- 4 Mayıs 2007
- 712
- 3
Anadolu lezzetleri Sivas’ta buluştu
“Kazanlar kurulur, şölenler verilir, şenlikler yapılır.
Anadolu’nun bereketli topraklarının zengin kültürü
binlerce yıldır birikir biriktirir.”
Anadolu Halk Mutfağı değerlerinin envanterini oluşturma ve gurme turizmini geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan “Anadolu Halk Mutfağı Platformu” tarafından düzenlenen Geleneksel Lezzetler Şenliği’nin ikincisi 24 – 27 Mayıs tarihleri arasında Sivas’ta gerçekleştirildi. Şenliğe Sivas Valisi Sayın Veysel Dalmaz ev sahipliği yaparken, Sivas Belediyesi, Kelkit Havzası Kalkınma Birliği, Avrasya Aşçılar Birliği, Assos Vakfı, Pelit Pastaneleri, Büyük Otel, Kavaklıdere Şarapları ve Sivas ilindeki bir çok firma katkıda bulundu.
Geçtiğimiz yıl Tokat’ta ilki düzenlenen Geleneksel Lezzetler Şenliği’nin ikincisi de büyük ilgi topladı. Şenliğe gastronomi alanının önde gelen akademisyenlerinden Dr. Fusun Ertuğ, David Shipman, Dilistan Çilingiroğlu Shipman ile beraber, Yrd. Doç. Dr. Nebi Özdemir , Priscilla Mary Işın, Nevin Halıcı, Gökçen Adar, Aylin Tan, Fatma Pekşen, Müjgan Uçer, Nilhan Aras, Pınar Koçoğlu, Mehmet Uzunöz, Ceyhan Aşçıoğlu, Yücel Dereyayla, Musa Dağdeviren gibi mutfak profesyonelleri, beslenme uzmanları, turizmciler, araştırmacılar ve yazarlar da konuşmacı olarak katıldı.
Geleneksel Lezzetler Şenliği 24 Mayıs 2007 günü Sivas İstasyon Mevkii’nde toplanan kortej, Cumhuriyet Meydanı’nda kurulan büyük kara kazanın temsili ateşinin yakılması ve “Yeniden Kuruyoruz Kazanları ve Yeniden Yakıyoruz Anadolu’nun Sevgi Ateşini” anonsu ile başladı.
Geleneksel Lezzetler Şenliği açılışında konuşma yapan Sivas Valisi Veysel Dalmaz, şenliğin düzenlenmesindeki amacın Anadolu kültürünün zenginliğine mutfak başlığı altında dikkat çekmek, Anadolu’da gurme turizminin gelişmesine katkı sağlamak, unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Anadolu lezzetlerini ulusal ve uluslar arası yemek literatürüne taşımak olduğunu söyledi. Şenliğin geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturduğuna dikkat çeken Vali Dalmaz, yöresel lezzetlerin bu şenlikle dünyaya da tanıtıldığını ifade etti. Etkinliği birlik ve beraberlik içerisinde gerçekleştirdiklerini belirten Vali Veysel Dalmaz, Sivas’ın bir kültür şehri olduğunu vurguladı. Yemek zenginliğinin de bu kültürden etkilendiğini dile getiren Vali Dalmaz, etkinliklerin her aşamasında vatandaşlarla iç içe olmak istediklerini de sözlerine ekledi.
Şenlik boyunca Sivas’ın tarihi mekanı Buruciye Medresesi’nde gerçekleştirilen “Profesyonel Mutfaklarda Geleneksel Tatlar ve Gastronomi Eğitimi”, “Bölgesel Tanıtım Bağlamında Geleneksel Mutfak” ve “Geleneksel Anadolu Halk Mutfağı, Mutfak Değerleri ve Konsept” konulu arama konferanslarında konuklar, basın mensupları ve konuşmacılar arasında verimli bir bilgi paylaşımı oldu. Her gün öğle ve akşam yemeklerinde bir başka ilin mutfaklarından örnekler sunuldu. Tadımlar ve değerlendirmeler yapıldı. Şenlik süresince Sivas merkeze yakın bir yeşil alanda kurulmuş olan Paşabahçe mevkiindeki özel mekanda yöresel yemekler pişirildi ve tüm konuklarla katılımcılara sunuldu.
