- 9 Kasım 2007
- 16.975
- 248
- 88
- Konu Sahibi pinarkaracar
- #241
3 subat
bu yazıyı yazarken sabredeceğim ağlamamak için.
Aynı başlıkta yazdığım gibi hissediyorum kendimi, ama belliki benim seyahatim bayaca uzun sürecek. Ister bir annenin vasiyeti diyin bu yazılanlara, ister gözü arkada kalmasın diye aklından geçenleri sıralıyor diyin.
Iyiydim gerçekten 2 hafta önceki düşüşü laboratuar değerleri yanlıştır umudunu yaşıyordum, dr’umda öyle inandırmıştı. Ama değilmiş, artık mikroskop altında da değerlerim hızla düşüyor. Malesef kağıt üstündeki gerçekler doğru… diş etlerim çekilmeye başlıyor diyince zaten salı günü kemik iliğine bakalım dedi. Nefesi kesildi adamın ama, sen çok ağladın karşımda benimde ona moralim bozuldu dedi. Nasıl ağlamam öyle bir derdim varki içinden çıkamadığım nasıl ağlamam. Evladım ne olacak dr’um dedim. Sıkıntılı günlerin gelmesine ağlamıyorum, benim derdim evladım dedim.
Evet evladım tek derdim…
herkesin atakan’a çok iyi davrandığı kesin hatta davranacağıda. Annem, babam, kardeşim en başta hatta emrah kendini toplayana kadar atakan ilk dönemlerde kiminle kalır. Sevdiği alıştığı insanları yanında göremeyince ya da gördüklerinde ağlayan gözlerle gördüklerinde napar yavrum. Iş seyahatine giden bir anne defalarca kafasından geçenleri söyler yavrusunun bir şeyi eksik kalmasın diye…
eskişehire gödeririler belki biii süreliğine orasıda çok soğuk, keşke annem göndermese,
kalbi kırılırsa anlarlarmı,
dudakları beyazlamış biraz, benzi sarı gibi gözüküyor deyip hemen kan testi yaptırmaya götürürler mi,
anneyi sorduğunda ne cevap verirler,
meyveler, sebzeler defalarca sirkeli suyla yıkanır mı,
marketten alınanların özellikle atakan’nın yiyeceklerinin son kullanma tarihlerine her defasında unutmadan kim bakar,
her akşam ılık sütünün içilmesi, dişlerinin fırçalanması atlanılmaz mı,
günlük taze meyve suyu sıkılırmı mevsim meyvelerinden,
terleyince üşenmeden anında atlet değişir mi,
nelerden mutlu olur diye düşünülür mü,
değişik kitapları kim araştırır,kim alır peki,
bıkmadan sıkılmadan kim oyun oynar onunla,
bıkmadan sıkılmadan saçlara cici yapmasına kim izin verir,
gideceği okuldaki eksiklikleri kim farkeder,
öğretmeniyle sürekli yakın diyaloğa kim girer, o özel biii öğrenci iyi bir gözleme ihtiyacı var annesini kan kanserinden kaybettik der,
evde televizyon seyretmeyip kim aktivete yapar el becerisi gelişsin diye hem de hergün,
kendi çocuğuna ya da çocuklarına sabır gösteremeyen insanlar atakan’ıma nasıl sabır gösterir,
bir varmış, bir yokmuş… ömür bu iki kelime arasında geçen zaman… zamansa bazen dost insana, bazen düşman bize düşman oldu.
Emrahım canım sevdiğim çok üzdüm seni en fazla kötü günlere, seninle göğüs gerdik. Hakkını helal et. Bundan sonra işin daha da zor olacak. Ama sana güvenim tam. Bir kaç gün önce demiştinya bana, parkta oynarken bizi birisi seyretse deli bu adam der ama ben oğlumla çocukluğumu tekrar yaşıyorum diye. Hep öyle deli baba ol olur mu o zaman atakan yokluğumu daha az hisseder belki…
evde demiştim ya ben, sana sevdiğim,
atakan seninle gerçekten iyi vakit geçiriyor hep gülüyor. Sen iyi bir babasın diye… ben hep bişeyler öğretme çabasındaydım, sense eğlence, öyle olduğu için o kadar mutluyum ki hep mutlu ve onu güldüren babasıyla birlikte yaşayacak diye… öğretmenler zaten öğretir öğrenmesi gerekenleri. Gülmek daha iyi bir ilaç. Onuda sen hep verdin ve vericeksin canım sevgilim.
