- Konu Sahibi Ultraviyole
- #1
Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, “dikensiz bir gül bahçesi” düşleyerek hayal kırıklığına uğramaları, yıllardır evli olanların en büyük hatası ise, “böyle gelmiş böyle gider” havasına girip daha iyiyi bulmak için hiçbir girişimde bulunmamalarıdır.
Henüz üniversitede iken tanışıp nişanlanan bir tanıdığım vardı. Evleninceye kadar defalarca kendisiyle ve ailesiyle görüştü. Tanımak için yeterli zaman ve imkâna sahipti. Evlendiklerinin daha ilk günlerinde sorunlar patlak verdi. Delikanlı, “Galiba yanıldım ve yanlış bir kişiyle evlendim” dedi. Hayal kırıklığına uğradı. İlk tanıştığı günlerde kırmamak için olağanüstü nazik bir dil kullandığı eşine bağırıyor, tartışıyor, kırıyordu. Sorun zaman zaman olağanüstü boyutlara varıyor, sık sık uçurumun kenarından dönüyorlardı. Oysa problemler kolayca çözülebilecek cinstendi. Ancak taraflar tartışmaya sebep olan basit konularda ille de kendilerinin dediğinin doğru olduğuna inanıyorlardı.
Gençler, hatta yaşlılar! Dikkat edin. Evlilik öncesi edindiğiniz izlenimler sizi yanıltabilir. Birbirinizi yeterince tanıdığınızı sanırsınız. Ara sıra fark ettiğiniz hata ve kusurlar için hoşgörülü davranır, zamanla geçer diye düşünürsünüz. Evlenince her şey geçecek, pırıl pırıl bir mutluluk ortamında yaşayacaksınızdır. Önce bu yanlışınızı düzeltin. Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını, zaten hiç olmadığını düşünün. Rahat edersiniz. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun olur. Asıl sorun, sorun olmayacağını hayal edip hazırlıksız olmaktır. Yoksa problemin muhtemel olduğunu düşünüp çözüm için hazırlıklı olmakta hiçbir sakınca yok.
Aralarında huy, mizaç, alışkanlık, yaş, eğitim, kültür, gelenek ve beklenti farklılığı olan iki insan bir araya gelip yuva kuruyor. Dünyada ölünceye kadar birlikte olmaya ve inşaallah ahirette de ebedî beraber olmak için gayret ediyor. Kolay ve küçümsenecek iş mi?
Başarırsanız büyük bir iş başarmış olursunuz şüphesiz. Yürekli olun, başarırsınız.
Biz insanlar, başkasını sevdiğimizde aslında kendimizi seviyoruzdur. Kimi insanlardan hoşlanır, kimilerinden nefret ederiz. Niçin? Çünkü, kendimizde olan bazı huy ve davranışları üzerinde gördüğümüz bir başkasını sevmişizdir. Kurulan arkadaşlıklara bakın. Genelde herkes kendisi gibi bir arkadaş ister. Belki normal olan budur. Bunu kabul ederim. Ama bir arkadaşınızın size benzemesini istemenizi doğru bulmam.
Eğer kendinize benzetmek istediğiniz kişi eşiniz ise, en büyük yanlışı yapıyorsunuz demektir. Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Aranızdaki farklılıklar vazgeçilmez temel meseleler değilse anlayışlı davranın ve dayatmaya girişmeyin.
Vazgeçilmezlerimiz nedir?
Erkek için evin geçimini sağlayacak bir işte çalışması, evi ve ailesini koruması, dertleriyle ilgilenmesi, kötü alışkanlıklardan uzak durması ve kendi iffetini koruması vazgeçilmezdir.
Kadının da, gücü yettiğince ev işlerini görmesi, kendi iffetini koruması, çocukların bakımı ve terbiyesiyle ilgilenmesi şarttır.
Bunlar gibi temel hususların dışında kalan ayrıntılarda kendi tercihlerimizi kocamıza veya hanımımıza dayatmakla ne kazanırız?
