- 10 Ağustos 2009
- 26.093
- 18.278
m.cnnturk.com/Haber/5671149986857607a0a60517
Finlandiya eğitim sisteminin
başarı sırları
16.12.2015 07:36
Uluslararası değerlendirme sınavı
PISA’da her yıl en üst sıralarda yer
alan Finlandiya hem eğitimciler
hem de veliler için bir merak
konusu. Özel okul yok, herkese
koşulsuz fırsat eşitliği sunuluyor,
dileyen her öğrenci üniversiteye
gidebiliyor, sınav sisteminin yerini
öz değerlendirme almış,
eğitimcilerin motivasyonunun
ardında “Kaybedecek tek bir
öğrencimiz bile yok” yaklaşımı var.
Cnnturk.com editörü Gözde
Akgüngör Pamuk, Finlandiya eğitim
sistemi izlenimlerini yazdı.
Burada çocuklar her sabah soğukta
ve karanlıkta bisikletlerine atlayıp
okulun yolunu tutuyorlar. Çünkü
burası soğuk ve karanlık iklimiyle
Finlandiya, Joensuu; fakat ne kadar
karanlık olursa olsun sokaklar çok
güvenli. Üstelik her çocuk evine en
yakın okula gittiği için okul
servisine ihtiyaçları yok. Böylece
okula geliş ve gidiş sorumluluğunu
da alan çocuklar inisiyatif
kullanmaya erkenden alışıyorlar.
Okul bahçesine geldiğimizde göz
alabildiğince bisiklet görüyoruz,
pek azı kilitlenmiş. Okula sınır çizen
bir bahçe duvarı da yok, belli ki
öğrencileri içeride tutmak için pek
çaba sarfetmelerine gerek kalmıyor
ve dışarıda da pek tehlikeli bir
hayat yok.
Asla “izinsiz” fotoğraf
çekemeyeceğimiz uyarılarıyla okula
giriyoruz. Burası bir devlet okulu,
Finlandiya’daki -neredeyse- tüm
okullar gibi. Kapıdan girince
askılara ayrılmış büyük alanlar
karşılıyor bizi, çünkü küçük çocuklar
kar tulumu giyiyor, daha büyük
olanlar ise hatırı sayılır kalınlıkta
montlar ve mutlaka kar botları.
Önce bu ağırlıktan kurtuluyorlar.
Korkarak değil eğlenerek
öğrenme
Okulun içinde sessiz sedasız ders
işleyen öğrenciler, çoraplarıyla
geziniyorlar, anaokulundan liseye
kadar böyle. Bunun bir nedeni
dışardaki kar ve çamuru içeri
taşımamak ise diğer nedeni de
kendilerini evde hissetmelerini
sağlamak. Belli ki bunu
başarıyorlar, okulun içinde gerek
sınıflarda gerek ortak alanlarda
öğrencileri kanepeye kıvrılmış, yere
yayılmış, sallanan sandalyede
otururken rahat tavırlarıyla
görüyoruz. Fakat buna rağmen ne
kadar da sessizler… Çünkü dersi ve
öğretmeni, ilk fırsatta kaçacakları
bir otorite olarak görmüyorlar, Fin
eğitim sisteminin temel
prensiplerinden biri de bu;
“severek, eğlenerek öğrenme”, asla
korkarak değil. Zaten 1 ve 2. sınıf
öğrencileri haftada 18 saat ders
görüyorlar, 3 ve 4’te 20, 5 ve 6’da
22, 7. sınıftan itibaren ise haftada
30 saate çıkıyorlar. Önemli olan
ders saatini çoğaltmak değil etkili
öğretmek.
Sınıflara giriyoruz, hiç bir sınıf bir
diğerine benzemiyor, öğrenciler
rahat otursun diye kiminde koltuk
var, kiminde pilates topları, dersin
akışını bozmadığı sürece “durma,
oturma, sırana geç” demiyor
öğretmenler. Koridorda öğrencilerin
çalışabileceği ya da dinlenebileceği
alanlar var, sallanan sandalyeli bir
okuma köşesi, bir piyano ya da
langırt görmek olası.
