İLETİŞİMDEKİ EN ÖNEMLİ NOKTA NEDİR?

Daydream_

Guru
Anneler Kulübü
Kayıtlı Üye
28 Eylül 2009
3.546
5.590
358
41
alıntıdır

***

Sevgili Doğan Cüceloğlu’nun iletişimin beş boyutu olarak belirlediği temel noktalar şöyle:

1. Varsın - yoksun boyutu,
2. Doğalsın - doğal değilsin boyutu,
3. Değerlisin - değersizsin boyutu,
4. Sevgiye layıksın - sevgiye layık değilsin boyutu,
5. Güvenilirsin - güvenilmezsin boyutu.

Herhangi bir iletişim sırasında mesajlarımızın içeriğinde bunlardan en az biri bulunur: Diyelim ki bir binaya giriyorum, arkamdan da tanımadığım başka insanlar da geliyor. İçeri girerken önümdeki kişi kapıyı benim de geçmem için eliyle şöyle bir tutarsa bana “sen varsın ve değerli birisin” mesajını verir. Ben de arkamdan gelene kapıyı tutarsam ona “sen varsın, senin farkındayım ve sen değerlisin” mesajını vermiş olurum. Kapıyı tutmazsam; senin farkında değilim, sen benim için yoksun mesajı veririm.

TV’de bir programı çok dikkatle izlediğimi düşünelim. O sırada çocuğum bana “baba” diye seslense ve ben ona bakıp “söyle evladım” dersem, çocuğuma “sen varsın, seni dikkate alıyorum ve sen benim için TV’deki bu programdan daha değerli, daha sevgiye layıksın” demiş olurum. Eğer onu duymazsam, çocuğuma “senin farkında değilim benim için sen yoksun, TV’deki şu program var” demiş olurum. Bu durumları siz yaşadıysanız bilirsiniz; içiniz acır, kendinizi adam yerine konmamış olarak hissedersiniz.

Kapıdan içeri girer girmez eşinize “bu akşam ne yemek var?” derseniz, ona “benim için senin değerin yaptığın yemek ile ilişkili, seni sen olarak, eşim olarak, birey olarak önemsemiyorum, bu anlamda sevgiye layık değilsin, evin aşçısı olarak sevgi ve ilgi hak ediyorsun” demiş olurum. Aynı şekilde eşim bana eve girer girmez; “al dediklerimi aldın mı?” derse, beni ben olarak, insan olarak değil, eve malzeme getiren kişi olarak dikkate aldığını, bu çerçevede değerli bulduğunu göstermiş olur.

İlişkilerimiz sırasında bu mesajları karşımızdakine verdiğimizin farkında olmak ilişkilerin sağlıklı ve güçlü olması için çok önemlidir. Ama gene de iletişimdeki en önemli nokta bu değildir.

İletişimdeki en önemli nokta; bir kişinin “var olmak, doğal olmak, değerli olmak, sevgiye layık olmak, güvenilir olmak” boyutlarında KENDİSİNE ne mesajlar verdiğidir. Bütün iletişimlerin başlangıç noktası burasıdır. Bir insan kendisi ile sağlıklı iletişim kuramaz ise çevresi ile asla sağlıklı, güçlü ve kaliteli iletişim kuramaz.

Bir ortamda aklınızda bir fikir olduğunu ama bunu söylemekten kaçındığınızı düşünelim. Bu durumda kendinize “ben yokum, değersizim, güvenilmezim” demiş olursunuz. Tam dışarı çıkmak üzereyken arkadaşınızın size “nereye gidelim?” dediğini düşünün, eğer “fark etmez” diyorsanız, dikkat edin belki de fark ediyordur ama –nedense- bunu söylemekten kaçınıyorsunuzdur. Eğer böyle ise “ben yokum, değersizim, güvenilmezim” demiş olursunuz.

Bir üniversite adayı karşımda oturuyordu. Ona ne olmak istediğini sordum, bana; “işte onu bana siz söyleyeceksiniz” dedi. Bu kız çocuğu 17 yaşındaydı ve ne istediğini bilmiyordu. “Gönlünde ne yatıyor, ileride ne olmak istersin” diye ısrar ettim. “Annemi duydunuz; şu okulda, bu bölümde okumamı istiyor” dedi. “Annen önemli, ama sen ne istiyorsun?” dediğimde cevabı gerçekten bilmediğini fark ettim.