Ortada buluşun
Eşler arasında çok farklı tercihler olabilir. Yemeğin tuzundan baharatın çeşidine, giyim zevkinden uyku saatine, ilgi alanlarından sohbet konularına kadar apayrı dünyaların insanı olabilirsiniz. Burada yapılacak olan, her iki tarafın da “Benim olduğum noktada buluşalım” anlayışından vazgeçmesidir. Ortada buluşmaya ne dersiniz?
Ömrünüzü tüketmeyin
Bazı erkek ve hanımları, çok basit konularda aşırı titiz görüyorum. Söz gelişi, bazı hanımlar eşyaya çok önem veriyor. Eşyanın yeri ve konumunu sadece kendisi belirliyor ve bunun değişmesini hiç istemiyor. Bu yüzden kavgalar çıkıyor.
Hanımlar! Beyiniz o evde misafir mi? Onun tercihlerini de dikkate alsanız kıyamet mi kopar? Hem ev dekoresi göreceli bir tercihtir; eşinizi kırmaya değer mi?
Beyler! Eğer eşiniz dekorasyona böylesine önem veriyorsa fazla üzmeyin kendinizi. Evde daha çok kendisi kaldığı için orayı özel bir dünyası olarak görüyor. Bu yüzden tartışıp huzurunuz bozulacaksa bırakın o eşya öylece kalsın.
Görüyorsunuz. Her iki tarafın da anlayışlı olmasını öneriyorum. Eğer iki taraf da buna özen gösterirse o evde huzur hakim olur. Eğer bir taraf anlayışlı olursa, hiç değilse kavga olmaz. Bana kalırsa yine huzur ve mutluluk hakim olur. Ben öyle davranıyorum ve olumlu sonuçlar alıyorum. Çünkü yapacak çok mühim işlerimiz var. Neden ömrümüzü basit sorunlarla tüketelim?
Mutlu olmadan, işinizde başarılı olamazsınız. İşiniz için gereken fedakârlıklara katlanamazsınız. Belki bazen erken gidip geç gelmeniz gerekebilir. Ancak işinizle ilgili her atılım, arkanızda eşinizin desteğini gerektirir. O yoksa zaten sağlıklı düşünmeniz ve başarılı olmanız zordur.
Eşinizin ne kadar eksiği ve kusuru varsa da, boşanmayı değil, sorunları aşmayı düşünün. İlk tanıştığınız günleri hatırlayın. Allah'ın sizi bir araya getirdiğini, Onun tercih ettiği her şeyde bir hayır bulunduğunu, kim bilir bu birliktelikte de sizin bilmediğiniz nice hayırlar olabileceğini düşünün. Rahatlarsınız. Güç kazanırsınız.
Çözümsüz hiçbir şey yok
Belki huzursuz olduğunuz günlerde bunun böyle sürüp gideceğini zannedersiniz. Oysa yarının nice mutluluklara gebe olduğunu bilemezsiniz. Şunu düşünün: Allah sizin nasıl acı çektiğinizi biliyor ve görüyor. Madem o bunu onaylamış; mutlaka bir hikmeti vardır. Sabrediniz. Ancak sorunları çözmek için de çırpınmalısınız.
İster kadın olsun, ister erkek, eşlerin yapacağı başka mühim bir husus, kesinlikle işe kendisinden başlamasıdır. Önce siz kendinizde olan hatayı yok edin. İnsan hep başkasını hatalı görür. Önce kendinizi hatalardan arındırın. Elbette tümünü yok edemezsiniz. Hiç değilse en büyüklerini yok edin. Hiç değilse hatalı olduğunuzu kabul edip, gerektiğinde özür dileyin. Bakın nasıl hava değişiyor.
Bazen eşlerde hata olmadığı halde, karşı taraf olağanüstü duyarlılığından hata zanneder. Mümkünse onu da halledin. Geçici bir süre de olsa, ortada bir hata yoksa bile onu memnun etmeye çalışın. Belki onuru incinmiştir, belki sizin kendisine önem vermediğine inanıyordur.
Önemli olan, sizin ne olduğunuzdan ziyade onun sizi nasıl algıladığıdır. Belki sizin sevgi ve bağlılığınız hiçbir kimseyle kıyaslanmayacak kadar çok. Ama o bunun farkında olmayabilir. O halde duygularınızı hissettirmelisiniz. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşınız nelerden hoşlanıyor? Hediye, gezme, sohbet, ilgi, iltifat veya başka unsurlardan hoşlanabilir. Bunları yeterince kullandığınızdan emin misiniz?
