• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

En Yeni Kitaplar/Son kanlar

Kazanamazsın
Jack Black


Jack Black, çalışmayı reddeden macera peşinde koşan ama bulabildiği her durumda kitaplara gömülen, suç dünyasının gerçekliğini kültürün alanına taşıyan kahramanların, 20. yüzyıl başlarının "aylak adam"larının belki de en ünlüsüdür. Kazanamazsın'ı yasadışı hayatından yola çıkarak otobiyografik öğeler kullanarak yazdı, William S. Burroughs başta olmak üzere Beat kuşağını etkiledi. Kazanamazsın, 1926'da yayımlandıktan sonra Black yazı yazmayı sürdürdü. Kazanamazsın'da da uzun uzun anlattığı, yeraltı dünyasının Ana kraliçesi sayılabilecek Salt Chunk Mary hakkında aynı adı taşıyan bir oyun yazdı. Bu oyun Los Angeles'te sahnelendi. 1927'de kısa bir süre boyunca, MGM ona bir hapishane draması yazması için haftada 150 dolar ödedi. Ama onun için, hırsızlığı bıraktıktan sonra geçimini sağlamak için yaptığı bu işlerden daha önemli olan şey edindiği ünü kullanarak o günlerde çok tartışılan hapishane reformunun sözcüsü olmaktı. Ülkenin dört bir yanında kendi zengin deneyiminden örnekler vererek hapishanedeki muamele ne kadar ağır olursa suçluların ıslahının o kadar imkânsız olacağını; ne kadar iyi muamele ve saygı görürlerse düzelmelerinin o kadar kolay sağlanacağını anlatan konuşmalar yaptı. Bugün, ABD, dünya üzerinde, nüfusa oranla cezaevine giren insan sayısının en yüksek olduğu, tecrit, hücre cezası, cezaevinde zorunlu çalışma gibi uygulamaların da en güçlü olduğu ülke. Black'in anlattıkları, bu açıdan da çok önemli. Hayatının hırsızlıktan, yani ömrü boyunca sürdürdüğü "mesleğinden" ve gelir kaynaklarından uzakta geçirdiği son yıllarında, arkadaşlarına yaşam daha da zorlaşırsa ayaklarına ağırlık bağlayıp kendini New York limanından atabileceğini söylemişti. 1932'de anlaşılan tam olarak bunu yapmış. Ortadan kaybolmasının ardından, çok kıymet verdiği saatinin bir rehincide, sekiz dolar karşılığında bırakılmış bulunması dostları için bu düşüncesini hayata geçirdiğinin bir kanıtı olmuştu. Black, yasadışı dünyada, güçlü ilkelerle yaşayan, ünü ve bilgisi de dahil elindeki her şeyi kader ortaklarına yardımcı olabilmek için seferber eden bir adamdı. Onun hikâyesinden öğreneceklerimizin yer üstünde de işe yarayacağına şüphe yok.

Kazanamazsın'ı ilk defa 1926'da kırmızı karton kapaklı bir baskıdan okudum. St. Louis orta sınıf ahlâkıyla kuşatılmış ve aptallaşmış olduğumdan; pejmürde pansiyonlar, bilardo salonları, randevuevleri, keşhaneler, hapishaneler, hırsızlar ve aylaklarla dolu bu yeraltı dünyasından oldukça büyülenmiştim. Yarım asır sonra, zaman zaman kelimesi kelimesine hem de ezbere Jack Black'in yazılarından alıntılar yaparken ve bu İyi Kırmızı Kitap'tan kişilikler ve sahneler kullanırken buldum kendimi. Eğer bir parçasını elli yıl sonra bile hatırlıyorsanız bu, o yazının iyi olduğunun kanıtıdır. Jack Black kitabına Kazanamazsın adını vermiş. Doğru da, kim kazanabilir ki? Kazananın elinde hiçbir şey yoktur. Hayatını tam zamanlı bir işte çalışarak geçirse daha mı iyi olurdu? Hiç sanmıyorum.
William S. Burroughs


KİTAP TANITIMLARI ALINTIDIR.
 
Lost / Yaşam Belirtileri
Frank Thompson


Jeffrey Lieber ve J. J. Abrams & Damon Lindelof'un Yarattığı Popüler TV Dizisi Lost'tan Uyarlanmış Orijinal Bir Roman

Sydney'den Los Angeles'a uçan Oceanic Havayolları'nın 815 sefer sayılı uçağının düşmesiyle, kazadan sonra hayatta kalan 48 yolcu kendilerini, ıssız, tropik ve gizemlerle dolu bir adada bulurlar. Kurtulma umutları giderek zayıflarken yaşam mücadelesiyle geçirdikleri her yeni gün, adada bazı karanlık ve korkutucu olayların gelişmekte olduğu işaretlerini vermektedir.

