• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Evliyim ama çok yalnızım.

edasu

Guru
Kayıtlı Üye
29 Mayıs 2009
318
24
318
Ankara
Evet,12 yıllık evliyim 2 tane çocuğum var.Ancak kendimi çok yalnız hissediyorum.Yıllardır eşimle pek anlaşamıyoruz.Çok mutlu bir evliliğim olmadı.Eşim sessiz ve içe dönük bir insan.Ben de tam tersi konuşkan ve dışa dönük.Fıtratlarımız çok zıt.Yapmaktan zevk aldığımız ortak hemen hemen hiçbirşey yok.Eşim hiçbirşeyini paylaşmaz,hiç sohbet etmeyiz.Beraber pek birşey yapmayız.Genelde ayrı ayrı takılıyoruz.Çok paylaşımsız bir evliliğimiz var.Fakat yıllardır süren bu durum beni çok yalnızlığa düşürdü.Şimdi orta şiddette bir depresyon geçiriyorum ve ilaç tedavisi görüyorum.ıçime aşırı bir sıkıntı geliyor.Bazen çatlayacak gibi oluyorum.Sanki yalnızlığımda boğuluyorum.Atak şeklinde zaman zaman birden vücudumun her yeri sinir boşalması gibi kuvvetli bir şekilde titriyor.Baş dönmelerim,başımda bir sersemlik oluyor.Aşırı şekilde içime bir hüzün geliyor.Sonra ağlama krizine giriyorum.Herşey dokunuyor.Benden çok daha kötü durumda olanları,daha kötü evlilikleri yüreten kadınların olduğunu bilmeme rağmen bir türlü gönlüme söz geçiremiyorum.Sanki şu koca dünyada bir ben kalmışım,bir ben mutsuzmuşum gibi geliyor bana.Acaba içinizde evliliği benimki gibi olan varmı?Paylaşmak ve dertleşmek istiyorum.
 
yalnızlık duygusunu çok iyi bilirim edasu arkadaşım birkaç sene öncesine kadar ben de kendimi hep böyle hissederdim çok zor günler geçirdim ama anladım ki herşey bende başlayıp bende bitiyormuş keşke eşin sana daha yakın olsaydı eğer öyle değilse sen de kendine farklı bir çevre edin imkanın varsa arkadaşlarınla daha fazla zaman geçirmeye çalış canım ve bol bol Allah'a dua et
 
annem :)

bir de üstüne 20 seneden sonra boşanmaya kalktı ve yaptı da bunu :) ama 1 sene içinde vazgeçip geri döndü olan bizim kurulu düzene oldu.. bir de tabii ailemize olan inancımıza oldu olan.. tabii biz çocuklar için biri ses çıkarana kadar güllük gülistanlık...

burada bağlamak istediğim yer şu. annemin neden geri döndüğü. çünkü annem boşanırsa yalnızlığını çözeceğini düşünmüştü. ama mümkün değildi tabi, istese evliyken de bir şekilde yalnızlığını giderirdi.

babam kötü bir adam değil. birbirlerini severler de ama sanırım artık sadece dost olarak çünkü taban tabana zıt karakterdeler. babam çok sakin sessiz annem deli dolu...

şimdi annem artık yeni bir şeyleri evliliğini sürdürerek de bulabileceğini keşfetti, değişik bir şeylerle uğraşıyor kendince. takmıyor artık. çünkü onca yıldan sonra yalnız yaşamayı hiç ama hiç beceremedi, aile hayatı bağımlılık olmuş

sizin de 12 yıl olmuş, çocuklar var. hemen hemen aynı durumdasınız. o zaman bir gün siz de isyan edin ve kendiniz için bişeyler yapın (boşanın demiyorum :D yani hobi, sosyal çevre edinme vs vs şeyler :D )

ayrıca o ilaçlar sizi aptallaştıracaktır (o ilaçlar tedavi etmez, yanlış inanç, sadece sizi yavaşlatır gerçek anlamda, o yüzden geç tepki verir ya da vermezsiniz ve kendinizi sakin sanarsınız). bence ilaç almadan kendi kontrolünüzü kendiniz yapmaya çalışın.. aradıktan sonra çözüm var tabii
 