Bunlar her iki taraf için de geçerlidir. Söz gelişi, erkeklerin de farklı ilgi alanları vardır. Hep beyinizi suçlamak yerine, onun gönlünü fethedin. Tertip ve düzenden mi hoşlanıyor? İyi ve sürpriz yemeklerden mi? Kitap okumanızdan mı? İlgi ve sevginizden mi? Mutlaka sevdiği bir alan vardır. Onu mutlu etmekten hoşlanmaz mısınız?
Onun bize yapmasını istemediğimiz davranışları biz de ona yapmayalım. Tabiî ondan istediğimiz davranışları da önce biz sergileyelim. Tüm insanlar eşinin tatlı dilli olmasını ister. O halde tatlı dilli ve güleryüzlü olun. Eşinizin kırıcı olmamasını mı istiyorsunuz? Önce siz kırıcı her söz ve davranıştan kaçının. Eşinizin, anne ve babanıza, hatta diğer akrabalarınıza saygı duymasını mı istiyorsunuz? Önce siz onun anne babasına ve akrabalarına saygılı olun.
Tüm iyiliklerinize ve iyi duygularınıza rağmen yine mi kötü muamele görüyorsunuz? Siz yine iyi davranın. Herkes yanındakinden harcar. Siz iyiyseniz, zaten kötü davranamazsınız.
Sizin bitip tükenmeyen bir sabırla gösterdiğiniz iyi davranışlar mutlaka bir gün karşılık görecektir. Varlıkların en duyarlısı insandır. Siz sürekli gül atarsanız, karşı taraf taş atmayı sürdüremez. Bir gün evinize geldiğinizde her tarafın güllerle, rengârenk çiçeklerle süslü olduğunu göreceksiniz. Şaşırmayın! Bu, sizin ısrarla attığınız güllerin meyvesidir. Artık zaferinizi kutlayabilirsiniz. Belki çok acı çektiniz, belki çok zaman geçti. Olsun. Sonunda başardınız ya. Uğrunda acı çekilen mutluluk çok daha değerli ve lezzetlidir.
(Alıntıdır)
Henüz üniversitede iken tanışıp nişanlanan bir tanıdığım vardı. Evleninceye kadar defalarca kendisiyle ve ailesiyle görüştü. Tanımak için yeterli zaman ve imkâna sahipti. Evlendiklerinin daha ilk günlerinde sorunlar patlak verdi. Delikanlı, “Galiba yanıldım ve yanlış bir kişiyle evlendim” dedi. Hayal kırıklığına uğradı. İlk tanıştığı günlerde kırmamak için olağanüstü nazik bir dil kullandığı eşine bağırıyor, tartışıyor, kırıyordu. Sorun zaman zaman olağanüstü boyutlara varıyor, sık sık uçurumun kenarından dönüyorlardı. Oysa problemler kolayca çözülebilecek cinstendi. Ancak taraflar tartışmaya sebep olan basit konularda ille de kendilerinin dediğinin doğru olduğuna inanıyorlardı.
Gençler, hatta yaşlılar! Dikkat edin. Evlilik öncesi edindiğiniz izlenimler sizi yanıltabilir. Birbirinizi yeterince tanıdığınızı sanırsınız. Ara sıra fark ettiğiniz hata ve kusurlar için hoşgörülü davranır, zamanla geçer diye düşünürsünüz. Evlenince her şey geçecek, pırıl pırıl bir mutluluk ortamında yaşayacaksınızdır. Önce bu yanlışınızı düzeltin. Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını, zaten hiç olmadığını düşünün. Rahat edersiniz. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun olur. Asıl sorun, sorun olmayacağını hayal edip hazırlıksız olmaktır. Yoksa problemin muhtemel olduğunu düşünüp çözüm için hazırlıklı olmakta hiçbir sakınca yok.
Aralarında huy, mizaç, alışkanlık, yaş, eğitim, kültür, gelenek ve beklenti farklılığı olan iki insan bir araya gelip yuva kuruyor. Dünyada ölünceye kadar birlikte olmaya ve inşaallah ahirette de ebedî beraber olmak için gayret ediyor. Kolay ve küçümsenecek iş mi?
Başarırsanız büyük bir iş başarmış olursunuz şüphesiz. Yürekli olun, başarırsınız.
Biz insanlar, başkasını sevdiğimizde aslında kendimizi seviyoruzdur. Kimi insanlardan hoşlanır, kimilerinden nefret ederiz. Niçin? Çünkü, kendimizde olan bazı huy ve davranışları üzerinde gördüğümüz bir başkasını sevmişizdir. Kurulan arkadaşlıklara bakın. Genelde herkes kendisi gibi bir arkadaş ister. Belki normal olan budur. Bunu kabul ederim. Ama bir arkadaşınızın size benzemesini istemenizi doğru bulmam.
Eğer kendinize benzetmek istediğiniz kişi eşiniz ise, en büyük yanlışı yapıyorsunuz demektir. Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Aranızdaki farklılıklar vazgeçilmez temel meseleler değilse anlayışlı davranın ve dayatmaya girişmeyin.
Vazgeçilmezlerimiz nedir?
Erkek için evin geçimini sağlayacak bir işte çalışması, evi ve ailesini koruması, dertleriyle ilgilenmesi, kötü alışkanlıklardan uzak durması ve kendi iffetini koruması vazgeçilmezdir.
Kadının da, gücü yettiğince ev işlerini görmesi, kendi iffetini koruması, çocukların bakımı ve terbiyesiyle ilgilenmesi şarttır.
Bunlar gibi temel hususların dışında kalan ayrıntılarda kendi tercihlerimizi kocamıza veya hanımımıza dayatmakla ne kazanırız?
Ortada buluşun
Eşler arasında çok farklı tercihler olabilir. Yemeğin tuzundan baharatın çeşidine, giyim zevkinden uyku saatine, ilgi alanlarından sohbet konularına kadar apayrı dünyaların insanı olabilirsiniz. Burada yapılacak olan, her iki tarafın da “Benim olduğum noktada buluşalım” anlayışından vazgeçmesidir. Ortada buluşmaya ne dersiniz?
Ömrünüzü tüketmeyin
Bazı erkek ve hanımları, çok basit konularda aşırı titiz görüyorum. Söz gelişi, bazı hanımlar eşyaya çok önem veriyor. Eşyanın yeri ve konumunu sadece kendisi belirliyor ve bunun değişmesini hiç istemiyor. Bu yüzden kavgalar çıkıyor.
Hanımlar! Beyiniz o evde misafir mi? Onun tercihlerini de dikkate alsanız kıyamet mi kopar? Hem ev dekoresi göreceli bir tercihtir; eşinizi kırmaya değer mi?
Beyler! Eğer eşiniz dekorasyona böylesine önem veriyorsa fazla üzmeyin kendinizi. Evde daha çok kendisi kaldığı için orayı özel bir dünyası olarak görüyor. Bu yüzden tartışıp huzurunuz bozulacaksa bırakın o eşya öylece kalsın.
Görüyorsunuz. Her iki tarafın da anlayışlı olmasını öneriyorum. Eğer iki taraf da buna özen gösterirse o evde huzur hakim olur. Eğer bir taraf anlayışlı olursa, hiç değilse kavga olmaz. Bana kalırsa yine huzur ve mutluluk hakim olur. Ben öyle davranıyorum ve olumlu sonuçlar alıyorum. Çünkü yapacak çok mühim işlerimiz var. Neden ömrümüzü basit sorunlarla tüketelim?
Mutlu olmadan, işinizde başarılı olamazsınız. İşiniz için gereken fedakârlıklara katlanamazsınız. Belki bazen erken gidip geç gelmeniz gerekebilir. Ancak işinizle ilgili her atılım, arkanızda eşinizin desteğini gerektirir. O yoksa zaten sağlıklı düşünmeniz ve başarılı olmanız zordur.
Eşinizin ne kadar eksiği ve kusuru varsa da, boşanmayı değil, sorunları aşmayı düşünün. İlk tanıştığınız günleri hatırlayın. Allah'ın sizi bir araya getirdiğini, Onun tercih ettiği her şeyde bir hayır bulunduğunu, kim bilir bu birliktelikte de sizin bilmediğiniz nice hayırlar olabileceğini düşünün. Rahatlarsınız. Güç kazanırsınız.
Çözümsüz hiçbir şey yok
Belki huzursuz olduğunuz günlerde bunun böyle sürüp gideceğini zannedersiniz. Oysa yarının nice mutluluklara gebe olduğunu bilemezsiniz. Şunu düşünün: Allah sizin nasıl acı çektiğinizi biliyor ve görüyor. Madem o bunu onaylamış; mutlaka bir hikmeti vardır. Sabrediniz. Ancak sorunları çözmek için de çırpınmalısınız.
İster kadın olsun, ister erkek, eşlerin yapacağı başka mühim bir husus, kesinlikle işe kendisinden başlamasıdır. Önce siz kendinizde olan hatayı yok edin. İnsan hep başkasını hatalı görür. Önce kendinizi hatalardan arındırın. Elbette tümünü yok edemezsiniz. Hiç değilse en büyüklerini yok edin. Hiç değilse hatalı olduğunuzu kabul edip, gerektiğinde özür dileyin. Bakın nasıl hava değişiyor.
Bazen eşlerde hata olmadığı halde, karşı taraf olağanüstü duyarlılığından hata zanneder. Mümkünse onu da halledin. Geçici bir süre de olsa, ortada bir hata yoksa bile onu memnun etmeye çalışın. Belki onuru incinmiştir, belki sizin kendisine önem vermediğine inanıyordur.
Önemli olan, sizin ne olduğunuzdan ziyade onun sizi nasıl algıladığıdır. Belki sizin sevgi ve bağlılığınız hiçbir kimseyle kıyaslanmayacak kadar çok. Ama o bunun farkında olmayabilir. O halde duygularınızı hissettirmelisiniz. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşınız nelerden hoşlanıyor? Hediye, gezme, sohbet, ilgi, iltifat veya başka unsurlardan hoşlanabilir. Bunları yeterince kullandığınızdan emin misiniz?
Bunlar her iki taraf için de geçerlidir. Söz gelişi, erkeklerin de farklı ilgi alanları vardır. Hep beyinizi suçlamak yerine, onun gönlünü fethedin. Tertip ve düzenden mi hoşlanıyor? İyi ve sürpriz yemeklerden mi? Kitap okumanızdan mı? İlgi ve sevginizden mi? Mutlaka sevdiği bir alan vardır. Onu mutlu etmekten hoşlanmaz mısınız?
Onun bize yapmasını istemediğimiz davranışları biz de ona yapmayalım. Tabiî ondan istediğimiz davranışları da önce biz sergileyelim. Tüm insanlar eşinin tatlı dilli olmasını ister. O halde tatlı dilli ve güleryüzlü olun. Eşinizin kırıcı olmamasını mı istiyorsunuz? Önce siz kırıcı her söz ve davranıştan kaçının. Eşinizin, anne ve babanıza, hatta diğer akrabalarınıza saygı duymasını mı istiyorsunuz? Önce siz onun anne babasına ve akrabalarına saygılı olun.
Tüm iyiliklerinize ve iyi duygularınıza rağmen yine mi kötü muamele görüyorsunuz? Siz yine iyi davranın. Herkes yanındakinden harcar. Siz iyiyseniz, zaten kötü davranamazsınız.
Sizin bitip tükenmeyen bir sabırla gösterdiğiniz iyi davranışlar mutlaka bir gün karşılık görecektir. Varlıkların en duyarlısı insandır. Siz sürekli gül atarsanız, karşı taraf taş atmayı sürdüremez. Bir gün evinize geldiğinizde her tarafın güllerle, rengârenk çiçeklerle süslü olduğunu göreceksiniz. Şaşırmayın! Bu, sizin ısrarla attığınız güllerin meyvesidir. Artık zaferinizi kutlayabilirsiniz. Belki çok acı çektiniz, belki çok zaman geçti. Olsun. Sonunda başardınız ya. Uğrunda acı çekilen mutluluk çok daha değerli ve lezzetlidir.
(Alıntıdır)