- 1 Mart 2008
- 1.886
- 15
“Beni zıvanadan çıkarmasınlar!”
Asuman Hanım her zamanki gibi kahvaltısını yaptıktan sonra fiskos koltuğuna geçerek günlük gazeteleri karıştırmaya başlamıştı. Kerim Bey birkaç dakika sonra takım elbisesini giymiş, tıraşını olmuş bir şekilde salona girdi. Üç gündür ağzını bıçak açmıyordu. Zeynep’in evden gidişi ile bütün dengeleri değişmiş gibiydi.
- Bu kız artık uzattı. Canımı sıkmaya başladı. Nerede olduğunu biliyorum. Bir skandal olmasın diye sustum bugüne kadar ama artık evine dönmesinin zamanı geldi. Ben o serserinin nerede yaşadığını da biliyorum. Gidip kendi elimle koymuş gibi alırım kızı oradan.
Asuman Hanım tedirgin bir şekilde cevap verdi:
- Ağabey, biraz kendi haline bıraksan. O kendini koruyabilecek kadar sağlam bir çocuk. Bunu sen de biliyorsun. Biraz düşünsün. Hem eğer o gencin yanındaysa bırak bazı şeyleri kendisi görsün. Cep telefonu açık. İstediğimiz zaman görüşüp, karşılıklı konuşabiliriz. Kız sadece biraz uzaklaşmak istedi o kadar. Ben konuştum. Bir arkadaşımın yanındayım dedi.
- O arkadaşın kim olduğunu bilmeyecek kadar aptal değilim ben. Yakın takipteyim... Asıl canımı sıkan ise bu Selim. Kızın kafasını karıştıracak. Onu da halletmem lazım. Beni zıvanadan çıkarmasınlar, kim olduklarına bakmam ve asla acımam. Benim kurallarımın dışında kimse yaşayamaz. Gerekirse canları da yanar. Bunu yapabileceğimi beni tanıyan herkes bilir.
Asuman Hanım dudaklarını ısırdı. Cevap vermemeyi tercih etti. Kerim Bey başka bir şey söylemeden salondan çıktı. Az sonra bahçeden arabasının sesi geldi. Arkasına dayandı kadın. Kerim Türkmen’in neler yapabileceğini biliyordu. Başını iki yana salladı çaresizce. Bu sırada telefon çaldı. Hizmetçiyi beklemeden kalktı kadın. Zeynep’in sesini duyunca endişeyle haykırdı:
- Zeynep, kızım, ne olur gel artık eve. Baban iyice sinirlendi artık.
- Hala, bir şey sormak istiyorum. Benim babam olduğunu söyleyen bir adam beni arıyor, bu ne demek?
İnledi Asuman Hanım. Selim dediğini yapmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Zeynep ise adeta haykırıyordu:
- Hala, lütfen neler olduğunu söyler misin bana! Kim bu adam, yoksa babamın bir oyunu mu? Ne yapmak istiyor babam? Beni okuluma kadar taciz ediyor... Rahat bıraksın artık beni. Ben onun kurallarıyla yaşamayacağım. Şimdi de abuk sabuk şeylerle beni kandıracağını mı sanıyor?
Asuman Hanım ani bir kararla susturdu genç kızı:
- Zeynep, konuşmamız lazım kızım. Karşılıklı konuşmamız lazım. Bir yer söyle, orada buluşalım. Bana güven, seninle buluşacağımdan kimseye haber vermeyeceğim. Ama sana anlatmam gereken şeyler var...
Zeynep suskunlaşmıştı. Bir müddet sessiz kaldı sonra adeta fısıldayarak sordu:
- Hala, bütün bunların doğru olduğunu mu söylüyorsun yoksa?
Asuman Hanım ağlamaklı bir sesle cevap verdi:
- Ne olur yavrum, sen benim bir tanemsin biliyorsun, ama daha fazla sorma. Fikrimi değiştirmeden hemen bir yer söyle... Sana her şeyi anlatacağım kızım.
Zeynep korkuyla bağırdı:
- Hemen geliyorum halacığım. Nereye istersen...
