- 1 Mart 2008
- 1.886
- 15
“Sen de tanısan seversin onu!..”
Münevver Hanım hiç beklemediği bu açıklama karşısında ne diyeceğini şaşırmıştı. Heyecanlanmış ama biraz da tedirgin olmuştu. Böyle duygusal bir ilişkinin oğlunun tahsilini etkilemesinden korkmuştu bir anda. Ozan onun düşüncelerini anlamış gibi doğrulup annesinin ellerini tuttu:
- Meraklanma Münevver Sultan, yanlış bir şey yapmam ben. Hem sen de tanısan Zeynep’i çok seversin. Bizim sınıfta. Çok güzel, çok zarif bir kız. Ne zamandır içimde ona doğru bir kayma vardı. Meğer o da bana karşı aynı şeyleri hissediyormuş. Bu gezide birbirimize açıldık. Öyle mutluyum ki anne... Şimdi daha bir hırsla sarılacağım derslerime. Bir an önce, hiç sene, dönem kaybetmeden okulumu bitirmem lazım. Bir gün seni tanıştıracağım Zeynep’le. Göreceksin, tam senin sevdiğin gibi bir tip. Uzun uzun konuştuk. Hayatımda bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Harika bir duygu.
Ayağa kalktı ve sevinçle bağırdı:
- Aşık olmak çok güzelmiş!
Münevver Hanım sevgiyle seyrediyordu oğlunu. Onun anlattıkları, söyledikleri bir annenin duymak isteyeceği şeylerdi ama yine de içine bir huzursuzluk yerleşmişti bir anda. Kendisi de şaşırdı hissettiklerine.
- Kimin kızı oğlum? Ailesi nasıl bir aile?
Ozan durakladı, gözlerini kısarak baktı annesine:
- İşte orası biraz karışık anne... Seni ne kadar mutlu eder, ne kadar rahatlatır bilmiyorum ama... Ünlü zenginlerden birinin kızı. Bir plastik fabrikasının sahibi. Çok zenginler anne. Zeynep’in annesi yok. Ölmüş. Halası ve babasıyla birlikte oturuyor.
Münevver Hanım endişeyle kıstı gözlerini:
- Oğlum, ne diyeyim bilmem ki?
Ozan kaşlarını çattı:
- Hiçbir şey deme anne! Her şey para demek değil. Sevgi önemli. Zeynep biliyor benim hayat standartlarımı. Bir memur ailesinin çocuğu olduğumu biliyor. Bunlar engel değil.
Yaşlı kadın bir şey söylemedi. Yerinden kalktı yavaşça. Bacakları ağrıyordu.
- Haydi bir banyo yap. Isıttım banyoyu sana. Güzelce yıkan, yorgunluğun gider. Sonra da ılık bir bardak süt içer, yatarsın. Dinlen oğlum.
Ozan ne yorgunluğunu hissedecek durumdaydı ne de annesinin sesinin tonundaki tedirginliği. Mutluluktan uçuyordu o. Banyoya girip çıktıktan hemen sonra odasına çekildi. Münevver Hanım yalnız kalmıştı oturma odasında. İçindeki sebebini bilmediği kuşkulardan kendini arıtmak istiyordu. Tuhaf bir tedirginlik kemiriyordu yüreğini. Oysa evladının sevgiyi tatmasını, o duyguyu yaşamasını olumsuz karşılayacak bir anne değildi. Korkuyla mırıldandı kendi kendine:
- Allah’ım, hakkımızda hayırlısını ver... Oğlumu kötülüklerden koru ya Rabbi...
Uykusu kaçmıştı. Pencerenin kenarına oturdu. Cemile Hanımın anlattıkları geldi aklına. O da zengin bir ailenin oğlunu sevmişti. Bütün suçu buydu.
- Etkilendim herhalde ben anlatılanlardan. Daha ortada bir şey yok. Gelir geçer belki bu duygular... diyerek rahatlamaya çalıştı. Sabah ezanı okunurken hâlâ pencerenin önünde oturuyordu...
