- 1 Temmuz 2015
- 28
- 12
Merhaba arkadaşlar,
Çalışan bir anneyim, 4 yaşında bir oğlumuz var, 12 yıldır evliyim, bu ara yeni bakıcı arayışımızdan dolayı haftanın birkaç günü evdeyim. Eşimin ilgisizliğinden dolayı artık aldatıldığımı düşünmeye başladım arkadaşlar, eve geldiğinde telefonu vs hep ortalıktadır, bilgisayarla uğraşmaz, alkolü yok. Telefonunu karıştırsam dahi bir sonuca ulaşmam mümkün değil çünkü günde en az 30-40 defa yurtiçi ve yurtdışı görüşme yapıyor. Şirketler onu arıyor, şahsi cep telefonundan arayan şirket çalışanları, sabit numaradan arayan şirket çalışanları, ürün resmi gönderenler, fiyat gönderenler vs vs takibi mümkün değil.
Aşağıda durumumu çok uzunca anlattım, lütfen uzun yazdığım için kusura bakmayın arkadaşlar, belki aynı durumu veya bezner durumu yaşayan arkadaşlar vardır aramızda ve nasıl çözümlediklerini, tecrübelerini yazabilirler. Fikri olan tüm arkadaşlar eğer bana akıl verebilirseniz çok sevinirim, çünkü bu ara iyice bunaldım, çıkış noktası bulamıyorum, beynim durdu diyebilirim.
* Evlilikte kadına düşen, eşin ilgisini daimi tutacak olan yöntemleri hemen hemen hepimiz biliriz. Saygıdan ve terbiyeden ödün vermemek, bakımlı şık olmak, leziz yemekler yapmak, evine, çocuklarına ve eşine gereken ilgiyi göstermek, sosyal olmak, anlayışlı ve güleryüzlü olmak, kibar davranıp karşı tarafı sıkmamak, eşin özgürlüğünü kısıtlamamak, çözüm üreten ve teşvik eden olmak vs vs detaylar uzar gider.
* Yukarıda saydığım tüm konularda sanırım bayanlar olarak hepimiz kendimizi muhasebe etmiş ve eksik olduğumuz yönlerde geliştirmeye çalışmışızdır. Nihayetinde çok severek evlendiğimiz eşimiz, aşkımızın meyvesi olan çocuğumuz veya çocuklarımızın da dahil olduğu yuvalarımızı daha mutlu hale getirmeyi isteriz.
Bende hepiniz gibi tümünü denedim.
* İmkanlar dahilinde ise iş çıkışında eşinizle bir kahve içmeyi, uzun uzun sohbet etmeyi veya sinema vb bir aktivite yapmayı sanırım çoğumuz severiz. İş çıkışı mümkün değilse veya yorgun iseniz evinize gittiğinizde çocuğunuz ile kaliteli vakit geçirip, çocuk uyuduktan sonra sohbet etmeyi, bir film izlemeyi veya yorgun değilseniz bir akşam yürüyüşüne çıkmak muhtemelen hepimizin tercih listesindedir. Hafta içi mümkün değilse en azından hafta sonları, aile, arkadaş vb bir görüşme ayarlanmamışsa birkaç saati birlikte geçirmek mükemmel olurdu.
"Çalışan çocuklu ailelere değinmek istiyorum"
Çalışma hayatı gayet tabiiki eşlerin sosyal yaşantısını etkiliyor ve saatlere uymamız konusunda sorumluluklarımızı arttırıyor, en önemlisi eve gidiş saatlerine uymak annenin severek aldığı bir sorumluluktur. Babalar genelde çocuğu ve annesi evde olduğu zaman daha rahat hareket ederler, benim izlenimim bu yönde.
Eşim (her baba gibi) oğlumuzla vakit geçirmeyi sever, birlikte olduklarında parka, sinema veya tiyatroya götürür, yemeğini yedirir, kıyafetlerini değiştirir, banyo yaptırır, uyutur vb bütün ihtiyaçlarını severek karşılar. Çok kaliteli vakit geçirirler, olması gerekenin de bu olduğunu düşünüyorum.
* Baba oğul ilişkisinde bizim sorunumuz ise; çoğunlukla oğlumuzun babasıyla sadece Pazar günlerini geçirebiliyor olması, hafta içi eşim geç geldiği için oğlumuz uyumuş oluyor sabahları okula gitmeden önce yarım saat babasını görebiliyor. Esasında oğlumuz küçükken Cumartesi saat 14:00 gibi eşim eve gelirdi ve Cumartesi Pazar birlikte olma şansımız olurdu. Oğlumuz tüm hafta babasını sadece sabahları görebildiği için tabiki her çocuk gibi babasından ayrılmazdı, dolayısıyla eşim de oğlumuzdan hiç ayrılamazdı. Zaman geçtikçe eşim Cumartesi günlerini de tam gün çalışma günlerine ekledi, Cumartesi günleri eşimin geç gelmesinin altında ki sorunu her kadın gibi kendimde aradım, Cumartesileri yorulduğunu düşündüğüm için oğlumuzla sadece benim ilgilendiğimi gösterdim, böylelikle daha az yorulacak ve dinlenmeye vakit bulacaktı, doğru bir şekilde uygulamama rağmen eşimin Cumartesi eve geç gelmesiyle ilgili birşey değişmedi. Bu süreçte oğlumuz babasıyla Pazar günleri vakit geçirmeye adapte oldu ve doğal süreç haline geldi.