Çok teşekkür ederim paylaşımlarınız için.Bence de boşanmak hiçbir zaman çözüm değil,bunu biliyorum.Boşanınca daha fazla yalnız kalacaksın.Sonra bizim toplumumuzda malesef dul kadın olmak zor.Üstelik çocukların bütün düzeni alt üst olacak.Zaten evliliklerde bence çocuk iki insanı birbirine mecbur bırakıyor.Babasız çocuk büyütmek zor.Ben öğretmenim,çalışıyorum.Allah'tan işe gidiyorumda arkadaşlarla en azından biraz sohbet edip açılıyorum.Beni bunalıma iten sadece paylaşımsızlık ve yalnızlık değil.Aynı zamanda sevgisizlik ve değersizlik duyguları.Eşimden hiç sevgi ve değer görmedim.Ben terazi burcuyum ve terazi aşksız,sevgisiz yapamayanbir burçtur.Depresyona ilk girdiğimde okulda ders anlatırken birden fenalaştım.Eve geldim eşime olanları anlattığımda hiç ilgilenmedi,hastalığıma inanmadı bile.Ne yapayım hastaysangit doktoruna,al ilacını dedi.O sırada ağlama krizine girmiştim,sürekli ağlıyordum.Ağlıyorum diye gelip halimi derdimi soracağı yerde bana bağırdı,çağırdı,hakaret etti,çirkin sözler söyledi.Ondan sonra çok daha kötü hasta oldum.Halbuki bana biraz yakınlık gösterseydi belki daha kötü olmayacaktım.
 
sizinki biraz daha farklıymış ne diyeyim allah kolaylık versin... benim babamın böyle sorunları yok... sorunu aşırı sessiz olması ve zevklerin renklerin hep farklı olması vs vs.

o zaman siz bu saatten sonra eşinizi değiştiremeyeceğine göre ya beklenti içerisine girmeyeceksiniz (yani o zaman hayal kırıklığına uğruyorsunuz küçücük de olsa yakınlık beklerken :( ) en iyisi beklemeyin hayal kırıklığına da uğramayın.. biraz kendi kabuğunda yaşamak gibi olacak ama belki kendi dünyanızda kendinizi mutlu edebilirsiniz, denediniz mi bilmiyorum.

ya da eşinizle beraber terapiye gideceksiniz ama bu kısım sanki zor gibi...

ne diyeyim işiniz zor.. elinizin altında internet var en kötü ihtimalle. kendinizi o kadar da yalnız hissetmeyin, dünyada tek bir insan kalmadı ki o da sizinle ilgilenmiyor diye yalnız kalmış olasınız (tabii benim burdan "bekara karı boşamak kolay gelir" oluyor ama üzgünüm :))) )

ha bi de şu var "tencere dibin kara, seninki benden kara" diyelim ve aslında gerçekte herkes yalnız, siz kendinizi tek mi zannediyorsunuz? bakın ben de bekarım ve yalnızım zamanımın çoğunu odamda geçirmekten hoşlanıyorum

ev hanımlarının durumu daha da vahim. bütün gün evden çıkamadıkları oluyor onlar ne yapsın??

tekrar söyleyeyim sıkmak istemem de sizi tedavi edecek olan ilaçlar değildir (bunu da nacizane özel ilgi alanım sayın çünkü o ilaçların nasıl çalıştıklarını çok iyi biliyorum (meslekten) ) onlar sadece size yardımcı olacak, o depresyondan çıkacak olan sizsiniz. kimse/hiç bir ilaç sizi çekip çıkarmayacak. doktorlara da en ufak depresyonda bile ilaç verdikleri için çok kızıyorum. insanlar bunlara güvenir oldu (psikolojik bağımlılık). bu arada size ufak depresyonlu da demek istemedim bunu yanlış anlamayın ama psikolojide daha ne vakalar var düşünsenize! şizofreni, psikopatı, intihar eğilimlisi, ilaç bağımlısı vs vs... sizinki (herhalde intihar falan etmeyi düşünmediğinize göre :)) ) hafif ruhsal çöküntü oluyor. bunun üstesinden tabiki gelebilirsiniz! yeterki isteyin!

kendinize gülecek, iyi vakit geçirecek bir şeyler bulun :) en son ne zaman kendi keyfinizi düşündünüz? yapmayı en çok sevdiğiniz yemeği hatırlıyor musunuz? (yemek pişirmeyi seviyorsanız tabii :) biraz şımartın kendinizi..

not: psikolog veya psikiyatr vs vs değilim sadece kendi kişisel görüşlerim böyle :) ilaçlar konusunda kararlıyım ama onların moleküler yapısını biliyorum :)
 