İl il mutfaklar
Birinci gün öğle yemeğinde Erzurum mutfağını tattık. Dağ nanesinin lezzetlendirdiği Tutmaç Çorba’sı gerçekten enfesti ve beğeni topladı. Erzurum deyince akla gelen Cağ Kebabı’na ise hiç kimse hayır demedi. Bahçede ustaların büyük özenle usulüne uygun pişirdikleri Cağ Kebabı’ndan kaç şiş yediğimi hatırlamıyorum. Masalara konmuş olan Sivas yöresine özgü pide ekmeklerini tabağıma dizip kebaba altlık yaptım. Koyunun bütün etlerinin kullanıldığı Cağ kebabını tuz, karabiber ve soğan lezzetlendirmiş. Tatlı sıra geldiğinde ise Muammer Usta’nın Cevizli Kadayıf Dolması çıktı karşımıza. Şerbeti, yağı, çıtırlığı, her şeyi yerli yerindeydi. Tatlı servis edilirken bize birer adet kartvizit dağıtıldı. Ön yüzünde “Muammer Usta’nın meşhur Erzurum kadayıf dolması” diye yazıyordu ve altında adres vardı. Arka yüzünde ise “12 adımda kadayıf dolması” başlığı ile minicik fotoğraf kareleri ile tatlının yapımı aşama aşama gösteriliyordu. Çok takdir ettim. Bizler de böylece tatlının nasıl hazırlandığını görmüş olduk.
Aynı gün akşam yemeğinde Bursa mutfağı ile tanıştık. Düğün Çorbası, Kestaneli Güveç, tavuk etiyle pişirilmiş Keşkek ve Kemalpaşa tatlısından oluşan Bursa mutfağı mönüsündeki yemekleri Bursa Çıraklık Eğitim Merkezi’nde görev yapan aşçılık bölümü eğitmeni Cemal Barış hazırlamıştı.
İkinci gün öğle yemeğinde Trabzon ve akşam da Edirne mutfaklarından örnekler tattık.
Trabzon’dan gelen aşçılar Şenol Seven ve Ali Ayaz ustalar, mısırlı ve barbunyalı karalahana çorbası, Hamsili otlu kaygana, Sütlaç ve Laz böreğini sundular. Hamsili ve otlu kayganayı ustalara nasıl yaptıklarını sordum: “İnce kıyılmış taze soğan, maydanoz, yumurta, ayıklanmış hamsi, biraz mısır unu, biraz beyaz un ve sütü iyice karıştırıp akıtma döker gibi yağlanmış tavaya döküyoruz” dediler. Gerçekten nefisti.
Edirne’den gelen lezzetler arasında acıbadem kurabiyesi de vardı. Dişkirası geleneğinin devam ettiği Edirne’den getirilen acıbadem kurabiyeleri çok ilgi görünce herkese yetmedi ve etkinliğe Gaziantep’ten katılan sevgili dostum Filiz Hösükoğlu da kurabiyesini benimle paylaştı. Edirne mutfağının Kandil mantısını; Ciğer sarma ve yaprak ciğerini, ardından palüze tatlısını tattık. Aynı akşam Sivas merkezde kurulan etkinlik alanında Beypazarı meslek lisesi öğrencilerinin hazırladığı, yöresel motiflerin çağdaş moda çizgileriyle buluştuğu giysilerin sergilendiği harika bir defile izledik.