Çocuk doğmadan öncesi ve sonrası:
* Eşim oğlumuz doğmadan önce de hafta içi akşamları eve geç gelirdi, Cumartesileri yarım gün çalışır Pazar günü de tüm gün evde olurdu. Bu durum işimizde ki sezon yoğunluğuna göre yönlenir bazı haftalar, hafta içi eve akşam saatlerinde gelirdi veya birlikte çalıştığımız için eve birlikte dönerdik.
* Oğlumuz doğmadan evvel de aynı rutin içindeydik, işimiz her iş gibi stresli bir iş, ben daha çok ofisteyim ekip arkadaşlarımızla birlikte şirket içi işlemleri yönetiyorum, eşim ise tüm gün müşterilerin alımlarını yönetiyor, onlarla tüm gün piyasada. Bizzat gördüğüm için sorumluluğunun ağır olduğunu anlıyorum. Müşteri ile sabahtan buluşup, tüm günü yönetmesi, müşteriyi/müşterileri akşam yemeğine götürmesi akşam yemeğine müteakip oturup gün sonu sohbetleri gibi uzun sohbetler edilmesinin akabinde müşteriyi oteline bırakıp eve gelmesi gece 12-1 gibi oluyor, bazen 10-11 de olduğu oluyor. Bu yükü üzerinden almayı ve çözüm üretmeyi düşündüm, ekipteki arkadaşlar senin yerine ilgilensinler sen biraz dinlen dedim ama yoğun dönemde herkes bir müşteri ile ilgilendiğinden ayrıca eşimde uzun yıllardır çalıştığı belirli müşterilerle ilgilendiği için diğer arkadaşlara vermesi biraz ayıp olacağı ve müşteri kırılacağı için yapamıyor.
* Evliliğimizin ilk 8 yılı süresince işimizi ilerletmek için ve işimizde yaşanan maddi sıkıntıları hafifletmek için çok çalışmak zorundaydık. Gece yarılarına kadar evrak hazırlardım, Cumartesi ve Pazar dahil çalışırdık. Bu sebeple sosyal hayatımız hiç olamadı, şöyle ki bazı hafta sonları aile buluşmaları haricinde tamamen sosyal hayattan soyutlandık. Artık arkadaşlarımla buluşup sohbet etmek, bir arkadaşımın doğum gününe katılmak veya düğününe gitmek, konser vb bir aktivitelere hiç katılamadım. Bu yoğun çalışma sebebiyle, çocuk sahibi olmayı da ertelemiştik, çocuğumuz için uygun imkanlara sahip olduğumuzda çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. Hamdolsun çocuk sahibi olmaya hazır olduğumuzda Allah nasip etti, inşallah her isteyene Allah çocuk nasip eder ve olan çocukları ailelerine bağışlar.
* Geçen yıllar zarfında ve bugünlerde dahil tam bir kalıba girdiğimi ve bu kalıptan artık çıkamaz olduğumun farkındayım. İş ve ev ikileminde yaşadım, eşim müşterilerle olduğundan hep geç gelir, ben ise eve gider aldığım kitapları okurdum. Böylece uyku vakti gelir ve sabah aynı rutine dönerdim. Oğlumuz doğduğunda tabiki hayatımız değişti, artık ilgilenmemiz ve tüm sevgimi vermemiz gereken bir çocuğumuz var hamdolsun, doğum yaptıktan sonra oğlumun gaz sancısı dönemlerinde eşim de çok yıprandı, şimdilerde de fırsat buldukça çok iyi ilgileniyor ama ben artık oğlumuzla vakit geçirdiğim için vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum ta ki akşam 8:30 da oğlum yattığında sessizlik çökünce yine kitaplarım devreye giriyor, böylelikle vakit akıyor.
* Müşterilerimiz içinde bayan müşterilerimiz de var ve bazı müşterilerimizin hanımları da alım yapmaya geldikleri için bayan müşterilerle aramızda uzun yıllardır bir arkadaşlık oluştu, hepsi çok muhterem ve düzgün insanlar, onlar geldiklerinde nadir de olsa fırsat buldukça akşam yemeklerine bende giderdim. Artık oğlumu yalnız bırakmak istemediğim için gitmiyorum.
* Ayrıca yemeğe gittiğimiz bir gün eşimin gözlerinde ki mutluluğu, yüzünde ki neşeyi, sohbet esnasında ki kahkahalarını ve içtenliğini gördükten sonra hiç gitmemeye karar verdim. Eşimin bu keyfi durumu benim yanında olmamdan kaynaklanmıyordu, normalde böyledir, o gün eşimin aslında akşam yemeklerinden ne denli keyif aldığını, kendisine bir stres atma yöntemi olarak bunu alışkanlık edindiğini, istese bazı günler tolere edebilecek müşterilerle olduğu zamanlar erken vakitte müsaade isteyip gelebileceği halde gelmeyip böyle mutlu olduğunu daha da iyi idrak edebildiğim için gitmeme kararı aldım. Yanlış bir davranış, gitmelisin diyor olabilirsiniz ama daha önceleri bu sorun için kendimi suçlayıp çözüm üretmeye çalıştığım halde eşimin bu tutumunu sürdürmesi artık beni yıpratmıştı, benimle vakit geçirmesi, en azından bir sohbet edebilmemiz, evde dinlenmek istemesi artık mümkün olmadığından pes ettim.
