Bunlar daha iyi günlerimiz. Bu seferki kriz öncekilere benzemeyecek. Öyle sağlam çakılıyoruz.
Yakında elde kalan üç beş fabrika, şirket, firma da kapanır, işçiler kapının önüne konur. Sona iyice yaklaşırız. Tarım, sanayi vs. zaten bitik. Çünkü yıllardır üretim diye bir şey yok. Elin yabancı hibrit tohumlarıyla da düşünemeyen, sürekli tüketen, umursamaz yeni bir nesil yetiştiriyoruz.
Ama en az üç çocuğa patates değil taş kaynatmamız gerektiği gün hala "Papayı vermediydik ondan olduydu gardaş" demeye devam edecek bir milli iradeye de sahibiz hamdolsun.
(Bi de Papa diyolar yalnız. Papaz da değil, rahip de değil. Koskoca Papa. Öyle mühim! Bilinçsiz yüceltme tabi bu. Farkı bilse zaten aynı kulvarda olurduk.)
Vatan sevgisi deyince anladığımız sadece din, iman, dombra, mehter marşı. Kendini geliştiren, bilimi takip eden, üreten ülke olmasak da olur. Önemli olan küçük bir kesimin cukkası dolarken bizim istikrarlı olmamız çünkü. Evet. Olamazsak da dış güçlerin oyunudur zaten. Yoksa sorun bizde değil. O da olmadı kandırıldık ve bu sefer ülkece battık deriz nolacak.
Halbuki vatan sevgisi ülkenin güçlü olmasını istemek demektir. Ekonomisi güçlü ülke güçlüdür. Boş boş nara atan değil. Bunun için yapılması gereken de üretmektir. Kimseye muhtaç olmadan kendi ihtiyacını üretip, bi de üzerine dışarıya hammadde satabilecek potansiyele sahip harika bir coğrafyadayız. Ama açız. Süper güç değil, 3. Dünya ülkesiyiz. Her kıymetli varlığımız satıldı. Fabrikalarını gavura satan ülke mi olur? Dışarıya bağımlı hale geldik. O yüzden Amerikan başkanı öksürse dolar fırlıyor. Bu kadar mı körüz?
Ekonomisi göçmüş ülke bir hiçtir. Hiçbir ülkenin ciddiye aldığı bir ülke değiliz artık. O sözde hayallerdeki Osmanlı gücü bir daha asla geri gelmeyecek. Doblo'ya tuğra yapıştırmakla olmuyo o işler çünkü. Ki Osmanlıda da halk değil, saray güçlüydü.
Ama seviyo demek ki bizim millet kendi sürünürken sarayları alkışlamayı. Hatta bırak Osmanlıyı, 50 sene önceki refah yok artık ülkede.
Alım gücü sıfır. Dışarıya mahkum, tahılını, domatesini, her şeyini "eeeey israil, eeyy ameriga" dediğimiz yerden alan zavallı bir ülkeyiz.
Ve asıl mevzu şu ki döviz değer kazanmıyor, Türk Lirası değer kaybediyor. Bunun sebebi de rahip falan değil, üretmeyen ama esip gürleyen bir ülke olmamız. Rahip İsrail'in ya da Japonya'nın elinde olsa mesela, ki ikisi de Hristiyan ülke değil, onların da paralarının değeri böyle düşecek miydi sanıyorsunuz gerçekten?
"Onların doları varsa bizim milletimiz var" ne demek hem? Bir adet Türk vatandaşı kaç dolar ediyor? Bunu mu hesaplamalıyız? Geçinmek için birbirimizi mi satalım nedir yani?
Bu millet kitleler halinde aç kaldığı an ne din tanır, ne siyasetçi, ne başkan, ne reis. Çünkü savaşta değilken, kendi kendine batan bir ülkede ne vatan karın doyurur ne millet. Öyle bir motivasyon da olmayacak yani.
Bankadan para çekmenin yasaklandığı gün, altınını bozduracak yer bulamadığı gün açlıktan birbirini doğrayacak milyonlar var bu ülkede.
Açlık ve çaresizlik toplumları da terbiye eder siyaseti de. Umarım yanılırım ama muhtemel son açıkça görünüyor.
Şimdi herkesin hakettiği gibi yaşama zamanı.
Ve o "herkes" artık aynı gemide değil. Çünkü dümene 20 yıldır hiç dokunmamış bir kitle var. Ne zaman şu tarafa çevir kaptan dese, ya vatan haini, ya terörist, ya dinsiz ilan edilen bir kitle var.
Ve emin olun, dibi ilk gören kitle bu kitle olmayacak.