Haşim Kılıç: Vesayet altındaki yargı hukuk güvenliği sağlayamaz

ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın konuşması, temel hak ve hürriyetler konusunda bir hukuk manifestosu niteliğindedir.
Evvela, yargı tarihimizde evrensel hukuka en çok atıf yapılan bir konuşmaydı. Anayasa mahkemelerinin varlık sebebinin “hak ve hürriyetlerin korunması” olduğunu belirten bir konuşmaydı.
Hukuk devletini, “tüm eylem ve işlemlerin yargı denetimine tabi tutulduğu, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu devlet” olarak tanımlayan bir konuşmaydı. Defalarca altı çizilmesi gereken şu ifadenin yer aldığı bir konuşmaydı: “Bireylerin her türlü endişe ve korkudan arındırılmış güvenli bir alanda hayat sürmeleri, en temel insan haklarıdır.”
Din, ırk, mezhep ayırımı yapmadan evrensel insan haklarını savunan ve bu yönde tüm AYM mensupları adına millete “söz” veren bir konuşmaydı.

KONUŞMANIN HUKUKİ İÇERİĞİ

Kılıç konuşmasında, Anayasa Mahkemesi’nin eski, vesayetçi, “sınırlayıcı ve daraltıcı” tutumunu da eleştirdi. Yıllar önce yaptığı bir konuşmasındaki “Yargı, milletin iradesine tuzak kurulacak yer değildir ve olmamalıdır” sözünü tekrarladı.
Kılıç o zamanlarda da AYM’nin parti kapatma, türban yasağı, özelleştirme iptalleri gibi “sınırlayıcı ve daraltıcı” kararlarına “karşı oy” yazmış, evrensel hukuku ve liberal değerleri esas almıştı. Dünkü vesayetçi çevreler o zaman Kılıç’ı “irticacı” diye
suçlamışlardı. Kılıç bugün de konuşmasında aynı evrensel hukuku ve liberal değerleri savundu. Tuhaf olan, dün o değerleri alkışlamış olanların bugün iktidarda bundan rahatsız olmaları... Kılıç dün hangi evrensel ve liberal değerleri savunmuşsa, bu konuşmasında da aynı değerleri savunmuştur, konuşması siyasi değil, hukukidir.

EVRENSEL HUKUKUN TALİMATI
Kılıç, evrensel hukuk yönünde yapılan üç reformdan bahsetti:
1990’da merhum Turgut Özal’ın AİHM’ye bireysel başvuruyu kabul etmesi.
2004’te AK Parti iktidarının Anayasa’nın 90. maddesinde evrensel hukukun üstünlüğü hükmünü getirmesi.
2010 referandumunda evrensel hukuku uygulamak üzere AYM’ye bireysel başvuru hakkının kabul edilmesi. Kılıç’ın dediği gibi bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’ne “evrensel standartları uygulayın talimatı vermiştir”. AYM’nin Twitter yasağını kaldırması evrensel hukukun bu talimatının uygulanmasıydı!

Bu konuda birçok AİHM içtihadı vardır. Kılıç’ı bu yüzden eleştirenler Twitter yasağını doğrulayan bir tek AİHM içtihadı gösterebilirler mi?
2004 ve 2010 reformlarını yapan iktidarın bugün bundan rahatsız olması, hele de Mahkeme hakkında burada yazmayacağım ağır suçlamalar yapması gerçekten “garip bir çelişki”dir.
TÜRKİYE’NİN HUKUK SINAVI
Anayasa Mahkemesi’ne tanınan bireysel başvuru hakkı, şarta bağlıdır. AYM evrensel hukuku uygulamazsa, AİHM bu yetkiyi geri alacaktır! Sayın Kılıç’ın belirttiği gibi, Türkiye, öyle bir durumda “demokratik dünya milletleri nezdinde çok ciddi bir itibar kaybına” uğrayacaktır.
Hangi vatansever vicdan, hangi hukuka saygı duygusu bunu kabul edebilir. Bu Türkiye’nin bir hukuk sınavıdır.
AYM adına Kılıç şu sözü verdi konuşmasında: “Anlayışla karşıladığımız tüm eleştirilere rağmen, hak ve özgürlük yollarının açılması süreci mahkememizce kararlı bir şekilde sürdürülecektir.”
Çok şükür Türkiye’de evrensel hukuka inanmış yargıçlar var. Hukukun ve demokrasinin evrensel standartlarında bir mutabakat sağlayabilsek, emin olun, hem kavgalarımız bitecek hem ekonomimiz şahlanacak, Ali Babacan da söylüyor bunu.
TAHA AKYOL

