• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

ilişkiyi canlandırma yolları

Yoo, bir konuyu çok yanlış anlatmışım.

Bırakın sadakatsizliği, saygısızlığı, çok daha küçük şeyler için aşk gözden çıkarılmalıdır bence. Saplantılı bir duygu olduğu ortaya çıkar yoksa.

Zaten duygusal veya romantik biri de değilim hatta hiç değilim.

Ama bazı insanların bazı insanlara farklı baktığına inanıyorum. Hatta başka kişilerle evlenmiş bile olsalar, bazı şeylerin sevgiden farklı olduğuna inanıyorum.

Hayatta en önemli şey elbette aşk değildir. Hayatta en önemli şey hiçbir şey değildir.

İlişkinin merkezine aşkı koymayabilir miyiz? Tabi ki koymayabiliriz. En başta ilişkinin merkezine neyi koyarsak, önceliğimiz ne ise diğerlerinden daha kolay vazgeçebildiğimizi düşündüğüm için koymamalıyız zaten. İnsan kendi prensiplerini ilişkinin merkezine koymalıdır bana göre.

Cinsel elektriğin aşkın büyük bir kısmını oluşturduğuna da inanıyorum, evet. Doğru bir gözlem bence.

Uzmanların aşk konusundaki açıklamalarını pek bilimsel bulduğumu söyleyemeyeceğim. Elbette bilimsel bir kısmı var ama en basitinden birlikte olan bir çiftin aşkından bahsediyorlar. Hiç yaşanmamış bir aşk ise 30 yıl dahi sürebilir, kim bilebilir.

Hiç yaşanmamışsa ve yıllarca sürüyorsa onun adı aşk olmaz, saplantı olur ama. Psikiyatride kara sevda diye bir hastalık var, tamamen literatüre girmiş bir ruh hastalığı. Aşka, özellikle platonik olana bu gözle bakıyorum ben. Hastalık...
 
Hiç yaşanmamışsa ve yıllarca sürüyorsa onun adı aşk olmaz, saplantı olur ama. Psikiyatride kara sevda diye bir hastalık var, tamamen literatüre girmiş bir ruh hastalığı. Aşka, özellikle platonik olana bu gözle bakıyorum ben. Hastalık...

Kara sevda elbette bir hastalık.

Platonik olmasına da gerek yok bahsettiğim şeyin. 2 insan aşık olup birlikte olamamış olabilir mesela. Yaşanmamış bir ilişkinin son kullanma tarihi var mıdır? Bilemiyorum.

Zaten belirttiğim şeyleri kişisel deneyimlerimden yola çıkarak yazmadım. Hatta oldukça ters benim karakterime yazdığım şeyler.

Mantık dışı düşünemeyen bir insanım ve bazı insanların bazı şeyleri aşk gibi mantıksız bir şey olmadan yapabilmesini aklım almıyor. Var herhalde ki çıldırıyorlar diye düşünüyorum daha çok.

Gözlemlediğim ilişkiler ya da insanlarda ciddi anlamda bazı kişilerden bahsederken belli tutarsızlıklar veya gözlerini kapatmalar gözlemliyorum. Buna sevgi diyemiyorum, sevgi daha mantıklı bir şey bana göre.

Aşk biterse ne kalır? derken de bunu kastediyorum. Mesela evlilik çok mantıksız bir şey bana göre, bunu nasıl mantıklı duygularla yapabilirim ki? Belli bir idrak düzeyinden düşmüş olmam gerek.

Aşkı ne diye tanımlarsa tanımlasın, daha önce aşık olmuş insan, aşık olmadığı ilişkisini eksik görecektir bana göre. Bu başka şeyler için de geçerli tabi. Huzuru görmüş insan da huzursuz bir ilişkiyi eksik görebilir.


Ama dediğim gibi size ilk cevabımın sebebi, monotonlaşmanın zaten özel ilişkilerle sınırlı bir sorun olmadığına yönelikti. Benim için öyle. Monoton arkadaşlık ilişkileri de beni rahatsız ediyor.
 
Ben hepsinde sorun ediyorum. Monotonlaşmayan insanlar en yakın arkadaşlarım mesela.

Her gün başka bir olayla enerjimi yeniliyorlar.

Ailem de oldukça hareketli bir ailedir, olmadıkları zaman vakit geçirmekten daha az zevk alıyorum.

Her ilişkinin monotonlaştığı varsayımı doğru değil bence. Taraflardaki heyecan aşk bitmedikçe bitmiyor.

Bitince de zaten elde ne kalıyor ki?

Evet kesinlikle karakter farklılığı. Huzura verilen önemi de çok mantıklı buluyorum, ama yapım uygun değil.