Sivas köftesinin lezzeti
Etkinliğin son günü öğle yemeğimiz Sivas mutfağından sunuldu. Ev sahibi ilin sunduğu yemekler arasında dev bakır kazanda pişen etli ve bol baharatlı Alatalı Pilav, Pehli ve tatlılar çok beğenildi. Pehli, patlıcan, soğan ve domatesle pişen kuzu kaburgası. Tatlının biri baklava biri de kadayıfla hazırlanmış şerbetli tatlıydı. Sivas deyince ilk akla gelen madımak tabii ki ama maalesef biz madımak yemeden geldik Sivas’tan. Ama meşhur Sivas Köftesi’ni yemeyen kalmadı.
Şenlik süresince halka açık yapılan etkinlik alanında hem yörenin hem de başka yörelerin mutfaklarından örnekler ve el sanatları da sergilendi. Bu alanda, Sivas Lokantacılar Odası Başkanlığı tarafından sürekli olarak meşhur Sivas köftesi pişirildi ve gelenlere ikram edildi. Ben de bir türlü tadamadığım bu köfteyi ancak dönüşten hemen önce standa uğrayarak tatmak istedim. Oda Başkanı Nazım Yiğit, özellikle ilgilendi ve gerçekten de lezzetine hayran kaldığım bu köftenin nasıl bu kadar lezzetli olduğunu sordum. Sivas Lokantacılar ve Kebapçılar Başkanlığı tarafından yazılı olarak hazırlanmış Sivas Köftesi’nin reçetesini bana uzatınca şaşırmadım desem yalan olur. Bence her ilin ilgili kurumu, yöresine özgün tat veya tatları bu şekilde yazılı, yani kalıcı hale getirmeli.
Sivas köftesinin en önemli özelliği tabii ki en başta kullanılan etin elde edildiği hayvanların yöredeki otlarla doğal ortamlarda besleniyor olması. Üretim tekniği ve ustalık da çok önemli tabii ki. Tuz haricinde hiçbir şey kullanılmıyor. En az 2 yaşındaki dananın, kaburga, but, kürek kısmındaki etleri ile koyunun but kısmından elde edilen eti, sinir, damar ve zarlarından ayıklanıyor. Ayıklanan koyun ve dana etleri karıştırılıyor ve her 1 kilo başına 20 gr tuz ekleniyor. Kıyma makinesinde 1 defa orta kalınlıkta çekiliyor. Çekilen et bir kez yoğrulup 12 saat dinlendiriliyor. Sonra tekrar makineden geçiriliyor. Elde edilen kıyma 25 gr’lık parçalara bölünüp avuç içinde şekillendiriliyor. Yarım cm incelikte olacak şekilde yassılaştırılan oval köftelerin çapı da 6-7 cm oluyor. Bu şekillendirme yapılırken elin, ölçülü biçimde suya batırılması gerekiyor. Her bir porsiyon 7 adet köfteden oluşuyor ve 175 gramdan az olmaması gerekiyor. Köfteler, alevsiz ve yoğun korlu meşe kömürü ateşinde ve kısa aralıklarla çevrilerek pişiriliyor. Köftelerin düz porselen tabakta ve altına Sivas pidesi konularak servis edilmesi de şart. Evet, sevgili okurlar, bu belirtilen standartlara uymayan köfte, Sivas köftesi olamıyor.
Tarih ve kültür kenti
Sivas’a girdiğiniz andan itibaren şehirdeki tarihi binalar, camiiler size burada görülecek çok şey olduğunu hissettiriyor. Yolunuz Sivas’a düşerse görülecek çok yer, çok güzellik ve el sanatları var. Çevre ilçelere de uğramanız gerekebilir. Çifte Minerali Medrese ile hemen yakınındaki Buruciye Medresesi ilk gördüğüm yerler oldu. Her ikisi de 1271 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmış. Minareler bütün ihtişamıyla göğe yükseliyor ve bakanı hayran bırakıyordu. Medresenin odaları birer el sanatları atölyesine dönüştürülmüştü. Sivas’ın meşhur el yapımı çakılarından boynuzdan yapma tarakları, ağızlıklar, sembolik Sivas sazları, hediyelik pek çok el yapımı eşya buralarda satılıyor. Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi’ni gezerken ise adeta Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdiği yıllara gittim adeta. Kongre salonu ve Atatürk’ün 3 ay kadar kaldığı odası aynen korunmuş olarak ziyaretçilere açılıyor. Bölgede yaşayan medeniyetlerin bıraktığı izleri sergileyen müze de oldukça etkileyici.
