güzel bakan, güzel görür...
benim de hayalimdi, ama bir türlü cesaret edememiştim...
gidebilir miyiz, gidemez miyiz, çalışıyoruz, çocukların okulları var, tatillerde farklı rotaları tercih ediyoruz, boşa masraf mı olur, prefabrik mi olsun, konteyner mı, ahşap mı olsun beton mu, büyük tek kat bir ev mi, küçük iki katlı bir ev mi olsun, ama zaten eşimin Akdeniz, benim Karadeniz de, ailelerimizin yazlıkları var vs derken, arkadaşların da ısrarıyla, İstanbul yakınlarında bir köyden arsa alıp, tam da virüs öncesine denk gelen inşaat süreci, garantina aylarının başında, iğneden ipliğe, internetten siparişle döşenip, alel acele, yerleşilen iki katlı, küçük, şirin,bir köy evi oldu.,,
Darısı isteyen herkese olsun... amin...
Ayda yılda bir gider, kafa dinleriz diye düşündüğümüz ev, her hafta sonu kaçtığımız bir liman oldu, virüs sebebiyle, bütün sosyal hayatımızın, tatillerin sıfırlandığı bir dönemde...
evet sobamız, üzerinde çayımız ve kestanemiz var ama, bahçenin çevrilmesi, peyzaj düzenlemeleri vs yeni yapılıyor, meyve ağaçları, çiçekler, çimler ancak bahara, yaza inşallah...
Geçtiğimiz yaz, bahçenin bir köşesine, aklına gelebilecek sebzelerden birer ikişer fide diktik, hiç bu işlerden anlamasak da, sorarak, arkadaşlardan yardım alarak ve ilk kez kendi ellerimizle dikip, büyümesine şahit olduğumuz, mucize gibi gelen, domates, biber, nane, soğan, fasülye, turp, bamya vs yedik... kavun, karpuz ve kabak da denedik, ama biraz büyüdüklerinde, bahçemize gelen, davetsiz misafirlerin nasibi oldular...
:)) onların rızkıymış, helali hoş, afiyet şifa olsun dedik.,, :) ( her ne kadar kızım, ama anne biz o kabaktan tatlı yapacaktık, diye bir süre hayıflansa da :)) )