Birazdan kemal de damlar alana. Konuşmasının sonunda orada halis niyetle bulunan kişilerden özür dilesin, durumdan nemalandığı için..
Kepçe girdi, ağaçları sökecekler!
Bundan 5 gün önce, tarihe geçecek hikayenin ilk cümlesi bu oldu LAMBRUSCO. Gezi Parkında sakince, sağduyuyla direnmeye niyetli olan Taksim Dayanışmasına uygulanan şiddet çok yoğundu. Neyse ki fotoğraflar ve çağrılar sosyal medyada hızla yayıldı. Milletvekili Sırrı Süreyya Önder kepçenin önüne geçti ve kazı durdu. Gezi, rahat bir nefes aldı.
Fakat hemen ertesi gün daha büyük bir kuvvetle, Gezi Parkından çıkarılmaya çalışıldık. Kampanyacımız Cenk, gözaltına alındı ve mahkemeye sevk edildi. Biz Cenkten güzel haberler beklerken, bir yandan Gezi Parkında çok daha büyük bir grup toplanıyordu. Konuşuluyordu: Bu ağaçların hiç mi hakkı yok, bizim hiç mi hakkımız yok?
Sonunda Gezi Parkı direnişi, ünlüsüyle ünsüzüyle, genciyle yaşlısıyla, dindarıyla ateistiyle, sağcısıyla solcusuyla bir toplumun ortak noktası oldu. Gezi Parkı, çınarlarının altında, çimlerinin üstünde, omuz omuza duran barış dolu binlerce insanı ağırladı. Hepimiz kararlıydık, biz burada oldukça ağaçların rahat edeceğini düşünüyorduk.
Sabaha kadar şarkılar söylendi, kitaplar okundu. İnsanların gözünde umut, ellerinde inançları vardı. Sabah 5te Gezi Parkını dolduran kalabalık uykuya dalacakken, bir ses duyuldu. Birden ortalık duman içinde kaldı. Biber gazı çadırlarımızı doldurdu, bizim olan yerden zorla çıkarıldık, aklımız ağaçlarda kaldı.
Bundan sonra, Türkiye tarihinde eşi görülmemiş bir hareket başladı: İnsanlar, yaşam hakkı ve ifade özgürlüğü için sokaklara döküldü. 31 Mayıs ve 1 Haziran, bu hakları geri almak için insanların ne kadar kararlı olduğunu gösteren iki gün. Uygulanan şiddet, insanları sindirmek yerine, sağduyularını ve özgürlük inançlarını canlandırıyor.
Artık bugün her birimizin birer ağaç gibi özgürlük isteğimize kök salma günü.
Greenpeace