• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Gdo 'yu tanıyın ve sizlerde hayır deyin!....

biraz sert bir dille yazılmış ama konunun özü olduğunu düşündüğümden,yüzümde bir şamar etkisi yarattığından bunu sizlerle de paylaşmadan edemedim canlar...

GDO’lu diyet tarifleri


Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.


Şöyle...

*

Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.

*

Ne verirlerse...

Onu yiyeceksiniz.

*

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.

*

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

*

Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

*

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

*

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

*

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?

*

Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.

*

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.


*

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!

*

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

*

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

Yılmaz ÖZDİL

yazıyı çok beğendim. alkisalkisalkis alkisalkisalkis

bizimle paylaştığın için çoook teşekkürler pınaripekçi a.s. a.s.​
 
pınar bende tam bu yazıyı paylaşacaktım demin okudum çok hoşuma gitti. çok teşekkürler paylaştığın için.ne kadar doğru demiş Yılmaz Bey.... oyyy oyyy oyyy...
 
GDO’dan korunma rehberi

Alışveriş yaparken birkaç detaya dikkat ederek GDO’lu gıdalardan korunmak mümkün. ışte marketlerde, pastanelerde genetiği değiştirilmiş ürünlerden kaçmanın yolları…

--------------------------------------------------------------------------------
11 Kasım 2009 10:52

--------------------------------------------------------------------------------



Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar artık ev hanımlarının beş çaylarında bile konuşulmaya başladı. Bu çok güzel bir gelişme.

Gelin bu güzel gelişmeyi, daha da güzel bir sonuca kavuşturalım. Ülkemize GDO’lu ürünlerin girmesini engelleyelim.

Biz kimiz ki, devlet, hükümet, kurumlar, şirketler, lobiler, karanlık kişiler varken diye düşünmeyin. Biz tüketicileriz... GDO’lu ürünleri satın almazsanız, boykot ederseniz bu ülkede GDO olamaz.

Önce önümüzdeki bir engeli kaldırmak gerekecek. GDO’lu ürünlerin üzerinde “GDO’ludur” etiketi yok. Öyleyse GDO’lu olma ihtimali nedeniyle GDO şüphelisi ürünlerden bahsedebiliriz.

Şüpheli ürünler

Mısır, soya, kanola, pamuk dünya çapında çoğunlukla GDO’lu üretiliyor, bize de dışarıdan ithal ediliyorsa, bu ürünlerden şüpheleniriz. Ben evde soya fasulyesinden pilaki yapmıyorum ki, bana bişey olmaz demeyin. Bu dört üründen en az biri (evet, pamuk da dahil, pamuk yağı) gıda şirketlerinin ürettiği hemen her ürünün içinde kullanılıyor.

Mısır unu, mısır yağı, mısır nişastası, modifiye nişasta, mısırdan üretilen nişasta bazlı sıvı şeker (mısır şekeri veya mısır şurubu), fruktoz, dekstroz, glukoz, soya yağı, bitkisel yağ, soya kıyması, soya dolgu eti, soya mix kıyma, soya lesitini (E322), soya sütü, soya peyniri, isolate, isoflavone, soya unu, soya proteini, bitkisel protein, kanola yağı, pamuk yağı varsa bir ürünün içinde ondan da şüpheleniriz.

Çikolata, gofret, ekmeğe sürülen kakao kreması, bisküvi, hazır çorba, kahvaltılık gevrek, cips, turşu, hazır unlu mamuller, gazlı içecek, hazır meyve suyu, enerji içeceği, şekerleme, çiklet, hazır kek, hazır puding, meyveli yoğurt, alkollü içkiler, bebek maması, krem peynir, ekmek, margarin, mayonez, ketçap, salam-sosis gibi şarküteri ürünleri, hatta hazır şerbetli tatlılar bu yukarıda saydığımız ürünlerden içerebiliyor. Yani, okul kantinlerinde, marketlerde satılan hemen her şeyin GDO’lu olma ihtimali var.

Pastanelerde satılan poğaça, açma, börek bitkisel (soya, kanola veya pamuk yağından) margarin ile yapılıyor. Hazır şerbetli tatlılarda mısır nişastası ve mısır şekeri kullanılıyor. Pastaneler, baklavacılar da GDO şüphelileri arasında. Güllaç yufkaları bile artık buğday nişastası ile değil, mısır nişastası ile hazırlanıyor. (Baklavalarını böreklerini sadece tereyağı ile hazırlayan, şerbetini yerli şeker pancarı şekerinden yapanlar da var elbette.)

Yemek şirketleri, lokantalar mısır yağı, kanola yağı, mısır nişastası, bitkisel margarin kullanabiliyor.

Fabrika tavukları soya ve mısır ile besleniyor. Fabrika danaları bile mısır ile beslenebiliyor. Fabrikasyon tavuk etleri, fabrikasyon dana etleri, fabrikasyon yumurta, kutu süt de şüpheli. Şarküteri ürünlerinin içine soya proteini, soya küspesi, soya mix kıyma katılabiliyor.

Maya konusu henüz basında gündeme gelmedi ama maya da GDO’lu olabiliyor. Hazır maya kullanmayın. Evde kendi doğal ekşi mayanızı yapın.

Tüketicinin gücü: Satın almamak

• Alışveriş yaparken her ürünün etiketini okuyun. Eğer yukarıda saydıklarımızdan biri varsa o ürünü satın almayın.
• Gıda şirketlerine mektup yazarak GDO’suz ürün üretirlerse satın alacağınızı, şüpheli malzeme ile üretime devam ederlerse satın almayacağınızı yazın. Ürün paketlerinin üzerinde “kesinlikle GDO içermez” yazana kadar satın almayacağınızı bildirin.
• Alışveriş yaptığınız marketlere, bakkallara da bu talebinizi anlatın.
• Okul kantinlerinde şüpheli ürünlerin satılmaması için mücadele verin; çocuklar etiket okumaz.
• Toplu yemek yapan şirketlerin, lokantaların kullandıkları malzemeyi sorgulayın.
• Pastanelere margarin, soya yağı, kanola yağı, mısır nişastası, mısır şekeri yemek istemediğinizi söyleyin.

Temiz yiyecekler yiyin

Bulgur, yerli buğday çeşitleri, nohut, mercimek, bakla gibi yerli baklagiller, ceviz, antep fıstığı, fındık gibi yerli kuruyemiş, yerli pirinç, yerli meyve, yerli sebze, köy tavuğu, köy yumurtası, çayırda otlamış kuzu ve koyun eti güvenle yenebilir.

Marketlerden veya pastanelerden aldığınız ürünleri evde kendiniz yapın. Temiz malzeme ile kurabiyenizi, kekinizi, çorbanızı, yoğurdunuzu evde hazırlayın.

Dışarıda daha az yemek yiyin. Yediğiniz zaman uluslararası hamburger zincirleri yerine esnaf lokantalarını, köftecileri, dönercileri, küçük esnafı tercih edin.

Yerli ürün kullanın. Amerika’dan, Arjantin’den, Hindistan’dan gelen yiyecekler yerine Antakya’dan, Rize’den, Kırklareli’nden, Erzurum’dan gelenleri kullanın.

Semt pazarlarından alışveriş edin. Özellikle köylü çiftçilerin kendi ürettiklerini tercih edin.

Domates ve pirinç de şüpheli mi?

Etiketleme ve tüketiciyi bilgilendirme zorunluluğu olmadığından, hiçbir ürün için – laboratuarda test ettirmedikçe- bu GDO’ludur diyemiyoruz. Üstelik Türkiye’ye GDO’lu tohum girişi kanunen, halen yasak. Bütün bunlara rağmen ODTÜ’de yapılan bir araştırmada Türkiye’de GDO’lu domates satıldığı ortaya çıktı.

GDO’lu olup olmadığını bilmiyoruz ama kış ortasında bile kıpkırmızı satılan domatesten uzak durmakta fayda var. Bunları üreten çiftçiler bile ailelerine yedirmiyorlar. Hazır çorbalarda da domates tozu bulunabiliyor.

Basında çok fazla geçmedi ama, pirinç de genetik mühendisliği ile kurcalanmış durumda. Hatta, ismi “altın pirinç” konulmuş, nergis çiçeği ve bakteriden gen aktarılmış sarı pirinç üretmişlerdi. ıthal pirinçlerden, pirinç patlaklı abur cuburlardan uzak durmakta fayda var.

Diğer sebze ve meyvelerde GDO var mı?

Konuyu yakından takip eden Ziraat Mühendisleri Odası Türkiye’de üretilen meyve ve sebzenin GDO’suz olduğunu açıkladı (yurda kaçak sokulan tohumlar hariç). Dolayısıyla sebze ve meyvelerimizde GDO’dan şüphelenmeye gerek yok.

Sebze meyvede GDO şüphesi yok ama mevsimi dışında üretilen, zirai ilaç kalıntısı, hormon, kimyasal gübre içeren, ithal paket tohumla üretilmiş meyve sebzeden her zaman için uzak durmakta fayda var. Küçük köylüden, küçük esnaftan alışveriş ederek, geleneksel veya organik meyve sebzeyi tercih ederek sağlığınız için en doğrusunu yapmış olursunuz. Üreticilere de doğal gübre, atadan kalma tohum, ilaçsız, hormonsuz üretimin ne kadar değerli olduğunu tekrar tekrar anlatmak faydalı olur. Kışın domates, salatalık, patlıcan, kabak, taze fasulye yemenize gerek yok; vücudunuzun pırasa, lahana, turba ihtiyacı var.

Beslenmede çeşitlilik olsun diye farklı besinler yemeye çalışıyor olabilirsiniz. Oysa atalarımız sadece kendi ürettiklerini yer içer ve son derece sağlıklı yaşarlardı. Siz içinize sinerek ve güvenle sadece bulgur, mercimek, nohut bulabiliyorsanız bunlarla yetinebilirsiniz. Yedikleriniz güvenilir ve hakiki yiyecekler olsun, en önemlisi bu.

Son olarak, hükümetimizden GDO’lu ürünlerin ülkemize girişinin kesinlikle yasaklanmasını talep ediyoruz.
 
tuğçe çok güzel paylaşımın ama tamamen gdosuz yaşamak imkansız gibi. ben süt almak için köye gittim bebeğime. koca köyde suni yem kullanmayan yoktu.bir kişide bulabildim ondada sıraya giriliyor (kentli maddi gücü iyi kesim üşenmeyip oraya süt almaya geliyorlardı yani onlar çoktan farkındaymış işin.)resmen iki katı para talep ettim.
köy yumurtası kolayda köy tavuğu biraz zor.eti daha sert eti yumuşak olanlarda henüz çok küçükler kıyamıyor insan yemeye.zaten köylüde hazır tavuk yiyor sadece yumurtası için besliyorlar genelde.
kırmızı et bulmak imkansız ötesi nerdeyse suni yemle beslendikleri için.
köp pazarından alışveriş ediyorum.köylüler bile işin hilesini bulmuşlar manavdan iki üç kilo mal alıp önüne koyuyor sanki kendi malı gibi.
????????????
babam bir ara organik tarım yapmaya karar vermişti ilaç kulllanmadı vs vs ve ürün olunca bizden önce kuşlar yedi.mecbur ilaçlıyor şimdi.organik tarım yapalım demiştik şartları çok zordu o zamanlar iyikide zormuş diyorum en azından organik onaylı ürünlere güveniyorum.
oyyyy oyyyy oyyyy
 
