• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Gecenin Diğer Yüzü...

Anuska

Guru
Kayıtlı Üye
12 Nisan 2007
6.212
78
358
57
Çıt, çıt, çıt...
Bu ses de ne böyle? Saat kaç? Karanlıkta da hiçbir şey görünmüyor ki...
Kalbime ne oluyor acaba? Yerinden çıkmaya çalışır gibi atıyor. Kalp krizi falan mı geçiriyorum ne... Yok ama daha neler. Kalp hızlı atıyor diye kalp krizi geçirilmez sanırım. Onda ağrı falan olur. Gerçi sırtımda biraz ağrı var ya neyse...
Peki ben niye uyandım şimdi durup dururken? Tamam canım, bir ses duydum da ondan uyandım. Neydi acaba o ses? Kesildi de zaten.
Hazır uyanmışken bir bardak da su içeyim bari...
Of, çok sıcak. Zaten zor uyumuştum. Kolaysa yeniden uyu bakalım. Yok yok, uyuyamam ben artık. Bu kalp böyle atmaya devam ederse uyumak ne mümkün? Balkonda bir sigara içeyim de serinleyeyim biraz.
Saat sabahın üçü daha. Uyanma zamanına çok var. Gece nasıl geçecek bilmem.
Sigara ne çabuk bitti ya, hiçbir şey anlamadım. Bir tane daha yakayım. Sırtımdaki ağrı da kesilmedi, kalbim de yorulmadı. Bir doktora falan mı gitmeli acaba?
-Doktor bey, hastayım.
-Neyiniz var?
-Kalbim çok hızlı atıyor.
-Olabilir, hemen bir kalp grafiğinizi alalım. Hemşire, bayanı yatırın...
Aman Allahım, düşüncesi bile içimi ürpertti. Allah yatırmasın hastaneye falan. Zaten oldum olası sevmem hastane ortamını. O ilaç kokuları, o sessiz gürültü başımı döndürür hep. Hele gece vakti, doktor ve hemşirelerin suratlarındaki “ Ne işin var kardeşim burada? İki dakika yatırmadınız yani. Millet neresi ağrısa acile koşup geliyor.” ifadesi yok mu, deli eder beni. Kendimi kötü hissettiğimde acil yerine parka hava almaya mı gitmeliyim?
Hay Allah, bu kaçıncı sigara oldu böyle? Hava da serinlememiş. Bizim çocukluğumuzda bu kadar sıcak olmazdı geceleri. Öyle uykusuz bırakacak kadar yanmazdı ortalık. E, dünyanın dengesi bozuldu. Mevsimler bile şaşırdı. İnsanoğlunun katliamı ormanla, sokakla sınırlı kalmadı. Öyle tek tek uğraşacağıma toptan katledeyim, olsun bitsin...
Aaah, ah! Bazen ne çok özlüyorum o eski günleri. Televizyonun amaç değil, sıkıntı gidermek için bir araç olduğu, bilgisayarın henüz evlerimize girmediği, mevsimlerin şaşırmadığı, kapı önlerinde çekirdek çıtlatıp sohbet ettiğimiz o günler... Altımıza birer minder alıp yazlık sinemaya giderdik. En büyük lüksümüz de loca... Loca dediğim öyle V.İ.P falan değil. Yüksekte ve kırık olmayan sandalyelerin bulunduğu, etrafı da seni avamdan ayıran bir metrelik duvarla çevrili bir yer işte. Sinemacı da babamın arkadaşı olunca, gelsin gazozlar, gitsin dondurmalar...
Hay pis sivri! Bak şimdi, zaten sıkıntım bana yetiyor, bir de kaşın bakalım işin yoksa. O kadar önlem alıyoruz ama yine de kurtulamıyoruz sineklerden. Bu ilaç de işe yaramadı. Sabaha kadar kaşıya kaşıya kanatırım ben bu bacağı. Hiç sevmem ciltteki yara bereleri. Kısa giyince kötü duruyorlar. Yaramaz çocuklar gibi...
Ben küçükken çok düşerdim, onu hatırladım şimdi. Diz kapaklarımdaki yaralar hiç geçmezdi. Kabuklarını yolar, yeniden kanatırdım. Yaralarım ve ben bir bütün gibiydik. Annem tentürdiyot sürerdi. Şu, kahverengi olandan. Şimdiki gibi kırmızısı yoktu. Kırmızı biraz daha estetik duruyor. Pamuğa döker ve yaraya basardı. Bir yandan da üflerdi ama ne çare... Avazım çıktığı kadar bağırırdım. Yıllar sonra öğrendim yaraya tentürdiyot sürülmeyeceğini. Yaranın çevresine sürülüp mikropları öldürecekmiş. Yoksa hücreleri öldürdüğü için yara geç iyileşirmiş...
Ortalık aydınlandı. İnanamıyorum, sabah oldu ya... Geçmiş ne kadar doluymuş meğer. Sadece hatırlamak bile zamanın geçmesine yetti. Bu saatten sonra yatılmaz artık. Kalbim de dinlenmeye çekilmiş, artık deli gibi atmıyor.
Kalkıp bir çay demleyeyim artık. Aslında o günlerin üzerine bir bardak da buz gibi su içmeliyim ya, neyse...
 
O güzel günler için,beni artık buzlu su da kesmiyor...Daha çok arar oldum..Uyku arası,gecenin bir yarısı balkonda,ne sigara,ne çay,ne buzlu su...
İlle de çocukluğumuz..Güzel ve bir türlü büyütemediğimiz çocukluğumuz...
Anuşka,hatıralarına,kalemine sağlık canım:1hug:
 
Back