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26296465.asp
 
28 Şubat sonrasıydı.
Ahmet Necdet Sezer Anayasa Mahkemesi başkanı olmuştu.
*
Sezer, kürsüden yaptığı konuşmalarda...
- Özgürlük diyordu.
- Demokrasi diyordu.
- İnsan hakları diyordu.
- Evrensel standartlar diyordu.
*
28 Şubat’ta dönemin yerel standartlarından bıktığımız için can havliyle sarılmıştık bu konuşmalara.
Muhafazakâr yayın organlarında coşkulu manşetler atılıyordu:
“Anayasa Başkanı Sezer’den demokrasi ve özgürlük manifestosu.”
Tayyip Erdoğan da sarılmıştı Sezer’in konuşmalarına, Abdullah Gül de...
*
Sonra Ahmet Necdet Sezer, biraz da o konuşmaların etkisiyle cumhurbaşkanı seçildi.
28 Şubat’ın kötülüklerine maruz kalan siyasetçiler de oylarını verdiler Sezer’e.
*
Sonuç?
Tam bir hayal kırıklığı!
Ahmet Necdet Sezer, Cumhurbaşkanlığı döneminde özgürlükleri, evrensel standartları, demokrasiyi, insan haklarını falan unuttu.
Çatık kaşlı, rejim bekçisi bir zat olup çıktı. Özgürlük nutukları atan adam gitti, yerine apartman kuytularında karısı türbanlı bürokrat kovalayan bir Cumhurbaşkanı geldi.
*
Sonradan öğrendim:
Anayasa Mahkemesi Başkanı sıfatıyla Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı özgürlükç konuşmaların arkasında dönemin Anayasa Mahkemesi üyesi Haşim Kılıç’ın etkisi vardı. Metinler Haşim Kılıç’tan çıkıyor, Sezer de okuyordu.
*
Haşim Kılıç’ın dünkü konuşmasını dinlerken Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı özgürlükçü konuşmaları anımsadım.
Sezer’in konuşmaları karşısında hangi coşkuya kapıldıysam Kılıç’ın konuşması karşısında da aynı coşkuya kapıldım.
Hiç çekinmeden “Haşim Kılıç’tan demokrasi, hukuk ve özgürlük manifestosu” diye manşet atabilecek durumdaydım yani.
*
“Sezer’in pişirdiği sütten ağzın yanmadı da mı Haşim Kılıç’ın yoğurdunu üflemeden yiyorsun?” diye sorabilirsiniz.
Cevabım şu olur:
Haşim Kılıç’a itimadım tamdır.
*
Haşim Kılıç’a itimat ediyorum.
Çünkü...
- Sezer’in içselleştirmeden yaptığı özgürlük çıkışını, Haşim Kılıç içselleştirerek yapıyor.
- İster daha yüksek makamlara gelsin, ister emekli olup evine çekilsin... Haşim Kılıç’tan özgürlük karşıtı, rejim bekçisi bir tipoloji çıkmaz.
- Haşim Kılıç’ın hakkını teslim etmek lazım: Askeri vesayet döneminde de özgürlükleri savunuyordu, şimdi de özgürlükleri savunuyor.
- Haşim Kılıç bugünkü iktidara “rejim bekçiliği” motivasyonuyla eleştiriler getirmiyor.
Eleştirilerinin odağında sadece ve sadece hak ve özgürlükler var.
- Kılıç’ın çıkışının arkasında cumhurbaşkanı olmak hevesi yattığı kesin bir karine değil.
Cumhurbaşkanlığı seçimi süreci söz konusu olmasa da Kılıç bu çıkışı yapacak kıratta bir adamdır.
*
İşte bu nedenlerle...
Helal olsun Haşim Kılıç’a diyorum.
Ve bunu dediğim için hiç pişman olmayacağımdan adım gibi eminim.

9 maddede Haşim Kılıç kimdir
- BİR: Eşi başörtülüdür.
- İKİ: Turgut Özal tarafından göreve getirilmiştir.
- ÜÇ: Görev yaptığı süre içinde asla ve kata özgürlük karşıtı bir duruşu olmamıştır.
- DÖRT: Başta parti kapatma davaları olmak üzere birçok davada yazdığı muhalefet şerhleriyle özgürlük yanlısı bir tutum almıştır.
- BEŞ: Askeri vesayet döneminde herkes durumu idare ederken çekinmeden özgürlükçü tavır almıştır.
- ALTI: İnsan hakları ve özgürlükler konusunda çizgisi net ve sağlamdır.
- YEDİ: Seçimle işbaşına gelenlerin hukuk çerçevesinde iktidar olma haklarını koruyup kollamıştır.
- SEKİZ: Askeri vesayet dönemindeki tutumu nedeniyle dönemin egemenlerinin tepkisine yol açmıştır.
- DOKUZ: AK Parti iktidarında hükümetle sadece bireysel haklar ve özgürlükler konusunda ayrı düşmüştür.

İktidar yakasından Kılıç’a olası tepkiler
- ADAM resmen paralel çıktı.
- Hemen Anayasa Mahkemesi’ni ilga eden yasa çalışmaları başlasın.
- Haşim Kılıç Pensilvanya’ya uçtu mu? Bizim troller bu sorunun ucunu göstersin.
- Keşke Burhan Kuzu Anayasa Mahkemesi başkanı olsaydı, hiç böyle şeyler olmazdı.
- Biz adamın cüppesini dilimize dolayınca, o da bizim gömleğimizi diline doladı, iyi mi?
- Aramızdan biri bu adamın yaptığının “darbe” olduğunu söylesin.
- Sabah kahvaltıda yürek mi yedi bu adam?

Beğenmediğim tek yanı
HAŞİM Kılıç’ın konuşmasında beğenmediğim tek bölüm şu kısımdı:
“Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız.”
*
Haşim Kılıç, bu cümleyle Erdoğan’ın “Milli Görüş gömleğini çıkardık, geçmişi unutun, biz yeni partiyiz” açıklamasına gönderme yapıyordu.
*
Dörtdörtlük bir demokrasi çıkışına siyasi bir polemik havası kattığı için pek beğenmedim bu “gömlek” çıkışını

Nesi yanlış bunların
HAŞİM Kılıç dedi ki:
“Hukuk güvenliği, insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak tanımlanabilir.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
“Hukuk devletinin odağında esas itibariyle iktidar gücünün keyfi davranışlarının sınırlandırılması vardır. Bu nedenle kamu gücünü kullananlar da vatandaşlar gibi hukuksal ilkelerle kuşatılmıştır.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
“Son dönemde yargı “paralel devlet” ya da “çete” diye nitelendirilen vahim bir suçlamayla karşı karşıyadır. Bu suçlama üzerinde yapışık kaldığı sürece yargının ayakta kalması mümkün değildir. Herkes bu iddialarla ilgili bilgi, belge ve delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu kişileri başka illere tayin edilerek sorun çözülmez.”
Soruyorum: Nesi yanlış bunun?
*
Haşim Kılıç dedi ki:
“Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve
özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibidir.”

Soruyorum: Nesi yanlış bunun?

Haşim Kılıç’ın benim için anlamı
KURTARICI değildir. Misyon sahibi değildir. Bayrak açmış değildir. Siyasette rakip olmuş değildir. Sancak altına toplanma çağrısı yapmış değildir. Kişisel kariyer planına destek arayışına çıkmış değildir. Hükümeti düşürecek değildir. Muhalif bir rüzgâr estirmekte değildir.
*
Sadece ve sadece şudur:
Otoriterliğin kurumsallaşmaya doğru gittiği şu günlerde devleti yönetenlere hukuku, özgürlükleri, insan haklarını, evrensel standartları hatırlatma yürekliliği göstermiş bir hukuk adamıdır
AHMET HAKAN
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26296390.asp
 
Son düzenleme:
X