tuğçe çok güzel paylaşımın ama tamamen gdosuz yaşamak imkansız gibi. ben süt almak için köye gittim bebeğime. koca köyde suni yem kullanmayan yoktu.bir kişide bulabildim ondada sıraya giriliyor (kentli maddi gücü iyi kesim üşenmeyip oraya süt almaya geliyorlardı yani onlar çoktan farkındaymış işin.)resmen iki katı para talep ettim.
köy yumurtası kolayda köy tavuğu biraz zor.eti daha sert eti yumuşak olanlarda henüz çok küçükler kıyamıyor insan yemeye.zaten köylüde hazır tavuk yiyor sadece yumurtası için besliyorlar genelde.
kırmızı et bulmak imkansız ötesi nerdeyse suni yemle beslendikleri için.
köp pazarından alışveriş ediyorum.köylüler bile işin hilesini bulmuşlar manavdan iki üç kilo mal alıp önüne koyuyor sanki kendi malı gibi.
????????????
babam bir ara organik tarım yapmaya karar vermişti ilaç kulllanmadı vs vs ve ürün olunca bizden önce kuşlar yedi.mecbur ilaçlıyor şimdi.organik tarım yapalım demiştik şartları çok zordu o zamanlar iyikide zormuş diyorum en azından organik onaylı ürünlere güveniyorum.
oyyyy oyyyy oyyyy
malesef doğru canım GDO suz yaşamak çok zor olacak ama elimizden geleni yapacağız önce yemek içmek gibi görünüyor ama olaya geniş bakacak olursak GDOlu besinleri tüm canlılara aşılanırsa kısır döngü ortaya çıkacak hayvanların yemleri GDOlu, bitkilere verilen gübreler GDOlu,bitkiler GDOlu,hayvanların etleri GDOlu,bütün bunları bilinçsizce tüketirsek bizlerde malesef GDOlu olacağız,yani genetiğimiz değişecek sağlıksız,hastalıklı nesiller demek oluyor ki çok vahim bir durum bu hale gelmemek için elimizden geleni yapmamız gerekir,şimdilik GDOsuz ürün aramak zorundayız gelecek neler getirir meçhul haa bir gerçek varki eğer GDOyu tamamen hayatımıza sokacak olursak yarın ülkemizdeki insanlar organik arayışı içinde olacak bunuda çok yüksek fiyatlara dışarıdan amerikadan v.s almak zorunda kalacağız Türkiyenin karı ne olacak dersen??
 
mayalıhamur ve tuğçe8 aynen katılıyorum size.
verdiğiniz bilgiler için çook teşekkür ederim.

alkisalkisalkis alkisalkisalkis alkisalkisalkis
 
güzel bir konu olmuş allah razı olsun arkadaşım bizleri aydınlattığın için
ya nasıl bir insanlar var ya bile bile zararlı oldugunu bildikleri halde nasıl böyle birşey yaparlar

Bu toksinlerin uzun dönemde insan sağlığına olan etkilerine ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır. GDO’lu ve normal patateslerle beslenen iki grup farede yapılan çalışmada; normal patateslerle beslenenlerde hiç bir sorun olmamasına karşın, GDO’lu ürünlerle beslenenlerin sindirim sistemlerinde önemli zararlar belirlenmiştir.hayvanlar üzrinde deniyorsunuz ve zararlı birşey oldugu ortaya çıkıyor ve insanlarımıza bunları üretip yetirtiyorlar
sesimizi duyuralalım vallah ben hayır diyenlerdenim
imza ise imza ne gerikiyorsa varım
kadınlar kulübü kadını olarak sesimizi arşına duyuralımmmmmmmmmmmmmm
el ele
 
bu gdo olayını hala anlamıs değilim söylenen tarımsal ilaçlamalar için üretilmiş bişey şuan bir kaç ürünlerde mevcut ama yakında nasılki hormonlar gıdalar ilk çıktığında aynı tepkiyi vermiştik panik oluşmuştu ama şuan hayatımızın bir parçası oldu çok fazlada araştırılmıyor artık, gdolu urunlerde yakında aynı olucak gibi geliyor bana,
 
Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...

*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... ışte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...

Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, ıngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... ışte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... ıçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama zor mu evde yoğurt yapmak? ıstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur ızmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... ıster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin baskı sayısı almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... ıçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf kara kovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*

Uzatmayayım.
Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
*

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!
*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarıda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.
*

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.
 
sanırım aldığımız bütün ürünler cok GDO riski taşıyor...
biz dogru ürünlere yönelmeliyiz ama nasıl...


kimyacı arkadaşlar ve mühendis arkadaşlar cok zararlı olarak bilinen ürünleri paylaşalım lütfen..
 
hayır hayır hayır amaaa bizi kim dinlerki

niye sağlığımız için hakkımızı arıyamıyoruzz

33 yaşımdayım 4 senedir kendi tarhanamı kendim yapıyorum açıktan süt alıcam kendim mayalıyacağım ama o sütlerde çok kötüüü evde ekmek makinem var ama unladada koruyucu maddeler var tabiii bu daha uzar gider ama biz galibaaa gerçekten doluya değil tipiye yakalandıkk:sm_confused:
 
hayır hayır hayır amaaa bizi kim dinlerki

niye sağlığımız için hakkımızı arıyamıyoruzz

33 yaşımdayım 4 senedir kendi tarhanamı kendim yapıyorum açıktan süt alıcam kendim mayalıyacağım ama o sütlerde çok kötüüü evde ekmek makinem var ama unladada koruyucu maddeler var tabiii bu daha uzar gider ama biz galibaaa gerçekten doluya değil tipiye yakalandıkk:sm_confused:

alkisalkisalkis alkisalkisalkis
 
GDO ların tam zıttı atadan babadan kalma böcek ilaçsız, hormonsuz, suni gübresiz ekim yapılan ve akredite firmalar tarafından periyodik olarak denetlenerek organik sertifika verilen tarım alanlarıdır.

Organik tarım yapılan alanlar fabrikalardan, otoyollardan, kentsel ve sanayi atıklarından uzak ve sertifika alabilmeleri için en az 3 yıl böcek ilacı, hormon, suni gübre vb. sentetiklerden arındırılmış tarım arazileri olmaları gerekir.

Konvansiyonel yani kimyasal ve sentetiklerin, GDO tohumların serbestçe kullanıldığı alanlar ile aralarında fiziki sınır ve uzaklık olması şartı da aranır.

Organik ürünlerin diğer ürünlerden daha pahalı olmasının en büyük nedeni ise çekirge vb. zararlıların GDO tahılları yemezken, özellikle ilaçlanmayan organik tarım sahalarındaki ürünlerde kayba neden olmalarıdır, yani verim düşmekte, birim alana düşen hasat önemli ölçüde azalmaktadır.

Tabii ki insanca yaşamak için de bu tür külfetlere katlanıp organik bazlı besin maddeleri ve kozmetikler tüketmek biraz kesemizi zorlasa da en doğru seçim.

Çekirgenin beğenmeyip yemediği GDO lu buğdayı bizler çocuklarımıza neden yedirelim ?

Organik ürün tüketimi artıp yaygınlaştıkça maliyet değerleri de aşağı çekilecektir.

Mısırlıktan çıkmış mısırı soyalıktan çıkmış soyayı bizlere çocuklarımıza yediriyorlar bunlar kısır tohumlar bir süre sonra dünyada tohum kıtlığı yaratacaklar o zaman ne olacak ?

Bütçenin büyük bir bölümünü aynı petrolde olduğu gibi tohum ithal etmeye ayırmak zorunda kalacağız.

Kendi güzelim tohumlarımızı geliştirip daha iyiye götürmek yerine elin adamının bağımlılık yaratan kısır beş para etmez tohumunu daha rahat ithal etmek için kanun çıkarıyoruz.

Türkler tarih boyunca etkili icraatlar ve zamanın ilerisinde işler yapmışlar son 20 senedir garip bir şekilde uyutula uyutula tamamen boyunduruk altına alındık :kızgın:
 
Back