Ben bekar birisiyim tamam belki bana sana konuşmak kolay dersin ama, böyle bir adamı ne zamana kadar idare edeceksin canım. Hastayım demişsin umursamamış bile, baksana. Zamanında çokmu üstüne düştün acaba, sevgini çokmu belli ettin..Sana ne saygısı kalmış, zaten sevgiside hiç yokmuştu diyorsun.Bilmiyorum ama bir ömürde bu çekilmez ya, sen sağlığından olmuşsun adamın umurunda değil..
 
kendimi tamamen sizin yerinize koyup ne yapardım diye düşündüm. evde ilgisiz bir kocayla gece gündüz yaşamaya çalışmak gerçekten anlamsız ve zor. çocukların boşanmaya engel olduğu doğrudur. ve dul olmak da toplumda maalesef hala sorun yaratan bir şey. bekar olmak bile suç sayılırken...

bu durumda tek yol kalıyor: göze almak. ya eşinizi değiştirmeyi (farklılaştırmayı yani), ya da hayatınızı değiştirmeyi (boşanmayı) göze almak... yoksa bu sorunlar ileride tekrar karşınıza çıkabilir gibi geldi bana...

bazen kendimiz için harekete geçmeyi başaramıyoruz. harekete geçmemiz sürekli engellendiğinde de ne istediğimizi bilemez hale geliyoruz. fazla fedakarlık oluyor bunun adı... ne istediğinize karar vermeniz gerek.

en başa dönersem, kendimi sizin yerinizde düşündüğümde, ayrılırdım gibi geliyoor...
 
Çok teşekkür ederim paylaşımlarınız için.Bence de boşanmak hiçbir zaman çözüm değil,bunu biliyorum.Boşanınca daha fazla yalnız kalacaksın.Sonra bizim toplumumuzda malesef dul kadın olmak zor.Üstelik çocukların bütün düzeni alt üst olacak.Zaten evliliklerde bence çocuk iki insanı birbirine mecbur bırakıyor.Babasız çocuk büyütmek zor.Ben öğretmenim,çalışıyorum.Allah'tan işe gidiyorumda arkadaşlarla en azından biraz sohbet edip açılıyorum.Beni bunalıma iten sadece paylaşımsızlık ve yalnızlık değil.Aynı zamanda sevgisizlik ve değersizlik duyguları.Eşimden hiç sevgi ve değer görmedim.Ben terazi burcuyum ve terazi aşksız,sevgisiz yapamayanbir burçtur.Depresyona ilk girdiğimde okulda ders anlatırken birden fenalaştım.Eve geldim eşime olanları anlattığımda hiç ilgilenmedi,hastalığıma inanmadı bile.Ne yapayım hastaysangit doktoruna,al ilacını dedi.O sırada ağlama krizine girmiştim,sürekli ağlıyordum.Ağlıyorum diye gelip halimi derdimi soracağı yerde bana bağırdı,çağırdı,hakaret etti,çirkin sözler söyledi.Ondan sonra çok daha kötü hasta oldum.Halbuki bana biraz yakınlık gösterseydi belki daha kötü olmayacaktım.

eğer sorunun çözümü yoksa ki, görüyorum yok, boşanmak bal gibide çözümdür. Ne yani önce depresyon, sonra panik atak sonrada kanser olmayımı bekliyosun
çocukların yüzü gülmeyen bitmiş tükenmiş bir anneyle çok mu mutlu
yani koskoca öğretmensin, ev hanımı olsan yada ne bileyim düzgün bi işin olmasa tamam diyecem
ya yavrucum, canım benim, sen neden kendine bu eziyeti yapıyorsun, yazık değil mi hayatına, çocuklarına


yada bilmiyorum umarım yaşadığın bu duygusal çöküntüyle bunları yazıyorsun, hayatına gerçek ve yansız bakabiliyormusun bilemiyorum tabii
keşke eşinle iletişim kurabilseniz
ama hiçbir iletişiminiz yoksa, sevgi, saygı, şevkat yoksa, o evlilik neye yarar kime yarar, helede çocuklara hiç yaramaz
 