Canım annem, canım babam, canım kardeşim hakkınızı ödeyemem şimdiye kadar çok emek verdiniz bize. Asıl şimdiden sonra sizlere daha çok iş düşüyor dimdik durup emrah’a destek verme zamanı. Atakan başta allah’a sonra emrah’a sonra annem, babam, kardeşim size emanet…
keşke herşey farklı olsaydı. Yaşam mutlu dolu günlerle dolsaydı…
annem hediye kaban almak istedi. Istemedim çünkü seneye kışa çıkmam heralde.
Sabahleyin aradın annem.
Ne olur güçlü ol diye. Lütfen gel alalım dedin. Istemem annem dedim.
Ateşim var öksürüyorum dışarı çıkmıcam dediğimde atakan’ım koşarak geldi ne dedi biliyomusun…
”’ ateşin olmasın, ne olur öksürme canım annem dayanamam sana ”’ dedi.
Telefonu kapadım çöktüm oğlumun yanına ben sana dayanamam merak etme geçer dedim, geçsin annecim dedin.
Dayancan annem diye haykırdım içimden…
şuan ezan okunuyor. Yalvarırım rabbime evladım için bana yaşama şansı ver. Salı günü gireceğim operasyon sancısız geçsin, en önemlisi sonucu güzel gelsin. çok bişi istemem sadece sağlık. Ama artık o kadar yıkıldım, o kadar güçsüz kaldım ki. Savaşacak gücümü yitirdim. Emrahımın, annemin, babamın, kardeşimin gözünü yaşlı görmeye gücüm kalmadı.
Arayan eş, dost, akraba açamadım telefonları açamayacağımda, biliyorum dualarınız benimle ama gücüm yok konuşmaya birde tabiii atakan’ım anlamasın durumu diye.
Salı gününün güzel geçmesini bu kadar umutsuzluğun içinde yinede umut ediyorum…
aslında dün gitmem gerekirdi. Ama ateş varken trombositlerim daha da düşeceğini bildiğim için bu gerçekle karşılaşmaktan korktum.
Korktum ama en sonunda dayanamadım, ateş düşürücü içtiğim halde 38.4 kanser hastalarında ateş 38 geçince iyi hücrelerin hepsi yıkılıyor.
Acile giderken atakan canım yavrum benim elimden tutup koltuğa oturtuyor ne olur gitme diye.
Dudakları büküldü, ağlamıyor ama gözleri yaşlı. Sana gelirken süt dilimi alırım dedim istemem dedi, kahvaltıya simit alıp geleyim dedim.
Olmaz ne olur sen gitmede ben ne süt dilimi ne de simit isterim annem ne olur gitme dedin.
Gözlerim akmasın diye yanında, tuttum kendimi. Canım tatlı yavrum kaç gündür doya doya sarılıp öpemedim seni. Sanada geçer diye hep uzaktayım sana karşı. şu günlerde bu geçici ( inşallah geçicidir tabiii ) bir grip ya da soğuk algınlığı kötü oldu. Dertli başımıza daha büyük dertler açıldı. Vücudu kuvetlendirelim diye çaba sarfederken bizimkiler şimdide grip ve yüksek ateşle uğraşıyoruz. Bu durum bütün trombosit değerlerimi daha da düşürmüş. Perşembe günü 74.000 olan değer bu gün 63.000′e düşmüş üzüldüm tekrar. Artmasa bile keşke düşmeseydi. Ya da biii lokma artsaydı keşke.
sıkıntılı günler yaşıyoruz. Kara bulutlar bedenimde gezer belli ki ama uyuyunca her şeyi unutup biraz rahatlamak isterim. Rüyalarımda beni rahat bırakmıyor.