Eşe duyguları ifade etme:
* Eşimin çok yorulduğunu bilirim, sarfettiği çabayı görürüm, akşamları geç gelmesinin mecburiyetten olduğunu biliyordum. Davranış olarak sıkan, hesap soran bir yapım yok. Asla neredesin? Kiminlesin? Ne zaman geleceksin? Vs yere gitme! Yapma! Veya dışarıdaysa akşam aramam neredesin, geliyor musun diye sormam ancak zaruri bir durum olursa ararım çünkü bilirim meşgul, yorgun ve kafası kalabalık. Birkaç defa seni özlüyorum canım, birlikte hiç vakit geçiremiyoruz, bir düzenleme yapalım hayatımızda vs vs güzelce anlatıp, sorunu çözmeye çalıştığım zamanlarda; -cevabı: aşkım ben sanki çok mu istiyorum böyle olmasını, görüyorsun ekmek parası için uğraşıyorum, mecbur olmasam hiç geç gelmem vs vs artık ezberlediğim cevaplar.
* Boyle devam eden süre zarfında artık bende herkesin yapacağı gibi artık bunaldım ve sıkıldım. Yılda birkaç defa dışarıya çıkan birer kahve içen veya yemek yiyen bir çifttik. Hatta geçen yıl ailesi geldiğinde ailesinin bahanesiyle akşamları hiç yanından ayrılmamaya çalıştım, eşlik ettim O'na, ailesi ile birlikte bir hafta keyifli vakit geçirdik. Çok mutlu oldum tabiki, bir de ailesi ve çevre bizi örnek çift gibi görürler, görünüşte sosyal birbirine vakit ayıran bir çiftiz.
* Ailesi gittikten sonra yine aynı rutine döndük, yine kitap okumaya devam ediyordum. Eve geldiğinde O'nu karşıladığımda, her zaman ki gibi biraz sohbet etmek istiyordum, sıkmadan çok konuşmadan en azından birkaç kelime, hiç olmazsa yanında biraz spor izlerdim diye düşünüyordum bana sen yat hayatım diyordu, yorgunsun tamam diyordum yatıyordum ben üzülerek. Bu sefer farklı bir yöntem denedim, bende O'nun yaptığı gibi yapayım belki o zaman empati kurabilir diye düşündüm. Uzun süreliğine bir plan yaptım, yine eve geç geliyordu. Akşam olduğunda oğlumun yanında yatmaya başladım, kış dönemi de olduğu için oğlum gece üzerini açıyordu, üşüyor vs diye bahane buldum ve oğlumun yanında sızmış gibi davranarak sabah oğlumun yanında gözlerimi açıyordum. Eve geldiğinde kapıyı açmıyordum, kendisi açıyordu, beni oğlumun odasında uyumuş görüyordu, tvde spor özeti izleyip yatağına gidip yatıyordu. Hiç birşey sormuyordum, günaydın vs çocuktan bahsedip geçiştiriyordum, ilk birkaç gün şaşırdı sonra sorgulamadı aynı rutine devam akşam geç geliyor ve ben aynen oğlumun yanında yatıyordum, tam 2 hafta birşey sormadı sonra senin bir sorunun mu var hayatım dedi bende evet dedim. Yine eskisi gibi konuşmamı yalın bir dille anlattım ve senin 2 haftadır yaşadığını aslında benim nasıl yaşadığımı sana anlatmak için böyle bir yol denemedim, bu sefer beni anlayacağını düşünerek, senin 2 haftadır yaşadığını ben yıllardır yaşıyorum, evde aslında olduğum halde yokmuşum gibi hissediyorum, sadece sabah çıkan ve gece eve gelen bir eşim var, bende sabah işe giden akşam vaktinde evine dönen, iş ve ev ikileminde yaşayan birisiyim. Sen akşam yemeklerinde, boğaz manzarasında bütün stresini atarken, yorgunluğunu giderirken benim sohbet edecek kimsem yok. Dört duvar arasında yaşıyorum iyi ki oğlum var, O'nun la da meşgul olmasam vakit hiç geçmez. Ben bu şekilde bir evlilik istemiyorum, bir oğlumuzun oluşu seni mecbur bırakıyorsa böyle düşünme ayrılmak istiyorsan bunu bana açıkça dile getir, seni anlayabilirim. Artık bu şekilde yaşamak istemiyorum dedim. - Çok şaşırdı, yine aynı mecburum cevaplarını verdikten sonra, aslında böyle bir durum yaşatmak istemediğini söyledi, beni üzdüğü ve yalnız bıraktığı için defalarca özür diledi, beni çok sevdiğini ve asla ayrılma kelimesini bir daha duymak istemediğini söyledi ve değişeceğinin sözünü verdi.
