- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 358
- 45
Geçenlerde okuduğum bir kitapta hayatta yaşadığımız hiçbir olayın tesadüf olmadığı yazıyordu. Bırakın olayları sokakta karşılaştığımız insanlar bile tesaddüf değilmiş.
İlk bakışta bu düşünce insanı ürkütüyor. Hayat bir tiyatro sahnesi ve bizler farkında bile olmadan verilen rolleri yerine getiriyoruz. Henüz bunun insanları nasıl etkileyebileceğini nerelere götürebileceğini doğruluğunu yanlışlığını düşünürken öyle bir olay yaşadım ki gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
Onunla sokakta karşılaştım. Bir elinde küçük bir valiz diğer elinde siyah bastonu yeri kontrol ederek yürümeye çalışıyordu.Bastonu gözleri olmuştu. Önündeki engelleri çukurları tümsekleri bu bastonla görüyor, bastondan aldığı ip uçlarıyla adım atıyordu.
Bana o kadar yakındı ki birkaç engeli aşmasına yardım etmem gerektiğinde hemen atıldım. Yüzünde anlamsız soğuk bir ifade ile teşekkür etti. Ondan ayrılıp yoluma devam ederken yanımdaki arkadaşıma şükretmemiz gereken ne çok sebebimiz olduðunu anlatmaya koyuldum. Oysa bizlerin hala anlamsız
kuruntular, gereksiz sebeplerle canımızı sıkmak yada çevremizdekilerin canını sıkmak için garip çaba ve gayretlere girişimizi .Hayatı kendimizin ve çevremizdekilerin burnundan getirmek için neredeyse çaba
gösterdiðimizi.
Oysa gülmek için başta sağlığımız olmak üzere ne çok zenginliğe sahibiz. Bir saat sonra işyerine döndüğüm de sokakta yardım ettiğim bu adamla yeniden karşılaştım.Oturduğu koltukta gözlerini yerde,
sabit bir noktaya dikmiş öylece duruyordu. Önüne açtığı küçük valizin içinden taşan çoraplar ne yaptığını açıkça anlatıyordu.
Bu adam görme engelliydi. Beklide en önemli uzvunu kaybetmişti. Karanlık dünyasında güneşe yer yoktu. Ama hayattaydı bir şekilde ekmek parasını çıkarmaya, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışıyordu.
Dilenmiyor kimseden karşılıksız bir şey istemiyordu.Sokakta hissettiğim merhamet yerini hayranlığa ve takdire bıraktı.Ondaki pozitif enerjiye hayran olmamak imkansızdı.Daha yakından tanımak için yanına oturup konuşmaya başladım
Dört sene önceye kadar normal bir hayat yaşadığını göz tansiyonu sebebiyle iki gözünü de kaybederek karanlıklara mahkum olduğunu öğrendim. Önceleri zorlandığını fakat zamanla alıştığını durumu kabullendiğini anlatırken güçlü görünüyordu. Gözleri için tıbbın yapabileceği hiçbir şeyin olmadığını anlatırken daha bir karanlıklara gömüldüğünü görmemek imkansızdı inanın.
Çaresizliğin ne kadar zor olduğunu bir kere de onunla yaşadım.Daha sonra o kendinden emin tavrı ile bir paket çorap uzatarak:
_Buraya gelirken bir yerde neredeyse merdivenlerden düşecektim.Bu çorapları benim için fakirlere dağıtırmısınız dedi.
Şaşkınlığım ve hayranlığım bir kat daha arttı.
Sattığı çorapların üç beş kuruş geliriyle geçimini sağlayan bu adam,elindeki sınırlı sermayesinden vazgeçerek şükretmeye çalışıyordu. Şuan adını bile bilmediğim bu görme engelli adam geldiği gibi sessizce gitti.
Karanlık dünyası bence gözü gören pek çok insanınkinden daha aydınlıktı.Çünkü o adam elindeki zenginliklerin farkına varabilecek kadar iyi görüyordu. Bu noktada bizi mutsuzluğa iten sebeplerin başında, sahip olduğumuz zenginlikleri görmeyen gözlerimizi ve bitip tükenmek bilmeyen hırsımızı simgeleyen aç
gözlülüğümüzü sayabilirim.
Bu görme engelli ama gözü gönlü tok dünyası aydınlık adam kitapta okuduğum gibi hayata bakışımı değiştirmek amaçlı karşıma çıkmış olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Dünyada böyle insanların var olduğunu bilmek beni mutlu etti. Hayata bakışım bir anlamda değişti.Siz neler hissettiniz bilmiyorum ama biraz düşünün. ve şimdi söyleyin
Hangimiz görme engelli?
Alıntıdıra.s.
İlk bakışta bu düşünce insanı ürkütüyor. Hayat bir tiyatro sahnesi ve bizler farkında bile olmadan verilen rolleri yerine getiriyoruz. Henüz bunun insanları nasıl etkileyebileceğini nerelere götürebileceğini doğruluğunu yanlışlığını düşünürken öyle bir olay yaşadım ki gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
Onunla sokakta karşılaştım. Bir elinde küçük bir valiz diğer elinde siyah bastonu yeri kontrol ederek yürümeye çalışıyordu.Bastonu gözleri olmuştu. Önündeki engelleri çukurları tümsekleri bu bastonla görüyor, bastondan aldığı ip uçlarıyla adım atıyordu.
Bana o kadar yakındı ki birkaç engeli aşmasına yardım etmem gerektiğinde hemen atıldım. Yüzünde anlamsız soğuk bir ifade ile teşekkür etti. Ondan ayrılıp yoluma devam ederken yanımdaki arkadaşıma şükretmemiz gereken ne çok sebebimiz olduðunu anlatmaya koyuldum. Oysa bizlerin hala anlamsız
kuruntular, gereksiz sebeplerle canımızı sıkmak yada çevremizdekilerin canını sıkmak için garip çaba ve gayretlere girişimizi .Hayatı kendimizin ve çevremizdekilerin burnundan getirmek için neredeyse çaba
gösterdiðimizi.
Oysa gülmek için başta sağlığımız olmak üzere ne çok zenginliğe sahibiz. Bir saat sonra işyerine döndüğüm de sokakta yardım ettiğim bu adamla yeniden karşılaştım.Oturduğu koltukta gözlerini yerde,
sabit bir noktaya dikmiş öylece duruyordu. Önüne açtığı küçük valizin içinden taşan çoraplar ne yaptığını açıkça anlatıyordu.
Bu adam görme engelliydi. Beklide en önemli uzvunu kaybetmişti. Karanlık dünyasında güneşe yer yoktu. Ama hayattaydı bir şekilde ekmek parasını çıkarmaya, kimseye muhtaç olmadan yaşamaya çalışıyordu.
Dilenmiyor kimseden karşılıksız bir şey istemiyordu.Sokakta hissettiğim merhamet yerini hayranlığa ve takdire bıraktı.Ondaki pozitif enerjiye hayran olmamak imkansızdı.Daha yakından tanımak için yanına oturup konuşmaya başladım
Dört sene önceye kadar normal bir hayat yaşadığını göz tansiyonu sebebiyle iki gözünü de kaybederek karanlıklara mahkum olduğunu öğrendim. Önceleri zorlandığını fakat zamanla alıştığını durumu kabullendiğini anlatırken güçlü görünüyordu. Gözleri için tıbbın yapabileceği hiçbir şeyin olmadığını anlatırken daha bir karanlıklara gömüldüğünü görmemek imkansızdı inanın.
Çaresizliğin ne kadar zor olduğunu bir kere de onunla yaşadım.Daha sonra o kendinden emin tavrı ile bir paket çorap uzatarak:
_Buraya gelirken bir yerde neredeyse merdivenlerden düşecektim.Bu çorapları benim için fakirlere dağıtırmısınız dedi.
Şaşkınlığım ve hayranlığım bir kat daha arttı.
Sattığı çorapların üç beş kuruş geliriyle geçimini sağlayan bu adam,elindeki sınırlı sermayesinden vazgeçerek şükretmeye çalışıyordu. Şuan adını bile bilmediğim bu görme engelli adam geldiği gibi sessizce gitti.
Karanlık dünyası bence gözü gören pek çok insanınkinden daha aydınlıktı.Çünkü o adam elindeki zenginliklerin farkına varabilecek kadar iyi görüyordu. Bu noktada bizi mutsuzluğa iten sebeplerin başında, sahip olduğumuz zenginlikleri görmeyen gözlerimizi ve bitip tükenmek bilmeyen hırsımızı simgeleyen aç
gözlülüğümüzü sayabilirim.
Bu görme engelli ama gözü gönlü tok dünyası aydınlık adam kitapta okuduğum gibi hayata bakışımı değiştirmek amaçlı karşıma çıkmış olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Dünyada böyle insanların var olduğunu bilmek beni mutlu etti. Hayata bakışım bir anlamda değişti.Siz neler hissettiniz bilmiyorum ama biraz düşünün. ve şimdi söyleyin
Hangimiz görme engelli?
Alıntıdıra.s.