Bu kız çocuğunu bir yaşında iken düşünelim; acaba hangi yemeği tercih edeceğini bilmez bir halde miydi? Annesi, babası ona sevmediği bir yemeği uzattığında kafasını öte yana çevirmez miydi? Zorla ağzına tıkmaya çalıştıklarında “purrrfuufff” diye geri püskürtmez miydi? Dikkat ederseniz bütün çocuklar kendi seçimlerinin farkında olacak şekilde doğmuşlardır. Ama çevresi ne kadar ona seçim yapmaya izin vermez ise bir çocuk o kadar kendinden, kendisi için önemli ve anlamlı olandan uzaklaşmaya başlar. Bir süre sonra da kendi ile teması o kadar cılızlaşır ki –asla kaybolmaz- ama iç sesini duyma yeteneği bir hayli zayıflamış olur. Sonra da “fark etmez”, “işte onu bana siz söyleyeceksiniz” diyen yetişkinler olurlar.

Bir yakınımın fotoğrafını çekiyordum; şiddetle “oradan çekme sol tarafımdan çek” diye bağırdı. Anlamadım, nedenini sordum, “o taraftan burnum çok kötü, çok çirkin çıkıyorum” dedi. Bence arada bir fark yoktu, ama o kendi burnunun sol yanını doğal değil, bozuk, çirkin buluyordu. “Benim burnum çirkin, ben çirkinim” diyen kişinin başka insanlarla ilişkileri nasıl olabilir? Onlarla ne derinlikte ve kalitede ilişki kurabilir? Onlarda ilk dikkat edeceği özellikler hangileri olur?

Küçükken “ben matematikten anlamıyorum, benim matematiğe kafam basmıyor” diyordum. Buna kesinlikle inanıyordum. Çünkü babam sadece matematiği önemsiyor ve sadece matematik çalıştırmak için yanıma oturuyordu. Tabii iletişim kurmanın 5 boyutunu bilmediği için, niyeti kötü olmasa da, benim güvenilmez (şu basit soruyu bile çözemiyorsun), doğal olmayan (hadi çabuk çöz, acelem var), değersiz ve sevgiye layık olmayan (matematiği yapamazsan kafan çalışmaz, hiçbir şeyi beceremezsin) biri olduğumu düşünmeme yol açıyordu. Bu iletişimler çerçevesinde giderek matematiği hiç sevmemeye başladım. Hiçbir problemi çözebileceğime inanmıyordum. Matematiğe kafam basmadığı için gerçekten kendimi değersiz ve güvenilmez hissederdim. Bu iç konuşmayı o kadar çok ve inanarak yapıyordum ki lisede edebiyat (bizim zamanımızda sözel denmiyordu) bölümünü seçmemin bir nedeni de buydu.

Kendi kendime “hayır, bu yanlış bir cümle, bu gerçek değil, sadece benim ufakken edindiğim bir cümle ve kendi kendime tekrar edip duruyorum, bunu değiştirebilirim ve değiştireceğim” dediğimde üniversite biteli iki sene olmuştu. Bir matematikçi olmadım, ama bir matematik sorusundan korkmamayı öğrendim. İş hayatımın ilk yıllarındaki üç projemde büyük bir zevk alarak istatistiksel analizler yaptım.

Geçenlerde Facebook’daki sosyolog Nurdoğan Arkış hesabıma bir mesaj geldi, bir okuyucum şunu soruyordu: “Eşim beni sürekli aşağılıyor, zaman zaman şiddet de uyguluyor. Çok mutsuzum, her yolu denedim, yıllar geçti düzelmedi, ne yapacağımı bilmiyorum” diyordu. Ben size sorayım; gerçekten ne yapması gerektiğini bilmiyor olabilir mi? Yoksa iç sesinin kendisine ördüğü bir hapishanenin duvarlarından gerçeği ve dışarıyı göremiyor mu?

Kendi iç konuşmalarımıza çok önem vermeliyiz çünkü onların farkına vardığımızda daha etkin ve güçlü ilişkiler kurabileceğiz. Öte yandan, başkalarına, özellikle öğrencilerimize ve çocuklarımıza verdiğimiz mesajlara dikkat etmeliyiz. Çünkü onların iç konuşmalarının oluşmasına yön vermiş oluyoruz.

Nurdoğan Arkış
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…