Kızılırmak üzerindeki köprülerden olan Eğri Köprü ve eski Kayseri yolu üzerindeki 19’lu köprüyü, Cumhuriyt Üniversitesi’ni, eski Sivas yerleşim bölgesindeki eski evleri, konakları, bakırcılar ve bıçakçılar çarşısı da görülmesi gereken yerler arasında.
Ayrıca, restore edilmiş olan Tarihi Kurşunlu Hamamı’nda hamam sefası yapmadan da dönmeyin.
Nerede ne var?
Çerkez’in kahvesi: Çok özel bu mekanda çok özel bir kahve içebilirsiniz.
Kafkas Tarım: Doğal çiçek balı satın alabilirsiniz. 0 346 223 92 78
Güler Sucukları: Enfes kavurma, sucuk çeşitleri alabilirsiniz. 0346 224 80 88
Sofa Ev Yemekleri: Sivas’ın yöresel yemeklerini tadabilirsiniz.
Talas Kahve: Evinize dönerken alabilirsiniz, orta kavrulmuş, ince çekilmiş Türk kahvesi. 0346 224 78 78
Sivas Büyük Otel: 0346 225 47 63
Almadan, tatmadan ve görmeden dönmeyin:
* Sivas bıçağı, kemik veya boynuz tarak, halı veya kilim, ağızlık, gümüş, Zara balı.
* Sivas köftesi, madımak, Pezük turşusu, fırın çöreği ve katmer.
* Kangal köpeği, bütün medreseler ve konaklar, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi, Aşık Veysel Müzesi (Sivrialan), Kangal balıklı kaplıca.
Gülhan Kara
alıntı
“Kazanlar kurulur, şölenler verilir, şenlikler yapılır.
Anadolu’nun bereketli topraklarının zengin kültürü
binlerce yıldır birikir biriktirir.”
Anadolu Halk Mutfağı değerlerinin envanterini oluşturma ve gurme turizmini geliştirerek sürdürmeyi amaçlayan “Anadolu Halk Mutfağı Platformu” tarafından düzenlenen Geleneksel Lezzetler Şenliği’nin ikincisi 24 – 27 Mayıs tarihleri arasında Sivas’ta gerçekleştirildi. Şenliğe Sivas Valisi Sayın Veysel Dalmaz ev sahipliği yaparken, Sivas Belediyesi, Kelkit Havzası Kalkınma Birliği, Avrasya Aşçılar Birliği, Assos Vakfı, Pelit Pastaneleri, Büyük Otel, Kavaklıdere Şarapları ve Sivas ilindeki bir çok firma katkıda bulundu.
Geçtiğimiz yıl Tokat’ta ilki düzenlenen Geleneksel Lezzetler Şenliği’nin ikincisi de büyük ilgi topladı. Şenliğe gastronomi alanının önde gelen akademisyenlerinden Dr. Fusun Ertuğ, David Shipman, Dilistan Çilingiroğlu Shipman ile beraber, Yrd. Doç. Dr. Nebi Özdemir , Priscilla Mary Işın, Nevin Halıcı, Gökçen Adar, Aylin Tan, Fatma Pekşen, Müjgan Uçer, Nilhan Aras, Pınar Koçoğlu, Mehmet Uzunöz, Ceyhan Aşçıoğlu, Yücel Dereyayla, Musa Dağdeviren gibi mutfak profesyonelleri, beslenme uzmanları, turizmciler, araştırmacılar ve yazarlar da konuşmacı olarak katıldı.
Geleneksel Lezzetler Şenliği 24 Mayıs 2007 günü Sivas İstasyon Mevkii’nde toplanan kortej, Cumhuriyet Meydanı’nda kurulan büyük kara kazanın temsili ateşinin yakılması ve “Yeniden Kuruyoruz Kazanları ve Yeniden Yakıyoruz Anadolu’nun Sevgi Ateşini” anonsu ile başladı.