“Kaybedecek tek bir öğrencimiz
bile yok”
Finlandiya her yıl uluslararası
eğitim değerlendirme programı
olan PISA’da ilk 10’a giriyor. Eğitim
konusundaki şöhreti buradan
geliyor. (Türkiye için sonuçlar ne
yazık ki pek iç açıcı değil ama bu
yazıda bundan bahsetmeyeceğiz)
Finlandiya’nın PISA’daki başarısının
önemli bir kısmı özel eğitim
gerektiren çocuklara da “normal”
okullarda eğitim verilebilmesi. Bir
okulda zihinsel ya da fiziksel engeli
olan çocuk varsa yasal olarak o
okulda sınıf açılması gerekiyor.
Normal bir sınıfta 16 ila 25 öğrenci
eğitim görürken özel sınıflarda en
fazla 10 öğrenci bulunuyor. Özel
sınıflar sadece engelli çocuklar için
değil öğrenme güçlüğü çeken
çocuklar için de oluşturulabiliyor.
Aslında Fin eğitim sisteminin
başarısı tam da burada.
Sınıflar en fazla 25 kişilik, yine de
girdiğimiz sınıflarda 25 öğrenciyi
bir arada göremiyoruz, Fin eğitim
sisteminin alameti farikası bu, algı
düzeyi farklı çocuklara göre sınıfı
küçük sınıflara bölmek. Herkes aynı
hızda ve aynı şekilde öğrenemiyor
madem, o halde yavaş ya da geç
öğrenen çocuklara bir özel eğitim
öğretmeni veriliyor ve onlar da
diğerlerinin seviyesine getiriliyor.
Bu sırada da homojen değil
heterojen bir eğitim yapısı
oluşturuyorlar. Yani Fin
öğretmenler, her zaman en geride
kalan çocuğu bulup onu yukarıya
nasıl taşıyacağını araştırıyor,
öğrenene kadar öğretiyorlar. Zaten
eğitimciler Fin modelinin neden bu
kadar başarılı olduğunu ortaya
koyan şu düşünceye sahipler:
“Kaybedecek tek bir öğrencimiz bile
yok.”
Eğitim şart, peki ya sınav?
Seviye dedik ama bir sıralama yok,
ilk 4 yıl sınav yapılmıyor, öğrenciler
yüksek not almak için değil
öğrenmek için çabalıyor. Bununla
birlikte bir değerlendirme
sistemleri var, rutin sınav yok ama
öğretmen sınav yapabiliyor fakat
sonucu ne öğrenciyle ne de veliyle
paylaşı
Finlandiya eğitim sisteminin
başarı sırları
16.12.2015 07:36
Uluslararası değerlendirme sınavı
PISA’da her yıl en üst sıralarda yer
alan Finlandiya hem eğitimciler
hem de veliler için bir merak
konusu. Özel okul yok, herkese
koşulsuz fırsat eşitliği sunuluyor,
dileyen her öğrenci üniversiteye
gidebiliyor, sınav sisteminin yerini
öz değerlendirme almış,
eğitimcilerin motivasyonunun
ardında “Kaybedecek tek bir
öğrencimiz bile yok” yaklaşımı var.
Cnnturk.com editörü Gözde
Akgüngör Pamuk, Finlandiya eğitim
sistemi izlenimlerini yazdı.
Burada çocuklar her sabah soğukta
ve karanlıkta bisikletlerine atlayıp
okulun yolunu tutuyorlar. Çünkü
burası soğuk ve karanlık iklimiyle
Finlandiya, Joensuu; fakat ne kadar
karanlık olursa olsun sokaklar çok
güvenli. Üstelik her çocuk evine en
yakın okula gittiği için okul
servisine ihtiyaçları yok. Böylece
okula geliş ve gidiş sorumluluğunu
da alan çocuklar inisiyatif
kullanmaya erkenden alışıyorlar.
Okul bahçesine geldiğimizde göz
alabildiğince bisiklet görüyoruz,
pek azı kilitlenmiş. Okula sınır çizen
bir bahçe duvarı da yok, belli ki
öğrencileri içeride tutmak için pek
çaba sarfetmelerine gerek kalmıyor
ve dışarıda da pek tehlikeli bir
hayat yok.
Asla “izinsiz” fotoğraf
çekemeyeceğimiz uyarılarıyla okula
giriyoruz. Burası bir devlet okulu,
Finlandiya’daki -neredeyse- tüm
okullar gibi. Kapıdan girince
askılara ayrılmış büyük alanlar
karşılıyor bizi, çünkü küçük çocuklar
kar tulumu giyiyor, daha büyük
olanlar ise hatırı sayılır kalınlıkta
montlar ve mutlaka kar botları.