Aşk tabi ki görecelidir. Ama siz aşka inanmıyorum dediğinizde bir tanım yapmış ve ona inanmıyor oluyorsunuz zaten.

Aşk eninde sonunda biter mi? Muhtemelen evet. Bittiğinde ne mi kalır? Biten bir ilişki, tabi bu benim şahsi yorumum.

Her aşkın bitip bitmeyeceğini ise bilmiyorum. Dediğiniz gibi her aşk tanımından o aşka tanık olamam çünkü.

Yorumunuz dikkatimi cekti,
Yer yer katıldıgım bölümler var. Ancak kisilerin yaptıgı monotonluk, aşk ve diger kavramların tanımları, "evet" in kabul ve onay ifadesi olarak kullanılması kadar birbirine yakın ve bir o kadar da ayrı.

aşk ölüyor, diriliyor; monotonluk huzur veriyor, sıkıyor...
peki hangi aşk bu? nasıl bir monotonluk?


zaman ilerliyorken diyalektik olarak kendini yenilememek dahi geride kalmaktır benim icin,
dolayısıyla stabil tutmak icin sabitlemeye calıstıgımız her sey zamana meydan okumaya calısmak kadar anlamsız kalıyor.
kimisi bunu sabit tutmuyor da degisimlerini ortaklastırmaya calısıyor ve bir yandan bu yeni hallerini kesfetmeye calısırken bundan da keyif alıyorlar,
işte o zaman şefkat ve şehvetin bir butun icerisindeki uyumu olarak adlandırabilecek aşk, belki hic ölmez...
eger bunun ayaklarından birinde sorun olusmaya baslamıssa evet, haklısınız, aşk bitince ilişki de bitiyor.

kimisi de o stabil tuttugu ilişkideki gunluk rutinlerine monotonlasma diyor,
zamana o kadar uyum saglıyor ki degisimi gormek icin yıllar onceki resimlerine bakma geregi duyuyor,
fakat tanımları, kavramları farklı olsa da farklı hayatlarda benzer seyler yasanmıs olmuyor mu?
onların hikayesini dinlesek belki "e siz zaten aşıksınız" diyecegiz...

bana sorarsanız ise yukarda yaptıgım tanımlamanın aksine aşk ı gecici bir körlük hali olarak goruyorum,
eglenceli, kafa karıstırıcı, uzucu... tum hisleri barındırabilir.
ancak asıl olanın perde kalktıktan sonra da onunla beraber 4mevsimi hissebilmek oldugunu dusunuyorum... yine sehvet var, yine sefkat var...

beraber her gece film izlense bile farklı bir film izliyor olmanın bilinci monotonlugu kırıyor,
veya surekli aynı filmi izlerken her zaman aynı seyi hissedemeyecegini bilmek... birinde sasırırsınız, digerinde alt metine odaklanır, belki sonra sıkılırsınız. bir sure sonra tekrar izlediginizde bu sefer edinilen tecrubeler ve okuduklarınızdan yeni ogrendikleriniz ile cok daha farklı yorumlar yapabilirsiniz. yine tek renge bagımlılık soz konusu degil.

bence ask, mono-ton gormeye basladıgımız zaman bitiyor...
 
Yorumunuz dikkatimi cekti,
Yer yer katıldıgım bölümler var. Ancak kisilerin yaptıgı monotonluk, aşk ve diger kavramların tanımları, "evet" in kabul ve onay ifadesi olarak kullanılması kadar birbirine yakın ve bir o kadar da ayrı.

aşk ölüyor, diriliyor; monotonluk huzur veriyor, sıkıyor...
peki hangi aşk bu? nasıl bir monotonluk?


zaman ilerliyorken diyalektik olarak kendini yenilememek dahi geride kalmaktır benim icin,
dolayısıyla stabil tutmak icin sabitlemeye calıstıgımız her sey zamana meydan okumaya calısmak kadar anlamsız kalıyor.
kimisi bunu sabit tutmuyor da degisimlerini ortaklastırmaya calısıyor ve bir yandan bu yeni hallerini kesfetmeye calısırken bundan da keyif alıyorlar,
işte o zaman şefkat ve şehvetin bir butun icerisindeki uyumu olarak adlandırabilecek aşk, belki hic ölmez...
eger bunun ayaklarından birinde sorun olusmaya baslamıssa evet, haklısınız, aşk bitince ilişki de bitiyor.

kimisi de o stabil tuttugu ilişkideki gunluk rutinlerine monotonlasma diyor,
zamana o kadar uyum saglıyor ki degisimi gormek icin yıllar onceki resimlerine bakma geregi duyuyor,
fakat tanımları, kavramları farklı olsa da farklı hayatlarda benzer seyler yasanmıs olmuyor mu?
onların hikayesini dinlesek belki "e siz zaten aşıksınız" diyecegiz...