Son düzenleme:
böyle erkekler,kafaya bir şey takmazlar.saçlarında beyaz bile yoktur.karşısındakini kahırdan öldürürler,aynen benim eşimde böyleydi tek fark üzüldüğüm zaman duyarsız kalmazdı hatanın kendin de olduğunu kabul eder.başka şekillerde değer verdiğini göstermeye çalışırdı.ev işlerine yardım gibi.
ben de derdim,zaten ben kendimi iyi hissetsem bu ev işlerini kendim yapardım derdim.bunların gözümde hiç bir önemi yok derdim,o yine sessiz bir şekilde devam ederdi hayatına.
şimdi,daha iyi defalarca üzüldüğümü,bu sorunun beni bitirdiğini anlattım ağladım,sızladım,hiç tepki yok.sizi çok iyi anlıyorum,çok zor.bir de üstüne hayatın zorlukları.insanı yıkar.
ama,şu anda eşimden başka sorunlarımı açıkça paylaşabileceğim kimse yok benim için.eve üzgün geldiğim de beni teselli etmeye çalışır.bazen ben de boşanmayı düşünmüştüm.boşansam daha mutlu olamayacağımı,onu özleyeceğimi biliyordum.belki de alışkanlıktı.
bir gün bir patlarsınız,eşinize işte o zaman dank eder kafasına.inşallah,onun içi geç olmazama,bu durum kadını hayattan soğutur,zevk aldırmaz,olumlu özelliklerini bile kaybettirir..Allah yardımcınız olsun.
 
neden bile bile kendine acı cektiriyorsun..hayatını kendi ellerinle mahvediyorsun..gecen zaman geri geliyor muı..bir saniye bile öncesine dönebiliyormusun...hayır...ozamn kalk kendi hayatın için birseyler yap
 
zaten herşeyi çekmek kadınlara kalıyo..
sana bir sor soracağım ve cevabını sen içinde vereceksin..
bu cevap ta bence kafandaki soru işaretlerinin biçoğunu şekillendirecektir.

eşinin sana yaptıklarını senin ona yaptığını farzet, yani kafanda hayal et, e eşinin bu durumda sana nasıl davranacağını değerlendir. Sence aynı durumda eşin seni nekdar çeker.. yoksa hemen mahkemeye mi koşar.
eğer içinde değerlendiremiyosan ve eşinden korkmuyosan (ki aslında çoğu evlilk her ne kadar çocuklar için yürütüliyor gibi göünse de çoğu kadın eşinden şiddet görmektenve onun tepkisinden korkuğu için onunla fiklrlerini pay aşamaz) ona açık açık sor..
eminim ki çekemem böyle kadını diyecektir.
peki sen neden çekesin..

çocukalr sa, .. onlar onun da çocukları..
aslında şartlar eşit olduğu halde, yani evlilikte yarı yarıya sorumluluk varsa, neden kadınlar daha çok çekmek zorunda,

eğer, tabiiki çekerim, o benim karım, onu anlamaya çalışırım derse, bence bu evlilik kurtarılmaya değer..

dediğim gibi. ... yukarda anlattığım şeyi yaparsan sen de kafandaki soruları cevaparsın.

beni kesinlikle yanlız anlama, eşinden ayrıl demiyorum..
sadece kafanın karışık ve de çok mutsuz olduğunu biliyorum, sadece sana öyle yada böyle, yolunu çizmen ve karar vermende bir yolve fikir olur diye yazdım..
 
Son düzenleme:
UÇURUM KENARINDAKİ ÇİÇEK
Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı. Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı…
Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım.
Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum.
Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize
romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı…

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan
gözleri açılarak “niye?” diye sordu.

“Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, “sadece yoruldum.”

Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu.

Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu:
İşte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu: “Seni caydırmak için ne yapabilirim?”

Demek ki söyledikleri doğruydu: İnsanların mizacı asla değiştirilemiyordu.
Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.

“İşte mesele tam da bu” dedim. “Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna
edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.”

“Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mal olacak. Bunu benim için yapar mısın?”

Yüzümü dikkatle inceledi ve “Sana bunun cevabını yarın vereceğim” dedi.

Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu.
Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not
bırakmıştı.

“Sevgilim,” diye başlıyordu;
“O çiçeği senin için koparmazdım.”

Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim…

“Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var…
Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve
varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var…
Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden,
yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var…
Sadık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var…
Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var…
Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin -gençliğinde senin yüzünün rengi gibi- olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var…
Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği
senin için koparırım bir tanem…”

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Gözyaşlarım mektuba düşüyordu.

“Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lûften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum…”

Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: Beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.
 
UÇURUM KENARINDAKİ ÇİÇEK
Kocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı. Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı…
Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.
İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım.
Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum.
Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdumduymazlığı, evliliğimize
romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı…

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan
gözleri açılarak “niye?” diye sordu.

“Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, “sadece yoruldum.”

Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu.

Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu:
İşte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu: “Seni caydırmak için ne yapabilirim?”

Demek ki söyledikleri doğruydu: İnsanların mizacı asla değiştirilemiyordu.
Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.

“İşte mesele tam da bu” dedim. “Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna
edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.”

“Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mal olacak. Bunu benim için yapar mısın?”

Yüzümü dikkatle inceledi ve “Sana bunun cevabını yarın vereceğim” dedi.

Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu.
Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not
bırakmıştı.

“Sevgilim,” diye başlıyordu;
“O çiçeği senin için koparmazdım.”

Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim…

“Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var…
Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve
varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var…
Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden,
yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var…
Sadık arkadaşının her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var…
Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var…
Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin -gençliğinde senin yüzünün rengi gibi- olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var…
Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği
senin için koparırım bir tanem…”

Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Gözyaşlarım mektuba düşüyordu.

“Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lûften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum…”

Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: Beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.

Bu sizin hikayeniz değil galiba, bir yerden alıntımı yaptınız...bu hikaye gerçek ise nerde böyle romantik erkekler yaa opuyorumnanaktan
 
yaşadığın olayı çok samimi olduğum arkadaşımda yaşıyor.
eşi işten geliyor hiç konuşmadan çayı meyvesini yiyip uyuyor
sabah aynı şekil gidiyor
pazar günleride çalışıyor eşi.
hiç bir şekilde bir sounundan bahsetmiyor
arkadaşım tansiyonu yükselmiş acile gitmiş
tam 3 gün sonra sormuş gittinmi diye.

arkadaşım 4 senedir uğraşıyor değişmemiş
artık hiç bir beklentim olmuyor diyor
kendime onsuz bir hayat kurdum diyor
gerçektenden öyle
yaptı.
mutlumu hayır üzülüyor ama neyapsın
hayatı kocasından bir güzellik bekleyerek geçmeyecegini savunuyor.
 
al bendende o kadar canım.umarım cvp okursun en kısa zamanda ve seninle gerçektn dertleşmek isterim.aynı sorunları yaşıyoruz.benim senden farkım şu canım benim eşim benim hastalığımda (sadece hastalığımda yani üzgün olmam onu pek ilgilendirmezde)biraz daha duyarlı ve artı senden tek farkım ve en büyükkkk sorun eşimi sevmeyişim.mantık evliliği yaptım ben.hayatımın en büyük hatası belkide..yazcakcak oakadar çok şeyler var ki.istersensen özleden görüşelim.
 
edasu canım bana özelden yazmışsın çokk teşekkür ederim.bende sana bi sürü cvp yazdım fakat özel msj gönderme hakkım yokmuş.nasıl üzüldüm anlatamam.nasıl görüşsek bilmiyorum.biliyorum burdan msn adresi göndermek yasak.acaba özelden gönderebilirmisin.
 
“Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lûften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum…”

Çabuk aç kapıyı zira not uzun okuyana kadar sütün son kullanma tarihi geçecek


Konu sahibi arkadaşım sen msn'e geçtiğin için önce arkadaşa cevap yazdım.
Uzun zaman öncede olsa antidepresan kompedanı olarak bu ilaçların insana yediğini unutturmaktan başka bir işe yaramadığını söyleyeyim önce.
Bu ilaçlarla evliliğinle ilgilide sağlıklı karar veremezsin
 