* Bu konuşmamızın ardından, belli aralıklarla 2 hafta kadar akşamları iş çıkışında beraber çıktık, birlikte birşeyler içtik, sohbet ettik ama çok sıkılıyordu farkındaydım. Sen mi çok sıkıcısın acaba diyeceksiniz, sohbet konusunu ben açmamaya gayret gösteririm, bırakırım eşim neden bahsederse o konuya eşlik eder fikrimi beyan ederim, paylaşırım, eğer konu bitmişse bu sefer ben birşeyler anlatırım, ilgi duyduğu konuları anlatmaya özen gösteririm, kendi okuduklarımdan en son dünyada neler olduğu, ne gibi keşifler yapıldığı, neler ical edildiği vs vs heyecanlı ve macera dolu bir dille anlatırım sıkılırsa konuyu değiştirmeye özen gösteririm.
Sonrasında artık eski rutinine dönmek istediğini anladım, çünkü şirkete gelen kendi ilgilenmediği müşteriye bile bu akşam sizi yemeğe davet edeyim demeye başladı, benden kaçmak istiyordu hissettiğim kadarıyla bende bu davranışını gördükten sonra eve gidiyor muyuz? diye sormadan gayet sakin, gülümseyerek arkadaşlar iyi akşamlar deyip vakit geldiğinde çantamı alıp çıkmaya başladım içinden bir oh çektiğinden eminim, bu davranışıma sezon boşluğu olduğunda da devam ettim, hiç müşterisi yokken, şirkette olduğunda da aynı şeyi yaptım dur nereye gidiyorsun beni bekle birlikte çıkalım demeye başladı, biryerde oturup birşeyler içelim dediğinde çok yorgunum eve gidelim, oğlumuzu özledim vs deyip geçiştirdim çünkü zorla görev gibi gördüğü birşeyi yaptıramam, kişiliğime uymuyor.
Pes mi etmeli? Çözüm yoluna mı gitmeli?
* Bu son denemeden sonra da artık düzeltme yönünde bir çaba sarf etmiyorum.
Özellikle bir dönem yemeklerimi beğenmez olmuştu, sert bir dille kıyafetlerimi, makyajımı eleştiriyordu. Bakıcı ablamızın yanında beni paylamıştı, sesimi çıkarmadım çocuk duymasın, ablaya karşı da ayıp olmasın diye, abla da çok şaşırdı birden dönüp bana bakakaldı. Hamilelik sonrası kilolardan kalan biraz kilom vardı, diyet ve sporla ideal kiloma yakın bir kilodaydım, giyim ve makyajda oldukça kendime dikkat ederim, yemek konusunda yemeklerimi hep sevmiştir. Güzelce anlatabilir, şu şu kıyafetlerini beğenmiyorum, şu tarzda giyinsen daha güzel olur veya makyajda şu rengi sana yakıştırmıyorum, birde x rengi denesen daha güzel olacak diyebilirdi. Bütün bunları geçtim, yine eleştirebilir, her zaman açığım eleştiriye ve değişime fakat birden bu hırçınlık nereden geldi. Bana hiç bu tarzda konuşmazdı ve öyle bir ortam yaratmadım hiç çizgimi bozmadım. Üslubum hep aynı. Kendimi nereye kadar muhasebe edip daha iyisini yapmaya çalışabilirim. Artık ego sahibi mi olmalıyım yoksa kendimi eleştirmeye mi devam etmeliyim, özgüven sahibi bir insanım ama ben boğazda ki restoranlardan birinin şefi gibi yemekte iddialı olamam tabi, gün içinde ziyaret ettiği firmalarda ki bayanlar gibi model mankeni de değilim diye düşünmeye başlamıştım. Kendime dikkat eden, bakımlı ve şık birisiyim. Anne olarak en iyi şekilde sorumluluğumu yerine getiriyorum, işimde başarılıyım, eş olarak iyi bir eş miyim, benden beklentilerin nelerdir diye soru sorma gereği bile duymuyorum artık, sordum zamanında cevabı olumluydu bunun üzerine durumun böyle olması beni sevmediği, istemediği anlamına geliyor sanırım. Hem pes etmiş hissediyorum hem de nasıl çözerim diye hala düşünüyorum ama çok yoruldum artık.
Durumum bu, bu rutin bir ömür böyle geçer mi? Aynı durumda olan arkadaşlar var mı? Nasıl çözdünüz? Ne yapmalı? Aldatılıyor muyum? Hayatında birisi mi var diye bir kez sordum - yeminler vs asla olamaz dedi. Aldatılmadığımı düşünüyorum. Görsem anında boşanacağımı bilir, her şeyimi ailem için feda ederim, hastalıkta, sağlıkta, yoksullukta her zaman eşimin yanındayım ama ihanet asla kabul etmeyeceğim birşey bunu iyi biliyor.
Arkadaşlar tecrübelerinizi paylaşabilir, ışık olabilirseniz çok memnun olurum.
Aynı dertten muzdarip arkadaşlar, neler yaşadığımızı ve nasıl çözümler ürettiğimiz konusunda paylaşımlar yapıp, yuvalarımızı kurtarırız inşallah. Çok teşekkür ederim hepinize hakkınızı helal edin.
