Dur ben de yazayım eylüle kadar sürecek olan 3 yıllık ev hanımlığı hayatımı. Neyse ki bitecek gün sayıyorum.
Sabah oğlumdan önce uyanıyorum. Kahvaltı hazırlıyorum. Sonra o kalkınca mutlaka bir bardak ve tabak kırıyor. Oğlumun bir yeri kesilmeden onları toparlamaya çalışırken sabah sporunu yapmış oluyorum. Sonra oğlum olmayacak bir şey isteyip tutturuyor. Hayır dediğim için sandalyeyi deviriyor. Kırılan sandalyenin vidalarını takarken günlük zihinsel aktivitemi yapmış bulunuyorum.
Sonra ev toplama faslı. Mesela yatağı toplarken raylı dolabın kapısını 3747848.kez yerinden çıkardığı için zihinsel ve fiziksel aktiviteye devam. "dur çocuğum, hayır onu fırlatma annecim" kükremeleri eşliğinde sesimi açıyorum. Ses önemli çünkü.
Parka gidiyoruz sonra. Kedinin ümüğünü sıkmak isteyen oğluma bunu yapmaması gerektiğini anlatırken "anam bu ne böyle evlerden ırak" diyen teyzelerle günlük sosyalleşme ihtiyacımı karşılıyorum. Sonra oğlumu eve getirip yediriyorum. Böyle yediriyorum yazınca çok sıradan geldi bak. Daha çok yemek savaşı, adeta üçüncü yemek muharebesi yaşanıyor. Sonra gelsin öğle uykusu. Niyeyse tam da uyku vaktinde gelen oyuncak sevdası ile başa çıkmaya çalışırken gözüm seyirmeye başlıyor.
Pıt pıt atan gözümü de alıp , oğlum uyanmadan yemek yapmaya koşuyorum. En etkili korku filminden daha çok adrenalin salgılıyor bünye bu süreçte. Çünkü elimde salça kaşığı ile uyanırsa, o salça yere dökülür. Kurtulma şansı yok. Günlük adrenalin de salgılandı hacım.
Sonra er kişisi teşrif ediyor eve. Bir kıyamet de o zaman kopuyor. "babaağğğ attaaa" diye kucağına tırmanan ürkek kedi yavrusunu üzerinden atan er kişi "açım aççç" diye homurdanıyor. Hala yaşıyorum, ölmedim bu arada.
Sonra sofra kaldır çay yap çocuğu uyut. Sahi sevişmek neydi, sevişmek hayaldi. Koltuğa damlayan salyamla birlikte ben pert.
Sıkılmaya zaman yok. Çocuk doğur sen çocuk.