'ân sadâları içinde düğün yapıldı. Her şeyin en sâdesi seçilmişti evi için... Bir takısı yoktu Ayşe'nin, ama gönlü îmân dolu bir hazineye sahip olduğu için Allâh'a duâ ediyordu.
Unutmayalım biz insanoğlu çok âciziz. Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilemiyoruz. Âyet-i kerimede buyurulduğu üzere, bazen: "Hayır ister gibi ısrarla şerri istiyoruz." Onun için Rabbimizden, her zaman her şeyin en hayırlısını isteyelim.
"Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibâdet usûllerimizi göster, tevbemizi kabul et. Zîrâ, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametli olan ancak Sen'sin." (Bakara, 128) (alıntıdır)
bendeee istiyorum listeye katılmak belkide uğurlu gelirsiniiizzz inşalaaahhh,
22 şubat batım kızlaar
hosgeldin tatlım tabiki hemen ekliyorum.
yasın kac?kac yıllık evlisin?ins.kısmet olur bizlere de annne olmakk
ALLAHım ! Bu Mübɑrek Cumɑ Günü Hürmetine,Bizi Sevdiğin Kullɑr ɑrɑsınɑ kɑt ..
Bizi Çok Sɑbreden,Çok Şükreden Kullɑrındɑn eyle ..
Ömrümüz Sevdiğin,Rɑzı Olɑcɑğın işlerle ɑmellerle Geçsin ..
Sıhhɑt ve Afiyette Dɑim Eyle ..
Sevdiklerimizi Bize Bɑğışlɑ ..
Bizlere hayırlı evlat nasip eyle ...
Aminnnnnn
İnşallah bu ay hamiş kalırız emiii
İsim bat durum
kib 22 şubat beklemede
minigmanig 22 subat beklemede
Lility 2 mart beklemede
sndz 3 mart beklemede
isyan 5 mart beklemede
eses07 9mart beklemede
delinefsim 10 mart beklemede
cano1985 22 subat beklemede
sevva 15 mart beklemede
sewda22 17 mart beklemede
cemrem29 umutla beklemede :16 :
Eylemsiva 25subat beklemede
mevanurrrr 21 mart
emotions88 26 şubat
suzansu 29 subat beklemede
nrycck25 20 subat
berre 4 mart beklemede
hanife81 9 mart beklemede
Brownim 2 Mart beklemede
jonguil 20 şubat beklemede
littebirre 13 mart beklemede
kurabiye83 ?
sewda22 ?
sipsirine ? mart beklemede
inşallahh listemiz uğurlu gelir de ,bu ayy hamiş kalırız listemize eklenmek isteyenler mesaj atabilirler
bendeee istiyorum listeye katılmak belkide uğurlu gelirsiniiizzz inşalaaahhh,
22 şubat batım kızlaar
27 yaşındayım ve 2 yıl olcak evleneli işte rabbim isteyen herkese nasip etsın hayırlısıylaa
Allah herşeyi eksiksiz ve güzel yaratır ...
Tüm mümin kardeşlerimize de dua edelim inşa'ALLAH ...
umudumu hiç yitirmedim...
Dua edip körükledim ...
o hayırlısıyla gelecek ...
'' ol der de oluverir ''
Huve-lleżî yuhyî veyumît(u)(s) fe-iżâ kadâ emran fe-innemâ yekûlu lehu kun feyekûn(u)
Öyle bir mabuttur ki diriltir ve öldürür; derken bir işin olmasını hükmetti mi ancak, ol der o işe, oluverir.
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi, ona yalnızca: 'Ol' der, o da hemen oluverir.
Hayat veren de O'dur, ölüm de O'nun elindedir.
Derken birşeyin olmasını istedimi, ona sadece ol der ve o şey de hemen oluverir.
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir şeye hükmettiği zaman ona 'ol' der, o da oluverir.
O hayat veren, yaşatan, eceller gelince de ölümü gerçekleştirendir. Bir planı icra ederken ona sadece:
Ol der. O da oluverir.