Çalışan bir anneyim, 4 yaşında bir oğlumuz var, 12 yıldır evliyim, bu ara yeni bakıcı arayışımızdan dolayı haftanın birkaç günü evdeyim. Eşimin ilgisizliğinden dolayı artık aldatıldığımı düşünmeye başladım arkadaşlar, eve geldiğinde telefonu vs hep ortalıktadır, bilgisayarla uğraşmaz, alkolü yok. Telefonunu karıştırsam dahi bir sonuca ulaşmam mümkün değil çünkü günde en az 30-40 defa yurtiçi ve yurtdışı görüşme yapıyor. Şirketler onu arıyor, şahsi cep telefonundan arayan şirket çalışanları, sabit numaradan arayan şirket çalışanları, ürün resmi gönderenler, fiyat gönderenler vs vs takibi mümkün değil.
Aşağıda durumumu çok uzunca anlattım, lütfen uzun yazdığım için kusura bakmayın arkadaşlar, belki aynı durumu veya bezner durumu yaşayan arkadaşlar vardır aramızda ve nasıl çözümlediklerini, tecrübelerini yazabilirler. Fikri olan tüm arkadaşlar eğer bana akıl verebilirseniz çok sevinirim, çünkü bu ara iyice bunaldım, çıkış noktası bulamıyorum, beynim durdu diyebilirim.
* Evlilikte kadına düşen, eşin ilgisini daimi tutacak olan yöntemleri hemen hemen hepimiz biliriz. Saygıdan ve terbiyeden ödün vermemek, bakımlı şık olmak, leziz yemekler yapmak, evine, çocuklarına ve eşine gereken ilgiyi göstermek, sosyal olmak, anlayışlı ve güleryüzlü olmak, kibar davranıp karşı tarafı sıkmamak, eşin özgürlüğünü kısıtlamamak, çözüm üreten ve teşvik eden olmak vs vs detaylar uzar gider.
* Yukarıda saydığım tüm konularda sanırım bayanlar olarak hepimiz kendimizi muhasebe etmiş ve eksik olduğumuz yönlerde geliştirmeye çalışmışızdır. Nihayetinde çok severek evlendiğimiz eşimiz, aşkımızın meyvesi olan çocuğumuz veya çocuklarımızın da dahil olduğu yuvalarımızı daha mutlu hale getirmeyi isteriz.
Bende hepiniz gibi tümünü denedim.
* İmkanlar dahilinde ise iş çıkışında eşinizle bir kahve içmeyi, uzun uzun sohbet etmeyi veya sinema vb bir aktivite yapmayı sanırım çoğumuz severiz. İş çıkışı mümkün değilse veya yorgun iseniz evinize gittiğinizde çocuğunuz ile kaliteli vakit geçirip, çocuk uyuduktan sonra sohbet etmeyi, bir film izlemeyi veya yorgun değilseniz bir akşam yürüyüşüne çıkmak muhtemelen hepimizin tercih listesindedir. Hafta içi mümkün değilse en azından hafta sonları, aile, arkadaş vb bir görüşme ayarlanmamışsa birkaç saati birlikte geçirmek mükemmel olurdu.
"Çalışan çocuklu ailelere değinmek istiyorum"
Çalışma hayatı gayet tabiiki eşlerin sosyal yaşantısını etkiliyor ve saatlere uymamız konusunda sorumluluklarımızı arttırıyor, en önemlisi eve gidiş saatlerine uymak annenin severek aldığı bir sorumluluktur. Babalar genelde çocuğu ve annesi evde olduğu zaman daha rahat hareket ederler, benim izlenimim bu yönde.
Eşim (her baba gibi) oğlumuzla vakit geçirmeyi sever, birlikte olduklarında parka, sinema veya tiyatroya götürür, yemeğini yedirir, kıyafetlerini değiştirir, banyo yaptırır, uyutur vb bütün ihtiyaçlarını severek karşılar. Çok kaliteli vakit geçirirler, olması gerekenin de bu olduğunu düşünüyorum.
* Baba oğul ilişkisinde bizim sorunumuz ise; çoğunlukla oğlumuzun babasıyla sadece Pazar günlerini geçirebiliyor olması, hafta içi eşim geç geldiği için oğlumuz uyumuş oluyor sabahları okula gitmeden önce yarım saat babasını görebiliyor. Esasında oğlumuz küçükken Cumartesi saat 14:00 gibi eşim eve gelirdi ve Cumartesi Pazar birlikte olma şansımız olurdu. Oğlumuz tüm hafta babasını sadece sabahları görebildiği için tabiki her çocuk gibi babasından ayrılmazdı, dolayısıyla eşim de oğlumuzdan hiç ayrılamazdı. Zaman geçtikçe eşim Cumartesi günlerini de tam gün çalışma günlerine ekledi, Cumartesi günleri eşimin geç gelmesinin altında ki sorunu her kadın gibi kendimde aradım, Cumartesileri yorulduğunu düşündüğüm için oğlumuzla sadece benim ilgilendiğimi gösterdim, böylelikle daha az yorulacak ve dinlenmeye vakit bulacaktı, doğru bir şekilde uygulamama rağmen eşimin Cumartesi eve geç gelmesiyle ilgili birşey değişmedi. Bu süreçte oğlumuz babasıyla Pazar günleri vakit geçirmeye adapte oldu ve doğal süreç haline geldi.
