- 6 Nisan 2016
- 1.992
- 6.152
Herkese merhaba yine ben. Biraz daha farklı bir konuyla geldim bu sefer. Son on günde hiç tahmin etmeyeceğim şeyler geldi başıma. Anlatıp rahatlamak istiyorum. Yine başınızı şişireceğim kusura bakmayın
Ben depresif bir ruh halinde kendi kendimi yerken, bebekle ilgili milyonlarca endişem varken geçen hafta çarşamba günü hiç beklemediğim bir şey oldu. Eşimle yaşadığımız ve buraya konu açtığımdan beri küstük ve ona çok kızgındım. Çarşamba akşamı da bir sinirle banyoya girdim. 10 - 15 dakika geçti yıkanıyordum, içim çekilmeye başladı. Noldu demeye kalmadı gerisini hatırlamıyorum bile. Gözlerimi ambulansta açtım. Çok üşüyorum tir tir titriyorum. Bir sağlık görevlisi göğsüme bir şeyler takıyor, eşim benimle konuşuyor, bir şeyler soruyor, onu anlıyorum ama cevap verecek gücüm yok.
Hastaneye vardık. Ben hemen yoğun bakım ünitesine alındım. Hastalıkla ilgili ayrıntı vermek istemiyorum çünkü kimliğimi ifşa etme tehlikem var. Yine birileri bir şeyler soruyor, anlıyorum ama cevap veremiyorum. Çok üşüyorum. Sonra birden aklıma içimde bir bebek taşıdığım geldi. Paniğimi anlatamam sanki öleceğim. Sormak istiyorum ama soramıyorum da. Ağlamaya başladım. Gözlerimden yaşlar akıyor ama sesim çıkmıyor. Sonrasını yine hatırlamıyorum. Ertesi sabah uyandım. Kolumda iki serum, göğsümde elektrotlar, parmağımda başka bir alet, kolumda tansiyon aleti... Kablolardan, yatağın sertliğinden, ışıktan, sürekli yapılan kontrollerden pek uyuyamıyorum. Uyuyunca da çok geçmeden kabuslarla ağlayarak uyanıyorum. Bebeğe bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Kendimi çıldıracak gibi hissediyorum. Ağlamaya bağırmaya başlıyorum. Ortalığı birbirine katıyorum. Eşim saçımı okşuyor beni sakinleştirmeye çalışıyor. Bir sürü sağlık görevlisi başımıza toplanıyor. Biri elimi tutuyor, bir diğeri karnımı okşuyor, sakinleştirmek için bir sürü dil döküyorlar. Hiçbirini dinlemiyorum. En son gecenin bir saati kadın doğum uzmanı geliyor beni ultrasona alıyor. Güneş'in içimde kıpır kıpır hareketlerini izliyorum. Rahatlıyorum, uyuyup kalıyorum. Ama ilerleyen zamanlarda da, hatta şimdi bile, gece sık aralıklarla ağlayarak uyanıyorum. Eşim benimle konuşuyor, saçlarımı okşuyor, sırtımı sıvazlıyor, elimi tutuyor. Her gün ultrasonda Güneş'i gördüğümüzde bir nebze rahatlıyorum.
4 gün yoğun bakımda 2 gün serviste yattıktan sonra tehlikeyi atlattık. Dün sabah evimize döndük. Korkumu ve yorgunluğumu anlatmamın imkanı yok. Şükürler olsun Güneş çok iyi ve biz durumunu garantiye almak için gerekli önlemleri de alıyoruz. Ama bu bende travmatik bir durum oldu. Adeta bir koala oldum. Ben ki küçüklüğümden beri bağımsız bir insanımdır, eşimin bir parçası gibi oldum. Korkuyorum çünkü onu ve Güneş'i kaybetmekten. Bulduğum her an sarılır haldeyim. O nereye ben oraya. Sarılmadan uyuyamıyorum. Doktorun önerisiyle zaten tuvalete banyoya kendi başıma gidemiyorum beraber gidiyoruz. Annemlere yoğun bakımda olduğumun üçüncü günü durumu haber verdik. Tüm ısrarlarımıza rağmen atlayıp geldiler bizde kalıyorlar. Onları o kadar zamandır görmemişim, anne babam, doğru düzgün ilgilenmiyorum bile nedense. Varsa yoksa eşim şu an. O olmayınca huzursuz ölüyorum, bir süre kaybolsa hemen tedirgin olup onu arıyorum. Annemler de biraz bozuluyor bu duruma. Arada hafif dokunduruyorlar da aşkolsun biz buradayız ya diye. Neden ben bu kadar bağımlı oldum eşime bilmiyorum. Bunalır mı benden diye de tedirgin oluyorum.