Geçtiğimiz günlerde atakan sürekli ishaldi. Bağırsaklarında bir sorun var belliki geçmek bilmedi. Her zamanki gibi dr’un yolunu tuttuk biz yine. Gittik gitmesine ama gittiğimiz gün her şey yoluna girdi. Ishalimiz düzeldi çok şükür. Ama tahlil sonuçlarını almayı ihmal ettik.
Derken,
bir gece kan ter içinde uyandım. Hüngür hüngür ağlıyorum. Tutamıyorum kendimi canım kocam atakan uyanmasın diye beni hemen oturma odasına çekti. Anlat bana diyor ama ne mümkün. Hıçkırıyorum sürekli.
Kulağıma fısıldandı bu sefer bağırsak kanserisin diye rüyamda. Ama ben bağırsak testi yaptırmadım ki diyorum. Olmaz olamaz bu olamaz işte atakan’a test yaptırmıştık biz dedim. Sonra emrah’ın silkelemesiyle kendime geldim. Ağlayarak sarıldım sevdiğime.
Hayır merak etme dedim allah ‘ tan benmişim bağırsak kanseri olsun.
Ağladım, sarıldım, ağladım, sarıldım…
kendime bayağı bii zor geldim.
Vallahada billahada olsun ne olcak ki kan kanseride oldum. Bağırsak kanseride olurum.
Yeter ki canım başka türlü yanmasın benim. Hastalık acısı geçer gider.
sevdiğim emrah’ımdan dinledim bu masalı, hastalığın tekrarlandığını öğrendiğimiz günün gecesinde sabahlarken anlattı bana. Bir çocuk varmış mutluymuş o da bizim gibi, bir gün okula başlamış. Ama annesinin yanından ayrılamıyormuş hep ağlıyormuş beni tek bırakma diye. Anne eğilmiş yavrusunun gözlerine kadar, anlatmış onu ne kadar sevdiğini ve açmış avucunun içini ben senin avucuna bir öpücük konduruyorum. Bu öpücük sen ellerini yıkasan bile ellerinden akıp gitmez canım yavrum. Ne zaman bana ihtiyacın olduğunu hissedersen avcunun içine bıraktığım öpücüğü hissedeceksin.
Bir öpücük kondurur yavrusunun minik avucunun içine anne. şimdi parmaklarını kapat sımsıkı tut yavrum der.
Bende öyle yaptım tıpkı canım sevgilim emrah’ımın bana yaptığı gibi ,
canım kocam sağ avucumu öptü doya doya defalarca kez kapat şimdi sımsıkı dedi ellerini yıkasan bile geçmez bu öpücüğün gücü.
Canım yavrum sol avucumu öptü, bende onun iki avucunu birden öptüm, kapat annecim sımsıkı tut bu öpücüğü ellerini yıkasan bile geçmez bu öpücüğün gücü dedim. Minik parmaklar hemen kapattı sımsıkı tuttu. Kursdan dönünce bana kepçe ve traktör al tamam mı dedi.
Sana söz veriyorum alcam annem dedim. Dedim demesine ama dediğime ben bile inanmadım.
Ayrıldım evden ağlıyarak, hıçkırarak çıktım, yutkunamadım boğazım düğüm olmuş çoktan.
Kardeşim, annem, babam gözünüzü yaşlı bıraktım. Affedin beni. Allah size atakan büyüyüp kendi ayakları üstünde durana kadar güç, kuvvet versin. Emrah’ımı yalnız bırakmayın sakın. Nereye tayini çıkarsa ona destek olun yalvarırım size. Gözüm arkada değil benim. önce allah’ıma sonra size emanet canım yavrum.
Allah yar ve yardımcınız olsun.
ağlaya ağlaya bir hal oldumm,çok kötü oldum,allahım derdini veren dermanınıda verir,dularımızı eksik etmeyelim arkadaşlar..