28 şubat da diğerleri gibi bir darbeydi veya darbe girişimiydi.
bilhassa Cumhuriyet sonrası laiklik yanlış tanımı ve uygulanması, özgürlük anlayışının dayatmalarla birlikte sürdürülmesi halkın genelini sağ, sol, Türk Kürt, dindar dinsiz, şucu bucu vb şekillerde böldü. daha doğrusu bölmeye çalıştılar.
ezanın Türkçe okunmasının gerekçesi halkın Türk olması değil dinsizleştirilmesinin siyasi sonucuydu. böylece önce ezanın aslı, sonra kendisi, sonra da İslam yani müslümanlık yok edilecekti. he kem ve ham düşünceler.
başörtüsü siyasi simge olsun veya olmasın, kimseyi bağlamaz. hiç kimsenin siyasi görünüşü dış görüntüsüne engel teşkil edemez.
bazıları siyasi veya dünyevi görüşlerinden dolayı başörtüsüne karşı olabilir, hatta içten içe düşman olabilir, ancak onların öyle düşünmesi başörtülüye her zulmü reva görme veya baskı uygulama hakkı vermez. aksi de geçerlidir.
ancak ve geçerli tek sebep, düşüncenin kanlı ve silahlı eylemlere dönüşmesidir ki, başörtüsü nedeniyle böyle durumlar yaşandığına şahit olmadım.
bazı çevrelerce (tıpkı bugünki ışid, hdpkk gibi) cahil/saf/inanmış kemik kitlenin adı kullanılarak çeşitli eylemlere kalkışılmıştır. yine de bunu genele yayamazsınız.
hdpkk Kürtler adına cinayetler işliyor diye her Kürtü cani veya terörist ilan edemeyeceğimiz gibi, her şeriat başörtüsü eylemi yapıp kışkırtan veya halka zarar verecek eylemlere ön ayak olanlar yüzünden de başörtülülere zulmedilmesini kabul edemeyiz veya göz yumamayız, alkış tutamayız.
başörtüsüyle alakalı sıkıntıları ortaokul yıllarından üniversite yıllarına kadar yaşayan ve eğitim hayatı yarım kalan biri olarak, bazı şeylere cevap vereyim ki; kaldığımız yurtta Kuran okunuyor mu, namaz kılınıyor mu, başörtüsü takılıyor mu diye birkaç kez askerler tarafından basıldı, okulumuzda güvenlikle beraber polis de denetleme yapıyordu ve şehrin valisi o bölgenin komutanıyla sık sık kontrole geliyordu, başörtülü öğrenci kontrolüne. üstelik durumumuzu savcılığa aktarmak için gittiğimizde en doğal ve yasal hakkımız olan, yani şikayet dilekçesi verme hakkımızı dahi engellemek için polis elinden geleni yapmıştı eğitimli köpekleriyle.
Kuran'ın toplatılması, yasaklanması vd dönemleri hala sağ olan dedem anlatırdı. sırf bu vb nedenlerden dolayı ailelerimiz kitap, dergi okurken tedirginlerdi. çünkü hangi dergi kitap ne zaman yasaklı sınıfına girecek, suç teşkil edecek, bilinmiyordu. öğrenci çocuğunun kitap okumasından ebeveynin tedirgin olması ne demek düşünebiliyor musunuz, baskının şiddetini, yansımasını anlayabilir misiniz?