- Tamam Divan Kafe’de buluşalım. Bir saat sonra
Asuman Hanım her zamanki gibi kahvaltısını yaptıktan sonra fiskos koltuğuna geçerek günlük gazeteleri karıştırmaya başlamıştı. Kerim Bey birkaç dakika sonra takım elbisesini giymiş, tıraşını olmuş bir şekilde salona girdi. Üç gündür ağzını bıçak açmıyordu. Zeynep’in evden gidişi ile bütün dengeleri değişmiş gibiydi.
- Bu kız artık uzattı. Canımı sıkmaya başladı. Nerede olduğunu biliyorum. Bir skandal olmasın diye sustum bugüne kadar ama artık evine dönmesinin zamanı geldi. Ben o serserinin nerede yaşadığını da biliyorum. Gidip kendi elimle koymuş gibi alırım kızı oradan.
Asuman Hanım tedirgin bir şekilde cevap verdi:
- Ağabey, biraz kendi haline bıraksan. O kendini koruyabilecek kadar sağlam bir çocuk. Bunu sen de biliyorsun. Biraz düşünsün. Hem eğer o gencin yanındaysa bırak bazı şeyleri kendisi görsün. Cep telefonu açık. İstediğimiz zaman görüşüp, karşılıklı konuşabiliriz. Kız sadece biraz uzaklaşmak istedi o kadar. Ben konuştum. Bir arkadaşımın yanındayım dedi.
- O arkadaşın kim olduğunu bilmeyecek kadar aptal değilim ben. Yakın takipteyim... Asıl canımı sıkan ise bu Selim. Kızın kafasını karıştıracak. Onu da halletmem lazım. Beni zıvanadan çıkarmasınlar, kim olduklarına bakmam ve asla acımam. Benim kurallarımın dışında kimse yaşayamaz. Gerekirse canları da yanar. Bunu yapabileceğimi beni tanıyan herkes bilir.
Asuman Hanım dudaklarını ısırdı. Cevap vermemeyi tercih etti. Kerim Bey başka bir şey söylemeden salondan çıktı. Az sonra bahçeden arabasının sesi geldi. Arkasına dayandı kadın. Kerim Türkmen’in neler yapabileceğini biliyordu. Başını iki yana salladı çaresizce. Bu sırada telefon çaldı. Hizmetçiyi beklemeden kalktı kadın. Zeynep’in sesini duyunca endişeyle haykırdı:
- Zeynep, kızım, ne olur gel artık eve. Baban iyice sinirlendi artık.
- Hala, bir şey sormak istiyorum. Benim babam olduğunu söyleyen bir adam beni arıyor, bu ne demek?
İnledi Asuman Hanım. Selim dediğini yapmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Zeynep ise adeta haykırıyordu:
- Hala, lütfen neler olduğunu söyler misin bana! Kim bu adam, yoksa babamın bir oyunu mu? Ne yapmak istiyor babam? Beni okuluma kadar taciz ediyor... Rahat bıraksın artık beni. Ben onun kurallarıyla yaşamayacağım. Şimdi de abuk sabuk şeylerle beni kandıracağını mı sanıyor?
Asuman Hanım ani bir kararla susturdu genç kızı:
- Zeynep, konuşmamız lazım kızım. Karşılıklı konuşmamız lazım. Bir yer söyle, orada buluşalım. Bana güven, seninle buluşacağımdan kimseye haber vermeyeceğim. Ama sana anlatmam gereken şeyler var...
Zeynep suskunlaşmıştı. Bir müddet sessiz kaldı sonra adeta fısıldayarak sordu:
- Hala, bütün bunların doğru olduğunu mu söylüyorsun yoksa?
Asuman Hanım ağlamaklı bir sesle cevap verdi:
- Ne olur yavrum, sen benim bir tanemsin biliyorsun, ama daha fazla sorma. Fikrimi değiştirmeden hemen bir yer söyle... Sana her şeyi anlatacağım kızım.
Zeynep korkuyla bağırdı:
- Hemen geliyorum halacığım. Nereye istersen...
- Tamam Divan Kafe’de buluşalım. Bir saat sonra