Geleneksel Lezzetler Şenliği açılışında konuşma yapan Sivas Valisi Veysel Dalmaz, şenliğin düzenlenmesindeki amacın Anadolu kültürünün zenginliğine mutfak başlığı altında dikkat çekmek, Anadolu’da gurme turizminin gelişmesine katkı sağlamak, unutulmuş ya da unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Anadolu lezzetlerini ulusal ve uluslar arası yemek literatürüne taşımak olduğunu söyledi. Şenliğin geçmişle gelecek arasında bir köprü oluşturduğuna dikkat çeken Vali Dalmaz, yöresel lezzetlerin bu şenlikle dünyaya da tanıtıldığını ifade etti. Etkinliği birlik ve beraberlik içerisinde gerçekleştirdiklerini belirten Vali Veysel Dalmaz, Sivas’ın bir kültür şehri olduğunu vurguladı. Yemek zenginliğinin de bu kültürden etkilendiğini dile getiren Vali Dalmaz, etkinliklerin her aşamasında vatandaşlarla iç içe olmak istediklerini de sözlerine ekledi.
Şenlik boyunca Sivas’ın tarihi mekanı Buruciye Medresesi’nde gerçekleştirilen “Profesyonel Mutfaklarda Geleneksel Tatlar ve Gastronomi Eğitimi”, “Bölgesel Tanıtım Bağlamında Geleneksel Mutfak” ve “Geleneksel Anadolu Halk Mutfağı, Mutfak Değerleri ve Konsept” konulu arama konferanslarında konuklar, basın mensupları ve konuşmacılar arasında verimli bir bilgi paylaşımı oldu. Her gün öğle ve akşam yemeklerinde bir başka ilin mutfaklarından örnekler sunuldu. Tadımlar ve değerlendirmeler yapıldı. Şenlik süresince Sivas merkeze yakın bir yeşil alanda kurulmuş olan Paşabahçe mevkiindeki özel mekanda yöresel yemekler pişirildi ve tüm konuklarla katılımcılara sunuldu.
İl il mutfaklar
Birinci gün öğle yemeğinde Erzurum mutfağını tattık. Dağ nanesinin lezzetlendirdiği Tutmaç Çorba’sı gerçekten enfesti ve beğeni topladı. Erzurum deyince akla gelen Cağ Kebabı’na ise hiç kimse hayır demedi. Bahçede ustaların büyük özenle usulüne uygun pişirdikleri Cağ Kebabı’ndan kaç şiş yediğimi hatırlamıyorum. Masalara konmuş olan Sivas yöresine özgü pide ekmeklerini tabağıma dizip kebaba altlık yaptım. Koyunun bütün etlerinin kullanıldığı Cağ kebabını tuz, karabiber ve soğan lezzetlendirmiş. Tatlı sıra geldiğinde ise Muammer Usta’nın Cevizli Kadayıf Dolması çıktı karşımıza. Şerbeti, yağı, çıtırlığı, her şeyi yerli yerindeydi. Tatlı servis edilirken bize birer adet kartvizit dağıtıldı. Ön yüzünde “Muammer Usta’nın meşhur Erzurum kadayıf dolması” diye yazıyordu ve altında adres vardı. Arka yüzünde ise “12 adımda kadayıf dolması” başlığı ile minicik fotoğraf kareleri ile tatlının yapımı aşama aşama gösteriliyordu. Çok takdir ettim. Bizler de böylece tatlının nasıl hazırlandığını görmüş olduk.
Aynı gün akşam yemeğinde Bursa mutfağı ile tanıştık. Düğün Çorbası, Kestaneli Güveç, tavuk etiyle pişirilmiş Keşkek ve Kemalpaşa tatlısından oluşan Bursa mutfağı mönüsündeki yemekleri Bursa Çıraklık Eğitim Merkezi’nde görev yapan aşçılık bölümü eğitmeni Cemal Barış hazırlamıştı.