Emaz arkadaşım neden özel mesaj gönderemiyorsun anlamadım.Eşim benim girdiğim siteleri,yazdığım mesajları hep takip ediyor.O yüzden çok rahat yazamıyorum.Bu konuyu bile çok çekinerek açtım.Bir akşam çok bunalmıştım ve o sıkıntıyla buraya yazdım.Kaç defa eşim benim bu sitedeki şifremi değiştirdi.Cevap yazan arkadaşlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum.Herkesin düşüncesine saygı duyuyorum.Benim şu an boşanmak gibi bir niyetim yok.Çünkü boşanmayı gerektirecek kadar çok büyük sorunlar yok.Alkol,kumar,aldatma,fiziksel şiddet hiçbiri yok.Çocuklarına gerçekten de çok iyi bir babadır.Anneleri gibi herşeyleri ile ilgilenir ve çocuklar babalarına çok düşkün.Bazı bekar arkadaşlar boşan demişler.Beni ancak çocuğu olanlar,anneler anlayabilir.Ayrıca sorumluluklarını bilir.Kendisi de öğretmen.ışten eve evden işe gider.Alınacak,verilecek herşeyi yapar.Ancak daha evvel de dediğim gibi bizim sorunumuz fikren ruhen anlaşamamak.Onunla çok farklı dünyaların insanlarıyız.Bir de eşimin bana senelerce psikolojik şiddet uyguladığını düşünüyorum.Bunu kendisine söylediğimde ben sana ne zaman şiddet uyguladım,ne zaman seni ezdim diyor.Ama benim yüreğim hiç öyle demiyor.ınsanın doğasında vardır.Herkes sevgiye,iltifata ihtiyaç duyar.Ruhum o kadar sevgiye ve şefkate açki çaresizliğimi bilen yok.Herşey aslında iki ucu pis bir değnek gibi.Evliliği yürütüyorsun ama sen mutsuzsun,ayrılıyorsun bu seferde böyle mutsuz ve yalnızsın.Bir de tatardan kaçayım derken daha beterine düşmek var.En önemlisi kıyılamayacak kadar masum 2 çocuk.Üstelik benim büyük kızım 11 yaşında ve çok içli çok hassas bir çocuk.Bizim sesimiz yükselince bile etkileniyor.Hemen ağlıyor.Öyle ayrılık gibi bir durum olsa çok bunalıma girip canına bile kıyabilir.Şu an tam ergenliğe girmek üzere ve iyice problemli oldu.Dedim ya aşağıya tükürsen sakal yukarıya tükürsen bıyık.Aslında etrafıma şöyle bir bakıyorum da kimsede çok fazla bir mutluluk göremiyorum.ımtihan dünyası çünkü.Kimsenin imtihanı kimseye benzemiyor.Depresyona ilk girdiğimde gerçekten de çok kötü olmuştum.Çok şükür şimdi ilaçlarımı alıyorum ve daha iyiyim.Eşim önce inanmadı sonra baktıki gerçekten çok kötüyüm artık üstüme gelmiyor.Hastalandığımda 10 gün rapor aldım okula gitmedim.Çünkü ayakta duracak ders anlatacak halim yoktu,elim kolum kalkmıyordu.10 gün boyunca kimseyle konuşmadan gülmeden sadece ağlayarak hep yattım,canım hiçbirşey istemedi.ıçime sürekli hüzün geliyordu.O hüzün hala var.Doktor bana zaman içinde içime atarken atarken bardağın dolup taştığını söyledi.ıntiharı ciddi ciddi düşünmedim.Ama tedaviye başlamasaydım daha kötüye gidebilirdim.Tedaviye başlamadan önce kendimi yüksek bir yere çıkıp boşluğa bırakma hissi geliyordu.Kendimden korkuyordum.Bu yazdıklarımın hepsini belki de eşim okuyacak.Ama ben yinede yazdım.Bu hastalığa tutulduktan sonra şiir yazmaya başladım.Bu beni gerçekten daha rahatlattı.Doktor bana kendine zaman ayır,zevk aldığın hoşlandığın meşgaleler bul dedi.Eşim şiir yazdığımı da öğrendi ve bana şükret,dua et sayemde şair oldun dedi.Aşağıya kendi yazdığım şiirimi ekliyorum ve sizlerle paylaşmak istiyorum.Umarım beğenirsiniz.Sevgiyle kalın.


Yalnızlık

--------------------------------------------------------------------------------

Dolaşıyorum yine yapayalnız
Bir başıma sokaklarda
Yollar kucaklıyor beni
Bir dosta sarılırcasına
Böyle avutuyorum belki gönlümü
Böyle atıyorum belki hüznümü


Yalnızım evet her zamanki gibi
Yalnız yapayalnız tek başıma
Yürüyorum ıssız kaldırımlarda
Bir ben kalmış gibiyim
Sanki şu koca dünyada
Önüm yalnızlık arkam yalnızlık
Her yer zifiri karanlık.


Bir dostum yok ki omzunda ağlayayım
Bir sevenim yok ki aşka,sevgiye kanayım
Bir tas su verenim yok ki hastayım diyeyim
Bir bekleyenim yok ki yanına gideyim
Bir dinleyenim yok ki derdimi diyeyim
Bir hayalim yok ki artık umut edeyim


Kalabalık içinde yalnızım
Geceler içinde sessizim
Bir başıma kalmışım
Yalnızım çok yalnızım
Sözün bittiği yerdeyim.

--------------------------------------------------------------------------------
 
Son düzenleme:
Back