Çocuk doğmadan öncesi ve sonrası:
* Eşim oğlumuz doğmadan önce de hafta içi akşamları eve geç gelirdi, Cumartesileri yarım gün çalışır Pazar günü de tüm gün evde olurdu. Bu durum işimizde ki sezon yoğunluğuna göre yönlenir bazı haftalar, hafta içi eve akşam saatlerinde gelirdi veya birlikte çalıştığımız için eve birlikte dönerdik.
* Oğlumuz doğmadan evvel de aynı rutin içindeydik, işimiz her iş gibi stresli bir iş, ben daha çok ofisteyim ekip arkadaşlarımızla birlikte şirket içi işlemleri yönetiyorum, eşim ise tüm gün müşterilerin alımlarını yönetiyor, onlarla tüm gün piyasada. Bizzat gördüğüm için sorumluluğunun ağır olduğunu anlıyorum. Müşteri ile sabahtan buluşup, tüm günü yönetmesi, müşteriyi/müşterileri akşam yemeğine götürmesi akşam yemeğine müteakip oturup gün sonu sohbetleri gibi uzun sohbetler edilmesinin akabinde müşteriyi oteline bırakıp eve gelmesi gece 12-1 gibi oluyor, bazen 10-11 de olduğu oluyor. Bu yükü üzerinden almayı ve çözüm üretmeyi düşündüm, ekipteki arkadaşlar senin yerine ilgilensinler sen biraz dinlen dedim ama yoğun dönemde herkes bir müşteri ile ilgilendiğinden ayrıca eşimde uzun yıllardır çalıştığı belirli müşterilerle ilgilendiği için diğer arkadaşlara vermesi biraz ayıp olacağı ve müşteri kırılacağı için yapamıyor.
* Evliliğimizin ilk 8 yılı süresince işimizi ilerletmek için ve işimizde yaşanan maddi sıkıntıları hafifletmek için çok çalışmak zorundaydık. Gece yarılarına kadar evrak hazırlardım, Cumartesi ve Pazar dahil çalışırdık. Bu sebeple sosyal hayatımız hiç olamadı, şöyle ki bazı hafta sonları aile buluşmaları haricinde tamamen sosyal hayattan soyutlandık. Artık arkadaşlarımla buluşup sohbet etmek, bir arkadaşımın doğum gününe katılmak veya düğününe gitmek, konser vb bir aktivitelere hiç katılamadım. Bu yoğun çalışma sebebiyle, çocuk sahibi olmayı da ertelemiştik, çocuğumuz için uygun imkanlara sahip olduğumuzda çocuk sahibi olmaya karar vermiştik. Hamdolsun çocuk sahibi olmaya hazır olduğumuzda Allah nasip etti, inşallah her isteyene Allah çocuk nasip eder ve olan çocukları ailelerine bağışlar.
* Geçen yıllar zarfında ve bugünlerde dahil tam bir kalıba girdiğimi ve bu kalıptan artık çıkamaz olduğumun farkındayım. İş ve ev ikileminde yaşadım, eşim müşterilerle olduğundan hep geç gelir, ben ise eve gider aldığım kitapları okurdum. Böylece uyku vakti gelir ve sabah aynı rutine dönerdim. Oğlumuz doğduğunda tabiki hayatımız değişti, artık ilgilenmemiz ve tüm sevgimi vermemiz gereken bir çocuğumuz var hamdolsun, doğum yaptıktan sonra oğlumun gaz sancısı dönemlerinde eşim de çok yıprandı, şimdilerde de fırsat buldukça çok iyi ilgileniyor ama ben artık oğlumuzla vakit geçirdiğim için vaktin nasıl geçtiğini bile anlamıyorum ta ki akşam 8:30 da oğlum yattığında sessizlik çökünce yine kitaplarım devreye giriyor, böylelikle vakit akıyor.
* Müşterilerimiz içinde bayan müşterilerimiz de var ve bazı müşterilerimizin hanımları da alım yapmaya geldikleri için bayan müşterilerle aramızda uzun yıllardır bir arkadaşlık oluştu, hepsi çok muhterem ve düzgün insanlar, onlar geldiklerinde nadir de olsa fırsat buldukça akşam yemeklerine bende giderdim. Artık oğlumu yalnız bırakmak istemediğim için gitmiyorum.
* Ayrıca yemeğe gittiğimiz bir gün eşimin gözlerinde ki mutluluğu, yüzünde ki neşeyi, sohbet esnasında ki kahkahalarını ve içtenliğini gördükten sonra hiç gitmemeye karar verdim. Eşimin bu keyfi durumu benim yanında olmamdan kaynaklanmıyordu, normalde böyledir, o gün eşimin aslında akşam yemeklerinden ne denli keyif aldığını, kendisine bir stres atma yöntemi olarak bunu alışkanlık edindiğini, istese bazı günler tolere edebilecek müşterilerle olduğu zamanlar erken vakitte müsaade isteyip gelebileceği halde gelmeyip böyle mutlu olduğunu daha da iyi idrak edebildiğim için gitmeme kararı aldım. Yanlış bir davranış, gitmelisin diyor olabilirsiniz ama daha önceleri bu sorun için kendimi suçlayıp çözüm üretmeye çalıştığım halde eşimin bu tutumunu sürdürmesi artık beni yıpratmıştı, benimle vakit geçirmesi, en azından bir sohbet edebilmemiz, evde dinlenmek istemesi artık mümkün olmadığından pes ettim.
Eşe duyguları ifade etme:
* Eşimin çok yorulduğunu bilirim, sarfettiği çabayı görürüm, akşamları geç gelmesinin mecburiyetten olduğunu biliyordum. Davranış olarak sıkan, hesap soran bir yapım yok. Asla neredesin? Kiminlesin? Ne zaman geleceksin? Vs yere gitme! Yapma! Veya dışarıdaysa akşam aramam neredesin, geliyor musun diye sormam ancak zaruri bir durum olursa ararım çünkü bilirim meşgul, yorgun ve kafası kalabalık. Birkaç defa seni özlüyorum canım, birlikte hiç vakit geçiremiyoruz, bir düzenleme yapalım hayatımızda vs vs güzelce anlatıp, sorunu çözmeye çalıştığım zamanlarda; -cevabı: aşkım ben sanki çok mu istiyorum böyle olmasını, görüyorsun ekmek parası için uğraşıyorum, mecbur olmasam hiç geç gelmem vs vs artık ezberlediğim cevaplar.
* Boyle devam eden süre zarfında artık bende herkesin yapacağı gibi artık bunaldım ve sıkıldım. Yılda birkaç defa dışarıya çıkan birer kahve içen veya yemek yiyen bir çifttik. Hatta geçen yıl ailesi geldiğinde ailesinin bahanesiyle akşamları hiç yanından ayrılmamaya çalıştım, eşlik ettim O'na, ailesi ile birlikte bir hafta keyifli vakit geçirdik. Çok mutlu oldum tabiki, bir de ailesi ve çevre bizi örnek çift gibi görürler, görünüşte sosyal birbirine vakit ayıran bir çiftiz.
* Ailesi gittikten sonra yine aynı rutine döndük, yine kitap okumaya devam ediyordum. Eve geldiğinde O'nu karşıladığımda, her zaman ki gibi biraz sohbet etmek istiyordum, sıkmadan çok konuşmadan en azından birkaç kelime, hiç olmazsa yanında biraz spor izlerdim diye düşünüyordum bana sen yat hayatım diyordu, yorgunsun tamam diyordum yatıyordum ben üzülerek. Bu sefer farklı bir yöntem denedim, bende O'nun yaptığı gibi yapayım belki o zaman empati kurabilir diye düşündüm. Uzun süreliğine bir plan yaptım, yine eve geç geliyordu. Akşam olduğunda oğlumun yanında yatmaya başladım, kış dönemi de olduğu için oğlum gece üzerini açıyordu, üşüyor vs diye bahane buldum ve oğlumun yanında sızmış gibi davranarak sabah oğlumun yanında gözlerimi açıyordum. Eve geldiğinde kapıyı açmıyordum, kendisi açıyordu, beni oğlumun odasında uyumuş görüyordu, tvde spor özeti izleyip yatağına gidip yatıyordu. Hiç birşey sormuyordum, günaydın vs çocuktan bahsedip geçiştiriyordum, ilk birkaç gün şaşırdı sonra sorgulamadı aynı rutine devam akşam geç geliyor ve ben aynen oğlumun yanında yatıyordum, tam 2 hafta birşey sormadı sonra senin bir sorunun mu var hayatım dedi bende evet dedim. Yine eskisi gibi konuşmamı yalın bir dille anlattım ve senin 2 haftadır yaşadığını aslında benim nasıl yaşadığımı sana anlatmak için böyle bir yol denemedim, bu sefer beni anlayacağını düşünerek, senin 2 haftadır yaşadığını ben yıllardır yaşıyorum, evde aslında olduğum halde yokmuşum gibi hissediyorum, sadece sabah çıkan ve gece eve gelen bir eşim var, bende sabah işe giden akşam vaktinde evine dönen, iş ve ev ikileminde yaşayan birisiyim. Sen akşam yemeklerinde, boğaz manzarasında bütün stresini atarken, yorgunluğunu giderirken benim sohbet edecek kimsem yok. Dört duvar arasında yaşıyorum iyi ki oğlum var, O'nun la da meşgul olmasam vakit hiç geçmez. Ben bu şekilde bir evlilik istemiyorum, bir oğlumuzun oluşu seni mecbur bırakıyorsa böyle düşünme ayrılmak istiyorsan bunu bana açıkça dile getir, seni anlayabilirim. Artık bu şekilde yaşamak istemiyorum dedim. - Çok şaşırdı, yine aynı mecburum cevaplarını verdikten sonra, aslında böyle bir durum yaşatmak istemediğini söyledi, beni üzdüğü ve yalnız bıraktığı için defalarca özür diledi, beni çok sevdiğini ve asla ayrılma kelimesini bir daha duymak istemediğini söyledi ve değişeceğinin sözünü verdi.
* Bu konuşmamızın ardından, belli aralıklarla 2 hafta kadar akşamları iş çıkışında beraber çıktık, birlikte birşeyler içtik, sohbet ettik ama çok sıkılıyordu farkındaydım. Sen mi çok sıkıcısın acaba diyeceksiniz, sohbet konusunu ben açmamaya gayret gösteririm, bırakırım eşim neden bahsederse o konuya eşlik eder fikrimi beyan ederim, paylaşırım, eğer konu bitmişse bu sefer ben birşeyler anlatırım, ilgi duyduğu konuları anlatmaya özen gösteririm, kendi okuduklarımdan en son dünyada neler olduğu, ne gibi keşifler yapıldığı, neler ical edildiği vs vs heyecanlı ve macera dolu bir dille anlatırım sıkılırsa konuyu değiştirmeye özen gösteririm.
Sonrasında artık eski rutinine dönmek istediğini anladım, çünkü şirkete gelen kendi ilgilenmediği müşteriye bile bu akşam sizi yemeğe davet edeyim demeye başladı, benden kaçmak istiyordu hissettiğim kadarıyla bende bu davranışını gördükten sonra eve gidiyor muyuz? diye sormadan gayet sakin, gülümseyerek arkadaşlar iyi akşamlar deyip vakit geldiğinde çantamı alıp çıkmaya başladım içinden bir oh çektiğinden eminim, bu davranışıma sezon boşluğu olduğunda da devam ettim, hiç müşterisi yokken, şirkette olduğunda da aynı şeyi yaptım dur nereye gidiyorsun beni bekle birlikte çıkalım demeye başladı, biryerde oturup birşeyler içelim dediğinde çok yorgunum eve gidelim, oğlumuzu özledim vs deyip geçiştirdim çünkü zorla görev gibi gördüğü birşeyi yaptıramam, kişiliğime uymuyor.
Pes mi etmeli? Çözüm yoluna mı gitmeli?
* Bu son denemeden sonra da artık düzeltme yönünde bir çaba sarf etmiyorum.
Özellikle bir dönem yemeklerimi beğenmez olmuştu, sert bir dille kıyafetlerimi, makyajımı eleştiriyordu. Bakıcı ablamızın yanında beni paylamıştı, sesimi çıkarmadım çocuk duymasın, ablaya karşı da ayıp olmasın diye, abla da çok şaşırdı birden dönüp bana bakakaldı. Hamilelik sonrası kilolardan kalan biraz kilom vardı, diyet ve sporla ideal kiloma yakın bir kilodaydım, giyim ve makyajda oldukça kendime dikkat ederim, yemek konusunda yemeklerimi hep sevmiştir. Güzelce anlatabilir, şu şu kıyafetlerini beğenmiyorum, şu tarzda giyinsen daha güzel olur veya makyajda şu rengi sana yakıştırmıyorum, birde x rengi denesen daha güzel olacak diyebilirdi. Bütün bunları geçtim, yine eleştirebilir, her zaman açığım eleştiriye ve değişime fakat birden bu hırçınlık nereden geldi. Bana hiç bu tarzda konuşmazdı ve öyle bir ortam yaratmadım hiç çizgimi bozmadım. Üslubum hep aynı. Kendimi nereye kadar muhasebe edip daha iyisini yapmaya çalışabilirim. Artık ego sahibi mi olmalıyım yoksa kendimi eleştirmeye mi devam etmeliyim, özgüven sahibi bir insanım ama ben boğazda ki restoranlardan birinin şefi gibi yemekte iddialı olamam tabi, gün içinde ziyaret ettiği firmalarda ki bayanlar gibi model mankeni de değilim diye düşünmeye başlamıştım. Kendime dikkat eden, bakımlı ve şık birisiyim. Anne olarak en iyi şekilde sorumluluğumu yerine getiriyorum, işimde başarılıyım, eş olarak iyi bir eş miyim, benden beklentilerin nelerdir diye soru sorma gereği bile duymuyorum artık, sordum zamanında cevabı olumluydu bunun üzerine durumun böyle olması beni sevmediği, istemediği anlamına geliyor sanırım. Hem pes etmiş hissediyorum hem de nasıl çözerim diye hala düşünüyorum ama çok yoruldum artık.
Durumum bu, bu rutin bir ömür böyle geçer mi? Aynı durumda olan arkadaşlar var mı? Nasıl çözdünüz? Ne yapmalı? Aldatılıyor muyum? Hayatında birisi mi var diye bir kez sordum - yeminler vs asla olamaz dedi. Aldatılmadığımı düşünüyorum. Görsem anında boşanacağımı bilir, her şeyimi ailem için feda ederim, hastalıkta, sağlıkta, yoksullukta her zaman eşimin yanındayım ama ihanet asla kabul etmeyeceğim birşey bunu iyi biliyor.
Arkadaşlar tecrübelerinizi paylaşabilir, ışık olabilirseniz çok memnun olurum.
Aynı dertten muzdarip arkadaşlar, neler yaşadığımızı ve nasıl çözümler ürettiğimiz konusunda paylaşımlar yapıp, yuvalarımızı kurtarırız inşallah. Çok teşekkür ederim hepinize hakkınızı helal edin.