Dirilten de, öldüren de O'dur. O, bir işi (yaratmak) istediği vakit sade Ol der, oluverir.
Yaşatan ve öldüren O'dur. Bir işin olmasını istediği zaman, ona sadece, ol der ve o hemen oluşmaya başlar.
O, yaşatandır ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece Ol der, o da oluverir. *
Dirilten, öldüren O'dur. Bir şeye karar verirse "Ol" der, o da oluverir.*
O, yaşatan ve öldürendir. Bir şeye karar verdiğinde, ona sadece ol der, o da oluverir.
O, hem dirilten hem de öldürendir. O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız "Ol!" der, o da oluverir.
Dirilten ve öldüren O'dur. Herhangi bir işi diledi mi, ona "Ol" der, o da oluverir.
O, hem yaşatır, hem öldürür. O, bir şey yapmak isteyince ona sadece "ol!" der, o şey de hemen oluverir.
O odur ki hem diriltir, hem öldürür, hasılı o bir emri istediği vakıt ona sâde «ol!» der oluverir
O, hem dirilten, hem öldürendir. (Öyle ki) O, her hangi bir iştin olmasını) dilediği zaman yalınız «Ol» der, o da oluverir..
O, hayatı veren ve öldürendir.(2) Öyle ki bir işe hükmettiği zaman, artık ona sâdece: Ol! der; (o da) hemen oluverir! *
Dirilten ve öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmetti mi ona yalnızca: Ol der, o da hemen oluverir.
O, o (Hâlık-i Hakîm)dir ki, diriltir ve öldürür, velhasıl O bir şeyi irâde edince ona ancak «Ol!» der, o da hemen oluverir.
Hayat veren ve ölüm dağıtan O'dur; bir şeyin olmasını istediğinde ona sadece Ol! der -ve o (şey hemen) oluverir.
Hayatı veren ve hayatı alıp öldüren O'dur. Bir işin olmasına hükmedince, sadece Ol! der, o da hemen oluverir.
Yaşatan ve öldüren O'dur. Bir işin olmasını istedi mi, ona sadece "ol!" der, o da olur.*
Hayat veren ve öldüren O'dur. Bir işe hüküm verince, ona sadece ol der, o da hemen oluverir.
Dirilten de, öldüren de Odur. O bir işin olmasına hükmettiğinde sadece Ol der; o da oluverir.
O O'dur ki, hem hayat veriyor hem öldürüyor. Bir iş ve oluşa hükmedince, ona sadece "Ol!" der; o hemen oluverir.
Bismillahirrahmannirrahim
Rabbena atina min ledunke rahmeten ve heyyi lena min emrina reşeda
Hayırlısını Ver Allahım
"Kim Allâh'tan korkarsa, Allâh ona bir çıkış yolu ihsân eder ve ona beklemediği yerden rızık verir.
Kim Allâh'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allâh emrini yerine getirendir.
Allâh her şey için ölçü koymuştur." (Talak, 2-3)
Fatma hanım, sırtına ekin destesini aldı ve düşünceyle ilerlemeye başladı.
Birden kayınvâlidesinin sesiyle kendine geldi:
"-Kız Fatma çabuk buraya gel. Sarı inek doğuruyor, yardım et!.."
Can havliyle sırtındaki destesini indirdi ve ahıra koştu.
Aman Yâ Rabbi Hayvan da olsa, ne kadar acı çekiyordu. Fatma hanım, kayınvâlidesiyle birlikte hayvanın doğum yapmasına yardım ediyordu. Kayınvâlidesi:
"-Bir hayli zor olacak galiba!.." dedi.
"-Evet zora benziyor. Dana toplu herhâlde." diye mırıldandı Fatma hanım da
Fatma, hayvan acı çekmesin diye şifâ âyetlerini, ardından bildiği bütün sûreleri okumaya başladı. Kayınvâlidesi:
"-Deli kız, ineğe de okunur mu?" dedi. Fatma ise:
"-Ana bak, çok acı çekiyor, yüreğim dayanmıyor." diye cevap verdi, gözyaşlarıyla... Bir saat zorlu bir çabanın ardından, sarı kızın bir tosunu oldu. Sarı kız hemen şefkatle onu yalayıp kokladı.
Fatma'nın bütün merhameti, sanki gözlerinden yaşlarla ılık ılık akıyordu. Kayınvâlidesi:
"-Bak, ineğin bile yavrusu oldu. Dört senedir bu kapıdasın, bir torun veremedin kucağımıza!" dedi. Fatma ise:
"-Allâh hayırlı evlat versin, ana." dedi. Kayınvâlidesi ise:
"-Hayırlı, hayırsız!.. Bir evlâdın olsun. Bizi ele güne dil ettin ya!.." dedi öfkeyle
Fatma, ikindi namazından sonra duâ için secdeye vardı ve:
"Rabbim dört yıldır senden hayırlı evlâd istiyorum. Olmuyor Rabbim! Hep hayırlı istiyorum, ben âciz hâlimle nasıl hayırsız bir evlâtla baş edebilirim. Ben kendimi ıslâh edemezken onu nasıl ıslâh edeyim." diye gözyaşlarıyla yıkanan, salavâtlarla taçlanan duâsını bitirdi.
Dört kez hâmile kalmış, ama hepsini kaybetmişti. Ve ısrarla "hayırlı evlat ver" diye duâ etti, etti.
Birkaç ay sonra rüyasında bir ses:
"-Kızım, hayırlı bir kız evlâdın olacak, adını Hediye koy." dedi. O, yine hep "hayırlısını" istedi. Nihâyet Allâh'ın lutf u keremiyle yavrucuğuna kavuştu. İsmini, Ayşe Hediye koydu.
Yalnız Ayşe durmadan hasta oluyor, her gece doktora götürüyorlardı. Fatma hanım, geceleri nefes alıyor mu diye sürekli onu dinliyordu. Uyku nedir bilmez oldu. Bir gece yine doktora götürdüler. Doktor:
"-Kızım, sen bu çocuğa köyün zor imkânlarında bakamazsın, bünyesi çok zayıf ve hassas, ölür!
Benim de yıllardır çocuğum olmuyor onu bana ver!" dedi.
Fatma'yı bu teklif iyice bunalttı ve:
"-Aslâ!" dedi. Ve çocuğuyla birlikte eve döndüler.
O gece, iki rekat hâcet namazı kıldıktan sonra Rabbine yalvardı, duâ etti:
"-Rabbim, bu evlât hayırlı olacaksa onu bana nasip edip sevindir. Bende büyüsün, bir yetimle evlendirip onu sevindireyim." diye duâ etti. Seccâdesini toplarken:
"-Veren de O, alan da O, bize sadece duâ düşer." dedi.
Ayşe, günden güne iyi oluyordu ve gün geçtikçe büyüdü, şirin bir kız oldu. Allah, Fatma hanıma ardı ardına dört evlat daha ihsân etti. O, hep:
"-Hayırlı olursa nasip et, hayırsızsa ben nasıl onu ıslâh ederim, ben kendimi bile ıslâh edememişken!.." diye duâ etmeye devam etti.
Ayşe, ilkokulu bitirince Kur'ân Kursuna verdiler. Orada çok başarılıydı. Edebiyle, ahlâkıyla, çalışkanlığıyla kendini sevdirmişti hocalarına. Hocaları hâfızlığa başlatmak için ısrar ediyorlardı. Çünkü hıfzı çok kuvvetliydi. Ayşe ise "ya onun hakkını veremezsem, Rabbimin huzûruna nasıl çıkarım" diye iç hesapları yapıyordu. Ve nasiptir, bu düşünce sebebiyle hıfzına başlamadı.
16 yaşındaydı, güzelliği ve edebi onu akranlarından ayırıyordu. Yaşı küçüktü, ama çok tâlibi vardı. Bir gün bir genç talip oldu, âilesi oldukça varlıklıydı. Diğer taraftan da fakir, anasız babasız bir genç tâlipti:
"-Öğretmenlik imtihanlarına girdim. Kazanırsam elimde tek hünerim o Başkaca verecek hiçbir şeyim yok." dedi.
İki taraf için de zaman istediler. Fatma hanım, kızına:
"-Ben çok yokluk gördüm, sen görme kızım. Fakir olan çocuk, kendine başkasını bulsun. Seni böyle göz göre göre yokluğa atamam." dedi.
Karar verildi. Ertesi gün, zengin gencin âilesine haber verilecekti. Fatma hanım, o gece rüyâsında Kâbe'nin duvarlarını sıvıyordu. Fakir genç de sırtında harç taşıyıp, ona yardım ediyordu. Böylece Kâbe'yi sıvayıp bitirdiler. Uzaktan bir ses duydu:
"-Bir yetimi sevindirmek Kâbe'yi inşâ etmek gibidir. Kızım verdiğin sözü unutma, yetimi sevindir. Allâh onu mübârek kılsın."
Bu sesi tanımıştı. 16 yıl önce yine rüyâda kendine çocuğunun olacağını müjdeleyen sesti. Uyandı ve rüyâsını kızına anlattı. Ayşe ise:
"-Anneciğim sen her zaman en hayırlısını istersin, Rabbimden. Bu apaçık bir rüya!.. Rabbim gönül evlerimizi lutfuyla zengin kılsın." dedi.
Kur'ân sadâları içinde düğün yapıldı. Her şeyin en sâdesi seçilmişti evi için... Bir takısı yoktu Ayşe'nin, ama gönlü îmân dolu bir hazineye sahip olduğu için Allâh'a duâ ediyordu.
Unutmayalım biz insanoğlu çok âciziz. Neyin hayır, neyin şer olduğunu bilemiyoruz. Âyet-i kerimede buyurulduğu üzere, bazen: "Hayır ister gibi ısrarla şerri istiyoruz." Onun için Rabbimizden, her zaman her şeyin en hayırlısını isteyelim.
"Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibâdet usûllerimizi göster, tevbemizi kabul et. Zîrâ, tevbeleri çokça kabul eden ve çok merhametli olan ancak Sen'sin." (Bakara, 128) (alıntıdır)
Yaratan âciz değildir
Sual: Allah insanı veya şu çocuğu özenerek yaratmış demek caiz midir?
CEVAP
Caiz değildir. Allahü teâlâyı âcizlikle suçlamak olur.
Allah bir şeye Ol! dedi mi, hemen oluverir. O şeyi yaratmak için zahmet çekmez, yorulmaz, özenmez. Yaratıcı, yaratılanla mukayese edilmez.
Özenerek yarattı demek, insanı veya güzel çocuğu yaratmak için çok gayret ediyor, hayvan veya çirkin çocuk için özenmiyor demek olur ki, böyle sözleri söylemek, insanı imandan çıkarır. (Hadika)
Aşağıdaki ifadeleri söylemek de aynı şekilde caiz değildir:
1- Allah ovum hücrelerinin her birini itina ile yaratmıştır.
2- Hazret-i İsa gibi babasız doğmak mucize değildir. Babalı çocuk doğurmaya mecbur olma olayı mucizedir.
3- Bir yumurta hücresinden insan meydana gelmesi için, mutlaka Cenab-ı Hakkın özel bir müdahalesi gerekir.
Dinde nakli değil de, aklı esas alanların kullandığı böyle ifadelerden sakınmak gerekir.
'' Ben Size Yetmez miyim? '' Kur'an, 39:36 '' ... De ki: Allah Bana Yeter. ''
berre 4 mart beklemede
hanide 9 mart beklemede
listeye eklenecekler
eklenmek isteyenler yazabilir kızlarr ....
Saol cnm bnm rabbim yuzumuze gulecek inşallah bizde kavusacagiz yavrularimiza icimize cekecegiz kokularini
insallahh tatlımmmmmmmmmm
ilk sayfadaki listeye ekledimm cnmm
Saol cnm allah razi olsun.