Yolcular bir arada yaşama çözümleri ararken içlerinden biri, Jeff Hadley, giderek kendi iç dünyasına gömülmekte. Ünlü bir ressam ve profesör olan Jeff, skandallar ve kalp kırıklıklarıyla dolu hızlı bir hayatın ardından düştüğü adada karanlık bir ilham perisinin etkisinde çizimlerine devam ediyor... Ancak geçmişteki hayatıyla hesaplaşması sürerken suçluluk ve vicdan azabından kurtulmuş değil. Gördüğü korkunç kâbuslar, gerçek mi düş mü bilemediği imgeler ve duyduğu sesler onu neredeyse esir almış durumda...

Acaba ada, gizlerini Jeff'le paylaşacak mı?

İlgiyle izlenen TV dizisi Lost'tan uyarlanmış bu orijinal romanı heyecanla okuyacaksınız.

KİTAP TANITIMLARI ALINTIDIR.
 
Arturo'nun Adası
Elsa Morante


Türkiyeli okurlar, İtalyan romancı, öykücü ve şair Elsa Morante'yi dilimize Tarih Devam Ediyor adıyla çevrilen La Storia adlı romanıyla sevmişlerdi. Morante'nin La Storia'dan daha önce kaleme aldığı Arturo'nun Adası, bir delikanlının düşlerle yüklü çocukluk çağından acılar ve düşkırıklıklarıyla dolu yetişkinliğe geçişini ele alır. Arturo'nun Adası, son derece lirik anlatımı ve gerçekçi ayrıntılarla gerçekdışı bir atmosferi ustalıkla kaynaştırabilmesiyle dikkati çeker. Arturo'nun Adası'nı, daha önce yazarın Endülüs Şalı adlı öykü kitabını da dilimize kazandırmış olan Şadan Karadeniz'in Türkçesiyle sunuyoruz. Karadeniz'in deyişiyle, "Duygulu, coşkulu, ama duyguları ve coşkusunu ölçülü bir şiirin tartısında dengeleyen bir yazar" olan Morante'nin bu romanı, yapayalnız büyüyen Arturo'nun dokunaklı öyküsünü anlatır. Okur, Arturo'nun dünyasında umarsız bir ilkgençliğin tüm düşleri ve düşkırıklıklarını yaşar.


KİTAP TANITIMLARI ALINTIDIR.
 
KITABIN ISMI DATCADA ZAMAN YAZARI NIHAT AKKARACA

1 Hafta once okuyucusu ile bulustu.. cok guzel oykuler var..zevkle bir solukta okudum.....

Datça da Zaman
Nihat Akkaraca


Kış aylarının son günleri olmasına rağmen, poyraz kılığına giren “Gocagarı Soğukları” Bodrum ile İstanköy arasındaki “Şeytan Boğazı” denen kanalda daha da şiddetlenip Karaköy’ü yalayarak, Hızırşah Köyü’nün daracık sokaklarında patlıyordu. Bir yazısında,’Datça Yarımadası’nda iklim tam insan boyunadır. Sıcağı da soğuğu da insan tahammülünü aşmaz. Burada iklimi paltoyla, sobayla veya yelpazeyle düzeltmeye gerek yoktur.’ diye yazan Halikarnas Balıkçısı’nı dediğine pişman ettirecek kadar keskin bir ayaz vardı o gün..

Köy kahvesinin her zaman açık duran kapı ve pencere kepenkleri o gün sımsıkı kapatılmıştı. Kahvenin orta yerindeki soba, sabahtan beri meşe palamudu odunuyla gürül gürül yanmasına rağmen, biraz uzağındaki masaları iyice ısıtamadığından, diğer akşamlar iskambil oynayanlar, bu akşam sobanın etrafına toplanmışlardı. Bazen tarla işlerini, bazen askerlik hatıralarını, çoğu zaman köyün güncel olaylarını konuşuyorlardı. Tavanda asılı lüks lambasının çıkardığı hışırtıdan başka rahatsız edici ses yoktu kahvenin içinde. Kahveci, ışığı körleşen lüks lambasını, arasıra masanın üstüne indirip hava pompalayınca hışırtısı yükseliyor, az sonra gene normal seviyeye inip pek rahatsız etmiyordu. Bu yüzden, sohbetin tadına doyulacak gibi değildi.

KİTAP TANITIMI ALINTIDIR
 
Kaplan'ın Sırrı
Stuart Avery Gold, Ron Rubin

kaplaninsirri200786ce7.jpg

Her bilginin uygulanışı bir sırdır!
Kaplan'ın Sırrı, 21. yüzyıl insanının içindeki benliği uyandıran bir aydınlanma ve güç kılavuzudur. Bu çığır açan kitabın her bir sayfası, yüreğin iradesini güçlendirmenin zihni canlandıracağını; tavırlarınızı ve davranşlarınızı değiştirerek seveceğiniz bir yaşam sürmenizi, sürdürdüğünüz yaşamı sevmenizi sağladığını gösteriyor. Kaplan'ın Sırrı, yazarların her sabah olma ve yapma iradesiyle dolu bir şekilde uyanma hevesini okuyuculara aşılıyor. Okuyucular, bu Zen'ginlik yolculuğu boyunca yaşamlarının sorumluluğunu üstlenerek, hak ettikleri hayallerini gerçekleştirme isteğiyle dolup taşacak. "Başka insanlar yaşam biçiminizi değiştirebilir. Ancak yaşamınızı değiştirebilecek tek kiii sizsiniz. Başarılı olabilmek istiyorsanız, her sabah sizi motive eden inançların kalesi olarak uyanmak zorundasınız. Bu yüzden,
başlangıç itibarıyla, en önemli şey...
Şşşşt!! Sır tutabilmenizdir.
 
Colorado Kid
Genç Kadın Ölü Adam'ın Sırrını Öğrenebilecek mi?
Stephen King
coloradokid200786vn4.jpg

Stephen King efsanesi, ucu bilinmeyene doğru giden yepyeni bir soruşturmayla geri döndü.

Maine sahili açıklarındaki bir adada ölü bir adam bulunur. Cesedin üzerinde kimlik yoktur. Birtakım ipuçları, iki yerel gazeteci ve adli tıp eğitimi gören bir öğrenci sayesinde ortaya çıkar. Ancak adamın kimliğinin belirlenmesi bir yıldan fazla sürecektir. Ölü adam ve ölümünün şaşırtıcı koşulları hakkında bilgi sahibi olundukça, çözümden de o denli uzaklaşılmaktadır. Bu, olanaksız gibi görünen bir suç mudur, yoksa çok daha garip bir olay mı?

Esrarın kalbindeki karanlık ve esrarlı olayları araştırma dürtümüz hakkında olan bu hikâyeyi Stephen King'den başkası anlatamazdı.

Stephen King, Dashiell Hammett'in Malta Şahini' nden ve Graham Greene'in eserlerinden izler taşıyan bu kitabında, konusu esrarın doğasından aşağı kalmayacak kadar şaşırtıcı bir hikâyeyle karşımıza geliyor
 
Bir Beyazperde Masalı
Osman Aysu

birbeyazperdemasali2007fc8.jpg


İlyas, kimliğini ve yaşama dair her şeyi unutmak için kendini kaybedecek kadar içtiği bir Beyoğlu gecesinin sonunda büyük bir belanın içine girer. Karşısındakiler kolay kolay baş edilemeyecek tehlikeli insanlardır. Üstelik hiçbir şey hatırlamamaktadır. Acaba bir hastane yatağında göz göze geldiği çekici doktor onu tekrar yaşama bağlayabilecek mi?
Osman Aysu'nun bu romanında yine gerilimin, heyecanın ve erotizmin doruklarında dolaşacaksınız.
 
Geri Vites Hayatlar
Leyla Ağaçkoparan

geriviteshayatlar200786mt4.jpg



Leyla Ağaçkoparan, "64 model" bir kadın. Türkiye'nin ilk kadın ağır vasıta şoförü. Yirmi yıllık meslek hayatında ambulanstan otobüse, TIR'dan tankere, çekiciden çöp kamyonuna kadar akla gelebilecek her tür motorlu aracı kullanmış.
Mazot kokusu, yağlı-karalı üstüpü, tamirhaneler ve arabalar artık onun vazgeçilmezi olmuş. Otomotiv sektöründe o, erkeklere rağmen, mesleğini yapabilmek için gözünü karartmış, önündeki çalıları temizlemiş ve yolları açıp o yollara düşmüş. Sınırlarını evinin duvarlarının dışına taşıyan, hatta sınır tanımayan, sınırları zorlayan bir kadın...

"Yolların kraliçesi" olarak tanınan Leyla Ağaçkoparan, anılarında; bir kadın olarak bu mesleği yapmanın zorluklarından bahsederken, başından geçen birbirinden ilginç olayları anlatıyor. Geri Vites Hayatlar, bir kadının "erkekler"e ait olduğu sanılan bir dünyada; şehiriçi, şehirlerarası ve uluslararası olmak üzere, her türlü zorlu yol koşulunda kendisini bir kadın olarak var etme ve kabullendirme mücadelesinin öyküsü...
 
İstanbul Entrikaları
İstanbul Intrıgues
Casusluk Merkezi İstanbul'dan Gerçek Öyküler
Barry Rubin

istanbulentrikalari2007lj3.jpg


Yer: İstanbul... İkinci Dünya Savaşı'nın casusluk merkezi.

Başlıca Karakterler:
Güzel Macar şarkıcıya âşık olan biri alman diğeri Amerkalı iki istihbarat ajanı...
Stalin'in baş suikastçısı...
Almanya'nın pusudaki büyük elçisi...
Müttefiklerle gizlice barış görüşmesi yapan Macar yöneticiler...
Üç dört tarafa da çalışıp kimin için kime ihanet ettiklerini bile zaman zaman unutan ajanlar..
Ancak gerilim romanlarında rastlanabilecek olayların gerçekten yaşandığı bir kentin, İstanbul' un öyküsü...
 
Dolmen / Taşların Sırrı
Dolmen
Nicole Jamet

dolmentaslarinsirri2007ks8.jpg


Genç polis teğmeni Marie, çocukluk aşkı Christian'la evlenmek üzere evine, Ty Kern adası'na döner. Geçmişten gelen sırlar ve rekabetler, adanın etkili dört büyük ailesini, birbirlerine bağlamaktadır. Marie ve Christian'ın düğününden bir gün önce tuhaf olaylar baş gösterir. Büyük bir martının kanlı cesedi sahile vurur, Marie geceler boyu vahşi ve korkutucu kâbuslar görmektedir...

Bir gün erkek kardeşi Gildas ölü bulunur.

Ve kasabanın dolmenleri aniden kanamaya başlar...
 
Afir
Malicious Intent
Kathryn Fox

afir200786fp6.jpg


Lübnanlı bir genç kızın aşırı dozda uyuşturucudan öldüğü bir soruşturmayı yürütürken bulduğu kanıtlar bir takım rahatsız edici sonuçlar doğurur. Bu üzücü ve trajik ölüm ile birbirinden bağımsız gibi görünen bazı intihar vakaları arasında ürkütücü benzerlikler vardır.

Anya Crichton, her neşter darbesinde yeni kanıtlara ulaşırken, uğursuz bir entrikanın içine çekildiğini fark eder. Ortaya çıkan rahatsız edici gerçekler onu, belki de bir daha gün ışığını göremeyeceği derin karanlığın içine çekmektedir...
 
Şeytan Yemini
Les Sermentdes Limbes
Jean-Christophe Grange

seytanyemini200786zf7.jpg


Jean-Christophe Grangé'nin yeni romanı Şeytan Yemini yılın kitabı olacak.

Birbirinin benzeri cinayetler işlenmektedir. Bu cinayetlerin ortak noktaları, katillerinin öldükten sonra hayata döndürülmüş ve uzun süre komada kalmış insanlar olmasıdır. Öldürülen kişiler de, onların komaya girmesine sebep olan kişilerdir. Bir tür intikam cinayetleridir bunlar. Ancak bu kişiler gerçekten katil midir? Yoksa sadece verilen emirleri uygulayan birer piyon mudurlar? Avrupa'nın birbirinden uzak kentlerinde işlenen bu cinayetler nasıl bu denli benzerlik içermektedir? Yoksa katil tek bir kişi midir? Kendini şeytanın yerine koyan, kendini şeytan sanan biri. Belki de şeytan gerçekten yeryüzüne inmiştir.
 
Tedirginliğin Kadınlığı
A Disturbance In One Place
Binnie Kirshenbaum


tedirginliginkadinligi2zq5.jpg

Evli bir Manhattan'lı kadın, yerleşip sakini olacağı emin bir diyar ararken On Emir'in yedincisini güle oynaya çiğneyerek, üç erkekle ilişkisini aynı anda sürdürür. Köksüz bir insan gibi bir yataktan öbürüne atlayan bu kadın, saf bir kalp taşıdığını çok iyi bilir, aslında sadece, kalbini nerede kaybetmiş olduğunu arayıp durmaktadır. Kadının birkaç serüvenin içine kattığı esas serüvenini takip ederken asıl gördüğümüz, maskelerimizde açılmış küçük ama sonsuzca derinleşen çatlaklardır. Nitekim okur, roman ilerledikçe fettan kadınımızın başına gelen aksiliklerle birlikte bir bakıma Talmud'daki şu bilgeliğin peşine düşülmüş olduğunu anlar: Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız her yol sizi oraya götürecektir zaten...

Türkçe'de daha önce "Hester Yıkıntılar Arasında" başlıklı romanıyla tanınan Binnie Kirshenbaum, bu romanında ne yozlaşmış, ne de sinik davranışlar sergileyen, yazarın kendisi gibi özgürlüğünü elde etme özlemiyle yanıp tutuşan bir kadın yaratmıştır.
 
Kod Adı Simli Pembe
Halime Gürbüz


kodadisimlipembe200784gw7.jpg

İki Çay Çek Felsefesi'nin teorisyeni, Çitilenebilir Veletler'in başöğretmeni, Pembe Meclis'in başkanı, Jet Sosyete'nin botoks ablası, Küçük Ayaklılar Kurtuluş Örgütü'nün elebaşı Halime Gürbüz'den hayatı ti'ye alan enfes yazılar...

... O da ne? Kuaför, boya fırçasını kaseye bırakırken: "On dakika bekleyip yıkamaya alacağız, beyazların kapanmasını beklemeyelim!" dedi. Etrafa baktım, benden başkası yoktu, resmen bana diyordu! Beyaz! Ne beyazı? Saçlarım mı beyazlamış? Bu ne münasebetsiz bir lakırdıydı? Beynim ısındı! Hatta karıncalanıyor sol kolumdan aşağısı... "Kime bakmıştın aslanım?" ifadesi takındım suratıma. Kötü kuaför kabahatinde ısrarcıydı: "Aradaki beyazları diyorum hamfendii, kapanmasa da olur." Çektim el frenini indim aşaaa! diyebilmeyi çok isterdim. Hatta bi baktım sağ elim aranıyor, koltuğun boy ayar kolunu çekmişim, gerisini hatırlamıyorum hâkim bey!

Heyt bee! Nihayet Türkler hakkında bir kitabı sonuna kadar okuyabildim.
- Robin Sharma

Korkmadım desem yalan olur. Siz Türkler bir acaipsiniz.
- Stephen King

Faydalı bir kitap, mangalı bununla yelliyorum.
- George W. Bush

Sağdan soldan işitilmiş iki üç fıkrayı ayaküstü anlatmaktan çok öte.

Eczanede ölçtürülen tansiyon kadar oynak, belgesel kameramanı gibi hareketli. Pırıl pırıl bir dimağdan, cin gibi bir zekanın pul pul saçıldığı bir eser. Elinizden bırakmak için spatulaya ihtiyacınız olacak...
- Bozacının Şıracısı
 
Yamaçta
Am Hang
Markus Werner

yamacta200784ax6.jpg


Genç boşanma avukatı Clarin ve dul kalmış eski diller uzmanı Loos bir otelin terasında tanışırlar ve şarap eşliğinde iki akşam sürecek koyu bir sohbete dalarlar. Birbirlerini hiç tanımamalarına karşın, aşk ve ölüm üstüne, hayatta önemli buldukları her şey üstüne derin bir tartışmanın içinde bulurlar kendilerini. Düşünceleri sürekli çatışır, dost mu düşman mı olduklarına bir türlü karar veremezler, birbirlerinden hem büyülenirler hem de nefret ederler. Clarin evliliğe ve aşkın kalıcılığına inanmamaktadır. Loos ise bir yıl önce aynı otelde karısını yitirmiştir. Clarin, üçüncü akşam Loos'u boşuna bekler. Resepsiyona başvurduğunda, otelde öyle birinin kalmadığını öğrenir. Clarin, sonunda Loos'la ilgili gerçeği keşfetse de, okuru büyük bir sürpriz beklemektedir. İsviçreli yazar Markus Werner'in düşünsel bir polisiyle niteliğindeki Yamaçta romanı, okura tuzaklar kuran, bitirdikten sonra yeniden okumaya yönelten bir kitap.
 
Dişi Kurdun Gecesi / Moira Üçlemesi: 3
Henri Loevenbruck

disikurdungecesimoiraucnt3.jpg


Henri Loevenbruck'un Fransa'da olay yaratan fantastik üçlemesi La Moïra'nın son kitabı Dişi Kurdun Gecesi'yle bir efsane daha sonlanıyor. Samildanach... Saîman'ın son çocuğu.
Gaelia'da yeni bir çağın başlamasını sağlamak zorunda. Çünkü Gaelia can çekişmekte. Adanın dört bir yanı savaş halinde. Avcılar da kurtların peşine düşmüş! Nefret ateşi coşmuş, din fanatikleri ve iktidara susamışlarca körükleniyor; büyüyse yavaş yavaş yitiyor.

Gaelia can çekişmekte, zaman daralıyor. İnsanların avlamaya çalıştıkları beyaz kurdu bulmak, Moïra'nın ve üç kehanetin anlamını çözmek, her şeyden önemlisi yarının dünyasını hazırlamak gerek.
 
Mehmet Yaşin / Toplu Şiirler / (1977 - 2002)
mehmetyasintoplusiirlersw1.jpg

Sevgilim ölü asker
Balıkçı teknelerinin türküsü
Ağlayan anne
Bizim olmayan günlerin şiiri
Çok gencim daha
Buyrulmuş masal
Oyuncak askerin masalı
Tutukevinden çıktım
Yağmurlu bulut
Yaralayan şeyler
Hiç konuşmadan
Çocuk ile ağacı
Büğülü sevgi türküsü
Günün birinde
Hayatı anlatır ölüm
Uç kumru Hû
Öğretmene ilahiler
İki kızkardeş yazıtı
Adressiz mektup
Elinde nergis çiçekleri
Ninem geliyor Yenişehir'den
Acılı zeytin ağacı
Savaş zamanı
(Tanıtım Bülteninden)
 
Onuncu Sigara
İsmet Kür

onuncusigara200781bg2.jpg

Yosun, anne ve babasının mutsuzluğunun tanığı olarak büyürken, kendi içinde açılan büyük boşluğu nasıl kapatacağını bilemez. Onun çok sevdiği ve kendisini sevdiğine inandığı kişi, bir zamanlar babasının da çok sevdiği o güzel, her zaman alımlı ve çekici kadın Zerrişte'dir. Babasının ve Zerrişte'nin hikâyesinin peşine düştüğünde, kendi hayatının da hikâyesini yazacaktır Yosun, kendi hikâyesi ise bu ülkenin geçmişinde hâlâ kanayan büyük bir yaradır: 12 Eylül ve "içerisi".

Yosun, kendinden geriye, içilmemiş onuncu sigarasını bırakırken, hayatına değmiş tüm insanlara kendileriyle yüzleşebilecekleri bir hikâye de emanet ediyor.
İsmet Kür, Onuncu Sigara'da, kadınları, anne, kız, sevgili olan kadınları içeriden çok sahici bir yerden yakalayarak anlatıyor, bu kadınların hayatından geçen 12 Eylül'ü ve işkenceleri de bıraktığı tüm izlerle, yarattığı tüm acılarla... Bütün açıklığıyla... Yalın ve yalın olduğu kadar çarpıcı bir dille..

"Bugüne değin seni yüzde yüz anlayarak, seninle yüzde yüz paylaştığım tek şey bu, Yosun... Bu anlatmaya çalıştığın boşluk... Hazin, değil mi?.. Paylaştığımız tek şeyin bu anlatılmaz boşluk olması. Sadece bu olması. Hazin."
 
Masum Adam
ABD Adalet Sistemine İlişkin Müthiş Bir Gerilim
John Grisham, John Grisham

masumadam200781is6.jpg


John Grisham'ın küçük bir kasabada adaletin yanlış işlemesinin yol açtığı korkunç sonuçları sorgulayan bu ilk belgesel romanı, aynı zamanda yazarın en olağanüstü polisiye gerilim anlatısıdır.

Eğer ABD'de bir insanın aksi kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayıldığına inanıyorsanız bu kitap sizi çok şaşırtacak.

Ölüm cezasının gerekliliğine inanıyorsanız bu düşüncenizi bir kez daha gözden geçirmek isteyeceksiniz.

Ceza sisteminin adil olduğuna inanıyorsanız bu kitabı okuyunca büyük bir öfke duyacaksınız.
 
Back