• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Evlilikten korkuyorum....

fatmarosse

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
25 Kasım 2011
129
4
0
Bursa
merhaba arkadaşlar,
25 yaşındayım,tekstil mühendisiyim,gerçi şuan çalışmıyorum. 2 yıllık bir ilişkim vardı, zamanında deli gibi aşıktım ama aşk bitiyor işte. geriye sevgi saygı filan kalıyor biliyorum. aşk bitince sıkılıyorum sanki. 5 ay sonra mayıs gibi evlenmeyi düşünüyoruz ama evlenmekten korkuyorum... bu normal mi? evlenmekten korkmamın sebepleri
1) kaderimdeki kişiyle mi evleniyorum ? peki kaderimdeki kişinin o olduğunu nasıl anlayacağım ?
2) yaşım genç diye düşünüyorum,aşkta bitti zaten, o ayaklar kesilme filan durumu zaten bitiyor biliyorum, ya daha sonra başkasına aşık olursam?
3) ya sıkılırsam, insan aynı erkekle ne kadar sevsede bir ömür sıkılmaz mı?

korkuyorsun madem evlenme denecek belki ama evlenme sebebimi söyleyim;
bu zamana kadar birini görüp "işte bu kaderimde ki adam evlenmeliyim onunla" gibi birşey hissetmedim, ve nişanlıma zamanında deli gibi aşıktım şuanda da aşk bitti sevgi saygı var, bana iyi davranıyor aramızda bir problem yok, il değiştircem ve yalnız başıma yaşamak istemiyorum, belli yaştan sonra ev arkadaşı filan bulmak yeni bir düzen kurmak zor bu yüzden aslında hayat arkadaşı gibi olsun diye evlenmeyi istedim ilk başta,tamam evlenelim dedim, mantığımla düşünerek yani. Aşık olduğum kişi bile olsa bir gün aşk bitecek ve o sıkıcı yüzü kalacak evliliğin diye evlilik düşünmezdim yani aşık olduğum insanla bile, mantığımla tamam evleneyim dedim ama bu seferde korkularım yüzeye çıktı...

Dönülmez bir yola girip kapana kısılmış gibi hissediyorum kendimi... yukarıda ki sebeplerden dolayıda korkuyorum işte..bu korku normal mi? düşündüklerim normal mi?
insanlar evleniyorlar, hiç korkmuyorlar mı? sıkılmıyorlar mı? evlilikte keramet vardır dedikleri şey doğru mu? bu keramet dedikleri şey ten tene değince ortaya çıkan alışkanlık mı yoksa? yoksa aslında keramet diye birşey yok mu?
biri bana yardım etsin....
 
Son düzenleme:
Merhaba,
Yanılıyor olabilirim tabii ama bence siz aşık hiç olmamışsınız. Beğeni ile aşkı karıştırıyorsunuz gibi geldi.
Kim ne derse desin kadınlar bir kere aşık olur.
Bakmayın siz ilk aşkımdan iyiki ayrıldım ve sonrasında gerçek aşkımı buldum diyenlere hepsinin içinde ukde kalmıştır
ve sonsuza kadar kalplerinin bir köşesinde taşıyacaklardır o acıyı.
Siz böyle bir duygu hissediyor musunuz?
Yani beraber olduğunuz kişiden ayrılsanız ne hissedersiniz?
Eğer hiç acı vermiyorsa, dediğim gibi hiç aşık olmamışsınızdır zaten. İyi düşünün kendi iç dünyanızdaki sizle konuşun.
 
merhaba arkadaşlar,
25 yaşındayım,tekstil mühendisiyim,gerçi şuan çalışmıyorum. 2 yıllık bir ilişkim vardı, zamanında deli gibi aşıktım ama aşk bitiyor işte. geriye sevgi saygı filan kalıyor biliyorum. aşk bitince sıkılıyorum sanki. 5 ay sonra mayıs gibi evlenmeyi düşünüyoruz ama evlenmekten korkuyorum... bu normal mi? evlenmekten korkmamın sebepleri
1) kaderimdeki kişiyle mi evleniyorum ? peki kaderimdeki kişinin o olduğunu nasıl anlayacağım ?
2) yaşım genç diye düşünüyorum,aşkta bitti zaten, o ayaklar kesilme filan durumu zaten bitiyor biliyorum, ya daha sonra başkasına aşık olursam?
3) ya sıkılırsam, insan aynı erkekle ne kadar sevsede bir ömür sıkılmaz mı?

korkuyorsun madem evlenme denecek belki ama evlenme sebebimi söyleyim;
bu zamana kadar birini görüp "işte bu kaderimde ki adam evlenmeliyim onunla" gibi birşey hissetmedim, ve nişanlıma zamanında deli gibi aşıktım şuanda da aşk bitti sevgi saygı var, bana iyi davranıyor aramızda bir problem yok, il değiştircem ve yalnız başıma yaşamak istemiyorum, belli yaştan sonra ev arkadaşı filan bulmak yeni bir düzen kurmak zor bu yüzden aslında hayat arkadaşı gibi olsun diye evlenmeyi istedim ilk başta,tamam evlenelim dedim, mantığımla düşünerek yani. Aşık olduğum kişi bile olsa bir gün aşk bitecek ve o sıkıcı yüzü kalacak evliliğin diye evlilik düşünmezdim yani aşık olduğum insanla bile, mantığımla tamam evleneyim dedim ama bu seferde korkularım yüzeye çıktı...

Dönülmez bir yola girip kapana kısılmış gibi hissediyorum kendimi... yukarıda ki sebeplerden dolayıda korkuyorum işte..bu korku normal mi? düşündüklerim normal mi?
insanlar evleniyorlar, hiç korkmuyorlar mı? sıkılmıyorlar mı? evlilikte keramet vardır dedikleri şey doğru mu? bu keramet dedikleri şey ten tene değince ortaya çıkan alışkanlık mı yoksa? yoksa aslında keramet diye birşey yok mu?
biri bana yardım etsin....

aynen bende boyle hissediyorum yasimda 25 yani bi insanla bir omur ewli kalabilecek bi yapim yok benim yada soyle siyelim cok cabuk sIKIliyorum soyle aklimi basimdan alacak biri gelsin diye bekliyorum :)
bence kendine guveniyorsan yani bu adamla bi omur yapabilirim , sIKilmam diyorsan ewlen derim yoksa beklemeye dewam :):30:
 
merhaba arkadaşlar,
25 yaşındayım,tekstil mühendisiyim,gerçi şuan çalışmıyorum. 2 yıllık bir ilişkim vardı, zamanında deli gibi aşıktım ama aşk bitiyor işte. geriye sevgi saygı filan kalıyor biliyorum. aşk bitince sıkılıyorum sanki. 5 ay sonra mayıs gibi evlenmeyi düşünüyoruz ama evlenmekten korkuyorum... bu normal mi? evlenmekten korkmamın sebepleri
1) kaderimdeki kişiyle mi evleniyorum ? peki kaderimdeki kişinin o olduğunu nasıl anlayacağım ?
2) yaşım genç diye düşünüyorum,aşkta bitti zaten, o ayaklar kesilme filan durumu zaten bitiyor biliyorum, ya daha sonra başkasına aşık olursam?
3) ya sıkılırsam, insan aynı erkekle ne kadar sevsede bir ömür sıkılmaz mı?

korkuyorsun madem evlenme denecek belki ama evlenme sebebimi söyleyim;
bu zamana kadar birini görüp "işte bu kaderimde ki adam evlenmeliyim onunla" gibi birşey hissetmedim, ve nişanlıma zamanında deli gibi aşıktım şuanda da aşk bitti sevgi saygı var, bana iyi davranıyor aramızda bir problem yok, il değiştircem ve yalnız başıma yaşamak istemiyorum, belli yaştan sonra ev arkadaşı filan bulmak yeni bir düzen kurmak zor bu yüzden aslında hayat arkadaşı gibi olsun diye evlenmeyi istedim ilk başta,tamam evlenelim dedim, mantığımla düşünerek yani. Aşık olduğum kişi bile olsa bir gün aşk bitecek ve o sıkıcı yüzü kalacak evliliğin diye evlilik düşünmezdim yani aşık olduğum insanla bile, mantığımla tamam evleneyim dedim ama bu seferde korkularım yüzeye çıktı...

Dönülmez bir yola girip kapana kısılmış gibi hissediyorum kendimi... yukarıda ki sebeplerden dolayıda korkuyorum işte..bu korku normal mi? düşündüklerim normal mi?
insanlar evleniyorlar, hiç korkmuyorlar mı? sıkılmıyorlar mı? evlilikte keramet vardır dedikleri şey doğru mu? bu keramet dedikleri şey ten tene değince ortaya çıkan alışkanlık mı yoksa? yoksa aslında keramet diye birşey yok mu?
biri bana yardım etsin....

bukadar ince ayrıntısına kadar düşünürsen evlenmen çok zor saten. bazı insanlar diyo işte tam aradıgım kişi asla üzmez beni bakıyosn anlaşamamış bi kaç yıl sonra ayrılmış bukadar şeye takılma. sen aşk istiyosun galiba yeniden aşk. ama bunu nişanlına yapamassın yani ona bukadar umut vermişken ortada hiç bişe yokken bitsin diyemessn. bukadar düşünceye kapıldıysan saten sevmiyosundur. çünkü kimse istedigi erkekle acaba mı demez. onunla aynı yastıga baş koyayım die düşünür.
 
canım bende de senin yaşadığına çok benzer bir korku var. erkek arkadaşımla 1 senedir birlikteyiz ve o artık evlenmek istiyor. bu yaz evlenelim diyor ama benim hiç içimden gelmiyor sanki. mesela ocak ayının sonuna doğru söz için bize gelecekler ama ben bbunu kimseye duyurmamaya çalışıyorum, heyecanlı değilim bunun için. ama benimkinin sebepleri var sanırım. şimdi senin konunun altından derdimi anlatmış gibi olmak istemem ama örnek vermek istedim ben de hissini biraz daha anlamlandırabilir hale getirebilirim düşüncesiyle. daha önceki konumu okursan "ilgisizlik mi, benim kuruntum mu" şeklindeki konuyu yani, oradan da az çok bir şeyler belirir kafanda. ben türkiyeye döndükten sonra her şey biraz daha düzeldi ama halen ufak tefek pürüzler var. o çok yoğun çalışıyor ve o yüzden beni genelde (%95) günde bir kere, ya eve giderken yolda ya da arkadaşlarına giderken yolda arar. çok farklı bir durum olmadığı sürece bu böyledir, sonra maillerime hala cevap vermez, yani ben cevap verilecek bir mail yazmıyorum aslında, demek sitediğim muhtemelen bir olaydan ya da bir hissimden bahsetmişimdir ve o da cevap verilecek bir şey yok der ve okuyup gçer. bir daha bunun üstüne de ben konu açmasam konuşulmaz. günde iki kere aradığı zamanlar da muhtemelen öğrenmek istediği ya da benimle ilgili merak ettiği bir şey varsa aarar, biraz konuştuktan sonra da hemen kapatır e bu şekilde de ben meramımı ya da ona söylemek istediklerimi tam anlatamadığımdan içimde kalır. bu arada biz farklı şehirlerdeyiz ve en son kurban bayramında görüşebildik yüzyüze. o böyle beni yoldan aramasını zaman değerlendirme olrak görüyor yani gün içinde fırsatı olmuyormuş o da ilk fırsat bulduğunda arıyormuş ama diyorum ki neden evden eve kıçını koyduğunda bni aramıyorsun... sonuçta bu tür şeyleri düşüne düşüne korkuyor, soğuyor insan. ben de şehir değiştireceğim ve onun şehrine geçeceğim ama bu tür olaylar benim orada yalnız kalacağım hissni doğuruyor. ben onu seviyorum ama bu tür şeyler işte çok çok korkutuyor beni. şimdi eğer sende de senin erkek arkadaşına dair bu tip soru işaretleri varsa, ondan evlenmekten korkuyor olabilirsin. şimdi ben de bazen kendi kendime diyorum ki eğer gerçekten o doğru insan olsaydı bi saniye bile tereddüt etmezdin işte evleneceğim adam bu mu diye; ama biliyorum ki benim de öyle kocaman ihanet gibi, yalan gibi (emin değilim tabii ki görünürde yok diyelim), büyük olabilecek bir sebebim olmadığından şu an evlenmek istemiyorum da diyemiyorum ona ama bu hisler niye o zaman onu bilemiyorum.. konunu da kendi konumla kirlettim ama dediğim gibi belki sana bi misal olur dedim ve sanırım biraz derdim var benim de :)
 
hepinize çok teşekkür ederim yorumlarınız için. çok karışık ve uzun bir geçmişimiz var gerçi,biraz özetleyeyim;
1) Önce nişanlımdan önceki geçmişimden bahsedeyim;
Üniversitenin 2. yılında birine aşık oldum,oda bana aşıktı. ilk aşkım,ilk sevgilimdi..yani aşk nedir çok iyi biliyorum.
4 yıl çok güzel bir birliktelik yaşadık, beraberligimizin son 1 yılı aynı evde yaşamıştık zorunluluktan aslında,öğrencilik ve maddi sıkıntılar filan... 3 yıldan sonra ben sıkıldım,hele son 1 yıl...aşk bitince bir baktım ki, beraber yapmaktan zevk aldığımız tek şey balkonda yemek yemek olmuştu. kendimi 22 yaşındayken 50 yaşında içi geçmiş gibi hissetmeye başlamıştım...bana sevgi ve ilgi göstermediğinde de değil, sağolsun her işimi o yapardı, üzerime titrerdi, bulaşıkları bile ellerim üşümesin diye yıkatmaz kendi yıkardı...
bekledim bu içimdeki sıkıntının geçmesini,sonuçta seviyordum sevmesine ama boğulurcasına sıkılıyordum.gözüm dışarı kayacak diye korkuyordum. dışarıdaki curcunanın içinde olmak istiyordum,ama onunla olmak, ıssız,sessiz sakin bir adada olmak gibiydi... kendimi suçladım, "biraz daha bekle,kendi kendini sıkıyorsun,dönemliktir,geçecektir" filan diye. mükemmel bir erkekti, geleceğide pırıl pırıldı,tam evlenilecek bir erkek yani. beni seviyordu,üzerime titrercesine,bende severdim onu çok. ama sıkıldım... ayrıldım.ortada hiçbir sebep yokken. üstümden büyük bir yük kalkmıştı sanki... özgürlük gibisi yoktu. yeniden yüzüm gülmeye başladı,yeniden 20li yaşlara döndüm filan. ozamana kadar ondan başkası olmadığı için hayatımda,başka bir erkekle nasıl olur,başka biri bana nasıl davranır filan merak ediyordum.1 ilişkim oldu bu sırada. ama öylesineydi benim için. merakımı gidermek için yaptıgım bir deney gibi...
2) Nişanlımla nasıl tanıştım;
Bursada Görükle diye bir yer var, üniversiteye yakın, eskiden bir köy olan bu yer şimdi içinde hep öğrencilerin olduğu bir yerleşke halinde.küçük bir yer. hatta yakınlarında bir tek deniz eksikmiş gibi,gençler sahil boyunda sanki cıvıl cıvıl. benim okulum bittiğinde, üniversite yerleşkesi olan bu yerden artık taşınacakken tanıştık onunla;
O, böyle park misali açık alan bir kafede garsondu. (ama öğrenci yerleşkesinde öyle garson ciddiyetinde olmuyor garsonlar,barmen gibiler havalı filan) arkadaşımla gelmiştim, sıkça oturduğum bir mekan değildi, ara sıra gidiyorduk oturmaya, ama ona ilk defa denk gelmiştim orda... tarzı çok değişikti, kızıl saçlı, dövmeli,yakışıklı...baktım oda bana bakıyordu...gitmeme 10 gün vardı ve ben 1 hafta boyunca o parka gittim oturmaya. bakıyordu ama bir türlü gelmiyordu. ben ciddi düşünmüyordum zaten öyle bir tiple. tam anlamıyla bir piç gibi görünüyordu ve hoşlanmıştım sadece. o bana gelecek 2-3 gün ben gidene kadar muhabbet edecektik sadece. bişey yapacağımdan da değil. özgürüm ya, egomu tatmin etmek filan işte.
gitmeme 3-4 gün kala yine orada otururken arkadaşımla,bunun garsonlardan bir ardaşı geldi ve bana şöyle dedi "Arkadaşım 3 yıl önce size platonik aşıkmış, sizinle bir yemek yemek istiyor" ben şaşırdım kaldım. ben bekliyordum ki "arkadaşım sizden hoşlanmış vs.vs" 3 yıl önce platonik aşıkmış filan beklemiyordum böyle bir şeyi. "tamamda bunu kendisi söyleyebilir" dedim, kendisi geldi konuştuk
O piç,şımarık rahat edalı çocuk karşımda kuzu gibi olmuş, bana yemek teklifini kabul ettiğim için teşekkür ediyordu sürekli,masanın karşısında, elini kolunu koyacak yer bulamıyordu. kendimi jenifer lopez gibi hissetmiştim :) o gün acelem vardı, yemekten erken ayrıldım.. sonrası dışarıda bir sabah kahvaltısı..kahvaltıdan sonra erkes kendi işine gidecekti,ama muhabbetimiz okadar mükemmeldi ki, bitmek bilmiyordu,ayrılmak istemiyorduk, sonrasında izin aldı işten ve bütün gün çene çaldık, gece uçurtma bulduk dışarıda uçurtma uçurduk, tam benim kafadan çıktı yani. bana olan 3 yıl önceki platonik aşkını konuştuk, bende inanamıyordum, bukadar yakışıklı bir erkek nasıl olur bana aşık olurdu hemde platonik, ben inanmıyordum yada inanamıyordum, ama anlatıyordu, işte önceki sevgilimle görürmüş bizi, biz onun ozamanlar garsonluk yaptıgı başka bir mekana gidiyormuşuz bana uzaktan bakıyormuş hayran hayran, ama hayatımda biri oldugu için gelmiyormuş doğal olarak. birgün arkamdan minibüse binmiş para uzatmış bana,bir gün ben onun köpegini sevmişim, giydiğim şeyleri söylüyor filan.şaşırdım. hiç farketmemişim onu.
Ailemin yanına döndüm,ama mesleğimle ilgili buralarda iş bulamayacagım için sonra bursaya iş bulmaya gittim görüşmeler filan, tabiki büyük kısmıda onunla beraber olabilmek için. 2-3 ay bursada kaldım,müracatlarımı yaptım ailemin yanına geri döndüm. bu arada mükemmel bir ilişkim vardı. aşık olmuştum... hemde birdaha ilk sevgilimden sonra kimseyi benimseyebileceğimi düşünmezken..havalarda uçarcasına bir aşk ve daha sonra bu ilişkide başka şeyleri öğrenmemle tepetaklak olmuştu.
eski sevgilisi ağlaya zırlaya bana iftiralar attı, kızın adına olan yeni tarihli otobüs biletlerini evdeki bir poşette buldum ki 2-3 ay boyunca dip dibeydik,ortalıkta benim haricimde bir kız yoktu...daha sonradan sevgilimin esrarkeş olduğunu öğrendim...berbat bir hikayeydi...2 yıl boyunca barışıp ayrılmalar, böyle bir birliktelikti.
öyle bir aşk acısı çektimki, hani ancak aşık olan o acıyı anlar.ölümden beter. hani "sensiz nefes alamıyorum" derler ya, bu laf nasıl alelade gelir insana dimi, bi anlamı yoktur. ama ben bu sözü resmen yaşadım...öyle bir acıydı ki ayrılık nefes alamıyordum,ölü gibi yaşıyordum resmen.kimseleri gözüm görmüyor,herkes onu hatırlatıyor ama kimse o olamıyordu..onun kokusu,bakışı...onu ve bu aşk acısını atlatmak 2 senemi aldı resmen...hatta öyle bir noktadaydımki "hayatta istediğim tek kişi o değil, hayattan istediğim tek şey o olmuştu" ama günün birinde atlattım herşey ondan sonra başladı aslında
3) Allah birşeyi çok isterken değilde,aslında istemekten vazgeçtiğinde verir ya o şeyi sana, işte öyle oldu;
Onu atlattım..hatta başkasından hoşlanmaya başlamıştım. 2 seneden sonra ilk defa bir başkası içime heyecan veriyordu. ama bu seferde o çıkıp geldi...herşey bırakmıştı,tüm kötü alışkanlıklarını ortamlarını.İstemiyorum başkasından hoşlanıyorum ben dedim, çok üzüldü ama yinede bırakmadı beni. ben yeniden aşık ederim seni kendime dedi. zaten yeni yeni hoşlanmaya başladığım kişide çark etti, baktım benim için kimse adım atmıyor uzun süre bende aylar sonra tamam yeniden deneyelim dedim.
O günden sonra tüm alışkanlıklarını bıraktı zaten, ve üzerime titriyor, hakkını yiyemem yani, üzmedi beni hiç o günden sonra. kararlı. Hayattan ne istedigimi biliyorum ben diyor. O kadar değişti düzeldi ki... Hayatta herşeyi görmüş yaşamış bir erkeğim, ve artık düzenli,sakin bir hayat istiyorum seninle diyor. aylar oldu 6-7 ay filan en ufak bir yanlışı bile yok.
bir zamanlar nişanlıma deliler gibi aşıktım,uğrunda ölüp bitmiştim, ama karşı taraf tamamen teslim olunca helede üstünden yıllar geçince ölüyor demekki aşk. birde kadın milletinin hep daha fazlasını istemesi yada tatmin olmamasımıdır nedir :(

sonuç olarak kızlar, 1. maddede yazdığım şeyden dolayıda korkuyorum, 1 yıl evlilik gibi aynı evde yaşamayı gördüm ve sıkıldığımı gördüm ya, bu yüzden sıkılmaktan korkuyorum...benim bu sıkılma huyum yokmu, belkide diyorum sakin monoton bir hayattan korkuyorum ben. sakinlik monotonluk yaratıyor ve oda korkutuyor beni. nişanlım diyorki; sıkılmana fırsat vermicem senin gezcez, istediğini yapcaz,sıkmicam seni diyor ama..offff. çok düşünüyorum galiba işin içinden çıkamıyorum. ama birde evli olan arkadaşların fikrini almak istedim. evlilik neleri değiştiriyor ?? aynı evde yaşamak ve imzayı attıktan sonra arada fark oluyor mu? ne bileyim okadar yazmışımki soru sormaya bile halim kalmadı şimdi :) :(
 
Son düzenleme:
BULDUUUUMMMM!!!
acaba benimki gözü açlık mı?
yada rahat batıp dayağım mı eksik?
bunlarda olabilir tabi ama korkuyorum işte :S
 
Eğer bu türden korkuların varsa hiç evlenme canım. Çünkü bu senin yaratılışın olabilir. Kimi insan tek eşli değildir olamaz, eş değiştirmek ister hep. Senin tarzın da budur belki. Çünkü aşk denen şey geçici birşey. Kaderimdeki insan bu mu nasıl bilicem demişsin.. Yok bence öyle birşey. Sen kimi seçersen kaderindeki insan o olacak. O ayrı.. Ama senin fıtratında "değişim sevgisi" var bence. Sen aşık olacaksın, yaşayacaksın, tüketeceksin ve yeni bir sayfa açacaksın, senin mutlu olabilmen için bu hep böyle gidecek...

Bana sorsan, ben hiç zevk almam aşktan, yıpratıcı buluyorum. Bir tür delilik, hastalık hali gibi kontrol kaybı gibi geliyor bana. 24 saat aynı insanı düşünüyorsun, konsantre olamıyorsun, sürekli ilgi bekliyorsun, en basitinden bedenin bile isyan ediyor kalbin deli gibi atıyor, yanakların al al oluyor, hassas oluyorsun, yerli yersiz ağlayıp saçmalıyorsun falan.. Çok rahatsız edici buluyorum. Aşık olmaktan çok korkarım o yüzden. Ben çok genç evlendim, üniversite bittiği yıl evlendim. Aşk zaten bitmişti, 5 senelik bir birlikteliğimiz vardı evlenirken. Yine de herkes çok şaşırdı. Pişman olursun, çok gençsin sıkılırsın bu sorumluluktan tekdüzelikten dediler. Ama ben burnumun dikine gittim. İyi ki de kimseyi dinlememişim, iyi ki de evlenmişim.. Dualar ediyorum ölene dek onunla olayım, hiç ayrı kalmayalım diye. Hergün akşam olsa da işimizden gücümüzden dönüp aynı çatı altında yan yana olsak bir an önce diye hergün ama hergün sabırsızlanıyorum. Ki yani evlenmeden önce de kısmen beraber yaşıyorduk zaten..
Evet 7 sene geçti aşık değiliz, o gümbür gümbür atan kalpler yok artık; onun yerine aynı anda, aynı hızda atan iki kalp var. Aşkın bitmesi bize çok iyi geldi. Aşıkken çok fırtınalıydık, huzursuzduk, birgün kavga etmiyorsak ertesi gün bir bahane bulup kavga ediyorduk. O da bir kenara, böyle garip bir yabancılık keşfedememişlik vardı üzerimizde. Çok aşık olmak demek çok tutku demek, iniş çıkış demek.

Aşk biterken yavaş yavaş dinginlik alır yerini. İşte o noktada ya sıkılırsın ya rahatlarsın. Sen sıkılıyormuşsun, ben rahatlıyorum. Evlilik ise birlikte sıkılmaktan keyif almak gibi biraz. Sakin, tanıdık, bildik, güvenli, huzurlu, sığınılacak bir liman gibi.. Bekar arkadaşlarıma bakıyorum, bir ayrılıyorlar bir barışıyorlar, biri sigaraya başladı, biri alkolik oldu, ağlama krizleri, büyük kavgalar, atışmalar, kaprisler falan derken bir bakıyorsun başka bir adamla başlamış aynı şeyleri yaşamaya, kısır döngü, sonra başkası, sonra bir başkası.. O kadar yorucu geliyor ki bana. Bir de kendime bakıyorum. Hayatım süt liman; akşam oluyor kapıyı koşarak açıyorum, her akşam bir sarılma faslı var kapıda, sonra sofraya geçiyoruz konuşa gülüşe tv izleyerek yemek yiyoruz hem de benim 5 dakkada salladığım genelde kötü olan yemeklerimi güzelmiş gibi zevkle yiyoruz, sonra aylarca özene bezene seçip kafamıza göre uyduruk muyduruk dekore ettiğimiz salonumuza geçiyoruz, birer kahve yapıyorum ben, bir film koyuyoruz, bazen o film yarım kalıyor =) sonra koltukta kucak kucağa uyuklamaya başlayınca yatağımıza geçiyoruz.. Birbirimizin cümlelerini tamamlayabiliyoruz. Haftasonları anne babalarımıza gidip kahvaltı ediyoruz, hayır dualarını alıyoruz. Bizi yuvamızı kurmuş şekilde, birlikte görmekten nasıl mutlu olduklarını anlatamam. Her geçen gün güçleniyor bağımız. Hayat bize böyle tatlı geliyor. Evlilik bir imzadan ibaret değil. Benim için hiç önemli değildi zaten o imza, biz zaten tamam bundan sonraki hayatımızı birlikte geçirmek istiyoruz artık temelli aynı evi paylaşalım demiştik. Anne babalarımızın da gönlü olsun diye işi usulünce yaptık. Bütün ömrümü aynı insanla, derin bir sadakatle geçirecek olmak heyecan verici. AİLE olmak çok başka bir duygu.. Anlatamam.

Ama eğer sen "ben bundan zevk almam" diyorsan sakın evlenme, bu seni maddi manevi yıpratmaktan başka işe yaramaz. Evlenip boşanmak en basit haliyle bile baş ağrıtıcı birşey. Çünkü işin içine maddiyat giriyor. Böyle bir korkun varsa bu riski alma bence. Hem herkes evlenmek zorunda değil, keyfine bak canım neden zorluyorsun. Mutlu olmaya bak.
 
Son düzenleme:
Eğer bu türden korkuların varsa hiç evlenme canım. Çünkü bu senin yaratılışın olabilir. Kimi insan tek eşli değildir olamaz, eş değiştirmek ister hep. Senin tarzın da budur belki. Çünkü aşk denen şey geçici birşey. Kaderimdeki insan bu mu nasıl bilicem demişsin.. Yok bence öyle birşey. Sen kimi seçersen kaderindeki insan o olacak. O ayrı.. Ama senin fıtratında "değişim sevgisi" var bence. Sen aşık olacaksın, yaşayacaksın, tüketeceksin ve yeni bir sayfa açacaksın, senin mutlu olabilmen için bu hep böyle gidecek...

Bana sorsan, ben hiç zevk almam aşktan, yıpratıcı buluyorum. Bir tür delilik, hastalık hali gibi kontrol kaybı gibi geliyor bana. 24 saat aynı insanı düşünüyorsun, konsantre olamıyorsun, sürekli ilgi bekliyorsun, en basitinden bedenin bile isyan ediyor kalbin deli gibi atıyor, yanakların al al oluyor, hassas oluyorsun, yerli yersiz ağlayıp saçmalıyorsun falan.. Çok rahatsız edici buluyorum. Aşık olmaktan çok korkarım o yüzden. Ben çok genç evlendim, üniversite bittiği yıl evlendim. Aşk zaten bitmişti, 5 senelik bir birlikteliğimiz vardı evlenirken. Yine de herkes çok şaşırdı. Pişman olursun, çok gençsin sıkılırsın bu sorumluluktan tekdüzelikten dediler. Ama ben burnumun dikine gittim. İyi ki de kimseyi dinlememişim, iyi ki de evlenmişim.. Dualar ediyorum ölene dek onunla olayım, hiç ayrı kalmayalım diye. Hergün akşam olsa da işimizden gücümüzden dönüp aynı çatı altında yan yana olsak bir an önce diye hergün ama hergün sabırsızlanıyorum. Ki yani evlenmeden önce de kısmen beraber yaşıyorduk zaten..
Evet 7 sene geçti aşık değiliz, o gümbür gümbür atan kalpler yok artık; onun yerine aynı anda, aynı hızda atan iki kalp var. Aşkın bitmesi bize çok iyi geldi. Aşıkken çok fırtınalıydık, huzursuzduk, birgün kavga etmiyorsak ertesi gün bir bahane bulup kavga ediyorduk. O da bir kenara, böyle garip bir yabancılık keşfedememişlik vardı üzerimizde. Çok aşık olmak demek çok tutku demek, iniş çıkış demek.

Aşk biterken yavaş yavaş dinginlik alır yerini. İşte o noktada ya sıkılırsın ya rahatlarsın. Sen sıkılıyormuşsun, ben rahatlıyorum. Evlilik ise birlikte sıkılmaktan keyif almak gibi biraz. Sakin, tanıdık, bildik, güvenli, huzurlu, sığınılacak bir liman gibi.. Bekar arkadaşlarıma bakıyorum, bir ayrılıyorlar bir barışıyorlar, biri sigaraya başladı, biri alkolik oldu, ağlama krizleri, büyük kavgalar, atışmalar, kaprisler falan derken bir bakıyorsun başka bir adamla başlamış aynı şeyleri yaşamaya, kısır döngü, sonra başkası, sonra bir başkası.. O kadar yorucu geliyor ki bana. Bir de kendime bakıyorum. Hayatım süt liman; akşam oluyor kapıyı koşarak açıyorum, her akşam bir sarılma faslı var kapıda, sonra sofraya geçiyoruz konuşa gülüşe tv izleyerek yemek yiyoruz hem de benim 5 dakkada salladığım genelde kötü olan yemeklerimi güzelmiş gibi zevkle yiyoruz, sonra aylarca özene bezene seçip kafamıza göre uyduruk muyduruk dekore ettiğimiz salonumuza geçiyoruz, birer kahve yapıyorum ben, bir film koyuyoruz, bazen o film yarım kalıyor =) sonra koltukta kucak kucağa uyuklamaya başlayınca yatağımıza geçiyoruz.. Birbirimizin cümlelerini tamamlayabiliyoruz. Haftasonları anne babalarımıza gidip kahvaltı ediyoruz, hayır dualarını alıyoruz. Bizi yuvamızı kurmuş şekilde, birlikte görmekten nasıl mutlu olduklarını anlatamam. Her geçen gün güçleniyor bağımız. Hayat bize böyle tatlı geliyor. Evlilik bir imzadan ibaret değil. Benim için hiç önemli değildi zaten o imza, biz zaten tamam bundan sonraki hayatımızı birlikte geçirmek istiyoruz artık temelli aynı evi paylaşalım demiştik. Anne babalarımızın da gönlü olsun diye işi usulünce yaptık. Bütün ömrümü aynı insanla, derin bir sadakatle geçirecek olmak heyecan verici. AİLE olmak çok başka bir duygu.. Anlatamam.

Ama eğer sen "ben bundan zevk almam" diyorsan sakın evlenme, bu seni maddi manevi yıpratmaktan başka işe yaramaz. Evlenip boşanmak en basit haliyle bile baş ağrıtıcı birşey. Çünkü işin içine maddiyat giriyor. Böyle bir korkun varsa bu riski alma bence. Hem herkes evlenmek zorunda değil, keyfine bak canım neden zorluyorsun. Mutlu olmaya bak.


gözümden yaş geldi okurken.. Allah'ım bana da nasip etse keşke:31:
 
ya başkasına aşık olursam dediğine göre sen daha hazır değilsin, bu ilişkiye de için ısınmamış. ben de bekarım, kendi çapımda görüştüğüm adamla devam edip etmeme konusundaki imtihanım senin bu sorduğun sorudur. eğer ondan iyisini bulabilirim diye düşünebiliyosam görüşmeyi keserim o adamla. bence sen de öyle yap.
 
fatmagül bacım, işin aslı birkaç cümle okuyup öyle yazmıştım bir önceki yorumumu. şimdi bütün hepsini okudum yine yazma ihtiyacı hissettim.

ben aşk hayatımda bu kadar fırtına yaşasam cinsel tercihim değişirdi, dünya ahret erkeğinden topuklayarak kaçardım. çok zor şeyler yaşamışsın. senin şu an yaşadığın korku çok normal. bence biraz yalnızlığa ihtiyacın var.
 
Eğer bu türden korkuların varsa hiç evlenme canım. Çünkü bu senin yaratılışın olabilir. Kimi insan tek eşli değildir olamaz, eş değiştirmek ister hep. Senin tarzın da budur belki. Çünkü aşk denen şey geçici birşey. Kaderimdeki insan bu mu nasıl bilicem demişsin.. Yok bence öyle birşey. Sen kimi seçersen kaderindeki insan o olacak. O ayrı.. Ama senin fıtratında "değişim sevgisi" var bence. Sen aşık olacaksın, yaşayacaksın, tüketeceksin ve yeni bir sayfa açacaksın, senin mutlu olabilmen için bu hep böyle gidecek...

Bana sorsan, ben hiç zevk almam aşktan, yıpratıcı buluyorum. Bir tür delilik, hastalık hali gibi kontrol kaybı gibi geliyor bana. 24 saat aynı insanı düşünüyorsun, konsantre olamıyorsun, sürekli ilgi bekliyorsun, en basitinden bedenin bile isyan ediyor kalbin deli gibi atıyor, yanakların al al oluyor, hassas oluyorsun, yerli yersiz ağlayıp saçmalıyorsun falan.. Çok rahatsız edici buluyorum. Aşık olmaktan çok korkarım o yüzden. Ben çok genç evlendim, üniversite bittiği yıl evlendim. Aşk zaten bitmişti, 5 senelik bir birlikteliğimiz vardı evlenirken. Yine de herkes çok şaşırdı. Pişman olursun, çok gençsin sıkılırsın bu sorumluluktan tekdüzelikten dediler. Ama ben burnumun dikine gittim. İyi ki de kimseyi dinlememişim, iyi ki de evlenmişim.. Dualar ediyorum ölene dek onunla olayım, hiç ayrı kalmayalım diye. Hergün akşam olsa da işimizden gücümüzden dönüp aynı çatı altında yan yana olsak bir an önce diye hergün ama hergün sabırsızlanıyorum. Ki yani evlenmeden önce de kısmen beraber yaşıyorduk zaten..
Evet 7 sene geçti aşık değiliz, o gümbür gümbür atan kalpler yok artık; onun yerine aynı anda, aynı hızda atan iki kalp var. Aşkın bitmesi bize çok iyi geldi. Aşıkken çok fırtınalıydık, huzursuzduk, birgün kavga etmiyorsak ertesi gün bir bahane bulup kavga ediyorduk. O da bir kenara, böyle garip bir yabancılık keşfedememişlik vardı üzerimizde. Çok aşık olmak demek çok tutku demek, iniş çıkış demek.

Aşk biterken yavaş yavaş dinginlik alır yerini. İşte o noktada ya sıkılırsın ya rahatlarsın. Sen sıkılıyormuşsun, ben rahatlıyorum. Evlilik ise birlikte sıkılmaktan keyif almak gibi biraz. Sakin, tanıdık, bildik, güvenli, huzurlu, sığınılacak bir liman gibi.. Bekar arkadaşlarıma bakıyorum, bir ayrılıyorlar bir barışıyorlar, biri sigaraya başladı, biri alkolik oldu, ağlama krizleri, büyük kavgalar, atışmalar, kaprisler falan derken bir bakıyorsun başka bir adamla başlamış aynı şeyleri yaşamaya, kısır döngü, sonra başkası, sonra bir başkası.. O kadar yorucu geliyor ki bana. Bir de kendime bakıyorum. Hayatım süt liman; akşam oluyor kapıyı koşarak açıyorum, her akşam bir sarılma faslı var kapıda, sonra sofraya geçiyoruz konuşa gülüşe tv izleyerek yemek yiyoruz hem de benim 5 dakkada salladığım genelde kötü olan yemeklerimi güzelmiş gibi zevkle yiyoruz, sonra aylarca özene bezene seçip kafamıza göre uyduruk muyduruk dekore ettiğimiz salonumuza geçiyoruz, birer kahve yapıyorum ben, bir film koyuyoruz, bazen o film yarım kalıyor =) sonra koltukta kucak kucağa uyuklamaya başlayınca yatağımıza geçiyoruz.. Birbirimizin cümlelerini tamamlayabiliyoruz. Haftasonları anne babalarımıza gidip kahvaltı ediyoruz, hayır dualarını alıyoruz. Bizi yuvamızı kurmuş şekilde, birlikte görmekten nasıl mutlu olduklarını anlatamam. Her geçen gün güçleniyor bağımız. Hayat bize böyle tatlı geliyor. Evlilik bir imzadan ibaret değil. Benim için hiç önemli değildi zaten o imza, biz zaten tamam bundan sonraki hayatımızı birlikte geçirmek istiyoruz artık temelli aynı evi paylaşalım demiştik. Anne babalarımızın da gönlü olsun diye işi usulünce yaptık. Bütün ömrümü aynı insanla, derin bir sadakatle geçirecek olmak heyecan verici. AİLE olmak çok başka bir duygu.. Anlatamam.

Ama eğer sen "ben bundan zevk almam" diyorsan sakın evlenme, bu seni maddi manevi yıpratmaktan başka işe yaramaz. Evlenip boşanmak en basit haliyle bile baş ağrıtıcı birşey. Çünkü işin içine maddiyat giriyor. Böyle bir korkun varsa bu riski alma bence. Hem herkes evlenmek zorunda değil, keyfine bak canım neden zorluyorsun. Mutlu olmaya bak.

okadar güzel yazmışsın ki, çok teşekkür ederim... bazen yalnızlıktan çok korktuğum oluyor,aşkı hep istiyorum hep arıyorum,aşk hiç bitmesin istiyorum,o heyecan bana yaşamak için bir umut veriyor sanki ama insan herkese aşık olamıyor, bunu gördüğümde de çok yıpranıyorum, o vazgeçilmez tutku,heyecan hep olsun istiyorum ama ne aşık olduğun insanla sürüyor bu duygu nede bir başkasına yeniden hissedilen birşey oluyor... onu yakalama umudu hoşuma gidiyor, küçüklükten beri beyaz atlı prensi hayal ederek yaşadım belkide, gökleri yarıp gelmesini bekliyorum. ama tabi normal hayatta böyle olmuyor, hal böyle olunca beyaz atlı prens ne zaman gelecek diye beklemek zevk veriyor bilemiyorum. evlenmeyeyim diyorum evet, ama bazen aynen senin düşündüğün gibi düşünüyorum.yeniden birini tanımak,kendimi yeniden tanıtmak okadar zor geliyorki... aşkı yakalamak zor ve zaman kaybı oluyor,yeniden birine aşık olmak,iki tarafın birbirini tanıması,uyuşması çok zor. her insan puzzle ın parçaları gibi, ve maalesef uygun parça 1 le sınırlı,bazen şekil itibariyle uyan 2 yada 3 tür. bunun içinde çekilen okadar eziyete değmez diye düşünüyorum bazen.
Senin gibi düşündüğüm çok oluyor aslında,ama diğer yanım huysuz işte...
Bu hayat boyu aşkın peşinden koşmak,hep aynı heyecanı aramayı bir yazar şöyle tanımlamıştı; "ergenlik çağını atlatamamış zihnin oyunudur"
bu yönümü törpülemeye çok çalışıyorum,heyecan ve aşka olan aşkımı, ama huzursuz ediyor işte. sözümün yapıldıgı akşam, resmen hüzünlendim.herşey bitti gibi geldi... hayattaki tek amacıma ulaştığımı hissettim.. çocukluğumdan beri beklediğim beyaz atlı prens dediğim bumuydu, böylemiydi. boyut değiştireceğimi filanmı sanmıştım, çok şey beklemiştim belkide ne bileyim...

teşekkürler yazdıkların için, bana moral verdi çok. en azından kendimi normal hissettim.bununda yapı meselesi olabileceğini anladım
 
Son düzenleme:
Allah isteyen herkese nasip etsin gerçekten. benide ıslah etsin, ne bileyim şu kafa karışıklığıma bir çözüm versin inşallah.
ya ben kendi olayımı şöyle bir şeye benzetiyorum; klostrofobisi olan bir insana, şu odada otur, kapıyı kapatcaz ama denirse, adam daha oturmadan daralmaya başlar. mesela bende panik atak vardı, kapalı yerde yani istediğim zaman çıkamayacağımı bildiğim yerde oturamazdım, ama istediğim zaman çıkabileceğimi bildiğim yerde hiçbirşey olmazdı,rahat rahat otururdum. aştım gerçi bu fobimi
onunla aynı evde kaldık çok ama hiç sıkılmadım aslında ama işte imza atıp bir ömre mahkum edilince sıkıntı basıyor. erkeklerde evlilik korkusu olur ya,işte aynısı bende var. bu korkumu neye bağlayıp çözüm bulacagımı şaşırdım doğrusu... umarım sonunda yanlış karar vermem :(
 
Bu arada korkum gereksiz yere değilmiş kızlar. yemin ediyorum toplum baskısı yüzünden evleniyorum.offfff.
neyse aşagıda evlilik üzerine söylenmiş sözler var , gelde evlen :))

Bekar erkekler kadınlar hakkında evli erkeklerden daha fazla şey bilir. Eğer bilmeselerdi onlar da evli olurlardı. - Bernard Shaw
Bir kere evlenmek ödev, iki kere evlenmek eğlence, üç kere evlenmek çılgınlıktır. - Hollanda atasözleri
Erkek karısının söylemediği her sözcüğü anladığı andan itibaren gerçekten evlidir. - Alfred Hitchcock
Erkek yorulunca evlenir, kadın meraktan ama sonuç değişmez. İkisi de hayal kırıklığı yaşar - Oscar Wilde
Erkeklerin aklı ev kadınını arar, kalbi ve hayal gücü ise hafif kadınların peşindedir. - Goethe
Evlenme davaya benzer ; mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır. - Honoré de Balzac
Evlenmek, haklarını ikiye bölmek ve görevlerini ikiye katlamak demektir. - Arthur Schopenhauer
Evlenmenin iyisi olur ama kusursuzu olmaz. -François de La Rochefoucauld
Evliliğin, her şeyi kemiren bir canavarla bıkıp usanmadan boğuşması gerekir: Alışkanlık. - Honoré de Balzac
Evlilik, en gizli özel mülkiyettir. - Yalçın Küçük
Evlilik bir bardak taze süt için evde inek beslemeye benzer. - Oscar Wilde
Evlilik bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekiler de dışarı çıkmak için uğraşır dururlar. - Tayland atasözü
Evlilik erkek ve kadının bütünleşmesidir... de, sorun kimin kişiliğinde bütünleşeceklerine karar vermeğe çalıştıklarında başlıyor. (ANONİM)
Evliliklerin yüzde ellisi boşanmayla bitiyor. Ama siz işin iyimser ve parlak yönüne bakın: Çünkü öteki yüzde ellisi ölümle sonuçlanıyor. Richard JENI
İster imam nikahı olsun, ister kilisede tamamlansın ve ister laik yerel yöneticiler tarafından imzalansın, nikah, bir borçlar hukuku sözleşmesidir.Temelinde birlikteliği başlatmak değil, sürekliliğini güvence altına almak var. - Yalçın Küçük
İyi bir koca geceleyin ilk uyuyan, sabahleyin de son kalkan kişi olmamalıdır. - Honoré de Balzac
Kadın kocasını daha az sevmeli fakat daha çok anlamalı, erkek karısını daha çok sevmeli fakat anlamamaya çalışmalıdır. - Oscar Wilde
Karım ve ben yirmi yıl mutlu yaşadık. Tanışana kadar. – Rodney Dangerfield
Karşı cinsten iki yetişkin şahıs arasında cinsel organlarını karşılıklı olarak kullanma konusunda yapılan bir sözleşmedir. - Immanuel Kant
Mutlu evliliğin sırrı , henüz bir sırdır. – Henny Youngman
Nikah, sevginin tükeneceği korkusudur. Bu nedenle, sevgiyi tüketmedir. - Yalçın Küçük
 
fatmarose aynı şeyleri hissediyorum buaralar.aman allahım dedim okurken.ben de ayrılıp barışıp bi ilişki yaşadım.şimdi evlilik sözkonusu oldu.ama hem korkuyorum hem de kafamda tasarladığım gbi çook mutlu değilim.hatta mutsuzum diyebilirim.ben de acaba o mu o kaderimdeki kişi sorusunu sorup duruyorum kendime.insan evlenirrken mutlu olmaz mı diyorum.Allah yardımcımız olsun.zor bi süreç.
 
fatmarose aynı şeyleri hissediyorum buaralar.aman allahım dedim okurken.ben de ayrılıp barışıp bi ilişki yaşadım.şimdi evlilik sözkonusu oldu.ama hem korkuyorum hem de kafamda tasarladığım gbi çook mutlu değilim.hatta mutsuzum diyebilirim.ben de acaba o mu o kaderimdeki kişi sorusunu sorup duruyorum kendime.insan evlenirrken mutlu olmaz mı diyorum.Allah yardımcımız olsun.zor bi süreç.

Canım aynısı... herkese soruyorum ama içimi rahatlatan tatmin olacağım cevabı alamıyorum. yani şuanda erkek arkadaşımda içime sinmeyen birşeyler olsa diyeceğim ki "tamam bu yüzden korkuyoru evlilikten" ama öyle de değil. offf. biri dese ki; sözlünle aynı evde yaşamk istermisin diye "evet" derim. Ama bunun bir ömür olacağını düşünmek beni öyle korkutuyor ki...
İnsanları aynaya benzetiyorum ben... insan kendini karşındakinin gözünde görmek istiyor. Kendini karşıdakinin gözünde gördüğünde "varlığını hissediyor". bir kitap okumuştum, orada farkettim ki, dünya bile insanın varlığını, var olduğunu hissetmek istemesi üzerine kurulu.
giydiğimiz güzel kıyafetlerle dışardıda gezmek istememiz, kafelerin dolup taşması, elde edilen başarılar herşey ama herşey.
Düşünsenize dünyada kimse yok senden başka.
Güzel giyinmek ister miyiz?
Çok sevdiğim kırmızı ayakkabımı giymek ister miyim?
Yada tek başıma dünya birincisi olsam,dünyada kimse olmasa anlamı varmı başarımın, birileri taktir etedikten sonra. ( yani kendimizi göreceğimiz aynalar olmadıktan sonra)
Dolu olmayan kafeye gidip oturmak gelmez insanın içinden, neden?
Sadece çay kahve içmek için mi gidiyoruz mekanlara?
Evde olmayan içecek yada yiyecekleri yemek içmek için mi acaba?
Doğduğunda annesinin babasının gözlerinde kendini farkeden çocuğa,büyüdükçe neden anne baba yetmiyor, insanların arasına karışıp arkadaşlar edinmek istiyor, günün birinde Birini sevip onun gözlerine bakmak istiyor artık?
Neden insan içine karışmak istiyoruz?
İnsan yüzü görüp iki çift laf etmek istiyoruz?
Evine bir kişi misafirliğe gelmese yine de o evi muhteşem şekilde tasarlar mıydık?
Evime aldığım perdenin beğenilmesinin bende yarattığı haz niyedir?

Daha sorulacak yüzlerce soru...
hepsinin cevabı "insan karşıdakinin gözlerinde varlığını görür, aynı bir ayna gibi... kendini görmek ister, var olduğunu görmek ister ve en önemliside bunların sonucu olarak var olduğunu hissetmek ister"

Ben analiz etmeyi bir anlıkta olsa kendimi karşımdakinin yerine koyup başkası olmayı seviyorum. Ya hep aynı aynada kendime bakmaktan sıkılırsam, ya başka gözlerde yada aynalarda kendimi görmek istersem...ya başkasının fatması olmak nasıl oluyor bunu merak edersem...
sıkılmaktan korkuyorum ve biliyorum ki sıkılacağım...
Kaderin tanımlamasını yapıyorum sonra
Kader daha önceden Allahın bildiği, karşına çıkacak yolların bütünüdür.
İrade bu noktada devreye girer. hangi yoldan gideceğine insan kendisi karar verir.
Kaderde karşıma çıkacak talip ve kısmetlerim bellidir belkide?
ben bunlardan hangisini seçeceğime karar vereceğim dimi?
Ama bize böyle öğretilmedi işte, çevreden duyduklarımız böyle değil
"insan kaderinde ki kişiyi tanır, onun sıcaklığı başkadır, insanın ağzı dili tutulur evet der..vs.vs"
Ya çok genç yaşta evlenmiş ilk bir kaç talibe ısınan annelerimizin yorumuysa bu, kaderin tanımı onların tüm bunları böyle sanmalarıysa???
Ya 18 yaşından 26 yaşına kadar birkaç kişiye aşık olmuş ve ısınmış bizler için bu eski söylemler tatmin edici değilse?
Ya sosyalliğin böylesine kolay ve olması gereken birşey olduğu bir toplumda, seçenek fazlalığı ve seçeneklere ulaşım kolaylığı arasında ki bizler bu söylemler masal gibi geliyorsa??

Ne yapmalıyız? kime inanmalıyız?
Bunun cevabını bulmuş biri yok mu?

çok korkuyorum ve içimi rahatlatacak bir cevap bulamıyorum...
 
Dayatılmış sistemi devam ettirmiyor muyuz?

Neden aynı evde yaşama isteği cazip geliyor da, imza atmalı şaşalı evlilik buhran gibi gözüküyor?

Birinde sınırlanmışlık yok çünki. Heyecanlı bir belirsizlik var. Diğerinde imza attığında ömür boyu deyimi ile sınırlıyorsun kendini. Evlilik dairesinin içine giriyorsun.

Evlilik bilinçaltımızda ömür boyu, kol içinde yen, gelinlikle git kefen, tanımlayacağımız gıcık cümleler ile kodlanmış. İster istemez insan kendini ömür boyu devam edecek bir sorumluluğun huzursuzluğu içinde hissediyor.

Desenki ben bi kadınla evlenicem?

Erkek ile evlenmek kadar sınırları belli değil ya.. Şartları kesin değil ya.. Olmadı ev arkadaşımsı gibi hissedip ayırıp bitersin ya..
Toplumda kesin, yargısal bilinirlikler yok iki kadın evliliğinde. Kodlamalar olmadığından relax hissedersin.

Ama karşı cins evliliği öyle mi..Evlenmek sorumluluk demek. Eşitlik sözkonusu filan değil kadın erkek konusunda,
eşit olsak erkenkyada kadın diye ayırmaz herkese 'yaşayan canlı' gibi insan paralelinde tek tip sıfat denirdi, denmeliydi.

Ama öyle denmemiş.

Kadının sorumlulukları ayrıdır erkeğinki ayrıdır. Çalışmıyorsam eşit şartlarda değilizdir seve seve gönlümden gelerek hizmetini yaparım eşimin.
Ceketini özenle asar, kahvaltısını göz zevkini doyuracak şekilde sunar güleryüzlü olmasını sağlar bana da gülümsemesine sebep olurum gibi geyşamsı hizmetlerde bulunurum.

Aynı evde yaşarken aşk, flörtümsü hisler devam edebilir gibi geliyor ama imzalanıp birbirinin evlisi olduktan sonra birbirinden aldığın heyecan ivmesi düşüyor bence, düşer gibi.
Yaşta ilerleyince, üçüncü onluklara doğru adımlayınca,
hissetmek istediklerin çılgınlıktan ziyade, güven, huzur, dinginlik, sakin hayat, karmaşasız hayat, ortak kahkahalar ortak herhangişeyler oluyor. Olur.

Genellersem yazdıklarım afaki kalır. Her kişinin fıtratı, karekteri, yetişmesi farklı olacağından hissedecekleri de farklı seyredecektir
ama aşağı yukarı insan belli zamandan yaştan sonra evlilikten duygu beklentisi bu gibiler olacaktır diye düşünüyorum düşününce.
 
Dayatılmış sistemi devam ettirmiyor muyuz?

Neden aynı evde yaşama isteği cazip geliyor da, imza atmalı şaşalı evlilik buhran gibi gözüküyor?

Birinde sınırlanmışlık yok çünki. Heyecanlı bir belirsizlik var. Diğerinde imza attığında ömür boyu deyimi ile sınırlıyorsun kendini. Evlilik dairesinin içine giriyorsun.

Evlilik bilinçaltımızda ömür boyu, kol içinde yen, gelinlikle git kefen, tanımlayacağımız gıcık cümleler ile kodlanmış. İster istemez insan kendini ömür boyu devam edecek bir sorumluluğun huzursuzluğu içinde hissediyor.

Desenki ben bi kadınla evlenicem?

Erkek ile evlenmek kadar sınırları belli değil ya.. Şartları kesin değil ya.. Olmadı ev arkadaşımsı gibi hissedip ayırıp bitersin ya..
Toplumda kesin, yargısal bilinirlikler yok iki kadın evliliğinde. Kodlamalar olmadığından relax hissedersin.

Ama karşı cins evliliği öyle mi..Evlenmek sorumluluk demek. Eşitlik sözkonusu filan değil kadın erkek konusunda,
eşit olsak erkenkyada kadın diye ayırmaz herkese 'yaşayan canlı' gibi insan paralelinde tek tip sıfat denirdi, denmeliydi.

Ama öyle denmemiş.

Kadının sorumlulukları ayrıdır erkeğinki ayrıdır. Çalışmıyorsam eşit şartlarda değilizdir seve seve gönlümden gelerek hizmetini yaparım eşimin.
Ceketini özenle asar, kahvaltısını göz zevkini doyuracak şekilde sunar güleryüzlü olmasını sağlar bana da gülümsemesine sebep olurum gibi geyşamsı hizmetlerde bulunurum.

Aynı evde yaşarken aşk, flörtümsü hisler devam edebilir gibi geliyor ama imzalanıp birbirinin evlisi olduktan sonra birbirinden aldığın heyecan ivmesi düşüyor bence, düşer gibi.
Yaşta ilerleyince, üçüncü onluklara doğru adımlayınca,
hissetmek istediklerin çılgınlıktan ziyade, güven, huzur, dinginlik, sakin hayat, karmaşasız hayat, ortak kahkahalar ortak herhangişeyler oluyor. Olur.

Genellersem yazdıklarım afaki kalır. Her kişinin fıtratı, karekteri, yetişmesi farklı olacağından hissedecekleri de farklı seyredecektir
ama aşağı yukarı insan belli zamandan yaştan sonra evlilikten duygu beklentisi bu gibiler olacaktır diye düşünüyorum düşününce.


çok güzel yazmışsın nihil...
geçen anneme patladım resmen... toplum düzenine kurban gidiyorum diye... belki ben beraber yaşamk istiyorum,belki 4 yıl sonra başkasıyla yaşamak istediğimi anlayacağım ozaman ne olacak, tam anlamıyla kurulmuş temel atılmış bir düzen yıkılıp gidecek diye.
sonra bu stresimin dayatmalardan kaynaklandığını farkettim...
mesela 25 yaşındayım bekaretimi korudum bu zamana kadar, cinselliği yaşamamak için, evleninceye saklamak için hep yırtındım.
Peki neden?
bu toplumda bireye saygı yok.. bu toplumda kalıplar var, şekiller var... elalem ne dercilik var, etiket yapıştırma var...çocuk için anne babanın kendi hayatını hiçe sayıp sadece onlar için yaşaması var... böyle olunca yeri gelip ailenin çocuğun evlilik hayatına kadar karışması var. (hatta bu yüzden biten evlilikler var)
kısacası çok yanlışlar var bana göre, ve kalıplar üzerine kurulmuş, "kendi hayatını yaşayamadığı için, pencerenin kenarından başkasının hayatını gözetleyip, falancanın kızı bunu yapmış" diye konuşan insanlar var!!!
insanları yargılamalar var,yadırgamalar var vs. vs.

(25 yaşında pörsümeye yaklaştım :)) ve belkide evliliği legal bir şekilde seks yapabilmek için istiyorum. gerçi doğruyu söylemem gerekirse libidom bile yok artık, ne seks yapma isteği kalmış ne bir ilgi. olsa da olur olmasa da aklıma gelmez :)

evlilikten korkuyorum bu bir gerçek...sonrasında duyduklarımdan da korkuyorum bu da başka bir gerçek; tek başına yaşlanacaksın, belli yaştan sonra daha zor, herkes çocuklarıyla eşiyle otururken sen yalnız kalacaksın vs.vs.
ben benim ama yaşadığım toplum burası...belki de yanlış yerde dünyaya geldim..belki de her şeyin özüne önem verilen şekillerden dolayı değilde başka şeylerden mutsuz olan bir toplumda olsaydım.
Belki ozaman kendimden daha emin olup vereceğim evlilik kararını sorgulamazdım.......................
 
Burada mesela giysilerimizi gösterip beğeni almaya ilgili almaya çalışıyoruz. Evimizi resimleyip
nasıl olmuşum kızlar diyoruz. Kimse yanıt vermeyince
aaaaa o kadar kişi bakmış fikir söylemek çok mu zor a dostlar diyoruz,
sonra patır patır canııımm çok güzelsin, sandalyen masa saatin lamban harika diyoruz,
konuyu açan kişi zorla beğeni alıyor:) halbuki beğeninin samimiyetlisi makbuldür.
Yada güldüğümüz şeylere neden gülüyoruz? Gülmediklerimize neden gülmüyoruz?
Sıkıntımızı paylaştığımızın nedeni onanma ihtiyacı mı? hafiflemek mi? İçimizdekini artık taşıyamamak mıdır?
Neden kendimizdeki en ufak birşeyleri paylaşma ihtiyacı duyarız? Anlatırız?
Hayır ben daha zor şeyler yaşadım yarışındayız adeta. Daha çok acı yaşadığımızı ispatlayıp daha çok ilgi daha çok alâka mı almaya çalışırız?
Bilmemek mutluluk der filozofun biri, yada herhangi biri. Sanırım sorgulamaktan psikolojisi mutsuzluğa gidenlerden biri olsa gerek:-)
Kölelik gerçek özgürlüktür sevgili fatmagül. Dayatılanı, alışılagelmişi sorgusuz yaşayacağız, kölemsi gibilik oyunu bu. Soru yok,sorgu yok,sorumluluk yok. At tüm sorumluluğu sisteme. At mutsuzluğunun sorumluluğunu sisteme. Ben mutluyum de. Sistem mutsuz ediyor beni de.
Mutlu değilim de. Mutsuz da değilim de.
 
Back