Önce bu ağırlıktan kurtuluyorlar.
Korkarak değil eğlenerek
öğrenme
Okulun içinde sessiz sedasız ders
işleyen öğrenciler, çoraplarıyla
geziniyorlar, anaokulundan liseye
kadar böyle. Bunun bir nedeni
dışardaki kar ve çamuru içeri
taşımamak ise diğer nedeni de
kendilerini evde hissetmelerini
sağlamak. Belli ki bunu
başarıyorlar, okulun içinde gerek
sınıflarda gerek ortak alanlarda
öğrencileri kanepeye kıvrılmış, yere
yayılmış, sallanan sandalyede
otururken rahat tavırlarıyla
görüyoruz. Fakat buna rağmen ne
kadar da sessizler… Çünkü dersi ve
öğretmeni, ilk fırsatta kaçacakları
bir otorite olarak görmüyorlar, Fin
eğitim sisteminin temel
prensiplerinden biri de bu;
“severek, eğlenerek öğrenme”, asla
korkarak değil. Zaten 1 ve 2. sınıf
öğrencileri haftada 18 saat ders
görüyorlar, 3 ve 4’te 20, 5 ve 6’da
22, 7. sınıftan itibaren ise haftada
30 saate çıkıyorlar. Önemli olan
ders saatini çoğaltmak değil etkili
öğretmek.
Sınıflara giriyoruz, hiç bir sınıf bir
diğerine benzemiyor, öğrenciler
rahat otursun diye kiminde koltuk
var, kiminde pilates topları, dersin
akışını bozmadığı sürece “durma,
oturma, sırana geç” demiyor
öğretmenler. Koridorda öğrencilerin
çalışabileceği ya da dinlenebileceği
alanlar var, sallanan sandalyeli bir
okuma köşesi, bir piyano ya da
langırt görmek olası.
“Kaybedecek tek bir öğrencimiz
bile yok”
Finlandiya her yıl uluslararası
eğitim değerlendirme programı
olan PISA’da ilk 10’a giriyor. Eğitim
konusundaki şöhreti buradan
geliyor. (Türkiye için sonuçlar ne
yazık ki pek iç açıcı değil ama bu
yazıda bundan bahsetmeyeceğiz)
Finlandiya’nın PISA’daki başarısının
önemli bir kısmı özel eğitim
gerektiren çocuklara da “normal”
okullarda eğitim verilebilmesi. Bir
okulda zihinsel ya da fiziksel engeli
olan çocuk varsa yasal olarak o
okulda sınıf açılması gerekiyor.
Normal bir sınıfta 16 ila 25 öğrenci
eğitim görürken özel sınıflarda en
fazla 10 öğrenci bulunuyor. Özel
sınıflar sadece engelli çocuklar için
değil öğrenme güçlüğü çeken
çocuklar için de oluşturulabiliyor.
Aslında Fin eğitim sisteminin
başarısı tam da burada.
Sınıflar en fazla 25 kişilik, yine de
girdiğimiz sınıflarda 25 öğrenciyi
bir arada göremiyoruz, Fin eğitim
sisteminin alameti farikası bu, algı
düzeyi farklı çocuklara göre sınıfı
küçük sınıflara bölmek. Herkes aynı
hızda ve aynı şekilde öğrenemiyor
madem, o halde yavaş ya da geç
öğrenen çocuklara bir özel eğitim
öğretmeni veriliyor ve onlar da
diğerlerinin seviyesine getiriliyor.
Bu sırada da homojen değil
heterojen bir eğitim yapısı
oluşturuyorlar. Yani Fin
öğretmenler, her zaman en geride
kalan çocuğu bulup onu yukarıya
nasıl taşıyacağını araştırıyor,
öğrenene kadar öğretiyorlar. Zaten
eğitimciler Fin modelinin neden bu
kadar başarılı olduğunu ortaya
koyan şu düşünceye sahipler:
“Kaybedecek tek bir öğrencimiz bile
yok.”
Eğitim şart, peki ya sınav?
Seviye dedik ama bir sıralama yok,
ilk 4 yıl sınav yapılmıyor, öğrenciler
yüksek not almak için değil
öğrenmek için çabalıyor. Bununla
birlikte bir değerlendirme
sistemleri var, rutin sınav yok ama
öğretmen sınav yapabiliyor fakat
sonucu ne öğrenciyle ne de veliyle
paylaşı