eşitlik!! dalga mı geçiyorsun..??

E

EU1

Ziyaretçi

Kim dünyada eşitlik mümkün diyorsa, yalan söylüyor demeyeyim de, gerçekleri görmezden geliyor. Daha doğar doğmaz eşitsizlik içine düşüyoruz. Kimimiz savaş içinde yanan bir ülkede, kimimiz zengin bir ailenin üstüne titrenen çocuğu olarak, kimimiz dağ başında bir köyde, kimimiz ışıkların hiç sönmediği şehirlerde sevecen, kaba, kültürlü, cahil ailelere doğuyoruz. Böyle edebiyat yapmak kolay, baş sallayıp ah vah etmek daha da kolay ama size şimdi bir araştırmanın sonuçlarını yazacağım, konunun ne kadar vahim oldugunu anlayacaksınız.

Amerika’da doğumdan itibaren kalabalık bir grup çocuğun evlerine girip, kimin zekasının nasıl etkilendiğini anlayabilmek için uzun nefesli bir çalışma yapmışlar. Çocuklar üç yaşına erdiklerinde okumuş aile çocuklarının yaklaşık binyüz kelime bildiklerini görmüşler. Devlet yardımıyla zor geçinen fakirlerin çocukları yaklaşık 525 kelime biliyormuş. Okumuşun çocuğunun zeka düzeyi 100 üzerinden yaklaşık 117, fakirin zeka düzeyi 79! Tabii okumuş, eğitimli fakir insanlar da dünyada. Mesela Türkiye’de çocuklarımızın eğitimini emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz fakirlik sınırlarında yaşıyorlar. Ama bu araştırmada bahsedilen fakirler işi, mesleği olmayan insanlar.

Orta halli ailenin çocuğu bu kadar kelimeyi nereden öğreniyor? Yine şaşırtıcı bir sonuç: çocuğa verilen eğitimle ilgisi yok bu haznenin. Evde kullanılan kelimeler, diğer çocukların evlerinde kullanılanlardan fazla. Bu kadar basit. Eğer tam tamına hesabını da görmek isterseniz söyleyeyim: orta halli, okumuş ailede bir anne çocuğuna tek kelimelik veya uzun kelimeli cümleler halinde, saatte yaklaşık 487 “şey” söylüyormuş. Fakir ailede çocuğun duyduğu “şey” sayısı saatte 178. Fakir evlerde sadece kelime haznesi dar değil, çocukla konuşan da yok.

Doymadıysanız, devam edelim: orta halli, okumuş ailede bir çocuk 3 yaşına gelene kadar beşyüzbin cesaret verici, seksenbin cesaret kırıcı şey duyuyormuş. Yani aferinler, sen beceremezsinlerden, haydi başka şey yapalımlar yapma, dokunma çocuğumlardan, zeki çocuğum benimler aptal şeylerden bu kadar fazla. Diğer ailenin hali içler acısı. Fakir ailede yetmişbeşbin cesaretlendirici, ikiyüzbin cesaret kırıcı laf ediliyor.

Çocuğun duyduğu kelimelerden başka, cümlelerin karmaşıklığı da çocuğun zekasını yükseltiyor. Hisler, abstrakt fikirler, geçmiş ve gelecek bilinci ancak karşılıklı yapılan sohbetlerle giriyor çocuğun aklına. Ve girdikçe de zekasını yükseltiyor. Orta halli, okumuş ailelerde anne baba çocuğa çok karışmıyor ama çok ilgi gösteriyor; hislerine önem veriyor, cesaretlendiriyor. Soru sormalarına izin veriyor, kendilerine eş gibi sohbet ediyor ve evdeki kuralları karşılıklı tartışıyorlar. Fakir ailelerde çocuklar okuldan sonra daha serbest bırakılıyor, sokakta oynamaları için daha uzun zaman veriliyor. Çocuklara büyüklere karşı saygı ve itaat öğretiliyor, kuralları sorgulamalarına izin verilmiyor. Görünüşte fakir ailelerin çocukları daha efendi. Ancak dünya herşeyi sorgulayan, analiz eden, kendine güvenen yetişkinlere daha iyi gelecek sağlıyor. Fakirlerin çocukları daha nazik ama sonuçta daha gerideler. Çünkü nezaketleri öğretilmiş, içten gelen nezaket değil, çekingenlikten ve korkaklıktan kaynaklanan nezaket.

Ne yapacağız? Fakirliği ortadan kaldıramıyoruz ama çocuklara “eşit” gelecek sağlamaya çalışıyoruz. Fakir ailelere çocuklarına nasıl davranmaları gerektiğini mi öğretmeliyiz? Daha çok konuş, daha karmaşık cümleler kullan mı diyeceğiz? Zaten eğitimi olsa öyle davranmaz mıydı? Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan hikayesi….

Bana eşitlikten bahsetmeyin. Eşit haklar, eşit imkanlar sağlayalım. Ama sonra kelime haznesi kırık, zeka ölçümü düşük çocuğa nasıl eşitlik sağlayalım? Fakir çocukların gittiği okullar, zenginlerinkinden daha iyi değilse, üniversiteye gitmek için etek dolusu para döküp kursa gitmek gerekiyorsa, zaten baştan gerilerden koşan çocuğu nasıl kazanacağız? Hindu inanışta kast sistemi vardır; kimse doğduğu kasttan (sınıftan) çıkamaz, yükselemez. Babam, dedem, dedemin dedesi ne ise, ben de ancak oyum gibi birşey. Bizde kast sistemi yok. Yoksa var mı?

Elif Savaş Felsen
 
X