Yoruldum kızlar. Çok yoruldum, adeta yaşlandım. Her banyoya girişte aynısı olacak gibi. Atamıyorum onu içimden. Güneş için ayrıca endişeliyim. Keşke yarın imkanım olsa hemen doğursam da rahatlasam, kurtulsam bu durumdan. İşte benim durumum da bu. Anlatıp rahatlamak istedim. Bir kez daha beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
Ben depresif bir ruh halinde kendi kendimi yerken, bebekle ilgili milyonlarca endişem varken geçen hafta çarşamba günü hiç beklemediğim bir şey oldu. Eşimle yaşadığımız ve buraya konu açtığımdan beri küstük ve ona çok kızgındım. Çarşamba akşamı da bir sinirle banyoya girdim. 10 - 15 dakika geçti yıkanıyordum, içim çekilmeye başladı. Noldu demeye kalmadı gerisini hatırlamıyorum bile. Gözlerimi ambulansta açtım. Çok üşüyorum tir tir titriyorum. Bir sağlık görevlisi göğsüme bir şeyler takıyor, eşim benimle konuşuyor, bir şeyler soruyor, onu anlıyorum ama cevap verecek gücüm yok.
Hastaneye vardık. Ben hemen yoğun bakım ünitesine alındım. Hastalıkla ilgili ayrıntı vermek istemiyorum çünkü kimliğimi ifşa etme tehlikem var. Yine birileri bir şeyler soruyor, anlıyorum ama cevap veremiyorum. Çok üşüyorum. Sonra birden aklıma içimde bir bebek taşıdığım geldi. Paniğimi anlatamam sanki öleceğim. Sormak istiyorum ama soramıyorum da. Ağlamaya başladım. Gözlerimden yaşlar akıyor ama sesim çıkmıyor. Sonrasını yine hatırlamıyorum. Ertesi sabah uyandım. Kolumda iki serum, göğsümde elektrotlar, parmağımda başka bir alet, kolumda tansiyon aleti... Kablolardan, yatağın sertliğinden, ışıktan, sürekli yapılan kontrollerden pek uyuyamıyorum. Uyuyunca da çok geçmeden kabuslarla ağlayarak uyanıyorum. Bebeğe bir şey olacak diye ödüm kopuyor. Kendimi çıldıracak gibi hissediyorum. Ağlamaya bağırmaya başlıyorum. Ortalığı birbirine katıyorum. Eşim saçımı okşuyor beni sakinleştirmeye çalışıyor. Bir sürü sağlık görevlisi başımıza toplanıyor. Biri elimi tutuyor, bir diğeri karnımı okşuyor, sakinleştirmek için bir sürü dil döküyorlar. Hiçbirini dinlemiyorum. En son gecenin bir saati kadın doğum uzmanı geliyor beni ultrasona alıyor. Güneş'in içimde kıpır kıpır hareketlerini izliyorum. Rahatlıyorum, uyuyup kalıyorum. Ama ilerleyen zamanlarda da, hatta şimdi bile, gece sık aralıklarla ağlayarak uyanıyorum. Eşim benimle konuşuyor, saçlarımı okşuyor, sırtımı sıvazlıyor, elimi tutuyor. Her gün ultrasonda Güneş'i gördüğümüzde bir nebze rahatlıyorum.
4 gün yoğun bakımda 2 gün serviste yattıktan sonra tehlikeyi atlattık. Dün sabah evimize döndük. Korkumu ve yorgunluğumu anlatmamın imkanı yok. Şükürler olsun Güneş çok iyi ve biz durumunu garantiye almak için gerekli önlemleri de alıyoruz. Ama bu bende travmatik bir durum oldu. Adeta bir koala oldum. Ben ki küçüklüğümden beri bağımsız bir insanımdır, eşimin bir parçası gibi oldum. Korkuyorum çünkü onu ve Güneş'i kaybetmekten. Bulduğum her an sarılır haldeyim. O nereye ben oraya. Sarılmadan uyuyamıyorum. Doktorun önerisiyle zaten tuvalete banyoya kendi başıma gidemiyorum beraber gidiyoruz. Annemlere yoğun bakımda olduğumun üçüncü günü durumu haber verdik. Tüm ısrarlarımıza rağmen atlayıp geldiler bizde kalıyorlar. Onları o kadar zamandır görmemişim, anne babam, doğru düzgün ilgilenmiyorum bile nedense. Varsa yoksa eşim şu an. O olmayınca huzursuz ölüyorum, bir süre kaybolsa hemen tedirgin olup onu arıyorum. Annemler de biraz bozuluyor bu duruma. Arada hafif dokunduruyorlar da aşkolsun biz buradayız ya diye. Neden ben bu kadar bağımlı oldum eşime bilmiyorum. Bunalır mı benden diye de tedirgin oluyorum.
Yoruldum kızlar. Çok yoruldum, adeta yaşlandım. Her banyoya girişte aynısı olacak gibi. Atamıyorum onu içimden. Güneş için ayrıca endişeliyim. Keşke yarın imkanım olsa hemen doğursam da rahatlasam, kurtulsam bu durumdan. İşte benim durumum da bu. Anlatıp rahatlamak istedim. Bir kez daha beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.