İkinci gün öğle yemeğinde Trabzon ve akşam da Edirne mutfaklarından örnekler tattık.
Trabzon’dan gelen aşçılar Şenol Seven ve Ali Ayaz ustalar, mısırlı ve barbunyalı karalahana çorbası, Hamsili otlu kaygana, Sütlaç ve Laz böreğini sundular. Hamsili ve otlu kayganayı ustalara nasıl yaptıklarını sordum: “İnce kıyılmış taze soğan, maydanoz, yumurta, ayıklanmış hamsi, biraz mısır unu, biraz beyaz un ve sütü iyice karıştırıp akıtma döker gibi yağlanmış tavaya döküyoruz” dediler. Gerçekten nefisti.
Edirne’den gelen lezzetler arasında acıbadem kurabiyesi de vardı. Dişkirası geleneğinin devam ettiği Edirne’den getirilen acıbadem kurabiyeleri çok ilgi görünce herkese yetmedi ve etkinliğe Gaziantep’ten katılan sevgili dostum Filiz Hösükoğlu da kurabiyesini benimle paylaştı. Edirne mutfağının Kandil mantısını; Ciğer sarma ve yaprak ciğerini, ardından palüze tatlısını tattık. Aynı akşam Sivas merkezde kurulan etkinlik alanında Beypazarı meslek lisesi öğrencilerinin hazırladığı, yöresel motiflerin çağdaş moda çizgileriyle buluştuğu giysilerin sergilendiği harika bir defile izledik.
Sivas köftesinin lezzeti
Etkinliğin son günü öğle yemeğimiz Sivas mutfağından sunuldu. Ev sahibi ilin sunduğu yemekler arasında dev bakır kazanda pişen etli ve bol baharatlı Alatalı Pilav, Pehli ve tatlılar çok beğenildi. Pehli, patlıcan, soğan ve domatesle pişen kuzu kaburgası. Tatlının biri baklava biri de kadayıfla hazırlanmış şerbetli tatlıydı. Sivas deyince ilk akla gelen madımak tabii ki ama maalesef biz madımak yemeden geldik Sivas’tan. Ama meşhur Sivas Köftesi’ni yemeyen kalmadı.
Şenlik süresince halka açık yapılan etkinlik alanında hem yörenin hem de başka yörelerin mutfaklarından örnekler ve el sanatları da sergilendi. Bu alanda, Sivas Lokantacılar Odası Başkanlığı tarafından sürekli olarak meşhur Sivas köftesi pişirildi ve gelenlere ikram edildi. Ben de bir türlü tadamadığım bu köfteyi ancak dönüşten hemen önce standa uğrayarak tatmak istedim. Oda Başkanı Nazım Yiğit, özellikle ilgilendi ve gerçekten de lezzetine hayran kaldığım bu köftenin nasıl bu kadar lezzetli olduğunu sordum. Sivas Lokantacılar ve Kebapçılar Başkanlığı tarafından yazılı olarak hazırlanmış Sivas Köftesi’nin reçetesini bana uzatınca şaşırmadım desem yalan olur. Bence her ilin ilgili kurumu, yöresine özgün tat veya tatları bu şekilde yazılı, yani kalıcı hale getirmeli.