bana sorarsanız ise yukarda yaptıgım tanımlamanın aksine aşk ı gecici bir körlük hali olarak goruyorum,
eglenceli, kafa karıstırıcı, uzucu... tum hisleri barındırabilir.
ancak asıl olanın perde kalktıktan sonra da onunla beraber 4mevsimi hissebilmek oldugunu dusunuyorum... yine sehvet var, yine sefkat var...

beraber her gece film izlense bile farklı bir film izliyor olmanın bilinci monotonlugu kırıyor,
veya surekli aynı filmi izlerken her zaman aynı seyi hissedemeyecegini bilmek... birinde sasırırsınız, digerinde alt metine odaklanır, belki sonra sıkılırsınız. bir sure sonra tekrar izlediginizde bu sefer edinilen tecrubeler ve okuduklarınızdan yeni ogrendikleriniz ile cok daha farklı yorumlar yapabilirsiniz. yine tek renge bagımlılık soz konusu degil.

bence ask, mono-ton gormeye basladıgımız zaman bitiyor...

Ah, çok haklısınız.

Bir sonraki yorumumda daha net anlatmaya çalıştım düşüncelerimi.

İki insanın birlikte olmasını zaten mantıklı bulmuyorum ben, fedakarlıklar yapmalarını mesela.

Denkleme çok fazla mantıksızlık girince de hata veriyorum, demek ki aşk gibi mantıksız bir değişken katıldı diye düşünüyorum.

Monotonluk kısmı ise tamamen benim karakterimle ilgili. Mesela her gün başka bir film izlemek bile demişsiniz, çok da haklısınız.

Her gün yeni hislerle, yeni heyecanlarla uyanmak önemli olan benim için. Bazı insanlar ilerlemiyor. Bazı insanlarla günlük ilişkiler bile ilerlemiyor. Bu beni inanılmaz geriyor.

Yani monoton insanların varolduğunu düşünüyorum ilişkilerin yapısından çok. İlişki yaşamak zaten çok mantıklı değil, monoton bir insanla yaşamak ise tam bir karadelik benim için.

Aşk kısmı ise, bir öncekinde belirttiğim gibi tamamen gözleme dayalı. Bazı insanlar birbirlerine bazı insanlardan farklı davranıyor bence. Onu yakalayamadıktan sonra da kalıcı bir şey yaşamayı anlamsız buluyorum.

 
Ah, çok haklısınız.

Bir sonraki yorumumda daha net anlatmaya çalıştım düşüncelerimi.

İki insanın birlikte olmasını zaten mantıklı bulmuyorum ben, fedakarlıklar yapmalarını mesela.

Denkleme çok fazla mantıksızlık girince de hata veriyorum, demek ki aşk gibi mantıksız bir değişken katıldı diye düşünüyorum.

Monotonluk kısmı ise tamamen benim karakterimle ilgili. Mesela her gün başka bir film izlemek bile demişsiniz, çok da haklısınız.

Her gün yeni hislerle, yeni heyecanlarla uyanmak önemli olan benim için. Bazı insanlar ilerlemiyor. Bazı insanlarla günlük ilişkiler bile ilerlemiyor. Bu beni inanılmaz geriyor.

Yani monoton insanların varolduğunu düşünüyorum ilişkilerin yapısından çok. İlişki yaşamak zaten çok mantıklı değil, monoton bir insanla yaşamak ise tam bir karadelik benim için.

Aşk kısmı ise, bir öncekinde belirttiğim gibi tamamen gözleme dayalı. Bazı insanlar birbirlerine bazı insanlardan farklı davranıyor bence. Onu yakalayamadıktan sonra da kalıcı bir şey yaşamayı anlamsız buluyorum.

yine takıldıgım bölümler var elbet,
evliligin mantıksızlıgı gibi...
o kadar korkuyordum ki... cok dusundum. mantıgını, bir partner ile beraber yasanılabilecek seyler olarak dusununce pek de kotu birseymis gibi gelmemeye basladı; zamana bıraktım..
sonra toplumu, algıları bir kenara atıp "ev-li-lik" dedim, birden bire ferahladıgımı hissettim, cunku artık kendi tanımlarım, kendi kurallarım vardı : )

dediginiz gibi bazı insanlar ilerlemiyor,
bir onceki yorumumda bahsettigim gibi "aynı" kalmalarının bile diyalektik olarak geride kaldıgını gordukce surekli ya kendimi yiyorum ya da savaş açmış gibi kılıckalkan oynuyorum.
ancak oyle bir hal alıyor ki don kisot gibi duvara tosluyorum...
bir de yel degirmeninin hava akımına kapılıp dediginiz gibi santrifujuna girersek, vay halimize...

bunun yerine -bazen degis(e)mese dahi- daha anlamlı isler icin enerjimi kullanmak cok daha mantıklı geliyor.
ustelik bahsettiginiz heyecan ve degisimin getirdigi yenilikten oturu de enerji surekli kendini yeniliyor...

bahsettiginiz fedakarlıkları da bunun bir parcası olarak goruyorum,
hatta biraz pragmatist bir yorum olsa dahi, size getirisini ve hissettirecegi mutlulugu bildiginiz icin hediye almak vermek gibi beraber zaman gecirmek keyifli bir hal alıyor,
sosyal iliski kurdugumuz diger insanlar gibi bu partner ile de illa cinsel birsey de yasamak gerekmiyor, ev arkadası bile olabilir.
her seyi es zamanlı yapamıyoruz ki, onceliklerimize gore bazı maddeleri ilk sıraya koydugumuz seyler icin feda ediyoruz.
bence asıl mantıksız olan oncelik sırasında 1.olarak eşi, arkadası vs koymak ve hayatının anlamıymıs gibi adlandırmak.
 
merhaba kadınlar kulübü hatunları :KK54:
2 yıldır ilişkim var ve sıradanlaştık sanki :63: neler yapsam da canlansak :KK14:

çok doğal, alışmışşsınız işte uzuv gibi olmuşsunuz birbirinize
çoğu kişide gözlemlediğim ve gördüğüm şu ki canlanmaya çalışırken canınızı çıkartıyorsunuz bu duruma dikkat.
 
yine takıldıgım bölümler var elbet,
evliligin mantıksızlıgı gibi...
o kadar korkuyordum ki... cok dusundum. mantıgını, bir partner ile beraber yasanılabilecek seyler olarak dusununce pek de kotu birseymis gibi gelmemeye basladı; zamana bıraktım..
sonra toplumu, algıları bir kenara atıp "ev-li-lik" dedim, birden bire ferahladıgımı hissettim, cunku artık kendi tanımlarım, kendi kurallarım vardı : )

dediginiz gibi bazı insanlar ilerlemiyor,
bir onceki yorumumda bahsettigim gibi "aynı" kalmalarının bile diyalektik olarak geride kaldıgını gordukce surekli ya kendimi yiyorum ya da savaş açmış gibi kılıckalkan oynuyorum.
ancak oyle bir hal alıyor ki don kisot gibi duvara tosluyorum...
bir de yel degirmeninin hava akımına kapılıp dediginiz gibi santrifujuna girersek, vay halimize...

bunun yerine -bazen degis(e)mese dahi- daha anlamlı isler icin enerjimi kullanmak cok daha mantıklı geliyor.
ustelik bahsettiginiz heyecan ve degisimin getirdigi yenilikten oturu de enerji surekli kendini yeniliyor...

bahsettiginiz fedakarlıkları da bunun bir parcası olarak goruyorum,
hatta biraz pragmatist bir yorum olsa dahi, size getirisini ve hissettirecegi mutlulugu bildiginiz icin hediye almak vermek gibi beraber zaman gecirmek keyifli bir hal alıyor,
sosyal iliski kurdugumuz diger insanlar gibi bu partner ile de illa cinsel birsey de yasamak gerekmiyor, ev arkadası bile olabilir.
her seyi es zamanlı yapamıyoruz ki, onceliklerimize gore bazı maddeleri ilk sıraya koydugumuz seyler icin feda ediyoruz.
bence asıl mantıksız olan oncelik sırasında 1.olarak eşi, arkadası vs koymak ve hayatının anlamıymıs gibi adlandırmak.

Kesinlikle bir insanın başka herhangi bir insanı hayatının anlamı yapması çok saçma geliyor bana da.

Evliliği mantıksız buluyorum, ama ben zaten ev arkadaşlığını da mantıksız buluyorum. Çok da uygun bir örneklem olduğum söylenemez.

Mesela sürekli aynı evde yaşayan 2 insan bile mantıksız geliyor bana. Gelenek, toplum, baskı nedeniyle evliliği saçma bulmuyorum yani. Tamamen kişisel sebeplerden ve kişisel alan konusundaki tahammülsüzlüğümden kaynaklanıyor.

Bu nedenle kendi yorumumu genelgeçer bir şey gibi dile getiremem. Oldukça yanlı ve altsebeplerden beslenen bir bakış açısı çünkü.
 
Back