ARKASI YARIN..........................NETTEN ALINTIDIR
Münevver Hanım hiç beklemediği bu açıklama karşısında ne diyeceğini şaşırmıştı. Heyecanlanmış ama biraz da tedirgin olmuştu. Böyle duygusal bir ilişkinin oğlunun tahsilini etkilemesinden korkmuştu bir anda. Ozan onun düşüncelerini anlamış gibi doğrulup annesinin ellerini tuttu:
- Meraklanma Münevver Sultan, yanlış bir şey yapmam ben. Hem sen de tanısan Zeynep’i çok seversin. Bizim sınıfta. Çok güzel, çok zarif bir kız. Ne zamandır içimde ona doğru bir kayma vardı. Meğer o da bana karşı aynı şeyleri hissediyormuş. Bu gezide birbirimize açıldık. Öyle mutluyum ki anne... Şimdi daha bir hırsla sarılacağım derslerime. Bir an önce, hiç sene, dönem kaybetmeden okulumu bitirmem lazım. Bir gün seni tanıştıracağım Zeynep’le. Göreceksin, tam senin sevdiğin gibi bir tip. Uzun uzun konuştuk. Hayatımda bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum. Harika bir duygu.
Ayağa kalktı ve sevinçle bağırdı:
- Aşık olmak çok güzelmiş!
Münevver Hanım sevgiyle seyrediyordu oğlunu. Onun anlattıkları, söyledikleri bir annenin duymak isteyeceği şeylerdi ama yine de içine bir huzursuzluk yerleşmişti bir anda. Kendisi de şaşırdı hissettiklerine.
- Kimin kızı oğlum? Ailesi nasıl bir aile?
Ozan durakladı, gözlerini kısarak baktı annesine:
- İşte orası biraz karışık anne... Seni ne kadar mutlu eder, ne kadar rahatlatır bilmiyorum ama... Ünlü zenginlerden birinin kızı. Bir plastik fabrikasının sahibi. Çok zenginler anne. Zeynep’in annesi yok. Ölmüş. Halası ve babasıyla birlikte oturuyor.
Münevver Hanım endişeyle kıstı gözlerini:
- Oğlum, ne diyeyim bilmem ki?
Ozan kaşlarını çattı:
- Hiçbir şey deme anne! Her şey para demek değil. Sevgi önemli. Zeynep biliyor benim hayat standartlarımı. Bir memur ailesinin çocuğu olduğumu biliyor. Bunlar engel değil.
Yaşlı kadın bir şey söylemedi. Yerinden kalktı yavaşça. Bacakları ağrıyordu.
- Haydi bir banyo yap. Isıttım banyoyu sana. Güzelce yıkan, yorgunluğun gider. Sonra da ılık bir bardak süt içer, yatarsın. Dinlen oğlum.
Ozan ne yorgunluğunu hissedecek durumdaydı ne de annesinin sesinin tonundaki tedirginliği. Mutluluktan uçuyordu o. Banyoya girip çıktıktan hemen sonra odasına çekildi. Münevver Hanım yalnız kalmıştı oturma odasında. İçindeki sebebini bilmediği kuşkulardan kendini arıtmak istiyordu. Tuhaf bir tedirginlik kemiriyordu yüreğini. Oysa evladının sevgiyi tatmasını, o duyguyu yaşamasını olumsuz karşılayacak bir anne değildi. Korkuyla mırıldandı kendi kendine:
- Allah’ım, hakkımızda hayırlısını ver... Oğlumu kötülüklerden koru ya Rabbi...
Uykusu kaçmıştı. Pencerenin kenarına oturdu. Cemile Hanımın anlattıkları geldi aklına. O da zengin bir ailenin oğlunu sevmişti. Bütün suçu buydu.
- Etkilendim herhalde ben anlatılanlardan. Daha ortada bir şey yok. Gelir geçer belki bu duygular... diyerek rahatlamaya çalıştı. Sabah ezanı okunurken hâlâ pencerenin önünde oturuyordu...
ARKASI YARIN..........................NETTEN ALINTIDIR