Sivas köftesinin en önemli özelliği tabii ki en başta kullanılan etin elde edildiği hayvanların yöredeki otlarla doğal ortamlarda besleniyor olması. Üretim tekniği ve ustalık da çok önemli tabii ki. Tuz haricinde hiçbir şey kullanılmıyor. En az 2 yaşındaki dananın, kaburga, but, kürek kısmındaki etleri ile koyunun but kısmından elde edilen eti, sinir, damar ve zarlarından ayıklanıyor. Ayıklanan koyun ve dana etleri karıştırılıyor ve her 1 kilo başına 20 gr tuz ekleniyor. Kıyma makinesinde 1 defa orta kalınlıkta çekiliyor. Çekilen et bir kez yoğrulup 12 saat dinlendiriliyor. Sonra tekrar makineden geçiriliyor. Elde edilen kıyma 25 gr’lık parçalara bölünüp avuç içinde şekillendiriliyor. Yarım cm incelikte olacak şekilde yassılaştırılan oval köftelerin çapı da 6-7 cm oluyor. Bu şekillendirme yapılırken elin, ölçülü biçimde suya batırılması gerekiyor. Her bir porsiyon 7 adet köfteden oluşuyor ve 175 gramdan az olmaması gerekiyor. Köfteler, alevsiz ve yoğun korlu meşe kömürü ateşinde ve kısa aralıklarla çevrilerek pişiriliyor. Köftelerin düz porselen tabakta ve altına Sivas pidesi konularak servis edilmesi de şart. Evet, sevgili okurlar, bu belirtilen standartlara uymayan köfte, Sivas köftesi olamıyor.
Tarih ve kültür kenti
Sivas’a girdiğiniz andan itibaren şehirdeki tarihi binalar, camiiler size burada görülecek çok şey olduğunu hissettiriyor. Yolunuz Sivas’a düşerse görülecek çok yer, çok güzellik ve el sanatları var. Çevre ilçelere de uğramanız gerekebilir. Çifte Minerali Medrese ile hemen yakınındaki Buruciye Medresesi ilk gördüğüm yerler oldu. Her ikisi de 1271 yılında, Anadolu Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yaptırılmış. Minareler bütün ihtişamıyla göğe yükseliyor ve bakanı hayran bırakıyordu. Medresenin odaları birer el sanatları atölyesine dönüştürülmüştü. Sivas’ın meşhur el yapımı çakılarından boynuzdan yapma tarakları, ağızlıklar, sembolik Sivas sazları, hediyelik pek çok el yapımı eşya buralarda satılıyor. Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi’ni gezerken ise adeta Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni gerçekleştirdiği yıllara gittim adeta. Kongre salonu ve Atatürk’ün 3 ay kadar kaldığı odası aynen korunmuş olarak ziyaretçilere açılıyor. Bölgede yaşayan medeniyetlerin bıraktığı izleri sergileyen müze de oldukça etkileyici.
Kızılırmak üzerindeki köprülerden olan Eğri Köprü ve eski Kayseri yolu üzerindeki 19’lu köprüyü, Cumhuriyt Üniversitesi’ni, eski Sivas yerleşim bölgesindeki eski evleri, konakları, bakırcılar ve bıçakçılar çarşısı da görülmesi gereken yerler arasında.
Ayrıca, restore edilmiş olan Tarihi Kurşunlu Hamamı’nda hamam sefası yapmadan da dönmeyin.
Nerede ne var?
Çerkez’in kahvesi: Çok özel bu mekanda çok özel bir kahve içebilirsiniz.
Kafkas Tarım: Doğal çiçek balı satın alabilirsiniz. 0 346 223 92 78
Güler Sucukları: Enfes kavurma, sucuk çeşitleri alabilirsiniz. 0346 224 80 88
Sofa Ev Yemekleri: Sivas’ın yöresel yemeklerini tadabilirsiniz.
Talas Kahve: Evinize dönerken alabilirsiniz, orta kavrulmuş, ince çekilmiş Türk kahvesi. 0346 224 78 78
Sivas Büyük Otel: 0346 225 47 63
Almadan, tatmadan ve görmeden dönmeyin:
* Sivas bıçağı, kemik veya boynuz tarak, halı veya kilim, ağızlık, gümüş, Zara balı.
* Sivas köftesi, madımak, Pezük turşusu, fırın çöreği ve katmer.
* Kangal köpeği, bütün medreseler ve konaklar, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Atatürk Kongre ve Etnografya Müzesi, Aşık Veysel Müzesi (Sivrialan), Kangal balıklı kaplıca.
Gülhan Kara
alıntı
Son düzenleme: