Dnden Bugne Mchael Jackson




Herkes cesedini istiyor


Pop kralı Michael Jackson ölümünün üzerinden 10 gün geçmesine rağmen hala defn edilemedi. Hayatının son döneminde yalnız bırakılan ünlü yıldızın cenazesi paylaşılamıyor.


Bir Rus işadamı bile Jackson'ın Rusya'nın başkenti Moskova'da Lenin'in yanına gömülmesi için 3 milyar doları vermeye hazır olduğunu açıkladı. Jackson'ın hala nerede toprağa verileceği ise belirsizliğini koruyor. Çünkü Jackson'ın mezarının dünyanın her tarafından turist çekeceği biliniyor. Son olarak Michael Jackson'ın doğduğu Gary kasabasının belediye başkanı Rudy Clay, ünlü yıldızın doğduğu yerde toprağa verilmesini istedi.

AFP haber ajansına konuşan Afrika ülkesi Fildişi Sahilleri kralı sözcüsü Ahissan Nogbou, Michael Jackson'ın ülkesinde defn edilmesini istedi. Başkent Sanwi'de Jackson için bir anıt mezar yapmak istediklerini dile getiren Nogbou, "O bizim evladımızdı, naaşını istiyoruz" dedi. Pop kralı Michael Jackson, 1992 yılında atalarının izini sürmek için Fildişi Sahillerini ziyaret etmiş ve atalarının doğduğu köyü ziyaret etmişti.
 



MICHAEL JACKSON LOTO


Michael Jackson’ın cenazesi için 17 bin 500 kişiye kurayla davetiye verileceği açıklanınca ortalık karıştı. Ücretsiz biletler için 2 saatte 500 bin kişi başvurdu, site çöktü. Los Angeles polisi ’fanatik’ alarmı verdi


Amerikalı Pop yıldızı Michael Jackson’ın ani ölümünün ardından, hayranları bu kez cenazesine katılabilmek için birbirleriyle yarışıyor. Salı günü Los Angeles’taki Staples Center’da düzenlenecek törene katılım için bilet talepleri ’www.staplescenter.com’ adresinden alınmaya başlandı. ’İnternette yapılacak çekilişle 17 bin 500 kişiye bedava bilet dağıtılacağı’ açıklanınca ortalık karıştı. Bedava bileti duyan Michael fanatikleri siteye akın etti. 2 saatte çekiliş için 500 bin kişi form doldurunca site çöktü. Los Angeles polisi de cenaze töreni için alarma geçti. 700 bin kişinin Staples Center’a akın etmesini bekleyen yetkililer, bileti olmayan fanatikleri gelmemeleri için uyardı.



KULÜBÜ PARÇA PARÇA SATACAK

Öte yandan Jackson’ın evinden ’Diprivan’ adlı sakinleştiricinin çıktı belirtildi. Damardan verilen ilaç genellikle ameliyatlarda, hastaları uyutmak için kullanılıyor. Şarkıcının aşırı dozda ya da ihtiyaca uymayan ilaç aldığı belirlenirse iddianame hazırlanac ’Michael Ekonomisi’ de tam gaz. Şarkıcının ’Jackson’s Five’ grubuyla sahne aldığı ilk kulüp parça parça satılacak. Kuzey Indiana’daki ’Mr. Lucky’s Lounge’ adlı gece kulübünün sahibi Andrew Young, binayı sökerek Michael fanatikleri için satışa çıkarıyor. Young, ’Efsanenin başladığı yer burası’ diyor.




:enbuyukkk:
 
Michael Jackson'ı kim öldürdü?






Efsanesi ölümüyle doruğa çıkan pop yıldızı bir kahraman mıydı, yoksa bir kurban mı?


1980’lerden başlayarak pop müziğin en büyük “efsane”lerinden biri oldu. Yeryüzünün dört bir yanında milyonlarca hayranı oluştu. Sahne yaşamı görkemli, özel yaşamı yalnız, gizemli ve skandallarla doluydu. Önce “Siyah”tı, sonra “Beyaz”. Albümleri 1 milyara yakın sattı. Bir sürü Grammy ve 100 milyonlarca dolar kazandı. Ölümü, “efsane”sini inanılmaz boyutlara taşıdı. Bu kez ardında milyonlarca dolar borç, intihar etmeye hazır hayranlar bıraktı, albüm satışları tavan yaptı. Kuşkusuz, hem görkemli hem de trajik yaşamıyla müzik dünyasının çok ötesinde anlamlar taşıyordu.
Dünya öldüğü günden beri Michael Jackson’ı konuşuyor. Cumhuriyet gazetesinin ıki müzik yazarı Murat Beşer ve Zülal Kalkandelen, “Michael Jackson vakası”na değişik açılardan baktılar, farklı yaklaşımlar getirdiler.

Sihir ve çılgınlık
‘The Magic and the Madness’... Yazar J. Randy Taraborrelli, 1991’de yayımlanan Michael Jackson biyografisinde ünlü sanatçıyı anlatmak için bu iki sözcüğü seçmişti. Michael Jackson’ın sihri neydi? Onu sahnede bir kez görmek yetiyordu büyülenmeye... Üstün yeteneğiydi onun sihri... Çılgınlıklarla dolu 50 yıllık yaşamının 45 senesi müzikle geçti. Krallar gibi görkemli bir hayat sürdü. Ama ödüller, skandallar ve milyonlarca hayran arasında hep yalnızlık çekti.
Ve sonunda hiç beklenmedik bir anda dünyadan ayrılarak herkesi şoke etti. Şimdi ardından yas tutuyor insanlar. Hayranları öldüğüne inanmak istemiyor. ıntihar edenler olduğu söyleniyor. Albüm satışları ise tavan yaptı.

Neden efsaneleşti?
Tüm dünyaya yayılan bu histerinin bazı nedenleri var.
1- Michael Jackson, insanlar, ülkeler ve kültürler arasındaki sınırları kaldırdı. Önce siyahtı, sonra beyaz. Ne tam bir erkek görünümündeydi ne de kadın. Ne yetişkindi ne de çocuk. Herkes, onda kendinden bir şey buldu.
2- 1980’lerde yükselen pop döneminin en büyük temsilcisiydi. Ama bugünün pop yıldızlarından çok farklıydı; tek bir şarkıyla ünlenen ama ne sesi ne de yeteneği olanlardan değildi. Sevin ya da sevmeyin, yeteneğiyle elde ettiği başarısına şapka çıkaracağınız gerçek bir sanatçıydı.
Pop müzik tarihine hıçkırık sound’unu, ay yürüyüşünü, robot dansını ve kısa film benzeri video klipleri kazandırdı. Tüm dünyada bir kuşağın gençleri, yürüyüşüyle, dansıyla, giyimiyle onu taklit ederek büyüdü.
3- Hep yaşayacağına inanılan doğaüstü bir yaratıktı sanki. Umutların ve hayallerin ağırlığını omuzlarında hisseden bir süperstardı.
Amerikan popüler kültürünün sevilen kahramanları Süpermen ve Örümcek Adam gibi hep genç, fit ve enerjik kalacağı düşünülen bir idoldü. Bu nedenle ölümünü kabul edemedi kimse...
4- Son yıllarda çocuk istismarı ile ilgili ağır suçlamalarla karşılaştı. Bu iddiaları hep reddetti ama toplum kararını vermişti: O, hasta bir adamdı...
“Gazeteler benim uzaylı olduğumu yazınca herkes inanıyor, ama ben uzaylı olduğumu söylersem kimse ciddiye almıyor” dedi bir keresinde. Yabancılaştığı toplumdan tecrit edilmiş bir halde sürdürdü tüm yaşamını...
Normal bir insan değildi ama normal bir hayat sürmesi de mümkün değildi. Yüzünü bezlerle kapatıp dolaştı. Kaçtıkça kovalandı, kovalandıkça kaçtı... “Celebrity” kültürünün son kurbanıydı Michael Jackson...
5- Çocukluğunda despot babası tarafından kötü muamele ve şiddet görmüştü. Kameralar önünde o yılları anlatırken eliyle yüzünü kapatıp ağladı. Psikolojik bozukluklarının kaynağında hep o kötü anılar vardı.
Daha 5 yaşında sahneye çıkarılıp ailesi için para kazanmak zorunda bırakılan utangaç Michael, çocukluğunu hiç yaşamadı.







Ve öldüğünde vasiyetinde babasının adını hiç anmadı...vereliniortak




Rakamlarla Michael Jackson
  • 9 çocuklu bir ailenin 7. çocuğuydu.
  • Henüz 5 yaşında sahneye çıkarıldı.
  • 50 yıllık yaşamının 45 yılı müzikle geçti.
  • 750 milyondan fazla albüm sattı.
  • 13 Grammy Ödülü kazandı.
  • 160 kişinin çalıştığı dev bir çiftlikte yaşadı.
  • Ardında 500 milyon dolar borç bıraktı.
Bir efsanenin acı sonu

Michael Jackson’ın hayat hikâyesinin üç ayrı yönü var: 1. Başarılarla dolu muhteşem sahne hayatı. 2. Yalnız ve tuhaf özel hayatı. 3. Finansal krizle sona eren iş hayatı.
Bu üçü arasında en şaşırtıcı olan sonuncusu. Çünkü bize şunu sorduruyor: 20. yüzyılın en büyük pop yıldızı, nasıl oldu da son günlerini korkunç bir finans sıkıntısı içinde geçirdi?
Öldüğünde ardında 500 milyon dolar borç bıraktığı söyleniyor. Nasıl oldu da, bugüne kadar 750 milyondan fazla albüm satan bir müzisyen böyle bir krize girdi?

Borç ve ilaç sarmalı

Sorunun birinci yanıtı, müzik sektöründeki sömürü ile ilgili. The New York Times’da yayımlanan bir makaleye göre, Michael Jackson’ın 1980’den bugüne kadar albüm satışlarından kazandığı toplam gelir 300 milyon dolar. Video, single, reklam ve konser gelirlerini de katarsanız, 400 milyon dolar daha ekleniyor. Bunu yıllara bölerseniz, toplam kazancı yılda 25 milyon doları bulmuyor. American Idol yarışmasının jüri üyelerine bile yılda 100 milyon dolar önerildiğini düşünürsek, çarpıklık ortada. Bunun nedeni de, müzik sektöründe kazançtan aslan payını büyük plak şirketlerinin alması...
Michael Jackson’ın finansal krizini körükleyen bir neden de, acımasız kapitalist piyasa düzeni... Yapılan hesaplara göre, Jackson’ın sanat hayatı boyunca 1 milyar dolardan fazla para kazanmış olması gerekiyor. Ayrıca Sony-ATV müzik kataloğunda 500 milyon dolarlık hissesi vardı. Fakat Jackson, çocuk istismarı davasının görüldüğü 2005’te ciddi bir mali krize girdi. Avukat masrafları ve yaptığı aşırı harcamalar yüzünden, Bank of America’dan çok yüksek faizle milyonlarca dolar kredi almıştı. Bu krediyi ödeyemeyince, Fortress Investment adlı bir yatırım şirketi ile anlaşıldı. Buna göre, şirket, Michael Jackson’a düşük faizle kredi verecek ama ödemelerde bir aksaklık olursa, müzik kataloğundaki hisselerin yarısına Sony el koyacaktı. Ayrıca Neverland çiftliğine 25 milyon dolarlık bir ipotek de konmuştu. ışte Jackson’ın sonunu bu korkunç borç ve ipotek sarmalı hazırladı.
Mahkemede suçsuz bulundu ama toplumun gözünde aklanamadı... O günlerde dostum dediği Bahreyn Prensi’ne sığındı. Fakat o Bahreyn’deyken Neverland’in kapısına kilit vuruldu. Tek çaresi, yeniden konser verip borçlarını ödemekti. Londra’daki son 50 konserine hazırlanıyordu. Ama bunu kaldıracak fiziksel gücü yoktu. Yakınlarına “Ben bittim” demesi bu yüzdendi.
Uykusuzluk ve çeşitli ağrılarla mücadele ediyordu. ılaçlarda aradı çareyi...

Tefeciler ve karaborsa

Dünyanın en ünlü pop yıldızı, tefecilerin elinde kıvranırken, konser biletleri karaborsaya düştü.
Yeniden sahneye bekleniyordu... Çıkamadı. Çünkü bir gün aniden kalbi durdu. Amerikan toplumunun ilaç bağımlılığının son örneğiydi Michael Jackson... O ilaçları bilerek mi karıştırdı, yoksa doktor hatası mıydı? Kim bilir belki de bir sihir yapıp çılgınca yok oldu ortadan...
O, Thatcherizm ile Reaganizmin pazarın koşulsuz egemenliğine dayanan politikalarla büyük halk kitlelerini ezip geçtiği 80’lerde, müzikte devrim yapmıştı... Ama pazarın koşulsuz egemenliği onu da ezdi geçti...
Michael Jackson efsanesinin sonu böyle olmamalıydı. O, iflas eden bir holding patronu gibi ölmemeliydi...
Güle güle Mr. Moonwalker...




:enbuyukkk:​
 
Son hit’i ölümü oldu / Murat Beşer


Ne Elvis Presley ve John Lennon, ne de Kurt Cobain ve Prenses Diana; medyanın ağzının sularını akıtan ölümleriyle hiçbiri Michael Jackson kadar ilgi uyandırmadı, dedikodu, duygu sömürüsü ve didikleme merakını gıdıklamadı.

Ölümüyle tüm dünyaya gelmiş geçmiş en şaibeli ikona ağıt yaktıran Michael, kültürleri ve ırkları aşan bir fenomen olarak, tarih kitaplarının en okunan sayfasına adını yazdırdı. Yaşarken maruz kaldığı muamelelerin tamamına ölümüyle özür diletti.

Gerçi sadece dans edip şarkı söyleseydi bile, bileğinin hakkıyla ebedi sıfatları elde ederdi, ama Michael’ın dâhiliği dans ve şarkı söylemenin sınırlarını bin ışık yılı aşan bir uzaklıktaydı. Hiçbir süper yıldız, onun kadar zirveye tırnak gücüyle tırmanamadı, bulunduğu yerde parlayamadı.

En parlak zamanlarındaki Prince ile gıcıklaşmaları bir yana, hayırseverliğiyle puan toplayan ve en yakın rakibi olarak görülen Madonna bile yanına yaklaşamadı.

Kimse alttan gelen bu adamı zirvede bir Dorian Gray olarak görmek istememişti; düzeltilmiş saçları, u-faltılmış burnu ve rengi açılmış cildiyle. Bu sıra dışı ve toplumun genel ahlaki yapısını zorlayan bir durumdu.

O ancak orta yaşına merdiven dayadığında kabul etti bunu ve karşılığında bilinçli olarak Peter Pan rolünü sırtlandı, içindeki büyük eğlence parkını barındıran Neverland çiftliğini gerçekleştirerek.

Yaptığı pek çok şey sembolikti, sembolik manada devrimdi. Siyah bir çocuktu ve beyaz Amerikalının sembolü Elvis Presley’nin kızıyla evlenmişti. Bir dünya markasının reklamı için kendini yakmıştı.

The Beatles’ın şarkı kataloğunu satın almış, kazandığı parayla yaşayamadığı çocukluğunu satın alırcasına Neverland’i yapmıştı. Son zamanlarda hakkındaki tüm iftira ve şaibeleri omuzlamış, yanıtını yaşı olmayan bir androjen görüntüsüne sahip olarak vermişti.

Egosantrikliği derinleştikçe, o ihtişamlı sanatçının tuhaf bir sosyolojik meraka dönüşmesine tanıklık ediyorduk. Son yıllarda özel hayatı müzikal başarısına gölge düşürdü, fakat her yaştan insanı kayıtsız bırakmamayı beceren içten şarkıları ona avukatlık etmeyi sürdürdü.

Yıllardır bir hit şarkısı yoktu Michael’ın. Ama o hep zirvedeydi. Son hiti ölümü oldu. Amerikan ikonunun acı sonu, bir efsanenin bitiş cümlesine çok yakıştı.

Peki hangisi daha yaratıcı, hayret uyandırıcıydı? Sanatı mı, özel hayatı mı? Dorian Gray mi, Peter Pan mı?







:enbuyukkk:


 



BU görüntü CANLI YAYIN :1shok:


ıZLEMEK ıÇıN TIKLA
Milliyet.com.tr







:enbuyukkk:​
 

Beyinsiz gömülecek


The Mirror'un iddiasına göre Jackson'un ailesi, sanatçının beyninin günlerce sürecek incelemesini beklemiyor.


Haziran’ın 26’sında hayata veda eden Michael Jackson’ın 10 gün geçmesine rağmen hala gömülmemesi özellikle sanatçının hayranları tarafından tepkiyle karşılanırken, şimdi de sanatçının beyni olmadan gömüleceği iddia edildi.

The Mirror gazetesinde çıkan habere göre Jackson’ın ailesi sanatçının beyninin günlerce sürecek incelemesini beklemek ile beyni olmadan gömmek arasında bir tercihde bulunmak zorunda kaldı ve aile jackson’ın biran önce gömülmesi kararına vardı. Otopsi sonuçları için beynin incelenmesi gerektiğini belirten uzmanlar bu sayede sanatçının ölüm sebebi hakkında bir sonuca varılabileceğini belirtiyor.







:enbuyukkk:​
 
‘Kendime Hz. İsa’yı örnek aldım’




GEÇİRDİĞİ kalp krizi sonrasında 50 yaşında hayata veda eden pop müziğin kralı Michale Jackson’ın çocuk taciz davaları sırasında sorgulanırken görüntülendiği video ilk kez ortaya çıktı.

Michael üç saatlik videoda, “Hz. İsa da her zaman yanında çocukların bulunmasını isterdi. Her zaman çocuklar gibi saf ve genç kalmak istediğini söylerdi. Ben de onu örnek aldım” diye konuşuyor.

Kasette siyahi bir Amerikalı olmaktan gurur duyduğunu ifade eden Jackson, şöyle devam ediyor: “Derimi beyazlattığım iddiaları dedikodudur. Ayrıca eşcinsel de değilim.”











Beyni ölüm nedeni için alındı...

Ayrıca Michael’in ikinci eşi Debbie Rowe ve çocuklarıyla birlikte çekilmiş fotoğrafları da ilk kez yayınlandı.

Öte yandan Salı günü görkemli bir törele son yolculuğuna uğurlanacak olan şarkıcının beyni toksikoloji testlerinde kullanılmak için vücudundan ayrıldı.

Yıldızın beyni ölüm nedeninin tam olarak belirlenmesi için kullanılacak. Bu yüzden Jackson’un beyinsiz gömüleceği açıkladı.

Polis ayrıca Jackson’ın hayatı boyunca kişisel doktorluğunu yapan beş doktor hakkında da soruşturma başlattı.





:enbuyukkk:​
 
VİDEO HABER! Michael Jackson'un 95 çıkıslı History albumunde yer alan parca. Parca anti semitist sozler ve videosunda şiddet öğeleri barındırıdığı ileri sürülerek çıkar çıkmaz eleştirilmiştir.


Michael Jackson'un 95 çıkıslı History albümünde yer alan parça.

Parça anti semitist sozler ve videosunda şiddet öğeleri barındırdığı ileri sürülerek çıkar çıkmaz eleştirilmiştir.

Jackson iddiaları reddetmiş ve daha sonra Amerikan Anti-İftira Birliği'ne (Anti-Defamation League, ADL) gönderdiği mektupla konuya açıklık getirmeye çalışmış, şarkıdaki sözlerle genel olarak ırkçılığı ve ırk bazlı nefretini kınamaya çalıştığını ifade etmiştir.



 
‘Pop çağı ateşi’ söndü




Duvardaki sahipsiz cümleler, sloganlar, bağırışlar, vicdan çağrıları, öfke sesleri yetim kalmış bir halde yok olmayı bekliyorlardı. Ya seksen kuşağı olarak biz ne yaptık? Bütün bu vicdanı, ahlakı, insafı çökmüş yılları yaşarken, yükselen değerlerin peşine düşüp bir şarkı tutturduk.


Televizyonumuzdaki tek kanalın yerli veya ecnebi film yayınlama günlerinden biri olmayınca, bir diskoda çay düzenleyen arkadaşımın sattığı biletlerden bir tane almak o gece için oldukça iyi bir plan gibi geldi. Akşamın ilerleyen saatlerinde Taksim’le Harbiye arasındaki diskotekte, yanıp sönen ışıkların altında dans etmeye başlamıştık. Acid’cilerin danslarına uzaktan bakmayı yeğleyen break dance’çılar, sıra buldukları vakit aynı coşkuyla diskonun dans pistinde kendilerinden geçtiler. Tüm bunlar sürerken sıra başka bir adama geldiğinde, dans pistinde, müzik üzerinden yabancılaşmanın, düşmanlıkların son bulduğu çizgi başlıyordu.​

Michael Jackson söylemeye başlayınca hepimizin ritmi ortak duygular üzerinden gelişiyordu...​

Böyle bir geçmiş zaman anısı anlatmaya başladığımda yeni kuşaklara pek çok şey için açıklama getirmek lüzumu doğuyor. İşin ilginç tarafı aramızda yüzyıllık bir kuşak aralığı yok. Bu kadar yakın zaman aralıklarına rağmen, iki kuşak arasındaki böylesi sosyolojik / kültürel / gündelik yaşam algıları arasındaki farklar, şımarık ve tehditkar sosyoloji ilminin yakın zamana kadarki ezberleri üzerinden izahı zor bir olaya dönüşüyor.​

Seksenli yıllar ve biz...

Evet, televizyonumuzda tek bir kanal vardı ve belli saatlerde yayın yapıyordu. Evet, çay düzenlemek gibi bir eğlence alışkanlığımız vardı. Evet diskoteklerde ışıklar altında dönem dansları ediliyordu. Acid ve break dance meselesi başka zamana kalsın. Başka bir tartışmanın konusu.​

Elbette Michael Jackson diye de bir adam vardı ve şapkasıyla, beyaz çorabıyla, eldivenleriyle, kısa paçalı pantolonuyla, makosenleriyle ve danslarıyla ve her hareketiyle, diskoteklerin pistlerinde sallanan adamların hayallerinin en başında duruyordu. Hayata ilişkin bir cümle kurabilecek yaşa geldiğimde, bizim mahallenin duvarlarına yazılmış cümlelerin üzerlerinin kaba saba bir boyayla kapatıldığını gördüm.​

Kapatılan cümlelerin okunur tarafları ya da üzeri boyayla örtülmesi unutulan taraflar hep ilgimi çekti. Sonradan öğrendim ki seksenli yıllar bizim ülkemizde başlarken bu cümlelerin sahipleri cezaevlerine kapatılıp, şehirlerimizden, evlerimizden uzaklaştırılmışlar.​

‘Yırtma’ heveslisi bir nesil

Duvardaki sahipsiz cümleler, sloganlar, bağırışlar, vicdan çağrıları, öfke sesleri yetim kalmış bir halde yok olmayı bekliyorlardı. Seksenli yıllar başladığında artık böyle cümle kurabilmenin imkanlarının da ortadan kalktığını öğrenmiş olduk.​

Bu durumun ülkemize has bir durum olmadığını, dünyanın diğer pek çok ülkesinde de aslında hayat üzerinden bir şeyler söylemek isteyen insanların aynı acımasız sona maruz kaldıklarını da bir vesile öğrendim.​

Büyüklerimizin istediği gibi (sahiden devlet büyüklerimiz ne çok şey isteyip dururlar) apolitik, Türk, muhafazakar, yırtma heveslisi vatandaşlar olduk. Evren Paşa’nın da, Özal’ın da, Ronald Reagan’ın da, Margaret Thatcher’ın da, Helmut Kohl’ün de, Gorbaçov’un da istediği farklı değildi aslına bakarsanız.​

Her şey istendiği gibi oldu; işçiler, öğrenciler, sendikal hareketler, inanç grupları, etnik gruplar, insan hakları örgütlenmeleri hizaya getirildiler. Hizaya gelmeyenlerin eylemlerine terör adı verildi ve bu terör çabaları da güçlü militer kurumlar eliyle, demir yumruklarla susturuldu.​

‘Felicita Mehmet’li yıllar

Bugün seksenler üzerinden konuşulanlar mizah içerikli. O yıllara bakıp da ne kadar absürt durumlar, olaylar, kahramanlar, yaşam tarzları olduğundan hareketle eğlenceli söyleşiler kotarılıyor. Hayır kardeşim, durum sandığınız gibi değil! Bu zaman dilimi bir hayli trajik sosyolojik evrelere karşılık geliyor. Şahsen benim içinde bulunduğum kuşak kendini en çok ‘Felicita Mehmet’le özdeşleştirdi. Televizyona çıkma fırsatı bulan evsiz barksız genç adamla.​

Ertürk Yöndem kalktı mikrofonu dayadı bu evsiz çocuğa. Mehmet de uzatılan mikrofona, kendisini sokağa düşüren, evinden barkından eden adaletsizliği, sosyal çözülmeyi, ekonomik vicdansızlığı anlatacak durumda olmadığından, kalkıp Al Bano - Romina Pover ikilisinin ‘Felicita’ şarkısını söyledi.​

Mehmet kardeşimiz kafadan atarak, tutarak Felicita şarkısını tutturunca, biz de ekran başında düğümlenen boğazımızı açmak için yalnız başımıza odalara sığındık.​

Hepimiz hayatımız boyunca Mehmet gibi yaptık. Bütün bu vicdanı, ahlakı, insafı çökmüş yılları yaşarken, yükselen değerlerin peşine düşüp bir şarkı tutturduk. Sonra Mehmet öldü sessiz sedasız. Mehmet öldü, sosyal adaletsizlikler, kapitalizm tanrıları aramızdan bir sürü Mehmet aldı.​

Herşeye rağmen siyahtı

Öyle böyle zaman akarken tutunduğumuz adamlardan biri de Michael Jackson oldu. Son dönemlerde beyazlaması, çocuk tacizciliği, ‘anormal’ davranışları filan üzerinden sağlıksız adam muamelesi gören bu yarı insan - yarı tanrı, bir dönemin bütün gençliğini tek el hareketiyle oradan oraya savuruyordu.​

Öyle ya da böyle siyahtı Michael. Öyle ya da böyle şarkılarında bir takım durumlara kafayı takıyordu.​

Öyle ya da böyle kendi tarzıyla, dansıyla, kendi hakikatleriyle varoluyordu dünyamızı saran acımasız beyazlığın içinde. Bu az bir şey değildir.​

Bugün bakıldığında anlamsız ve değersiz gibi duran bunca şey, seksenli yıllar için az değildir.​

O yüzdendir ki hepimiz bir tarafından, bir parçacık Michael olabilmenin yollarını arıyorduk.​

Moonwalk’la, olmazsa şapkasıyla, olmazsa diğer danslarıyla...​

Neticede yere basmadan yürüyebilen bir efsaneden söz ediyoruz. Bizim kuşak yere basmadan yürümeyi öğrenmek için az çabalamadı. Bizim kuşak biraz Michael’dır bu açıdan.​

Onun travmaları bizim travmalarımızdır. Onca siyahla birlikte, çocuklarla, cezaevlerindeki mahkumlarla, beyaz hayatın dışarıya ittiği ötekilerle şarkılar söyleyen Michael, sonrasında havadaki mikroplardan korunmak için maske taktı.​

Biz de maske taktık. Bizim ahlakımız ve vicdanımız da gerçekte ancak onunki kadardı.​

Bizim ülkemizde de Michael’in beyazlamasından mütevellit sosyolojik çıkarım yapma meraklısı çok adam vardır. Zenci metaforunun kullanışlığı ne yazık ki ortak klişelerde boğulmamıza sebebiyet veriyor.​

Mesele o kadar basit değil diyorum ben. Korkuları sömürülen bir dünyada yaşıyoruz seksenli yıllardan itibaren. O duvarlarda bir iddia dile geliyordu. Kahrolsunlar ve yaşasınlar arasında bir idealin, bir vicdanın temennisi yayılıyordu sokaklara. Daha iyi bir dünyanın sözleri, kızıl ve siyah boyalarla duvarlarda boy gösteriyordu.​

Olmadı. Sildiler. Şimdilerde böylesi bir insani gayretin peşine düşen adam sayısı da bir hayli az.​

İnsanlar ruhlarındaki ve zihinlerindeki farklılıklar kazınarak (kazınamayanlar aramızda yoklar) birbirine benzeştirmeye çalışılıyor.​

Michael bir devri kapattı

Michael Jackson bir benzeştirme hareketinin idolü müydü, yoksa bir çeşit bireysel varolma kaygısı mıydı? Bu soruyu bir çırpıda yanıtlamak zor. Ama bir kez daha tekrarlayayım; dünyanın önemli bir parçası için yarı insan-yarı tanrı oldu. Bir inanma ve benzeme ihtiyacına karşılık geldi. Pop Çağı diye bir şey varsa işte onun mücessem hali bu adam oldu.​

Bütün bunlardan sonra bir kere daha söylenebilir ki; seksenli yıllar Michael Jackson yıllarıdır ve bu kuşak bir tarafıyla Michael’dır. Mahallemizdeki Mehmetler de o dönemde kolayca Michael olabiliyordu.​

O dönem bitti.​

Bitmeseydi eğer Michael Jackson bu kadar kendi başına, bu kadar kimsesiz ve sessiz ölmezdi. Kurt Cobain, Elvis, Freddy Mercury hatta Farrah Fawcett filan nerde bekliyorsa sanırım oraya gitti.​

Peter Pan öldü işte...

‘Ben ölmeyeceğim, çünkü Peter Pan’ım’ diyordu soranlara. Öldü işte. Peter Pan her şeyden habersiz başka şehirlerin çatılarında dolanırken Michael öldü.​

Kendisine seçtiği roman kahramanının Peter Pan olması çok dikkatimi çekiyor. Hep çocuk kalmak isteyen adamın, buna rağmen çocukluğunu ve elbette masumiyetini yitirme süreçlerini çok can yakıcı buluyorum.​

Çocukluğumuz, o uzak ülke, artık geri dönülemeyecek kadar geride kaldı. Masumiyetlerimiz ve ucu açılmamış hayallerimizde o ülkede duruyor.​

Michael’ın beyhude bir gayretle çocuk kalmaya çalışırken bir tacizci olarak anılması hayatın trajik yüzüne karşılık geliyor.​

Peter Pan oldu mu, olmadı mı bilinmez. Ama öldü diyoruz işte.​

O ölünce, teorik olarak kapanmış bir devir, fiilen de kapandı.​

Michael ölünce, seksen kuşağı da ölmüş sayıldı.​


TARIK TUFAN








 
sarduş gözlerime inanamıyorumm :1shok:
ordan geçen bir insan silüeti görüyorum :1shok:
doğru mu :1shok:
 
sarduş gözlerime inanamıyorumm :1shok:
ordan geçen bir insan silüeti görüyorum :1shok:
doğru mu :1shok:

aynen canım aynen:1shok:....defalarca izledimkafamçokkarıştı....

canlı yayın da çekilmiş bu görüntüCADIARZU:uhm:fisfisfis

cnn in bir oyunu hilesi olmalı diye düşünüyorumfisfisfisCADIARZU kafamçokkarıştı..bu kadarını da yaparlar mı:uhm::bbo:fisfisfiskafamçokkarıştı
 
Son düzenleme:

:1shok: bilemiyorum sarduşum ya, kafam fena karıştı kafamçokkarıştı :sinifsinif:
 
Yüzünü beyazlatmadı o hastalıktı

(aşağılık babası yüzünden sinirsel olarak hastalığına eminimmafoldumben)

Jackson'ın derisinin renginin değişmesiyle ilgili ölümünden sonra bile hala yanlış haberler yapılıyor... Oysa o beyazlatmak için özel bir şey yaptırmadı.

Michael Jackson gibi her şeyiyle dünya medyası tarafından sıkı takibe alınan bir yıldız hakkında hala bu denli yanlış haberlerin ve yorumların yapılması, bilgi kirliliğinin ulaştığı noktaları gösteriyor.

Popun Kralı Jackson, derisinin renk değiştirmesi nedeniyle yıllarca çok ağır eleştirilere maruz kaldı, hakaretlere varan yorumlar yapıldı hakkında.

'Aslını inkar eden haramzadedir' denildi, oysa Michael Jackson'ın 70'lerin sonunda yakalandığı "virtilo" hastalığı, her yüz kişiden birinin başına gelen bir hastalıktı.


Vitiligo konusunda gelişmelerin masaya yatırıldığı, uluslararası tıp kongrelerinde doktorların literatüre soktuğu bir konudur Michael Jackson’un rengindeki bu değişim. Vitiligo Michael Jackson’un vücudunun çoğunu beyazlaştırınca, o da derisinin tüm renginin aynı olması için operasyon yaptırmıştı ve öldükten sonra bile spekülasyonlardan kurtulamadı.

İnternethaber de, hem vitiligo hastalığını hem de Jackson'ı cilt kanserine kadar sürükleyen süreci araştırdı.



VİTİLOGO NASIL BİR HASTALIKTIR...


Vitiligonun nedeni tam bilinmemekle beraber pigment üreten hücrelerin (melanosit) kaybına bağlı olarak meydana geldiği düşünülmektedir. Bu hücrelerin hasara uğramasında da kişinin kendi bağışıklık siteminin etkili olduğu ileri sürülmektedir.

Açık renkli alanın çevresinde genelde renk artışı vardır. Renk açıklığının olduğu bölgedeki kıllarda da renk kaybı meydana gelebilir. Her 100 kişiden birinde bu hastalığın olduğu düşünülmektedir. Koyu tenli kişilerde daha belirgindir.




Vitiligo deride renk kaybına uğramış beyaz plaklarla seyreden kronik, genelde ilerleyici kozmetik problem oluşturan bir deri hastalığıdır.



Vitiligo alanlarında deri beyaz görünürken çevresindeki bölgeler normal renktedir ve bu bölgelerde cilde rengini veren melanositlerdeki hasar nedeniyle tüyler ve kıllardada beyazlık görülür.

Renk kaybı olan bölgeler çeşitli büyüklüklerde ve değişik sınır yapıları içerebilirler. Kimi zaman bir nokta kadar küçükken, kimi zaman el ayası kadar büyük ve hatta tüm deriyi etkilemiş olabilir.


Hastalığın en sık etkilenen bölgeler ise yüz, dudak, boyun, göğüs, penis, diz, dirsek ve el sırtlarıdır. Beyaz bölgeler ultraviyole ışınına karşı hassas olurlar.

Güneş yanıklarından, darbelerden sonra yeni vitiligo bölgeleri gelişebilir. Vitiligo birçok hastalıklarla (diabet, anemi, kanser, tiroit bezi hastalıkları.......) beraber görülebilir.



JACKSON VE HASTALIĞININ GELİŞME DÖNEMLERİ...

Estetik ameliyat yaptığını hiçbir zaman saklamadı Jackson. Burnunu dört kez, dudaklarını ve çenesini ve elmacık kemiklerini yaptırdığını MoonWalk kitabında kendisi de apaçık ifade etti.

Oysa yıllarca, "ben derimin rengini değiştirmedim, hastalığım nedeniyle derim beyazladı" dediyse de kimseye dinletemedi.





Michael Jackson yıllarca bu hastalıgını aşırı makyajla gizlemeye çalıştı. Taki 1993 yılında Oprah Winfrey'le yaptığı röportajda, halkın en çok sorduğu sorunun, niçin beyazlaşmak için ameliyat olduğu ve siyah biri olmaktan neden utandığı sorusu olduğunu öğrenince hastalığını açıklama gereği duydu.




Vitiligo hastalığı ilk olarak 1978 yılında kendini göstermeye başlamıştı. Derisi hızlı bir biçimde soyulmaya, ciddi renk değişikliklerine maruz kalmıştı.

Yıllarca makyajla durumu idare etmeye çalışmış, ama tedaviler işe yaramayınca çeşitli operasyonlarla, vücudun diğer kısımlarını da beyazlaştırmaya çalışmıştı.




İşte o büyük dedikodular da en çok bu dönemde ciddiye alındı. Oysa Jackson sadece, vücudunu korumaya çalışıyordu. Ama maalesef vitiligo hastalığının neden olduğu başka hastalıklardan biri olan cilt kanserinden kurtulamadı.




















mafoldumben mafoldumben​
 
Bir bilet 100 bin dolar


ABD'nin Los Angeles kentindeki evinde 25 Haziranda fenalaşarak aniden hayata veda eden Michael Jackson'ı anma gecesine saatler kala, tek bir bilet fiyatının 100 bin dolara kadar çıktığı bildirildi.


Anma gecesine bedava bilet için pazar günü çekiliş yapılmış ve 8 bin 750 kişi iki kişilik davetiye kazanmıştı. Bu davetiyelerden birini kazanan ve kendisini internette "dleos" diye tanıtan bir kişi, anma törenine eşlik etmesi için eBay'de açık artırma başlattı.

Los Angeles'taki Staples Merkezinde yarın yapılacak törene "dleos" ile birlikte katılmak üzere, tek kişilik yer için verilen fiyat 100 bin dolara kadar çıkmış bulunuyor.

Bununla birlikte geceyi düzenleyenler, davetiye kazananların bunları satmamalarını özellikle rica etmişti.
ınternetteki davetiye çekilişine 1,6 milyon kişi katılmıştı. Tören televizyondan naklen yayımlanacak.




:enbuyukkk:​
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…